Çeviri: Godctia Düzenleme: LordVioleGrace

Lu Tingxiao başını eğdi ve Ning Xi tarafından yanlışlıkla çizilen omzundaki kırmızı izlere baktı.

"Düğünün ne zaman?" diye  alay etti Tang Lang.

Lu Tingxiao'nun gözlerindeki soğukluk yavaşça yok oldu. “Bu ona bağlı.”

Lu Tingxiao'nun gittikçe kibarlaştığını ve Ning Xi'den bahsettiği zaman gözlerine dolan sevgiyi fark eden Tang Lang gülümsese de içten içe endişelenmeden edemedi.

Ona mı bağlı?

Küçük Kız Kardeş'e kaldıysa, düğünlerine asla katılamazdı. Çünkü Küçük Kız Kardeş evliliğe tamamen karşıydı!

Bu Lu Tingxiao bile olsa, kimse onu Ning Xi'yi evlilik denen mezara sokmaya yetecek kadar ikna kabiliyeti olduğuna inandıramazdı.

Ning Xi ve Lu Tingxiao'nun şu anki ilişki durumunun ne olduğunu emin bilmiyordu. Babacık? Sevgili? Veya ortak?

Hangisi olursa olsun, kişiliklerinin, mesleklerinin yaşamlarının, geçmişlerinin ve hatta prensiplerinin çok farklı olduğu için ilişkilerinin sonucundan pek emin değildi.

Küçük Kız Kardeş'in Lu Tingxiao'nun soğuk ve kibirli dış görünüşüyle vahşi ve evcilleşmemiş kişiliği çok fazla çarpışıyordu.

İkisinin de bir arada nasıl olduğunu hayal bile edemiyordu buna yataktaki pozisyonları da dahildi...

...

Şafak çöktüğünde Ning Xi gözlerini açtı.

Bilinçsiz bir şekilde etrafına baktı ve Lu Tingxiao'nun uyanık olduğunu ve karşısındaki koltukta oturduğunu gördü. Kucağındaki bilgisayarın ekranındaki grafiklere ve sayılara odaklanmıştı. Pencereden süzülen ışık ve saçlarını vuruyordu, altın renginde bir ışıkla kaplanmıştı ve bu onu inanılmaz derecede güzel bir manzara haline getirmişti.

Kendi kendine, “Bu dünyadaki en güzel şey, sabahın erken saatlerinde güneş ışığıyla ve yanımda seninle uyanmak olmalı” diye düşündü.

Sanki ona baktığını farketmiş gibi, Lu Tingxiao başını kaldırdı ve kızın gözleriyle karşılaştı.

"Uyandın mı?"

Ning Xi başını salladı ve esnedi.

Lu Tingxiao bilgisayarın kaldırdı, ayağa kalktı ve yatağa doğru yürüdü. Eğildi ve dudaklarını onu öptü.

İlk başta, sadece hafifti öpücüktü, sonra derinleşti ve daha tutkulu oldu. Islak öpücüklerini boynu boyunca devam ettirdi ve kırmızı bir iz bıraktı...

Ning Xi bilinçsizce sırtını kıvırdı ve parmakları sanki onu sıkıyormuşçasına altındaki çarşafı kavradı, arzularını kontrol etmek için onu kullandı.

Yeni uyanmıştı ve baş döndürücü bir öpücük tarafından şaşırtılmıştı. Bilinci tamamen açılmamış olsa da, vücudu kesinlikle uyanmıştı.

Adamın başı aşağı kaydığında, Ning Xi paniklemeye başladı ve onu uzaklaştırdı. “Hey... Daha çok erken.”

"Önce sen beni baştan çıkardın." Adamın sesi kısık ve sıcaktı.

Ning Xi'nin kafası karıştı. “Seni baştan mı çıkardım? Seni ne zaman baştan çıkardım? Sadece uyandım, gözlerimi açmak dışında hiçbir şey yapmadım!”

“Bana o bakışı attın.” dedi Lu Tingxiao, gözleri ona kilitlemişti.

"Ne bakışı?" Ning Xi göz kırpıştırdı ve hatırlamaya çalıştı.

Hmm, Lu Tingxiao'nun ona bakma biçimiyle ilgili bir sorunu varmış gibi görünüyordu.

Dün gece Lu Tingxiao'ya itiraf edip kaçınılmaz olan gerçek duygularını açığa vurduğunda gardını aşağı indirmişti.

Ning Xi, adamın yüzünü küçük ellerinin arasına aldı ve gülmeden. “Büyük Patron çok kolay etkileniyorsun, değil mi? Tüm dünya cazibelerine karşı koyabilecek bir tanrı olmaya ne oldu?”