Bölüm 218: Toplu Teslim

avatar
3095 3

God and Devil World - Bölüm 218: Toplu Teslim


Çeviren: Arthas

Bang! Militan daha şarjörünü bitirmemişti ki Yue’nun silahından tek bir kurşunla kafası delindi ve güçsüzce yere düştü.

Bu sahneye tanık olan diğer militanlar silahlarını kızgın bir demir parçası tutuyormuş gibi fırlattılar. Hiç kimse ölmek istemezdi.

“Üç saniye doldu. Silahlarını bırakmayanlar ölecek!”

Yue’nun soğuk sesi militanların kalplerine bir çekiçle vurulmuş gibi hissetmelerine yol açmıştı.

Bang! Silahını hâlâ bırakmamış bir militan daha cansızca yere düştü.

Silah arkadaşlarından birinin daha öldüğünü gören militanların, silahlarını hâlâ bırakmamış olanlar hemen silahlarını yere attı.

Xiong Zheng, astlarının silahlarını teslim ettiğini görünce hafifçe iç çekti ve 79 tip saldırı tüfeğini yere attı. Ölüm kapıya dayandığında eğitimli askerlerin çoğu bile onurlarını bir kenara atardı. Nihayetinde haydut değillerdi, kendilerinden güçlü birinin karşısında teslim olmaları normal bir şeydi.

Militanların çoğu silahlarını atmış olsa da içlerinden iki kişi arkadaşlarının arkasına gizlenmiş Yue’yu karanlıktan çıktığı anda vurmak için hazır bekliyorlardı. Fakat Yue’nun, onların bu küçük oyununu çoktan anladığını ve ona göre hazırlandığının farkında değillerdi.

İki kurnaz militanın silahlarını bırakmayıp ona oyun oynadığını sakin gözlerle izleyen Yue iki el ateş etti ve işlerini bitirdi.

İki militanın da güçsüzce yere düştüğünü gören Xiong Zheng tüm planlarının tükendiğini, artık Yue’nun merhametine kaldıklarının farkındaydı.

“Saklandığınız yerlerden çıkıp otobüsün yanına sıralanın. Yere çökün ve ellerinizi başınızın arkasına koyun. Yapmayanlar ölecek.”

Yue tüm bu süreç boyunca hareket etmeyi kesmemişti. Eğer yeri belirlenir ve bozguna uğrarsa militanlar etrafa dağılabilir ve kaçabilirdi. O zaman onları öldürmek oldukça zahmetli bir iş olurdu.

Militanlar birer birer Yue’nun söylediği yere doğru ilerledi ve dediklerini uyguladı. Fakat içlerinden biri gece olmasının avantajını kullanıp kaçmaya yeltendi. Yue’nun silahından çıkan tek kurşun kaçan militanın hayata veda etmesini sağladı.

Militanların kalbinde Yue’ya karşı olan korku daha da büyürken ellerini başlarının arkasına atıp çökerek teslim oldular. Hiç birinde kaçma veya savaşma arzusu kalmamıştı.

Eğer hepsi birden farklı yönlere kaçmaya çalışsaydı Yue tek başına yedi veya sekiz tanesini öldürebilirdi, kaçanları ise takip edemezdi. Fakat kalplerinde oluşturduğu korku sayesinde militanları kolayca kontrol edebiliyordu.

Yue derin bir sesle “Liu Erhei, bağla şunları.”dedi.

Liu Erhei uzakta olmayan bir yerden çıkıp “Tamamdır patron Yue!”dedi. Diğer üç esiri de ittirerek diğerlerinin yanına getirdi. Ardından hepsini sıkıca bağladı.

Sonunda Yue karanlıktan çıkıp “Wang Jian dışarı çıkabilirsiniz artık.”dedi. Bu beşli kendisine karşı bir hamlede bulunacak olsa bile Yue kendisine güveniyordu. Bu yüzden karanlıktan çıkmıştı.

Yue’nun sözleri üzerine Wang Jian ve meslektaşları arasında tereddütlü bakışmalar geçti. Sonunda siper aldıkları yerden çıkmaya karar verdiler. Eğer Yue onların ölmesini isteseydi çoktan ölmüş olurlardı.

Yue beş polise bir bakış attıktan sonra “Bunlara göz kulak olun, kalanları halledip geleceğim.”dedi ve karanlığın içinde kayboldu.

Wang Jian ve ekibinin geceleri savaşabilme bir yeteneği yoktu, doğal olarak Yue onları geride bırakmayı seçmişti.

Polislerden biri Wang Jian’a bakıp “Yaşlı Wang, şimdi ne yapacağız? Burada oturup geri dönmesini mi bekleyeceğiz?”dedi.

Bu küçük grubun içinde en pratikleri ve 13. Seviye bir Gelişimci olarak Wang Jian lider sayılıyordu.

Wang Jian dişlerini gıcırdatıp “Bekleyeceğiz.”dedi.

Meslektaşlarının amacını anlamıştı. Yue diğerleri ile ilgilenirken kendileri bir araç alıp kaçmak istiyorlardı.

Nihayetinde Yue geçici olarak onların safında olsa da hayatlarının bir kişinin ağzından çıkacak iki söze bağlı olması hoş bir şey değildi. Yue geri döndüğünde tamamen bir yabancının merhametinde kalmış olacaklardı. Gecenin karanlığında Yue’ya hiçbir şekilde baskın gelemezlerdi. Ayrıca akşamki olaydan Yue’nun ani ve yanlış kararlar vermeyecek kadar soğukkanlı biri olduğunu biliyorlardı.

