Bölüm 215: Gece Baskını

avatar
3291 6

God and Devil World - Bölüm 215: Gece Baskını


  Çeviren: Arthas

   Karanlıkta ilerleyen militanlardan biri kurulan tuzağı  aktfifleştirdi. Birkaç bira kutusunun yere düşmesinden çıkan kırılma sesi yarı uyuyan nöbetçilerin ayağa fırlayıp “Düşmanlar!”diye bağırmasına sebep oldu.

   Z-Çağında tehlike her yerdeydi. Zombiler, mutant canavalar ve  yoldan çıkan insanlarla güvenli sayılabilecek yerlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmiyordu. Bir yerde tedbir almadan konaklamak ölümle aynı anlamadaydı.

   Otobüsün içindeki insanlar bir anda ayağa fırlasalarda yapabilecekleri bir şey olmadan umutsuzca yerlerine oturdular ve beklemeye başladılar.

   Sürücüler hemen kontakları açtı. Bir pusudan son hız kaçamadıkları sürece özgürlüklerini koruyamazlardı.

   Militanların liderli “Öldürün! Sürücüleri öldürün!”diye bağırmaya başlamıştı.

   Kampa gizlice yaklaşan militanlar bir anda ayağa kalkarak silahlarını sürücülere doğrulttular. Sayısız kurşun ateşlenirken otobüslerin parçalanan camları her tarafa yayıldı.

   Otobüslerin içlerindeki yolcular korkuyla çömelmişlerdi. İçlerinde biriken korkularını dışarı vurmak için çığlık atmaktan başka seçenekleri yoktu.

   Militanların sürpriz saldırısı ile şanssız üç otobüs sürücüsü cansız bir şekilde koltuklarına yığıldı.

   Diğer araçlar yol almaya başlamıştı bile. Fakat bir anda ortaya çıkan iki otobüs  yollarını tıkadı. Bir  başka iki otobüste arkalarında belirip geri çekilmelerini önledi.

   Korku Huang Weian’ı ele geçirirken sürücüsü He Ye’ye bağırarak “Hadi! Sürsenee! Neden durdun?! Şu tarafa sür!”dedi.

   He Ye yollarının tıkandığını görünce dişlerini gıcırdatıp yönlerini ormana doğru çevirdi.

   Kalan araçlarda ormana girmişti. Hayatlarını devam ettirebilmek için tek şansları buydu. O sırada kimse arkada kalan sürücüleri ölmüş araçları umursamamıştı.

   Yolları tıkayan otobüslerden çok sayıda militan indi. Ellerindeki 81 ve 79 tip saldırı tüfekleri ile kaçmaya çalışan araçlara ateş açtılar.

   Otobüs camlarından giren çok sayıda kurşun sürücüleri anında öldürdü.

   Militanların yoğun ateşi altında Dongfeng sürücüleri paniğe kapıldı  ve araçları yoldan çıktı. Kamyonlara çarpan kurşunlar çok sayıda kıvılcımın çıkmasına sebebp oldu.

   Militanlar birkaç aracın kaçtığını görünce otuz kişilik bir grup peşlerine düşütü. Araçlar küçük bir ormana girmiş olsa da kaçabilenler arazi aracı kullanmıyordu. Bilmedikleri bir ormanda hızlarının yeterince yüksek olmaması ile birlikte eninde sonunda militanlara yakalanacaklardı.

   12 kişilik başka bir militan grubu artık kendilerine ait olan otobüslere doğru uzun adımlarla ilerlediler.

   Beş poliste otobüsten sessizce indi. İndikleri anda karşı saldırılarını başlatmak için 79 tip saldırı tüfeklerini kaldırdılar.

   Bu saldırıyı beklemeyen militanlardan üçü ağır yaralanırken biri kafasına isabet eden kurşunla direkt öldü. Ağır yaralanan üçlüden ikisi göğsünden vurulmuşken diğeri belinden vurulup yere düşmüş, acı içinde çığlık atıyordu.

   Kalan militanlar siper alacak yer ararken beş polise ateş açmıştı.

   İki taraf aysız gecede yoğun bir savaşa tutuşmuştu.

   3 otobüsteki insanlar ayrı bir hikayeydi. Dışarıdaki savaş onları gererken kendilerini kaderin eline teslim etmişlerdi.

   Bundan birkaç dakika önce bira şişelerinin ilk kırıldığı anda Yue hemen ayağa fırlamış yanındaki iki kadın bir çocuğa “Hemen ayağa kalkın! Sakın en ufak bir ses bile çıkarmayın!”dedi.

   Zhuo Yatong, Yun Caiwei ve Gu Manzi ayağa kalkarken şaşkınca Yue’ya bakıyorlardı. Fakat Yue’ya olan güvenlerinden en ufak bir ses bile çıkarmamışlardı. Yue panik yapmadığına göre korkacak bir şeyleri yoktu.

   “Burada kalın, ne olduğuna bakıp geleceğim. Tetikte kalın.”

   Yue sessizce çadırı terk ederken uzaktan olayları gözlemlemeye başladı.

   Kısa süre sonra konvoyun kampından silah sesleri yankılanmaya başladı.

   Akşamki olaydan sonra Yue, Huang Weian’a güvenmediği için kampını biraz daha uzağa taşımıştı. Tehlike Sezgisi harekete geçmediği için militanların gelişini önceden anlayamamıştı.

   Yue kendilerine doğru gelmekte olan 3 militanı görünce White Bones’a “Öldür.”dedi.

   Emri alan White Bones’un gözleri şeytani bir alevle parladı. Kemik Baltasını çıkarırken militanların üstüne bir tank misali ilerledi.

   3 militan White Bones’un üstlerine doğru geldiğini görünce dalga geçmeye başladı.

   “Ne kadar aptal bir Gelişimci. Üstümüze sistem ekipmanı kuşanarak mı geliyor?! Bizi zombi sandı aptal.”

   Militanlar dalga geçerken silahlarını doğrultup ateş açtılar. Z-Çağında insanüstü güçlere sahip olan Gelişimciler bile  bir silah tarafından kolayca alt edilebilirdi. Korkmalarını gerektirecek bir durum yoktu.

   Fakat kurşunların White Bones’un bedeninden kıvılcımlar çıkararak sektiğini anladıklarında yüz ifadeleri trajik bir biçimde değişti.

   Silahların işe yaramadıklarını gören militanlar korku içerisinde dönüp kaçmaya başladılar. Silahlar tarafından yaralanamayan bir varlık hazır oldukları bir şey değildi. Elindeki baltanın yakın menzilli bir silah olduğunu fark ettiklerine gülseler de şuan hiç biri o baltanın menziline girmek istemiyordu.

   White Bones militanların kaçtığını görünce durup sağ pençesini kaldırdı. Bir anda yerden fırlayan üç kemik mızrak militanların kafasını delerek anında öldürdü.

   Çeşitli güçlendirmeler sonucunda White aynı anda 100 metre menzilinde üç kemik mızrak fırlatabiliyordu. Düşmanları normal insanlar oldukları için daha fazlasına gerek yoktu.

   3 düşmanında öldürüldüğünden emin olan Yue sessizce “Şimdi dışarı çıkabilirsiniz.”dedi.

   Zhuo Yatong, Yun Caiwei, Liu Erhei ve Gu Manzi bembeyaz yüzlerle dışarı çıktılar.

   Zhuo Yatong ve diğerleri dışarı çıktı. Konvoydan gelen silah seslerini duymuşlardı. Hepsinin yüzü kül gibiydi.

   Silahlı çatışma! Sadece filmlerde gördükleri, silahların ateşlenip insanların öldüğü bir savaş!

   Fakat Yue’ya bir bakış attıktan sonra yavaş yavaş sakinleştiler. Yue’nun soğukkanlılığı onları da etkilemişti.

   “Beni takip edin.”

   Yue’nun rehberliği ve gecenin karanlığı altında Zhuo Yatong ve diğerleri küçük bir ormana ulaştı.

   “Iron Bones’u sizi koruması için bırakacağım. Ayrılmayın, Iron Bones yaşadığı sürece güvende olursunuz.”

   (Arthas Notu: Iron Bones, Yue’nun White Bones için seçtiği lakapmış.)

   Yue çantasından bir halat ve a.54 tip tabanca çıkarıp Liu Erhei’ye verdi ve ardından “Gidip şu elemanların icabına bakacağım. Arkamdan gel, ben onları etkisiz hâle getirdiğimde bağlayacaksın.”dedi.

   Liu Erhei’den bir titreme geçti. Ardından ellerindeki halata ve silaha bakarak bir daha titredi. Dikkatsiz bir hareketinde ölebileceği bir göreve katılmak istemiyordu.

   Yue, Liu Erhei’ye fikrinin değişmeyeceğine dair vahşi bir bakış attı. Yue’nun elini ne kadar ağır olduğunu tanık olduğu olaylarda açıkça görmüştü. Ayrıca Yue’nun gözünde yükselmesinin tek yolunun bu olduğunu da biliyordu.

   Zhuo Yatong gözlerindeki endişe ışığı ile “Dikkatli ol.”dedi.

   Yun Caiwei de ince sesi ile “Büyük kardeş, sağ salim dönmelisin! Küçük Wei senin için dua edecek kesinlikle güvende olacaksın.”dedi.

   Gu Manzi, Yue’ya ölü birine bakar gibi bakıyordu. Karşı tarafın ordu gibi olduğunu biliyordu. En iyi olasılık kimse onlara bakmıyorken kaçmaktı fakat Yue konvoydakileri kurtarmak istiyordu. Söylemeden önce tereddüt etse de “Dikkatli ol.”dedi.

   Yue, küçük bir kahkaha attıktan sonra Liu Erhei de yanına alarak ilerlemeye başladı.

   Yue’nun Gece Algısı yeteneği sayesinde iki bin metre içerisindeki her yeri açıkça görebiliyordu. Tehlike algısı ise zirve yapmıştı.

   Çoğu insan için geceleri yarı körlük derken Yue’ya göre savaşmak için en iyi zamandı. Gecenin siyah örtüsü altında konvoyun kampına sızdılar.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44754 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr