Çeviri: SoulBlade Düzenleyici: Kharsmi

Siyah VIP aracın içinde.

“Akıllı Torunum, sen ninenin nerede yaşadığını biliyor musun?”

“Ning Xi, bana bir kez daha torunum de bakalım?”

“To... ru... num~! Dedim, ne olacak?”

“Seni… Seni geberteceğim”

“Yap hadi! Hiç yapmazsın sanıyordum!”

“Ah! Lanet kadın, bana vurdun harbiden!”

…

Arabanın arkası pat küt sesleriyle sallanıyordu. Lei Ming arabayı sürerken söyleyecek söz bulamadı. “Muye, bu kadınla uğraşmamanı sana söylemiştim ama bana inanmamıştın, şimdi inanıyor musun? Yarın ki manşetler havaalanında seni güzel kızların değil, bir ninenin karşılandığını yazacak…"

Kolunun arkası Ning Xi tarafından çimdiklenince Jiang Muye “Kapa Çeneni” dedi, sinirli bir şekilde.

Lei Ming mücadelenin ilerleyişini dikiz aynasından izlerken bütün suratı siyah çizgilerle doluydu ve dudakları seğiriyordu. “Ning Xi, daha yumuşak davranamaz mısın? Yalvarıyorum! Bu ay kendisinin, bir film, bir reklam ve bir de magazin kapağı çekimi var...

“Anladım Kardeş Ming, yüzüne vurmayacağım, rahat ol!”

Jiang Muye’nin güzelim keyfi ve özgüveni çoktan yok olmuştu. Şimdi elleri kelepçeli vaziyette, arka koltukta kıstırılmıştı, oldukça perişan bir halde gözüküyordu.

“Ning Xi… bunu yapmaya beni sen zorladın…”

Ning Xi mutlu bir şekilde ona vurduğu esnada Jiang Muye bir anda onu hazırlıksız yakaladı. Kelepçeli ellerini onun boynuna dolayıp, kendine doğru çekiyordu…

Aniden yüzleri çok yakınlaşınca Ning Xi, ister istemez geri çekildi, kaygısız bir gülümseme takındı. “Ne yani beni dövüşte alt edemedin şimdi de güzellik tuzağına mı düşüreceksin?”

Tam dudakları birleşecekken, Jiang Muye hemen kafasını çevirdi. “Öğ…”

"Hahaha…" Ning Xi gülmekten yerlere yattı. ”Gel, hadi! Sevdiceğim, öpsene beni! Ninenin makyajı bugün hoş olmamış mı?”

Jiang Muye, Ning Xi’nin yüzündeki lekelere ve kırışıklıklara bakarak ölü balık gibi yatıyordu, bütün yaşama isteği tükenmişti.

Ning Xi sonunda gülmeyi bıraktı. Nefes nefese kalmıştı. Ayağa kalktı. “Ne, gerçekten kızgın mısın? Beni ilk oyuna getiren sendin! Benim intikam almaya hakkım yok mu?”

“Aptal, birbirimizi uzun zamandır görmedik, beni azıcık bile özlemedin mi? İlk yaptığın şey beni dövmekti!” Jiang Muye ona kızgın bir şekilde baktı ama gözlerinde az da olsa bir incinmişlik vardı.

Ning Xi güldü. “Elbette seni özledim. Havaalanında söyledim, ninen seni çok özledi!”

“...” Jiang Muye sinirden ölmemek için sonunda onunla iletişim kurmayı denemekten vazgeçti. Kelepçelerini kaldırdı ve öfkeli bir şekilde “Acele et, çıkar şunları, hangi cehennemden aldın bu kelepçeleri? Çin’de yasak bunlar!”

Ning Xi elini çenesine koydu. “Şöyle, TaoBao’daki bir seks mağazasından %20 indirimle 9.90$’a aldım!”

(Ç/N: Reklam kokan hareketler bunlar Mike! Bunlara gerek yok! TaoBao, Çin’deki birçok şirketin internetten ürünlerini pazarlayan, hepsiburada ve N11 gibi bir alışveriş sitesi.)

Jiang  Muye: “...”

Lei Ming: “...”

Tekrar kavga etmelerinden endişe eden Lei Ming apar topar konuyu değiştirdi. “Muhabirlerden ve hayranlardan kurtulduk. Şimdi nereye?”

Jiang Muye küçük bir ayna çıkarttı ve saçını düzeltmeye başladı. Kafasını dahi kaldırmadan cevapladı. “Şehir dışındaki villama”

Ning Xi hemen kafasını kaldırdı. “O zaman beni yol kenarında bırakın, ben taksiyle dönerim!”

“Hıh, bu gece kaçabileceğini mi düşünüyorsun? Bakalım nereye kaçacaksın!” Jiang Muye dişlerini sıkarken suratından hainlik okunuyordu ve arabanın kapılarını kilitledi.

“...” Ning Xi’nin yüzü siyah çizgilerle doluydu. Bunun olacağını biliyordu.

Yolda ilerledikçe Ning Xi bir şeylerin yanlış olduğunu hissetti. “Neden bu istikamet çok tanıdık geliyor?”

“Kodaman Jiang, Pekin’de mülkün mü var? Bir ihtimal, Platinum Palace’da olabilir mi?” Ning Xi test etmek için sordu.

Jiang Muye öfledi. “Öyleyse ne olmuş yani? Ayaklarıma kapanman için çok geç! Tabi bana ‘büyükbaba’ dersen başka!”

O an Ning Xi biraz umutsuzluğa kapılmıştı.

Jiang Muye’nin villasının da Platinum Palace’da olması, böyle bir tesadüf var mıydı?

Nedense kafasında tehlike çanları çalmaya başladı, korkunç bir şeyin olacağına dair kötü bir his vardı içinde...