Bölüm 127.2 : Zhou Küçük Şişman Erkeklerden mi Hoşlanıyor?! (2)

avatar
5355 8

Heavenly Jewel Change - Bölüm 127.2 : Zhou Küçük Şişman Erkeklerden mi Hoşlanıyor?! (2)


Çevirmen : Clumsy 

 

Zhou Weiqing, acı bir gülümsemeyle konuştu: “Dış kıyafetlerini de çıkartma… Shen Bu’nun biraz yüzü kalsın. Kadınlar delirince çok korkunç olabiliyor.”

 

Shangguan Fei’er memnuniyetsiz bir tonla karşılık verdi: “Şimdi mi hassaslaştın yani? Madem öyle Shen Bu seni onunla evlendirmek istediğinde niye reddedip buraya geldin ki…” Bunu duyan Külhanbeyi Taburu askerlerinin ağızları açık kalmıştı. Bu yeni Tabur Komutanı cidden çok değişikti!

 

Zhou Weiqing sinirli bir bakış atarak konuştu: “Tamam yeter hadi, uyandır kızı.”

 

Shangguan Fei’er, o anda hareketlerinin biraz garip olduğunu fark etti…sanki birazcık şey gibiydi…kıskanıyor gibi… Ve hemen Shen Yi’yi hafifçe tekmeleyerek Zhou Weiqing’in arkasına geçti.

 

Shen Yi’nin bedeni birazcık ürperdi ve gözleri yavaşça açıldı. Bu esnada eli, bilinçsizce acıyan boynuna gitmişti. O anda bedenindeki soğukluğu hissetti ve gözlerini aniden açarak başta Zhou Weiqing olmak üzere tüm Emsalsiz Taburun kendisine bakmakta olduğunu fark etti.

 

“Ahhhh!” Havayı delen ani bir çığlık attı ve ellerini pek de büyük olmayan göğüs bölgesine götürdü.

 

Zhou Weiqing sırıtarak şöyle dedi: “Merak etme, yarış parkuru düzlüğündekilerle ilgilenmiyorum.” Ancak bu cümleden sonra belinde keskin bir acı hissetti, çünkü utanmaz sözleri yüzünden Fei’er’den vahşi bir çimdik yemişti.

 

Zhou Weiqing, buruşan suratını gizlemek ve kendisini kontrol etmek için elinden geleni yapmaya çalıştı.  

 

Emsalsiz Tabur askerleri Shangguan Fei’er’in hareketlerini görememişti ama yerde yatmakta olan Shen Yi için her şey son derece açıktı.

 

Kendi zırhının Shangguan Fei’er’in ellerinde olduğunu ve ikilinin arasındaki yakınlığı görünce gözlerinde garip bir ifade belirdi.

 

“Benimle evlenmeyi reddetmemene şaşmamalı… çok mantıklı… aslında o çocuktan hoşlanıyorsun demek ki?!” Shen Yi, bu sözlerle birlikte bakışlarını Shangguan Fei’er’e çevirdi. Bu ‘erkeğin’ kendisini kolaylıkla dövüşünü hatırlıyordu. Demek ki yetişim seviyesi ve gücü en az Zhou Küçük Şişman düzeyinde olmalıydı. Yine de Weiqing’i takip ediyordu. Başka ne açıklaması olabilirdi ki? Zhou Küçük Şişman’ın erkeklerden hoşlanıyor olacağı hiç aklına gelmezdi!

 

Shangguan Fei’er, olduğu yerde dona kaldı ve garip bir suçluluk hissiyle başını eğdi. Ne yazık ki bu hareket diğerlerinin gözünde kabullenme gibi görünmüştü!

 

Zhou Weiqing’in yanındaki tüm Emsalsiz Tabur askerleri birer adım geriledi ve Weiqing’e dönük yüzlerindeki ifadeler garipleşti.

 

Önce Shangguan Fei’er’e, sonra da Shen Yi’ye bakan Zhou Weiqing ise çaresizce şöyle söyledi: “Senin Babanın, Benim, kimden hoşlandığım seni hiç ilgilendirmez. Adamlarını topla ve git buradan. Shen Bu’ya da ağır süvari ekipmanlarıyla pek ilgilenmediğimi söyle, parasını ödeyebilir. Ama yaylar, oklar ve kalkanlar bizimdir. Ağır zırh ve at zırhlarını geri satabiliriz; set başına iki yüz altın. Bir dahaki sefere geri alabilmek için para getirirsin.”

 

Shen Yi ayağa kalktı ve sinirli bakışlar eşliğinde cevap verdi: “Sen bekle de gör, ablam bu işin peşini kolayca bırakmayacak.” Bu cümleden sonra da uzaklaşmak üzere arkasını döndü. Wei Feng de Zhou Weiqing’ten gelecek bir emri beklemeden Emsalsiz Taburu kenara çekmiş, yolu açmıştı.

 

O anda ağır süvarilerin donlu halini görenShen Yi, neredeyse tekrar bayılacaktı. Kısmen muhafazakar bir hayat yaşayan bir kız, bu kadar yarı çıplak adamın yanında nasıl durabilirdi! Haliyle ardına bile bakmadan koşmaya başlamıştı.  

