Bölüm 217: Savaşı Tersine Çevirmek

avatar
3173 4

God and Devil World - Bölüm 217: Savaşı Tersine Çevirmek


Çeviren: Arthas

Militanlar Yue tarafından otobüslerine kadar sürülmüştü. Yue bir hayalet gibi otobüsün dibine kadar sokuldu ve yüzüğünden el bombalarını çıkardı ve otobüsün içine attı.

Otobüsün içine sinmiş ellerindeki silahlarla camları gözleyen militanlar zekalarını ortaya çıkararak bağırmaya başladılar.

“Bomba!”

Korkunç bir patlama sesini takiben sıcak hava dalgası ve şarapnel parçaları her tarafa yayıldı. Militanların çoğu ölmüş kalanlar yaralanmıştı.

Yue bir saniye bile durmadan diğer otobüse de bir bomba attı. Patlama sesi ile ikinci otobüs de birinci otobüs ile aynı kaderi paylaştı.

Yue otobüslerin içine dalıp kılıcı ile kalanları temizlemeye başladı. Ardından diğer otobüse de girip herkesi öldürdü. Ardından önceliği silahlara ve kurşunlara vererek otobüslerde bulunan tüm erzağı toplamaya başladı. Z-Çağında silahlar ve kurşunlar hayati önem taşıyordu, Yue tek bir kurşunu bile arkada bırakmadı.

Yue otobüsleri tamamen boşalttıktan sonra karanlıktan çıkıp üstüne doğru gelen Tong Xiaoyun’u gördü. Kaşlarını çatarken düz bir sesle “Burada ne yapıyorsun?”diye sordu.

Tong Xiaoyun kurtarıcısını yakından incelerken içinden “Gerçekten oymuş!”dedi. Tahmini doğru çıkmıştı.

Tong Xiaoyun, Yue’nun yanına gelip tüm cesareti ile “Patron Yue! Hizmetine girmeme izin ver! Kıyafet yıkayabilir, yemek yapabilir gerekirse elime silah alıp savaşabilirim. Ayrıca hâlâ bakireyim, hiçbir erkek bana dokunmadı!”dedi.

Tong Xiaoyun, Yue’nun tüm militanları kendi başına halledebilecek kadar güçlü olduğunu gördüğü anda onu takip etmeye karar vermişti. Bu yeni dünyada çaresizce hayatta kalmaya çalışırken tek yapabileceği güçlü birine güvenmek olabilirdi. Tong Xiaoyun, Zhang Mi’nin kendisini koruyabilecek kadar güçlü biri olmadığını biliyordu, sadece Yue kadar güçlü birine güvenebilirdi. Vücudu konusunda ise bir söz hakkı olmadığını biliyordu, Yue olsun olmasın eninde sonunda biri bekaretini alacaktı çünkü kendisinin koruyamayacak kadar zayıftı.

Yue bir anda Tong Xiaoyun’un üstüne atladı ve eliyle ağzını kapattı. Fısıldayarak “Sakın ses çıkarma!”dedi.

Tong Xiaoyun içgüdüsel olarak Yue’yu itmek istedi fakat kendisiyle mücadele ederek itmedi. Gözleri acıyla parlarken Yue’nun hemen burada yapmak istediğine gerçekten şaşırmıştı. Hemen ardındaki saniyede bir düzine kurşun az önce durdukları yeri delik deşik etti. Küçük kız düşündüğü şeyler yüzünden utanmıştı.

Kaçan insanları yakalamaya giden militanların on ikisi gelen patlama sesleri üzerine hemen geri dönmüştü.

Yue, Tong Xiaoyun’u sararak siper alma amacıyla büyük bir kayanın arkasına saklandılar. A.54 tip silahı çıkartıp kıza uzatırken “Burada kal ve kıpırdama, onları öldürdükten sonra geleceğim.”dedi.

Tong Xiaoyun onaylama anlamında bir mırıltı çıkarırken uçuşan kurşunlardan korkudan dolayı titreyen vücudunu durduramıyordu. Yue’nun uzattığı silahı eline aldı. Sadece on dört yaşındaki küçük bir kız çocuğuydu ve daha hayatın tadını alamadan bir silah savaşının ortasında kalmıştı.

Yue bir çita gibi atılmadan önce derin bir nefes aldı.

Militanlar hiçbir şey göremeyecekleri bir mesafeden ateş ediyorlardı. Yaylım ateşi açsalar bile bir şey vurabildikleri yoktu. Dikkatle yerlerinden çıkıp Yue ve Tong Xiaoyun’un daha önce bulundukları yere doğru ilerlemeye başladılar.

Yue militanlara bir bakış attıktan sonra 03 tip silahından iki el ateş etti. Anında iki militanın kafasında kurşun delikleri belirmişti.

Diğer militanlar paniğe kapılıp saklanacak delik ararken Yue’nun ateş ettiği tarafa doğru ateş açmaya başladı.

Yue ateş ettikten hemen sonra yerini değiştirmişti, sonuç olarak militanlar sadece havayı vurabilmişti.

Yue karanlığın içinde doğmuş bir suikastçı gibi militanlara doğru yaklaşmaya başladı. Her atışında başka bir militan daha güçsüzce yere düştü.

Militanlar nereye saklanırsa saklasınlar Yue tarafından birer birer avlanıyorlardı. Altı militan daha düşünce içlerinden biri daha fazla dayanamadı ve silahını atarak “Öldürme beni! Tamam! Tamam! Teslim oluyorum! Tamam!”diyerek bağırmaya başladı.

Yue tam teslim olan militana ateş etmek üzereydi ki silahın yönünü değiştirip başka birine doğrulttu ve tetiği çekti.

Başka bir arkadaşının daha düştüğünü gören militan kafasını kollarının arasına alarak yere yüzüstü çöktü.

“Teslim oluyorum! Teslim oluyorum! Lütfen beni öldürme!”

Kalan iki militan da silahlarını atarak teslim oldu. Arkadaşları birer birer ölürken daha düşmanın yerini saptayamıyorlardı. Zombi olmadıkları için hâlâ korku hissedebiliyorlardı ve şu anda korkudan ölmek üzereydiler. Yaşamak istiyorlarsa teslim olmak tek şanslarıydı.

Yue üç militanın başında beklerken “Liu Erhei, silahları topla ve bunları da bağla.”dedi.

Büyük bir kayanın arkasında saklanan Liu Erhei tüm bu süreç boyunca bir ceset kadar hareketsiz beklemişti. Dışarı çıktığı anda yüksek sesle “Savaş sonunda bitti! Patron Yue gerçekten harikasın! Sana imreniyorum!”dedi.

Yue kaşlarını çatarak Liu Erhei’ye baktı ve “Hemen bağla onları, harcayacak zamanımız yok!”dedi.

On iki militanı temizlemiş olsa da polislerle çatışmakta olan yirmi tanesi daha vardı. Acele edip onları da öldürmeliydi.

“Tamamdır!”

Liu Erhei, cevap verdiği anda militanları sıkıca bağladı. Ağzından birkaç paçavrayı ağızlarına depti.

Yue esirlere bir bakış attıktan sonra “Başlarında bekle, hareket ederlerse öldür.”dedi.

Bu sözler üzerine militanlar durdurmadıkları titremeleri dışında hareket etmeyi tamamen kesti. Şu anda bulundukları alan insan haklarının ve huzurun yönettiği bir yer değildi. Eğer biri esirleri öldürürse, kimse onu cezalandırmaya çalışmazdı. Biri ölmüşse, ölmüştü.

Üç esiri de Liu Erhei’ye verdikten sonra çita gibi silahlı çatışmanın olduğu yere doğru ilerlemeye başladı.

Geceleri, bir silah savaşı için en iyi zamanlar değildi. Gecenin karanlığında isabet oranları, aralarında kısa bir mesafe olmadıkça, düşüktü. Wang Jian ve dört meslektaşı yirmiden fazla militana karşı savaşıyordu.

Bu vahşi alanda silah sesleri oldukça yüksek olsa da ölüm oranları zıt bir şekilde düşüktü. Uzun süredir süren savaşın sonunda Wang Jian’ın meslektaşları arasında dikkatsiz bir rastgele atılan kurşunlardan biri tarafından yaralanmıştı, kalanlar ise tamamen iyiydi. Süregelen savaşta Wang Jian’ın tarafının mühimmatları tükenmeye başladı. Yakında militanlara direnemeyecek duruma geleceklerdi.

O sırada Yue savaş alanına dalıp anında iki militanı öldürdü.

“Bir uzman! Geceleri savaşabilen bir uzman!”

Grup lideri iki astının güçsüzce yere düştüğünü görünce kalbi buz kesti. Polislerle giriştikleri savaşta iki yüzden fazla kurşun harcamışlardı ve üç astı hafifçe yaralanmıştı fakat hiç kimse ölmemişti.

İki astının aralarında saniye olmadan ölümle buluşması bir uzmanın savaşa katıldığını gösteriyordu. Gece karanlığında gündüzden iyi gören ve iyi bir nişancılığı olan bir uzman, tam bir ölüm makinesine dönüşürdü. Sayıca fazla olsalar bile kazanamazlardı.

“Dışarıda bir uzman var! Adım Xiong Zheng! Vahşi Kaplan Takımımız yenilgisini kabul ediyor ve teslim oluyoruz! Silahlar, kadınlar ve yiyecek istediğiniz her şeyi birliğimizden karşılamak için elimizden geleni yapacağız lütfen bizi öldürmeyin!”

Xiong Zheng’in bu gruba lider olarak atanmasının tek nedeni savaş yeteneklerinin yanı sıra gözlem ve karar verme yeteneğiydi. Patlamaların Yue’nun yüzünden olduğunu anlamıştı. Gönderdikleri grupta büyük ihtimalle öldürülmüş veya yakalanmıştı. Yaşamak istiyorlarsa teslim olmak zorundaydılar.

Yue kendini açığa çıkartmadan “Hepiniz silahlarınızı yere bırakın. Üçe kadar sayacağım, bırakmayan olursa ölür.”dedi.

“Yue Zhong! Bu Yue Zhong’un sesi! Hepsini merhamet dilenmeye zorlayacak kadar güçlüymüş demek ki!

Wang Jian, Yue’nun sesini ilk duyduğunda kalbi sarsılsa da hemen kendini toparlamıştı. Her ne olursa olsun Yue buradaysa hayatları güvende demekti.

Eğer Yue Zhong zamanında yetişmeseydi kurşunları bittiği için ya ölecek ya da yakalanacaklardı.

Yue’nun sözleri üzerine Xiong Zheng ve birliği kısa bir tereddüt anı yaşadı. Silahlarını bırakırlarsa besi hayvanlarından bir farkları kalmayacaktı.

“Sen de kimsin? Boş ver bu babacık seni cehenneme gönderecek!”

Militanlardan biri saldırı tüfeğini Yue’ya doğrultup bir kahkaha ile ateş açtı.

(Arthas Notu: Keyifli okumalar. :)






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr