29. Bölüm - Yuzuru'nun Geçmişi [Düzenlendi]

avatar
2177 22

Ejdertanrı Efsanesi - 29. Bölüm - Yuzuru'nun Geçmişi [Düzenlendi]



Satou, Yuzuru’nun ona karşı hissettiği korkuyu fark etmedi. Onun yerine Lucina’yla aralarındaki bağ sayesinde konuştu.

 

‘Ortak sen git biraz avlan sürünle. Yardıma ihtiyacın olursa söylersin.’

 

Lucina, buradaki canavarların Satou’ya hiçbir şekilde tehdit olmayacağını bildiğinden kafasıyla onayladı. Sonra da uluyarak kurtları etrafında topladı ve onlarla birlikte koşarak oradan ayrıldılar.

 

Yuzuru ise yüzeyde soğukluğunu korusa da karşısındaki neredeyse yaşıtı olan bu çocuğa karşı korku ile doluydu. Satou gülümseyerek Yuzuru’ya seslendi.

 

“Yuzuru haydi gel. Bizde bu taraftan gireceğiz.”

 

Bunu derken Satou, Katliam Ormanının kuzeybatı yönünü gösteriyordu. Yuzuru bir şey söylemeden sadece kafasıyla onayladı ve onunla birlikte yürümeye başladı. O sırada Satou, Yuzuru İle konuşuyordu.

 

“Eminim, seni neden aldığımı merak ediyorsundur.”

 

Satou’nun dediğini duyan Yuzuru titredi. O da bunu merak ediyordu. Satou’nun onu ilk aldığında Yuzuru’nun aklına ilk gelen onunla olmak istemesiydi. Ancak eğer onla olmak istese şu 4 gün içinde çoktan onla olmuş olurdu. Yuzuru, ne kadar düşünse de aklına bir fikir gelmedi.

 

Bunu gören Satou gülümseyerek açıklamasına devam etti.

 

“Nedeni düşündüğünden çok, çok daha basit. Seni almak istedim. Çünkü ben öldürdükten sonra canavarları ustalıkla parçalara ayırabilecek birisini arıyordum. Aslında sıradan bir köle bile işimi görürdü. Ancak… Nasıl desem? Seni görünce ilgimi çektin. Bu nedenle seni aldım.”

 

Satou’nun isteğinin bu kadar basit olduğunu duyan Yuzuru bir an inançsızlıkla ona baktı. Yarı-insanlar doğada yaşar, canavar avlarlardı. Yani onlar için canavarları parçalara ayırmak basit bir işti. Bu nedenle sırf bu basit iş için satın alındığında inanamıyordu. Ancak Satou’nun arkasında gözü gibi bir şeyi olmadığından Yuzuru’nun ifadesini görmedi. Yuzuru bir süre inançsızca baktıktan sonra acı acı kahkaha atmaya başladı.

 

“Cidden. Sırf herkesin yapabileceği bir canavar parçalama  işlemini yapmak için satın alındığıma inanamıyorum.”

 

Yuzuru acı acı kahkaha attıktan sonra gözlerinden yaş akmaya başladı. Yaşadıklarının üstüne bir de neredeyse aşağılanır gibi bir neden sunulduğundan dayanamamış idi.

 

...

 

Yuzuru, Mor Harmoni ormanında ki yarı-mor kaplan ırkına mensup olanların bulunduğu bir kabilede yaşıyordu. O zamanlar Yuzuru 12 yaşındaydı. Yaşam şartları zordu. Çok kez canavar saldırıları atlatıyorlardı. Ancak yine de mutlu bir hayatları vardı.

 

Ta ki o güne kadar. Bir gün bir grup insan gedi. Kabilenin en güçlüleri grubun büyük çoğunluğunu yok etti. Ancak kaçanlar, kabilelerinin varlığını diğerlerine yaymış idi.

 

Daha bir hafta bile geçmeden bir grup insanın ardından neredeyse 40 kişiden oluşan bir ekip, kabiledekileri tek tek katletmeye başladı. Bu tek taraflı bir katliamdı.

 

Yuzuru her ne kadar istemese de annesi ve babası onu saklamak için zorla bir dolaba kapatmışlar idi. Dolaba kapatıldıktan sonra çıkartmalarını onlarla birlikte ölmek istediğini defalarca söyledi. Bağırdı. Ağladı.

(Neden bir tarafı korumak için illa bir yerlere kapıtıyonuz verin eline atı kaçsın bu kadar zormu ya)
YN: Yorum yok. 

Ancak hiç bir tepki yoktu. Tek olan şey sessizlik idi. Ta ki o ana kadar. İlk bir adamın kükremesi duyuldu.

 

Bu kükremenin sahibi ise babasıydı. Endişelenen Yuzuru, dolapta olan küçük delikten bakmaya çalıştı. Ancak sonra gördükleriyle gözlerinden yaş akması bir oldu. Babasının sırtından bir kılıç geçirilmiş. Bu da yetmezmiş gibi kafası koparılmış orada duruyordu. Ağlarken aynı zamanda annesinin iyi olmasını dua ederek dışarı çıkmak için zorlamaya başladı. Aradan ne kadar süre geçtiği bilinmese de Yuzuru’nun bu kadar zorlamasından sonra dolabın menteşeleri kırıldı ve dolabın kapıları düştü. Yuzuru hemen dışarı çıktı. Babasının cesedini görünce duygulansa da birilerinin ölümü kabilelerinde çok yaygın olduğundan üzülmekten çok intikam alma hırsı ile doldu. Hızla dışarı çıkıp annesini aramaya çalıştı. Etrafta sadece ceset vardı. Annesini aramak için koştururken bakındığı sırada yaklaşık 4-5 insanın bir yerde toplandığını gördü. Sessizce oraya yaklaştı. Ancak pusuda yatıyordu. En ufak şeyde kaçıp annesini aramaya devam edecekti. Yuzuru’nun tek duyabildiği gruptakilerin birine karşı ettiği küfürler idi.

 

“Daha hızlı ol orospu! Senle daha işimiz bitmedi!”

 

Yuzuru biraz daha dikkatle bakmaya çalıştığında ise gördüğü karşısında dondu kaldı. Orada bir kadın vardı. Uzun mor saçlarla ve aynı renkte kedi kulağına benzer kulaklarla çekici bir surata sahip, neredeyse çırılçıplak kalmış ve o çırılçıplak vücudunda çeşitli yara izleri olan bir kadın vardı orada. O kadın onun annesiydi.

 

YN: Bu dünya da çok fazla karaktersiz, şerefsiz insanlar var. Buranın derhal arındırılması lazım. :D Neyse şaka bir yana Satou, eğer bu adamları görürse acımaz. Çünkü yazar olarak ben bile bu piç kurularına karşı öfke ile doldum.

(Lan piç yazan sensin bende sana karşı öfkeyle doldum hadi bakalım hangimiz önce avlicak avlarını)

YN: Düşündüğümden daha hafif bir sövmeydi hehe.

 

Yuzuru dondu kaldı. Ne yapacağını bilemez bir hale düştü. O bu halde yaklaşık 1 saat boyunca kaldı. Bu zamanda da boş boş annesine tecavüz edilişini istemedende olsa seyretti. Gidip, o adamlara saldırmak istiyordu. Ancak tüm kabileyi katletmiş insanlara karşı ufacık bir şansı bile yoktu. Kaçmak istiyordu. Ancak annesini bu halde bırakmak istemiyordu. Bu şekilde kala kaldığı vakitte ise adamlardan birisi konuştu.

 

“Seninle işimiz bitti. Artık ölebilirsin.”

 

Adam, Yuzuru'nun annesinin bir hareketle kafasını kesti. Yuzuru istemsizce bağırdı.

 

"Anne!"

 

Çığlık sesini duyan adamlar çabucak Yuzuru'yu buldular. O gün Yuzuru için işkence dolu 2 yılın başlangıcıydı.

 

 

Birisine itaat ettirmenin birden fazla yolu vardır. Canavar isen gücünle itaat ettirmek istediğine baskı kurabilirsin. Bunun aynısı bir insanlarda da geçerliydi. Tabii bunun dışında birisine sana saygı duyması ve sana sonuna kadar güvenecek derecede cana yakın da davranabilirsin. Ancak tüm bunlar dışında en canice olan bir yöntemde vardı. Bu yöntem insana ve ya herangi bir canlıya sürekli işkence ederek iradesini kırıp onu korkuyla yönetmek idi. Bunu neden anlattığımı anlayacağınız üzere Yuzuru’nun o 2 yılı sürekli aşağılanmalar ve işkencelerle geçmişti. Bu nedenle çoğu zaman kendini öldürmek istese de ona bunu bile tanımamışlardı. En sonunda da işte karşımıza çıkan soğuk gözüken, boyun eğmez ancak kırılgan bir kalbe sahip olan Yuzuru çıktı.

 

 

Satou, Yuzuru’nun durduk yere ağlamaya başlamasına şaşırdı. Nasıl bir tepki vermesi gerektiğini bilemiyordu. Bir an kendisi üzülse neye ihtiyaç duyacağını düşündü. Gerisi ise kendiliğinden geldi. Satou, sıkıca Yuzuru’ya sarıldı.

 

Bu ani sarılma karşısında Yuzuru afalladı. Ancak karşı da koymadı. Hava kararana kadar Yuzuru, Satou’nun omzunda uzun uzun ağladı. Bu süre boyunca, ne Satou bir şey sordu, ne de Yuzuru bir şey söyledi.

 

 

Bu sıralarda ise akademi de Roselia endişeli bir şekilde Satou’yu bekliyordu. O geceden beri Roselia, Satou’yu görmemişti. Rance sorduğunda Satou’nun tekrar Katliam Ormanına gittiğini öğrenmiş idi. Bu nedenle aşırı bir tepki vermese de Satou için endişeleniyordu. Bunun nedenini bilmesede Satou’ya karşı bir takım hisler beslediğini fark etmişti. Bu arkadaşlıktan öte hissi ne olduğunu bilmese de bu his yüzüne Satou için endişeleniyordu.

(Harem kuruluyor… lütfen sonraki bölümleri bekleyiniz)






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44266 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr