Çeviri: Godctia Düzenleme: LordVioleGrace

Hızlı askeri bir SUV yaklaştı. Kapısı açıldı ve Bakan Naka kasadaki bir kaç astlarıyla birlikte aşağı indi.

Yüzbaşı kontrol edilemeyen durum karşısında üstlerini bilgilendirmek zorunda kalmıştı.

Bakan Naka gergin biçimde Lu Tingxiao’ya yaklaştı ve "Bay Lu, bunu barış içerisinde çözeceğinize söz vermiştiniz!" dedi.

Lu Tingxiao "Deneyeceğimi söyledim" dedi.

"Bay Lu, karınız hakkında oldukça endişelendiğinizi biliyorum ancak onu kurtarmak için bir sürü başka yol var! Adamlar yelken açtıktan sonra aksiyon almak için çok geç değil mi! Burayı yıkmanın anlamı yok değil mi?" dedi Bakan Naka, ikna etmek için elinden geleni yapıyordu.

Lu Tingxiao’nun ifadesi titriyor gibiydi.

Bakan ısrarına devam etti.

Uzun bir süre sonra Lu Tingxiao karanlık bir ifadeyle karar verdi "Geri çekilin"

Gri saçlı adam dudaklarını büktü, "Ah...şimdiden geri çekilmek mi? Ben böyle bir şeye izin verdim mi?"

Lu Tingxiao’nun kişiliğine bakarak bir kadın için böyle mantıksız bir şey yapmayacağını tahmin etmişti ve bundan dolayı kavga olmayacaktı.

Aa Feng Jin bundan habersizdi bu yüzden hızla adama onları provoke etmeyi durdurmalarını söyledi ve aynı zamanda kendi adamlarına geri çekilmelerini emretti.

Adam bağırdı ve zırhlı araç geri gitti.

Kız zaten onunlaydı ve onu geri mi almak istiyordu? Anca rüyasında!

Denizler onun çöplüğüydü!

Kalabalığın dağıldığını görünce, Bakan Naka rahatladı ancak ufukta yeni endişelere belirmişti.

Lu Tingxiao sevgili karısını kaçırmalarına asla izin vermezdi!

En kötüsü Bayan Lu’yu kurtarmak için ne planladığını bilmemesiydi. Lu Tingxiao’yu sakinleştirmek için ona yalan söylemişti. Eğer Şeytan denizlere açıldıysa, elinden birisini kurtarmak daha da imkansız olurdu!

Bakan Naka’nın planı gönderebildiği kadar fazla adam göndermekti ancak hala kurtarma görevinin başarılı olup olmayacağını bilmiyordu.

"Bay Lu gelin başkente dönelim ve ayrıntılı bir plan hazırlayalım"

Bakan Naka Lu Tingxiao’yu rahatlatmaya çalışıyordu ancak adam aniden emir verdi "Philadelphia’nın banliyölerine gidin!"

Bakan Naka’nın kafası karışmıştı ve oraya neden gitmek istediğine dair bir fikri ancak kendini suçlu hissetti ve adamlarına Lu Tingxiao’yu takip etmelerini emretti.

Buluşma noktasından yüz metre uzaklıkta, Lu Tingxiao tanktan indi ve yürümeye başladı.

"Hey! Patron! Buradayız!"

Uzak olmayan bir yerlerden birisi bağırıyordu.

Kahverengi saçlı bir adam uzun saçlı ince bir kızı tutuyordu. Bu kız görünüşe göre...

Lu Tingxiao onlara doğru koştu.

Kahverengi saçlı adamın yanında bol bol yaralı bir kız vardı. Başına gelenlerden sonra yavaş yavaş açılıyordu bilinci. Işığı engelleyen tanıdık bir gölge görebiliyordu sadece, "Lu..Tingxiao" diye mırıldandı.

Bilincini kaybetmeden önce sıcak bir kucak hissetti ve kulağında bir fısıltı duydu. "Benim! Özür dilerim, geciktim!"