Çeviri: Miyav Miyav Düzenleme: Kharsmi

Ning Xi bir ilkokul öğrencisi gibi itaatkar bir şekilde koltuğa oturdu. Yüzü ağlamaklıydı.

Lu Tingxiao elini başına götürdü, “Benden korktun mu?”

Gecenin karanlığında Lu Tingxiao gündüz olduğundan daha tehlikeli görünüyordu.

Ning Xi dinç bir şekilde başıyla onayladı ve dikkatli bir şekilde kafasını salladı, “Muhtemelen başkentte senden korkmayan tek bir kişi bile yoktur, değil mi?”

Lu Tingxiao sakin bir şekilde konuşurken aynı zamanda ince ve uzun parmaklarıyla elindeki bardakla oynuyordu, “Yani diğerleri benden korktuğu için sen de korkuyorsun? O zaman niye diğer kadınlar da benimle evlenmek istediği için sen de istemiyorsun?”

Bu soru Ning Xi’yi neredeyse sandalyesinden düşme derecesinde korkutmuştu.

Sabahki görüşmelerinde bu duruşmavari konuşmadan kaçmış olduğunu düşünmüştü. Belli ki oldukça saftı.

Bu kadar hileli bir soruya nasıl cevap vermesi gerekiyordu?

Ning Xi başını kaldırırken ürpertiyle titredi, “Bu soruyu yanıtlamadan önce bir soru sorabilir miyim?”

Lu Tingxiao başıyla onayladı, “Sorabilirsin.”

“Neden ben? Küçük Hazine bana güvendiği için mi? Bence bu geçiçi bir durum. Duyguları normale döndüğünde her şey yoluna girecek. Duyguları hep böyleyse bile... Kendinizi zahmete… Kendinizi zahmete sokmanıza gerek yok.” Ning Xi Lu Tingxiao’yu sanki yoldan çıkmış genç bir kıza tavsiye veriyormuş gibi ikna etmişti.

Lu Tingxiao bardağını masaya koydu ve ona bakmak için gözlerini yukarı doğru kaldırdı, “İlk seferde her şeyi açıkça söylediğimi zannediyordum Bayan Ning. Eğer hala anlamadıysanız yeniden söylemekte bir zarar görmüyorum. Size bedenimle geri ödeme yapacağım çünkü Küçük Hazine’yi kurtardınız.”

Kesinlikle bu nedenden dolayı kabul edemem tamam mı? diye Ning Xi adeta kalbinden kükredi.

Ning Xi daha fazla bu konuda onunla iletişim kuramayacakmış gibi hissetti. Yapabileceği tek şey ona mahcup bir açıklama yapmaktı, “Bay Lu, iyi niyetine gerçekten müteşekkirim ama evliliğe kesinlikle karşıyım, yani…”

Lu Tingxiao tek kaşını kaldırdı, “Yani benimle sadece yatmak istiyorsun ama benimle evlenerek sorumluluk almak istemiyorsun?”

D.N: GOOOOOOOL!!!!!!

“Evet, kesinlikle böyle- bir dakika bir dakika! Hayır hayır hayır… bunu kastetmemiştim!” Ning Xi neredeyse önünde diz çökecekti. Lu Tingxiao sözleri daha korkutucu olabilir miydi?

“Maalesef, evlilik öncesi seksi kabul edemem.”

“Buna kim inanırdı...” Ning Xi bunu duyduktan sonra alçak sesle mırıldanmaktan kendini alamadı.

Zaten birini evlenmeden önce hamile bırakmıştın, tamam mı?

Pencereden bakarken Lu Tingxiao’nun ifadesi biraz odağını kaybetmiş gibiydi, “Küçük Hazine bir kazaydı, annesinin kim olduğunu bilmiyorum.”

“……” Bu neden kulağa çok korkunç gelmişti?

Lu Tingxiao aniden “O zaman bir oğlum olmasını mı sorun ediyorsun?” diye sordu.

“Bu imkansız!” Lu Tingxiao’nun söylediğine göre başkentteki bütün kadınlar Küçük Hazine’nin üvey annesi olmak için kafa patlatıyordu. Onun bir oğlu olmasını nasıl sorun edebilirdi!

“O zaman niye?”

Olayların gidişatına bakılırsa Lu Tingxiao onu tatmin edici bir cevap vermediği sürece rahat bırakmayacaktı.

Ning Xi çaresizce alnını tuttu. Derin bir nefes aldıktan sonra, “Bay Lu, evlilik bir oyun değil. Bir borcu ödemek için ya da diğer nedenlere bakmaksızın, daha yeni tanıştık. Karakterimi biliyor musunuz? Ya da geçmişimi?”

“Evlenmek istediğim kişi şimdiki sen. Geçmişin beni ilgilendirmiyor.” Lu Tingxiao’nun cevabı beklenildiği gibi buyurucu bir cevaptı.

Ning Xi’nin ifadesi sakinleşmişti, “Yine de bana göre geçmişim benim bir parçam. Seninle evlenmek için geçmişimi kesip atmama imkan yok. Bay Lu, farklı dünyaların insanlarıyız. Size samimi bir şekilde bu saçma fikrinizi geri çekmenizi öneriyorum.”

Bu sözlerden sonra ağır bir sessizlik oluştu.

Ning Xi Lu Tingxiao’nun yeniden reddedilmenin verdiği aşağılama duygusuyla sinirleneceğini düşündü.

Lu Tingxiao sakin bir ses tonuyla, “Anlaşıldı.” dedi.

Ning Xi’nin yıpranmış sinirleri sonunda rahatlamıştı, “O zaman ben uyumaya gidiyorum, iyi geceler.”

“İyi geceler.”

Adam onun o naif sırtına baktı, bakışların okyanusun derinliği kadar akıl ermezdi. Değişmeyen tek şey denizin dibinden gelen sıcaklıktı.