Çeviri: Godctia Düzenleme: LordVioleGrace

"Zhuang Liaoyuan... bu adam kim?" Bu isim neden tanıdık geliyordu?

Mo Lingtian: “Zhuang Keer'i hatırlıyor musun, rakiplerinden biri olan? Bu onun babası! Artık biliyorsun.” dedi.

Zhuang ailesinin, Zhuang Keer ile Lu Tingxiao’nun arasını yapmak istediklerini duymuştu ancak besbelli şu an için öyle bir ihtimal yoktu.

Beklenmedik bir şekilde bugün burada Zhuang Liaoyuan ile karşılaşacaklarını kim bilebilirdi ki? Zhuang Liaoyuan, Lu Tingxiao'nun hazinesini neredeyse çalacaktı ...

Ancak, bunun bir faydası da vardı. Artık Zhuang Liaoyuan, Lu Tingxiao'nun bir kız arkadaşı olduğunu bildiğine göre büyük ihtimalle kızıyla onun arasını yapmaya çalışmazdı.

“Ne? Zhuang Liaoyuan? O efsanevi büyük general? Onun gençliğinde özel askeri birliğin baş keskin nişancısı olduğunu duymuştum. Babası Zhuang Zhongren'in nişancılığı da olağanüstüydü. O aileden oldukça çok keskin nişancı çıkmış!”

“Evet! Ne yazık ki, Zhuang Liaoyuan'ın kendi oğulları ve kızları orduya hiç katılmamış! Bu muhtemelen hayatının en büyük pişmanlıklarından biri!”

“Özellikle oğlu. İmparatorluğun kepaze zengin playboyu olarak, genç yaşında çoktan başını belaya sokmaya başladı. Zhuang ailesinin genleri çok iyiydi. O serserinin genleri nasıl aniden değişti?”

...

Çevresindeki tartışmayı dinleyen Ning Xi, artık şefin kim olduğunu biliyordu.

Zhuang Keer'in babası, Zhuang Liaoyuan ...

Teknik olarak, kan bağları vardı.

Ne tesadüftü ama?

Atış poligonunun dışında, Zhuang Liaoyuan, askeri bir jipe atladı, biraz dalgın görünüyordu.

Bir süre sonra, yanındaki muhafızlara “Xiao Chen, o kızın geçmişini öğrenmeme yardım et.” dedi.

"Emredersin, şef!" Xiao Chen başını salladı.

Zhuang Liaoyuan, dışardaki manzara hızla gözlerinin önünden geçerken üzüntüyle içini çekti. Ondan sonraki nesle kadar Zhuang ailesinin her jenerasyonu orduya girmişti. Kızı Zhuang Keer, silahlara veya orduya hiç ilgi duymuyordu. Annesi tarafından bir hanımefendi olarak yetiştirilmişti. Oğlu, Zhuang Rongguang, keşke var olmasaydı dediği çocuğuydu...

Şimdi nişancılıkta beklenmedik bir yeteneği olan bir kızla tanıştığı için hem duygusal hem de kıskanç hissediyordu. Ailesinin kim olabileceğini merak etti ...

-

Atış poligonunda Ning Xi, beklenmedik bir şekilde elinden çekildiğinde kartvizite bakıyordu.

Lu Tingxiao karviziti aldı.

Ning Xi anında yanaklarını şişirdi ve ona baktı. “Lu Tingxiao, neden kartviziti aldın?”

Lu Tingxiao, "Buna ihtiyacın yok. Gitmek istersen ben seni götürürüm." dedi.

Ning Xi, doğal olarak ne düşündüğünü biliyordu ve gülmekten kendini alamadı: "Endişelenme! Bu hayattaki en büyük hobilerim, oyunculuk ve sensin. Bir ordu generali ile çıkmam. Senden ayrılmaya nasıl dayanabilirim?"

“Mmm.” şeytan Ning Xi'nin cevabına olan memnuniyetini belirtti.

Lu Xinyan, ikisinin çifte kumrular gibi olduklarını görünce sinirlendi. Ning Xi beklenmedik bir şekilde Zhuang Liaoyuan tarafından bile sevilmişti: "Kardeşim, kazanmış olsa bile, seni iddia malzemesi olarak kullandığı bir gerçek! Bu kadın sana hiç saygı duymuyor! Seni umursamıyor bile! Kardeşim, kaybederse ne olacağını hiç düşünmedin mi?"

Lu Tingxiao ona soğuk bir bakış attı, sonra sertçe konuştu: “Ben kendim ona giderdim” dedi. Lu Xinyan'ın ifadesi kasvetliydi ve Mo Lingtian neredeyse yıkılacaktı. Cevabı çok vahşiceydi!

Kenardan onları izleyen Guan Ziyao dudağını ısırdı. Lu Tingxiao, bu kadınla birlikte zaten tüm prensiplerini kaybetmişti.

Öte yandan, Ning Xi o kadar etkilenmişti ki gözlerinin dolduğunu hissetti. Onu kaybetmiş olsa bile, kendisine geri dönecekti. Şeytan biraz fazla tatlıydı!

Şeytan için, bundan sonra daha itaatkar olacaktı. Daha fazla saçmalık yok!