Wang Jian’ın tüm bunlara rağmen kalmayı seçmesi içinde büyük nedenleri vardı. İlki ve en önemlisi erzaklarının çoğunun ormana süren Dongfeng kamyonların içinde olmasıydı. Kaçabilseler bile erzaksız uzun süre hayatta kalamazlardı.

Yue bir süre koştuktan sonra diğer militan grubunun esirleri sürükleyerek kendisine doğru gelmekte olduğunu gördü. Yaklaşık on yedi esir vardı ve hepsi de erzaklarla dolu ağır çantalar taşıyordu. Militanlar bu esirleri Dongfeng kamyonundan ele geçirdikleri erzakları taşımak için kullanıyordu.

Dongfeng kamyonu tamamen erzakla doluydu fakat militanlar sadece yiyecekleri ve yakıtı alıp kalanları bırakmıştı.

Konvoy son zamanlarda yiyecek sıkıntısı çekiyordu. Elli kilodan az pirinçleri kalmıştı. Diğer yenilebilir erzaklarda tükenmek üzereydi. On yedi esir erzakları kolayca taşıyabilirdi.

Yue militanları uzaktan seyrederken silahını kaldırdı.

Tek bir silah sesinin ardından militanlardan biri beyninde bir delikle yere düştü.

Kalan militanlar bu ani saldırıya şaşırsa da hemen toparlanıp siper alacak yer aramaya ve karşılık ateşi açmaya başladılar.

Esirler bu fırsatı kullanıp üstlerinde erzaklarla birlikte kaçmaya başladı. İçlerinden dört beş kişi kadarı erzakları bile bırakıp kaçmayı seçmişti. Z-Çağında yaşayan bütün insanlar erzakların ne kadar kıymetli olduğu konusunda hemfikirdi. Çoğu hayatları pahasına kaçıyor olsa bile erzakları bırakmaya gönüllü olmazdı. Erzakları bıraktıkları takdirde o anki krizden kurtulabilseler bile sonrasında açlık büyük bir sorun çıkarırdı.

Gecenin karanlığında militanların kurşunları sadece havayı vuruyordu.

Yue karanlığın da yardımıyla militanları teker teker indiriyordu.

“Teslim oluyorum!”

“Teslim oluyorum, lütfen beni öldürme!”

Altı silah arkadaşlarının kafalarında deliklerle yerde yattıklarını görünce baskıya daha fazla dayanamayıp birer birer teslim olmaya başladılar.

Yue karanlığın içinden soğukça “Hepiniz dışarı çıkıp erzakları yüklenin ve otobüslere doğru ilerleyin. Gözüm üzerinizde.”dedi.

Militanlar siperlerinden çıkıp kaçanlar tarafından atılan dört paket erzağı yüklenip Yue’nun dediklerini uygulamaya başladılar. Üstlerine kaç silah çevrili olduğunu bilmemeleri kalplerini korkuyla dolduruyordu.

Yue teslim aldığı silahları Depolama Yüzüğüne koydu ve grubu karanlıktan gözlemlemeye başladı.

Kaçmaya çalışan iki militan anında kafalarında birer delik bulunca kalanları da uslu uslu yürümeye devam etti.

Bu sırada konvoy halkının çoğu otobüslerin çevresinde toplanmıştı. Militanların bağlandığını ve çatışmanın bittiğini gördüklerinde dönmemeleri için bir sebep bulamamışlardı. Dış dünyaya burası çok daha güvenliydi.

“Harika! Dehşet verici derecede güçlü biri!”

Militanları koyun sürüsü gibi güderek karanlıktan gelen Yue Zhong’u gören halkı manzaraya inanamıyordu. Huang Weian’ın gazına gelip ondan çalmaya çalıştıkları olay hakkında oldukça pişman olmuşlardı bile. Eğer Yue Zhong o zaman onlara acımasaydı çoktan ölmüş olabilirlerdi.  

Wang Ni kalabalığın içinde gözlerinde garip bir ışıkla Yue’yu izlerken “Çok güçlü! Keşke benim erkeğim olsa!”dedi.

Militanlar otobüsün yanına gelince Liu Erhei onları da bağladı ve arkadaşlarının yanına götürdü. Fakat ihtiyatı elden bırakmamıştı.

Yue olayların durulduğunu görünce bağırarak “Iron Bones! Buraya gelin! Tong Xiaoyun, sen de çıkabilirsin.”dedi.

Kısa süre sonra White Bones’un korumasın altında Zhuo Yatong ile diğerleri ve Tong Xiaoyun Yue’nun yanında toplandı.

“Tüm bu adamları kendi başına mı yakaladı?  İnanılmaz.”

Zhuo Yatong,  Tong Xiaoyun ve diğerleri bağlanmış herhalde duran militanlara bakarken gözlerinde şaşkınlık ve gurur okunuyordu. Yue’nun tek başına otuzdan fazla militanı indirebilecek kadar güçlü olduğunu düşünmemişlerdi.

Sefil haldeki konvoy halkı kadınları, Yue’nun yanındaki Zhuo Yatong ve diğer üç kadına bakarken kıskançlıktan çatlayacaklardı. Z-Çağında güçlü birine sahip olmak gerçek bir lütuftu.

Gu Manzi konvoydan gelen kıskanç bakışları göz ardı ederken sonsuz bir keyifle “Bu kadar güçlü birinin benim erkeğim olması çok iyi! Onu tamamen ele geçirmeliyim!”diye düşünüyordu.

Tong Xiaoyun da benzer düşünceler içinde Yue’ya bakıyordu.

“Bu adamdan vazgeçemem! Ne olursa olsun yanında kalmalıyım.”

 (Arthas Notu: Keyifli okumalar. :)






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44237 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr