Bölüm 118.1 : Tian Bei Şehri (1)

avatar
5788 11

Heavenly Jewel Change - Bölüm 118.1 : Tian Bei Şehri (1)


Çevirmen : Clumsy 

 

Yan tarafta duran Shangguan Fei’er, Zhou Weiqing’ten yayılan soğuk aurayı hissetti. Özellikle de Gümüş İmparator’un üzerine basmakta olan sağ bacağından kemik dondurucu bir hissiyat taşmaktaydı. Çok geçmeden tüm atmosfer çevrelerinde bükülmeye başladı ve bunu, orijinalinde gümüş-beyaz olan Gümüş İmparatorun renklenişi takip etti.

 

Bilinçsiz Gümüş İmparator anında kendine gelmiş olsa da karşı koyacak gücü yoktu ve sarmalandığı üç renk ışık yüzünden yoğun bir şekilde titriyordu. Siyah, Gri ve Mavi renklerin canını tüketmekte olduğunu hissedebiliyordu.  

 

Hâlihazırda ağır yaralanmış olan kuş, bu yeni saldırıyla ölümün eşiğine gelmişti.

 

Zhou Weiqing, önlem olarak Zaman Engelleyişi kullanmış, buna bir de Gümüş İmparatorun bedenini üç nitelikle zehirleyen Karanlık Şeytan Tanrı Yıldırımını ilave etmişti.

 

Her canlı, canının tehdit edildiği noktada gücü ne kadar olursa olsun paniklerdi. Gümüş İmparator da bir istisna değildi. Daha önce hiç tecrübe etmemiş olduğu bu garip zehir, paniklemesinde büyük rol oynamıştı. Cennetsel Enerjisi çok azalmıştı ve ne denerse denesin zehre etki edemiyordu.

 

Karanlık Şeytan Tanrı Yıldırımının Üç Nitelikli Zehri fazlasıyla baskıcıydı, en güçlü Cennetsel Enerji bile onu zorla dışarı atamazdı. Cennetsel Kral Aşamasındaki Shangguan Longyin dahi bunu başaramamıştı.

 

Zhou Weiqing sırıtarak ve Gümüş İmparatora daha sert bastırarak konuştu: “Ölüm tehdidini hissediyor olmalısın ufaklık. Eğer yaşamak istiyorsan Benimle, Babanla işbirliğinde bulunsan iyi edersin. Seni Mühürlemeye başladığımda karşı koyma, aksi takdirde ölümüne kavuşacaksın. Bu Üç Nitelikli Zehrim… pek iyi hissettirmiyor, değil mi?”

 

Bu, Weiqing’in Üç Nitelikli Zehri ilk kullanışı değildi. Zehir hem ölümcüldü hem de diğer yöntemlere nazaran daha yavaş ilerliyor ve çok acı veriyordu. Zamanında Küçük Şeytan Shen buna dayanamamıştı ve ancak acıyı azaltması için Shangguan Longyin’den aldığı yardımla hayata tutunabilmişti. Ne yazık ki Gümüş İmparatora böyle bir yardım gelmeyecekti.

 

Bazen ölümden korkutucu şeyler de olurdu. Mesela kişinin ölmek için yalvaracağı kadar büyük bir acı çekip ölememesi gibi… Bu kesinlikle en kötüsüydü.

 

Büyük bir sırıtışla konuşmuş olan Zhou Weiqing, bir elini de Gümüş İmparatorun bedenine koyup Tüketim yapmayı sürdürüyordu. Bir süre sonraysa öteki elini ısırıp bir damla kan akıtarak Kan Ayinleri - Karanlık Mührü salma işlemine hazırlandı.

 

Şeytani Değişim Altındaki Zhou Weiqing, Karanlık Şeytan Tanrı Kaplanının aurasını maksimum derecede yayabiliyordu, özellikle de Şeytani Sağ Bacağını kullandığında. Gümüş İmparatorun üzerinde sağ bacağını kullanma sebebi de yalnızca Karanlık Şeytan Tanrı Yıldırımını salmak değildi, aynı zamanda aurayı daha iyi hissedebilmesi için de bu yolu izlemişti.

 

Shangguan Fei’er, yan taraftan olup biteni izlemekteydi. Aslında Zhou Weiqing’in kabiliyetlerine aşina olduğunu hissediyordu. Ama Gümüş İmparatoru tehdit edişini izlemek ona karmaşık hisler yaşatmıştı. Bir taraftan bu işi komik buluyordu, Weiqing’in çabaları onun gözünde nafileydi. Diğer taraftansa, Zhou Weiqing Gümüş İmparatoru tehdit ediyorsa bilmediğim gizli bir kabiliyeti olabilir gibi garip bir hisse kapılmıştı.

 

“Hayal kurmayı kes. Gümüş İmparatoru tehdit ediyorsun… böyle bir şeyi düşünmen bile komik. Bu küçük şey zalim olduğu kadar inatçı da. Eğer Mühürleme esnasında onun gücünü aşamazsan başarılı olamazsın. Çok yakında benim atım olacaksın, bekle de gör!”

 

Shangguan Fei’er Cennetin Yayılma Sarayından geliyor olabilirdi. Ama sonuçta bir Cennetsel Canavar değildi ve Weiqing’in yaydığı yoğun ve güçlü baskıyı hissedemiyordu. Eğer Gümüş İmparator Cennetsel Kral Aşamasına ulaşmış olsaydı o da bu kadar büyük bir baskı hissetmiyor olabilirdi. Ama ne yazık ki henüz evrimleşememişti.  

 

Karanlık Şeytan Tanrı Kaplanının gücü Cennetsel Canavar dünyasında ilk sıralardaydı, İlahi Cennetsel Ruh Kaplanından aşağı kalır değildi. Gümüş İmparator gibi küçük bir Cennetsel Canavar için, Weiqing’e boyun eğmek, bir insana değil, güçlü bir Cennetsel Canavara boyun eğmek demekti.

 

En sonunda mücadele etmeyi kesti. Zhou Weiqing’in damlattığı kanla birlikte alnındaki Kan Ayinleri - Karanlık Mühür sembolü oluştu. Bedeni yeniden titremeye başlamıştı, sanki mücadele etmek istiyor ama buna cesaret edemiyor gibiydi. Küçük gözleri doğruca Zhou Weiqing’in kanlı gözlerinin içine bakıyordu.

 

Gümüş İmparatorun gördüğü Zhou Weiqing, kesinlikle insan değildi. Cennetsel Canavar dünyasındaki ormanın kralı meselesine bir de Zhou Weiqing’in Üç Nitelikli Zehrinin çilesi eklenince boyun eğmek zorunda kalmıştı. Sonuçta hiç kimse sebepsiz yere canını feda etmeyi kabul etmezdi.

 

Karanlık Şeytan Tanrı Kaplanının gücü, Gümüş İmparatorun çok üzerindeydi. Zhou Weiqing’in yetişimi şu anda kendisininkinden küçük olabilirdi. Ama Gümüş İmparator da henüz Cennetsel Kral Aşamasına erişmiş değildi.

 

Zaten Cennetsel Canavarlar için kan bağının verdiği baskı, yetişimden daha önemliydi. Gümüş İmparatorun Zhou Weiqing’e boyun eğmesinin altında da bu yatıyordu. Eğer söz konusu bir insan olsaydı, mutlak güç farkı karşısında boyun eğmek yerine işkenceyi ve hatta ölümü tercih edebilirdi.

 

En sonunda Gümüş İmparatorun Cennetsel Enerjisinin Tüketilişi de zehir işkencesiyle birlikte sona erdi. Gümüş İmparator hafifçe titriyordu, zehir bedeninden atılmıştı ve alnındaki kırmızı sembol bir an daha parlayarak bedeninin içerisindeki yerini aldı.

 

Kafası yana düşen Gümüş İmparator, bilinçsiz bir şekilde uykuya daldı.  Zhou Weiqing ise onu Uzaysal Yüzüğüne koymak yerine göğsüne yerleştirdi ve yılışık bir surat ifadesine büründü.

 

Gümüş İmparatorun alnındaki koyu kırmızı sembolü görmek, Shangguan Fei’er’i tamamen afallatmıştı. Gözlerinin önünde yaşananlara inanamıyordu. Gümüş İmparator ona nasıl boyun eğebildi? Zhou Küçük Şişman yalnızca 4-Cevherli Aşamada! Güçlü ve inatçı bir En Üst Seviye Zong Aşaması Cennetsel Canavar ona neye dayanarak itaat eder? Böyle bir şey nasıl olabilir? Nasıl mümkün olabildi bu?!

 

“Oei, çok yakışıklı ve çekici olduğumu biliyorum ama bana böyle bakmayı sürdürürsen utanacağım.” Zhou Weiqing, alaylı bir gülüş eşliğinde Shangguan Fei’er’e bakıyordu. Tabii bakışlarının kızın kalçalarına inmesi çok sürmemişti.

 

“Sen? Utangaç?” Shangguan Fei’er sinirden kahkaha atmak üzereydi. “Hayatımda senin kadar utanmaz birine rastlamadım.”

 

Zhou Weiqing iç çekerek cevap verdi: “Cennetin Yayılma Sarayından geliyor olsan da sonuçta kadınsın. Bahsimiz sonlandı, eğer yan çizersen şaşırmam. Ama Cennetin Yayılma Sarayı adına biraz üzülürüm doğrusu.”

 

Shangguan Fei’er ona bakarak güzel gözlerini kırpıştırdı. Ve bir anda kahkaha attı. “Zhou Küçük Şişman, beni kışkırtmaya mı çalışıyorsun? Kanmam! Cennetin Yayılma Sarayını ablam temsil ediyor, ben değil. Haklısın, kadınların yan çizmeye hakkı vardır ve ben de tam olarak öyle yapacağım. Kimse benimle bahse girdiğini gördü mü ki? Kim kanıtlayacak? Hiç kimse yok, değil mi? Heh heh, ortada böyle bir bahis yok bence.”

 

“Ahh?” Zhou Weiqing, ağzı tamamen açık bir halde Shangguan Fei’er’e bakıyordu. Aslında Cennetin Yayılma Sarayını kullanarak onu yan çizmekten men edeceğini düşünmüştü. Cennetin Yayılma Sarayının Küçük Şeytan Kızı karşısında bu cümlenin ters tepeceğini kim tahmin edebilirdi ki? Üstelik Weiqing kıza gücüyle de söz geçiremezdi… Gerçekten morali bozulmuştu.

 

Onun bu depresif halini gören Shangguan Fei’er ise mutlu mesut bir kahkaha savurarak kampa doğru ilerlemeye başladı. “Ahhh, bugün hava ne kadar güzel. Birilerini zıvanadan çıkarmaya bayılıyorum. Bugün daha çok yemek yiyip kendimi ödüllendireyim en iyisi!”

 

Kızın uzaklaşışını izleyen Zhou Weiqing, kalbi kırık bir şekilde düşünmeden edemedi: İkisi de aynı anne babadan geliyor, karakterleri nasıl bu kadar farklı olabilir? Bu Shangguan Fei’er ve benim Bing’er’im taban tabana zıt. Yıllar önce Bing’er’le dalga geçtiği günleri ve onun kaybettiği zamanlardaki masum tavrını hatırlamak, Zhou Weiqing’in bakışlarını uzaklara çevirmişti. Şimdi Bing’er burada olsa ne güzel olurdu!

 

Shangguan Bing’er’in ilk Şeytani Değişimindeki Fedakarlığı ve Zhou Weiqing’in Cennetsel Cevher Adasındaki  ‘Töreni’… Zhou Weiqing iki anıyı da kalbinin derinliklerine gömmüştü, asla unutmayacaktı. Onun gözünde hiç kimse Shangguan Bing’er’den önemli olamazdı.

 

Shangguan Kardeşler tıpatıp aynıydı ve Zhou Weiqing, Shangguan Fei’er tarafından takip edilmeyi pek istemiyor olsa da, onu görmek Bing’er’i görmek gibi oluyordu. Bu hisse bir de Fei’er’in giderse Bing’er’e kötü konuşabileceği gerçeği eklenince, onu bırakmak Weiqing’in pek içinden gelmiyordu.

 

Bu karakter farklılığı Shanggaun Fei’er’in güzelliğini azaltmıyordu, yalnızca farklı bir şekil katıyordu. Shangguan Bing’er, Fei’er kadar canlı, neşe dolu ve esprili değildi. Fei’er ise Bing’er’in yumuşak, sakin güzelliğine sahip değildi. İki kardeşin farklı ama eşit olduğu söylenebilirdi.

 

Bu esnada ormandaki kuşlar ve böcekler canlı bir melodi sağlıyordu. Ormandaki hayat asla sessiz olmazdı.

 

Zhou Weiqing, Gümüş İmparatorun ani pususu sonrasında, Lin TianAo’dan bir koruma takvimi oluşturmasını istemişti. 21 kişilik topluluk gruplara ayrılacak, her grubun başında bir Fei Li Mücadele Takımı üyesi olacaktı.

 

Gümüş İmparatorun gerçekten de bir istisna olduğu ortaya çıkmış, gece boyu onları rahatsız eden birkaç güçsüz Cennetsel Canavar dışında bir problem olmamıştı.

 

Şafak vakti geldi. Basit bir kuru yemek faslından sonra eşyalar toplandı. Zang Lang’ın 12 kişilik grubu bu süreçte yine yeteneklerini belli etmiş ve on beş dakikadan az sürede her şey hazırlanmıştı.

 

Yeniden yola çıkıldığında Zhou Weiqing, Shangguan Fei’er’e döndü: “Fei’er, Hayalet Şeytan Atlarının burada olduğuna emin misin?”

 

Shangguan Fei’er ona kısaca bakarak cevapladı: “Tamamen emin değilim. Burada yaşadıkları kesin. Ama çok uzun süredir avlanıyorlar, yani vahşi olanlardan bulabileceğimizi garanti edemem.”

 

Zhou Weiqing’in gözleri irileşmişti. “Dalga mı geçiyorsun?! Eğer burada Hayalet Şeytan Atları olduğunu söylemeseydin bu rotayı seçmeyecektik!”

 

Shangguan Fei’er başını kuvvetli bir şekilde sallayarak cevap verdi: “Kesinlikle bu ormanda yaşıyorlar. Ama onlara denk gelip gelmeyeceğimiz şansımıza bağlı. Sonuçta orman çok büyük ve bu Hayalet Şeytan Atları artık pek sık görülmüyor, onlara rastlamayabiliriz.”

 

#Bizim keratanın eskiden Şişman Kedinin oturduğu göğsündeki yeri Gümüş İmparatora vermesi anılarımı canlandırdı.
O 'Wuu wuuu' günlerini özledim.
Bu arada Fei'er'i sevmeye başladım ya. Tam bizim keratanın hakkından gelebilecek bir karakter aslında. Ama baldızdan da yar olmasın ya, valla kötü örnek arkadaşlar, çevirirken bir sinir geliyor bana.
Neyse yine çok konuştum, bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr