Çeviri: SoulBlade Düzenleyici: Kharsmi

Araba ana kapıdan geçerken, Ning Xi gelişigüzel sordu. “Jiang Muye, villanın numarası kaç?”

“No. 6”

“...” Ning Xi bunu duyunca biraz korktu, numara 6’ydı sahiden.

Platinum Palace’daki villalar farklı sınıflara ayrılmıştı. En iyisi şüphesiz Big Demon King Lu’nun 8 No’lu şatosuydu. İçerisinde büyük bir gölün, bir çiçek bahçesinin ve bir kişisel golf sahasının olduğu büyük bir alanı kaplıyordu. Hemen yanında Lu Jingli’nin 7 No’lu villasıydı. 6 No’lu villa 7 No’lu villa ile aynı standartlardaydı.

6 No’lu villanın sahibinin kim olduğunu bilmiyordu, bu Jiang Muye denen herifin olduğu kimin aklına gelirdi.

Ning Xi, Lei Ming’in sağa döneceğini görünce içgüdüsel olarak “Ay, Kardeş Ming, kapalı o yol, oradan gitme…”

“Kapalı olduğunu nereden biliyorsun?” diye sordu hemen, Jiang Muye.

Ning Xi’nin kalbi küt küt atsa da dışarıdan sakin görünüyordu. “Kenardaki uyarı levhasını görmedin mi?”

Aslında dün oradan geçtiği sırada, zengin bir ailenin varisinin alkollüyken kaza yaptığına kendi gözleriyle şahit olmuştu.

Jiang Muye kenardaki ‘Yol Çalışması’ levhasını gördü ve onayladı.

Ning Xi gizlice rahat bir nefes aldı.

Lu Tingxiao'da kalması için geçerli sebepleri olsa da açıklaması oldukça sıkıntılı ve karışık bir durumdu. Böylelikle bu dertten kurtulabilirdi.

Ulaştıklarında Ning Xi kendini kötü hissediyordu. Çaktırmadan eve kaçıp küçük tavşana sarılmak istiyordu.

Lei Ming arabadan indi ve Jiang Muye'ye “Direkt içeri geçebilirsin sen yokken ev temizleniyordu. Burada mı yoksa şirketin senin için ayarladığı apartman dairesinde mi kalmak istersin? Burası etrafta dolaşmak için uygun bir yer değil.”

Hemen yan tarafta, Ning Xi kendi kendine düşünüyordu, burada kalma! Ya birbirleriyle karşılaşırlarsa?

“Bakayım, sonra karar veririm!” Jiang Muye, ‘Kaybol’ der gibi Lei Ming’e bakarak sabırsızca elini salladı.

Lei Ming iç çekti ve ikisine bakarak endişesini dile getirdi: “İkinizde çok ayakta kalmayın. Muye unutma ki yarın…”

“Tamam, tamam!” Jiang Muye çok aldırış etmedi. Duman bulutuyla gözden kaybolan bir haydut gibi Ning Xi’yi tuttuğu gibi eve sürükledi.

Lei Ming : “...”

Yarın sabah erken kalkamayacaklarını zaten biliyordu…

İçeri girdikten sonra Jiang Muye sanki savaşa hazırlanırmışçasına teker teker parmaklarını kütletti. ”Ning Xiao Xi kardeş Ming’i dinleme bu gece üç yüz raund dövüşeceğiz. Gör bak sana nasıl işkence edeceğim!”

Ning Xi küçümseyerek ona baktı. ”He he nasıl istersen! Ellerimde o kadar yenilgiye uğradın hala büyük sözler söylüyorsun! Bana ‘büyükanne’ diye yalvaracaksın!”

“Bana ‘büyükbaba’ diyecek olan asıl sensin!” Jiang Muye aramak için kafasını seyahat çantasına daldırdı. “Yurtdışından son çıkan ekipmanlardan getirdim, teşekkür etmene gerek yok!”

Derken, Ning Xi’ye acı dolu bir bakış attı. “Gidip şu kahrolası makyajını çıkartır mısın, gözlerim kör oldu resmen! Bunu savaş gücümü zayıflatmak için mi kullanacaksın?"

"Terbiyesiz! Şimdiden söylüyorum kaybedersem kabul etmem!”

“Zayıflatacakmış. Kıçımın kenarı. Asıl zayıf durumda olan benim, böyle olmaktan keyif mi aldığımı sanıyorsun?” Ning Xi haşin bir şekilde kafasındaki ağır peruğu çıkarttı ve yakasındaki düğmeleri açtı. Bu durumda hem kendisi hem de Jiang Muye için eşitlik söz konusuydu.

Jiang Muye oturma odasındaki dev ekranlı televizyonu açtı ve kablolarını takmaya başladı. “Odamda kıyafetler var, gidip üzerine bir şeyler giy! Hadi acele et! Savaş ruhum bu açlığa ve susuzluğa daha fazla dayanamaz!”

“...” Onun bu heyecanlı görüntüsü karşısında sessiz kaldı.

Diğer insanlar yurt dışından geldiklerinde takılacak ateşli bir hatun ararken bu adam onu eve sürüklemek için her yolu kullanmıştı, peki ne için, kendisiyle oturup sabaha kadar oyun oynamak için! Ne manyak ama!

K.N: Yazar güzel fake attı :D

Sonraki Bölümün İsmi: Gece-Gece Misafir