 

Askerlerin de mutsuz bir şekilde uzaklaşmakta olduğunu gören Zhou Weiqing, Emsalsiz Taburuna kampa dönmeleri emrini verdi.

 

Kara Ayı yana kayarak sordu: “Tabur Komutanı, cidden erkeklerden hoşlanmıyorsun değil mi?”

 

Zhou Weiqing ona baktı ve dudaklarını yaladı. “Evet öyle. Senin Baban, Ben, erkeklerden hoşlanıyorum, özellikle de senin gibi güçlü kaslı erkeklerden. Bu gece çadırıma gelmeye ne dersin?”

 

“Ahh? Yoooo!” Kara Ayı, bu çığlıklar eşliğinde koşmaya başlamıştı.

 

Zhou Weiqing soğuk bir humph eşliğinde diğer Emsalsiz Tabur askerlerine döndü ve bağırdı: “Kara Ayıyı dövün, öyle bir dövün ki kendi annesi bile tanıyamasın. Bunu yaparsanız yarın hepinize et pişireceğim.”

 

Et yiyebileceğini duyan bir grup haydut, kan kokusu almış kurtlara dönerek harekete geçti. Çok geçmeden Kara Ayı’nın ıstırap dolu çığlıkları yükselmeye başlamıştı. Cesur bir adam bile koca bir kurt sürüsünün karşısında direnemezdi…

 

“Erkeklerden hoşlanmaya cüret edersen, Senin Annen, Ben, seninkini keser atarım.” Shangguan Fei’er’in kızgın sesi yükseldi.

 

Wei Feng ve diğerleri mutlu mesut bir şekilde Kara Ayı’nın dövülüşünü izlemekle meşguldü. Ama Fei’er’in sesini duymak, hepsinin şaşkın ifadelerle dönmesine yol açmıştı.

 

“Neye bakıyorsunuz? Ben bir kadınım, ne olmuş yani?” Shangguan Fei’er öfke ve bıkkınlık karışımı bir sesle bağırmıştı. Zhou Weiqing’in astları tarafından homoseksüel sanılmasına izin verememiş ve hiç düşünmeden gerçek sesini kullanmıştı.  

 

Wei Feng, bir müddet ağzı açık bir şekilde Zhou Weiqing’e bakakaldıktan sonra konuşabildi: “Tabur Komutanı, cidden orduya karını da mı getirdin?!”

 

Zhou Weiqing, utangaç bir şekilde öksürdü ama Shangguan Fei’er ondan önce lafa atladı. “Küçük Şişman, bak, bu Emsalsiz Taburumuz eğitmen eksikliği çekiyor gibi! Güçlerini arttırabilmeleri için eğitmenleri olayım diyorum, ne dersin?”

 

Shangguan Fei’er bu söz eşliğinde elini kaldırdı ve maskesini soyarak eşsiz güzelliğini gözler önüne serdi.  

 

Emsalsiz Taburun haydut askerleri uzun zamandır buraya tıkılıp kalmıştı ve ‘sağ-sol el nihai hareketleri’ dışında bir çözüm yolları olmamıştı. Bırakın kanlı canlı bir kadını, dişi domuz bile görseler gözleri kamaşacaktı.

 

Tabii ki böyle inanılmaz bir güzelliği görmek de tarifsiz hisler uyandırmıştı. Wei Feng ve diğerleri öylece bakakalmıştı, hatta bazıları salyalarını akıtıyordu.

 

Shangguan Fei’er ise inanılmaz bir tatlılıkla şöyle dedi: “Beni beğendiniz mi?”

 

Zhou Weiqing, elini alnına koyarak homurdandı ve hızlıca uzaklaşmaya başladı. Cennetin Yayılma Sarayının Küçük Şeytan Kızı bu şekilde rol kesmeye başladıysa işler hiç iyiye gitmeyecek demekti. Ve bunu bilerek, ayrılmadan önce Wei Feng’i de beraberinde sürüklemişti.

 

“Tabur Komutanı, beni niye sürüklüyorsunuz?” diyen Wei Feng’in gözleri açgözlü bir şekilde Shangguan Fei’er’i kesmeyi sürdürüyordu.

 

“Ölmek istemiyorsan şimdi gelmen lazım.” diyen Zhou Weiqing de adamı sürüklemeyi sürdürdü.

 

Wei Feng sinirlenmişti ve şöyle düşünüyordu: Ne olmuş senin karınsa, bakmak da mı yasak yani?!

 

Ama öfkesinin silinmesi çok sürmedi. Çünkü yirmi metre sürüklendikten sonra Yeşil Kurt ve diğerlerinin bir grup halinde Shangguan Fei’er’in üzerine atıldığını görmüştü.

 

Wei Feng iyice afallamış ve korkmuştu. Zhou Weiqing gibi güçlü bir adam, kadınının üzerine atlanışına nasıl tepkisiz kalabilirdi ki?

 

Ama Zhou Weiqing, Wei Feng’i hayrete düşürdü ve arkasına bile bakmadan ilerlemeye devam etti. Ve tam da o anda, az önce Fei’er’e atlamış olan adamlar, gülleler gibi teker teker uçurulmaya başlandı.

 

Acılı çığlıklar belli bir ritme ulaşmış, senfoni halini almıştı. Wei Feng, sağdan sola sıçrayan ve herkesle baş eden Shangguan Fei’er’in hızını gözleriyle takip edemiyordu. Ona üç yard yaklaşan her kim olursa, kendisini havalanmış buluyordu.

 

Ancak gözlerinin önündeki sahne bir anda değişti. Zhou Weiqing onu çadırına getirmişti.

 

“Tabur Komutanı… o…” Wei Feng şoktan aptallaşmıştı.

 

Zhou Weiqing kafasını çaresizce salladı. “Şimdi anladın işte… Küçük Şeytan Kıza bulaşmak asla iyi sonuç vermez. Benim gücümü bir 4-Cevherli Cennetsel Cevher Ustası için anormal buluyorsun değil mi?”

 

Wei Feng başını sallayarak onayladı; gerçekten de öyleydi.

 

Zhou Weiqing devam etti: “Fei’er benden de anormal…hem de 6-Cevherli. Gerisini sen düşün.”

 

Wei Feng gönülsüzce titremişti. Şu ana dek nasıl anlamamış olabilirdi ki? “Tabur Komutanı, beni kurtardığın için teşekkürler!”

 

Zhou Weiqing sırıtarak karşılık verdi: “Anlaşılan Yeşil Kurt ve diğerleri bu geceki operasyona katılamayacak. Wei Feng, kuzey ordularıyla ilgili bir haritan var mı, ne kadar detaylı olursa o kadar iyi.”

 

Wei Feng’in kalbi sıkışmıştı. “Tabur Komutanım, neden bir harita istediniz? On Altıncı Alaydan intikam almak mı istiyorsunuz?”

 

Zhou Weiqing, küçümseyici bir humph eşliğinde cevap verdi: “İntikam mı? Neye yarar ki? Emsalsiz Taburumuzun kar getirmeyecek hiçbir şey yapmayacağını söylememiş miydim? Yarın tüm kardeşlerime et yedireceğimi söyledim. Biz dışarı çıkıp et getirmezsek nasıl yiyecekler?”

 

Wei Feng’in gözleri kısıldı. “Tabur Komutanı… siz… depoyu soymayacaksınız, değil mi?”

 

Zhou Weiqing sinirli bir şekilde cevapladı: “Soymak mı? Ne soyması? Gidip bir şeyler alacağız sadece. Aslında bunu üç gün sonra yapmaya niyetliydim ama madem Shen Bu bize büyük bir ödül verdi, biz de bu gece harekete geçer ve kardeşlerimize güzel bir yemek yediririz.”

 

Sınırları zorlamak; Wei Feng’in Zhou Weiqing hakkındaki düşüncesi buydu.

 

Onun gözlerindeki tereddüdü gören Zhou Weiqing, omzuna hafifçe vurarak şöyle dedi: “Endişelenme, her şey güzel olacak. Hadi bana bir harita getir artık.”

 

Wei Feng’in harita bulmak için hızlıca çıkmaktan başka şansı yoktu. Dışarıdan gelen ıstırap çığlıklarıysa Zhou Weiqing’in anılarını canlandırıyor, omurgasını titretiyordu. Neyse ki bu kez çığlık atan kendisi değildi…

 

Kısa bir an sonra çadır açıldı ve Shangguan Fei’er içeriye adımını attı. “Çok sıkıcıydı, dayak kaldıramayacak kadar güçsüzler. Birkaç darbeden sonra ayağa bile kalkamıyorlar… Küçük Şişman, daha eğlenmeye yeni başlamıştım, hadi gel de azıcık kapışalım.”

 

Zhou Weiqing ona bakarken afallamıştı. Kızın yüzü, az önceki eforu yüzünden hafifçe pembeleşmiş, sağlıklı ve cesur bir görünüm kazanmıştı. Üzerinde sıradan bir ordu üniforması olmasına rağmen güzelliğiyle ışıldıyordu.

 

“Uhhh… Fei’er, bu gece yürütmemiz gereken büyük bir operasyon var, keyifli olacaktır. Gelmek ister misin?”

 

Zhou Weiqing, hızlıca konuyu değiştirmişti. Sonunun dışarıdaki zavallılar gibi olmasını istemiyordu.

 

Beklenildiği gibi Shangguan Fei’er’in ilgisi kabarmıştı. “Büyük operasyon mu? Ne yapacağız ki? Herhalde gelmek isterim!!”

 

#Bölüm başlığını okuyunca bizim kerata baldızla basılacak falan diye korkmuştum ama neyse ki henüz vukuat yok. 
Bu arada Weiqing'in 'bu gece çadırıma gelmeye ne dersin?' kısmında bayağı eğlendim. Adam her durumda yapıştıracak bir cevap buluyor ya! 
Hadi hep beraber depo soymaya gidiyoruz, okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44343 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr