Bölüm 216: Tong Xiaoyun

avatar
3039 3

God and Devil World - Bölüm 216: Tong Xiaoyun


Çeviren: Arthas

Bir düzine militan iki otobüsün çevresini çoktan çevrelemişti. İnsanlar, silahlardan duydukları korku içerisinde otobüsten birer birer indi. Yüzleri korkuyla çarpılmıştı.

Otobüsten inen yetmişten fazla insanın en az otuzu öğrenciydi. Militanların ellerindeki silahlara bakarken paniğe ve korkuya kapılmışlardı.

Militanlardan biri insanlara bakarken bir sürü koyuna bakıyormuş gibiydi.

“Bu seferki kazancımız hiç de kötü değil!”

Bir başka militan gözlerini kalabalığın üzerinde birkaç kez gezdirdikten sonra kalabalığın içerisinde Wang Ni’yi çekip “Evet! Oldukça kaliteli mallar var!”ardından bir kahkaha atıp “İlk sırayı ben aldım. Siz çocuklar sonra eğlenirsiniz.”dedi.

Wang Ni kendisinin seçilmesine şaşırsa bile direnmedi. Başına bunun er ya da geç geleceğini biliyordu ve umrunda değildi. Kendisi namuslu biri değildi, yaşamak isteyen normal bir insandı sadece. Militanlara direnmek hayatını sona erdirebilirdi.

“Chen Jian! Senin ananı s*kim! Kim artıklarla oynamak ister ki!”

Başka bir militan da yarı azarlar yarı şaka yapar şekilde bağırdıktan sonra gözlerini kalabalığın üzerinde gezdirdi. En sonunda gözleri öğrencilerden birinin üzerinde durdu. 13-14 yaşlarındaki, yuvarlak yüzlü, kar beyazı tenli ve saf görünümlü kızı kalabalıktan ayırdı.

Tong Xiaoyun adlı bu kız hem tatlı hem güzeldi ayrıca düzgün davranışları ve yüksek notları vardı. Sınıfındaki çoğu kişinin gözdesiydi.

Militan, Tong Xiaoyun’u dışarı çıkardığı anda arı kovanına çomak sokmuş gibi kalabalıktan sesler yükseldi.

“N yaptığını sanıyorsun?!”

“Tong Xiaoyun’u bırak!”

“…”

Kalabalığın öfkesiyle karşı karşıya kalan militan silahını çekip en çok tepki gösteren iki öğrenciye altı el ateş etti.

Kısa mesafeden yapılan atışlarla öğrencilerden birinin kafası delinirken diğeri göğsünden birkaç kurşunla vurulmuştu. İkisi de şokla dolu cansız gözlerle yere düşerken tek bir söz bile söyleyememişlerdi.

Bu acı dolu sahneyi gören insanlar korkuyla sinerken kaos yeniden baş göstermek üzereydi.

Militanlar hemen silahlarını kaldırıp kalabalığa doğrulttular. İnsanlar korkudan titreyerek yerlerinde durdu.

Militanların liderleri aşağılama dolu gözlerle kalabalığı süzüp “S*kerler! Hepiniz küçük bok parçalarısınız! Eğer babacığınız biriyle oynamak isterse oynar! Siz de durursunuz! Yoksa sizi insan sosislere çeviririm.”dedi.

Militanların lideri tarafından azarlandıktan sonra bütün insanlar korkuyla kafalarını eğdiler.

Militanların liderleri kahkahalar eşliğinde “S*ktiğimin korkakları!”dedikten sonra en yakındaki ve en çok sesi çıkan öğrencilerden birinin yüzüne ağız dolusu balgam attı.

Bu çocuğun adı Zhang Mi idi. Tong Xiaoyun’dan gizliden gizliye uzun süredir hoşlanıyordu. Kızı kalabalıktan çekip çıkardıklarını görünce duyguları oldukça karışmıştı. Üstüne üstlük militanın onu aşağılaması, kalbini öfke ve kinle doldurmuştu. Yakın arkadaşları onu aceleci olmanın doğuracağı sonuçlar hakkına uyarmaya başladı.

Militanların lideri kahkahalar eşliğinde “Gördün mü küçük p*ç! Seni kurtarmaya kimse gelmeyecek!”derken küçük kızın kafasını korkudan titreyen öğretmenine ve arkadaşlarına çevirdi.

“Gördün mü bak! Kimse seni kurtarmayacak, kurtaramaz da! Eğer bu babacığı memnun edersen, seni besler fakat memnun edemezsen… Seni yemek için pişirmeden önce tüm kardeşlerin üzerinden geçer!”

Tong Xiaoyun yardım dilenen bakışlarla öğretmenine ve arkadaşlarına baktı. Cesur birinin öne çıkıp kendisini kurtarmasını bekliyordu.

Fakat tüm çabaları, öğretmeni ve arkadaşlarının bakışlarını ondan kaçırması ile sonuçsuz kaldı. Öğrencilerin içerisinde Gelişimciler bulunsa da hiçbiri ateşli silahlara karşı koyabilecek kadar güçlü değildi.

Tong Xiaoyun umutsuzluğa düşmeye başladı, zarif ve geleneksel bir hanım olarak yetiştiriliyordu ve Wang Ni kadar açık fikirli değildi. Eğer militanlar tarafından tecavüze uğrarsa yaşamaya devam edemezdi.

Militanların lideri haylaz bir gülümseme ile dudaklarını yaladı ve Tong Xiaoyun’u diz çöktürüp pantolonunun fermuarını açıp iğrenç şeyini Tong Xiaoyun’un yüzüne doğru salladı. Elindeki silahı kızın kafasına doğrulturken “Yala.”dedi.

Kıyamet Gününden sonra geleceğin belirsizliği çoğu insanın kalbinin ve ahlakının çökmesine yol açmıştı. Eline silah alan herkes, izleyen kişiler olduğunu umursamadan kadınları aşağılayabiliyor, tecavüz edebiliyordu. O sırada yüzlerinde oluşan çaresizlik ifadesi kadar zevk veren başka bir şey olduğunu düşünmüyorlardı.

Tong Xiaoyun yerde diz çökmüşken diğerlerinden gelen bakışların tenini keskin bıçaklar gibi kestiğini hissedebiliyordu. Bu tür şeyleri başkaları izlerken yapmak istemiyordu. Fakat kafasına bir silah doğrultulmuşken fazla seçeneği yoktu.

Militanların lideri silahı küçük kızın kafasına bastırıp “Daha hızlı! Tabi ölmek istemiyorsan!”dedi bağırarak.

Tong Xiaoyun dünyasının bir anda çöktüğünü iliklerine kadar hissederek ağlamaya başladı. Elleri, önündeki iğrenç şeye uzanırken titriyordu.

Militanların gözlerinde bu iğrenç sahneden haz aldıklarını belirten ışıklar parlıyordu.

“Bang!”

Yankılanan tek bir silah sesi ile militanların liderinin kaşlarının ortasında bir delik açıldı. Cansızca yere düşerken gözlerinde şaşkınlık ve inanmazlık vardı.

Kendilerini ‘eğlenmeye’ hazırlayan militanlar, liderlerinin gözleri önünde ölünce karmaşanın kucağına düştü.

“Bang! Bang!”

Gecenin ortasında yankılanan her silah sesine bir militan daha yere ölüyordu.

Militanlar, konvoy halkını kontrolde tutmaktan tamamen vazgeçmiş, siper almak için uygun yerler bakınmaya başlamıştı.

Bir anda ortaya çıkan kaosu avantaj bilen Zhang Mi hemen Tong Xiaoyun’un yanına gelerek “Hadi! Tong Xiaoyun kaçmalıyız!”dedi.

Tong Xiaoyun bembeyaz olan yüzüne zorlama bir gülümseme yerleştirerek Kaçmak mı? Nereye kaçacağız? Zombiler, canavarlar ve en korkunçları, insanlar! Kaçsak bile erzak veya aracımız olmadan ne kadar uzaklaşabiliriz ki?”dedi.

Tong Xiaoyun, prenses gibi yetiştirilse de zeki biriydi. Fakat zekasını asla tamamen kullanma gereği duymamıştı. İnsanlar köşeye sıkışmadıkları sürece gerçek potansiyellerini kullanmazlardı. Biraz önceki tehdit sonucunda Tong Xiaoyun artık çok daha fazla düşünüyordu.

Tong Xiaoyun’un zavallı haline bakan Zhang Mi elinde olmadan bağırarak “Benimle gel! Seni hayatım pahasına koruyacağım! Söz veriyorum!”dedi.

Tong Xiaoyun, Zhang Mi’ye boş boş baktı ve bu sözleri daha önce söylese ne kadar minnettar olacağını hatta bu çocuğa aşık olabileceğini düşündü.

Zhang Mi eli kolu bağlı, güçsüzce ve sessizce kenarına çekildi. Şu anda ne derse desin Tong Xiaoyun’u inandıramayacağını anlamıştı.

Bu sırada konvoy halkının çoğu çeşitli yönlere kaçışmaya başlamıştı. Militanların normal insanlar olmadığı belliydi. Militanların lideri ‘yemek için pişirmek’ ve ‘insan sosisi’ tabirlerini kullanmıştı. Hiç kimse daha fazla burada durmak istemezdi.

Tong Xiaoyun karanlığı izlerken gözlerinde cesaret ışığı belirdi ve kurşunların ateşlenip militanları öldürdüğü tarafa doğru koşmaya başladı. Koşarken “Ben gidiyorum, kendine dikkat et!”dedi.

Tong Xiaoyun’un gidişini izleyen Zhang Mi’nin yüzü iyice düşerken arkadaşlarının yanına döndü. Düşük seviyeli bir Gelişimci olarak normal zombilere karşı küçük bir şansı olsa da silahlı adamlara karşı hayatta kalamazdı. Ayrıca bir grupla erzak aramak, kendi başına erzak aramaktan çok daha kolaydı.

Kıyamet Çağı dünyasında insanlar kendi başına hayatta kalmak istiyorsa yeterince güçlü olmalıydı. Aksi hâlde sadece başka insanlarla grup oluşturarak hayatta kalabilirdi.

Militanları keklik gibi avlayan tabi ki gece karanlığında sudaki köpekbalığına dönen Yue idi. Militanlar üzerinde kurduğu baskı o kadar büyüktü ki adamlar nefes almayı bile unutmuştu.

Gecenin karanlığında militanların görüş mesafesi yirmi metreyi aşmazken Yue’nunki iki bin metreden daha fazlaydı.

Yue gecenin siyah örtüsünde bir hayalet gibi mekik dokuyor elindeki 03 tip saldırı tüfeğinden çıkan her kurşunla başka bir militanın kafasında delik açıyordu.

Fakat aynı yerden iki defa ateş etmiyordu. Her ateşlediği kurşundan sonra hemen yerini değiştirmesinin ardından eski pozisyonuna bir kurşun sağanağı yağıyordu fakat gölgeler dışında bir şeyi vuramıyorlardı. Militanlar bir keresinde yaylım ateşi açmayı denemiş fakat çabaları meyvesiz kalmıştı.

Yue, avına devam ederken militanların morali hızlıca çökmüştü. Kendi otobüslerinin içine giren militanlar yardım geliyor mu diye bakmak için bile kafalarını dışarı çıkarmaya cesaret edemiyorlardı.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr