Bölüm 206: Anne ve Kızı

avatar
3470 4

God and Devil World - Bölüm 206: Anne ve Kızı


Çeviren: Arhas
Düzenleyen: Hedera


  Yue, soğuk bakışlar eşliğinde “Beni Kutsal İlkbahar Çayının yetiştiği yere götürürsen, Diş Köyünü terk etmen şartıyla hayatını bağışlarım.”dedi.

  Juan Zi’nin gözleri inanamazlık ile parlıyordu. Bir insana biri ölüm olmak üzere iki seçenek sunarsanız hiçbiri ölümü seçmezdi,seçemezdi.

   White Bones, mızrağını geri çekince Juan Zi sertçe yere düştü. Her an mızrak fırlatabilen White Bones’a bakarken gözlerinde korku emareleri belirmişti.

“Yolu göster!”

Juan Zi ikiliye kısa bir bakış daha attıktan sonra uzun adımlarla yolu göstermeye başladı.

“İstediğiniz çay burada.”

Juan Zi;Yue ve White Bones’u bir sürü dönemeçten geçirerek yedi fidanlı,her fidanında on çay yaprağı bulunan çiçeklerin olduğu bir mezarlığa getirdi.

Yue, biraz önce içtiği Kutsal İlkbahar Çayı ile aynı egzotik kokuya sahip çay fidanlarına doğru ilerledi.
Bir süre inceledikten sonra “Toprağın altında gömülü zombi var mı?”diye sordu.

Bir sürü askerinin hayatının kurtaran Hayat Kurtaran Bitki’nin yetiştiği yerin yakınlarında da bir mezarlık bölgesi vardı. Hayat Kurtaran Bitkinin yetişme süresinde yakınlarına mutant canavar veya zombi gömmenin süreci hızlandırdığını da keşfetmişlerdi. Eğer zombi ve mutant canavar cesetlerinin süreci hızlandırdığı gerçeğini bilmiyor olsaydı Kutsal İlkbahar Çayının altında zombi cesetlerinin olduğunu tahmin edemezdi.

Yue, White Bones’a dönerek “Köklerine zarar vermeden bitkileri çıkart.”

Yue’nun emri üzerine White Bones, yere eğilerek on parmağını toprağa soktu ve kazmaya başladı.
White Bones’un çabaları sonucunda insan bedenini kabul edilebilir miktarda güçlendiren çay kökleri toplanmıştı.

Juan Zi, White Bones’un görevini bitirdiğini görünce uysalca “Artık gidebilir miyim?”diye sordu.
10 dakika önce öldürmeye çalıştığı kişilerin yanında eli kolu bağlı durmak oldukça stresli bir durumdu. Gerekenden bir saniye fazla bile durmak istemiyordu.

Yue, kadına bir bakış attıktan sonra “Sözümden dönecek biri değilim. Önce köye geri dönelim.”dedi.
Juan Zi,kendisini öldürmekle ilgilenmeyen Yue’ya baktıktan sonra bir rahatlama nefesi verdi. Ardından sessizce Yue’yu takip etmeye başladı.

Köye geri döndüklerinde Liu Erhei ve diğerleri felç etkisinden kurtulmuştu. Fakat Ma Zhengming’in öldürüldüğü yerde kalmaya devam etmişlerdi.

Diş Köyü gerçekten küçüktü. Liu Erheri ve kalanları ise bundan sonra ne yapacaklarını bilmiyordu. Liderleri Ma Zhengming de öldürüldüğü için odada kalıp Yue’nun kendilerini de öldürmemesi için dua ederken oturuyorlardı.

Yue, Juan Zi ve White Bones üçlüsünün geri geldiğini görünce korkudan titremeye başlayanlar bile olmuştu.

Yue, Juan Zi’ye bakarken yavaşça “Söz verdiğim gibi gitmekte serbestsin.”dedi.
Yue’nun sözleri üzerine Juan Zi’nin kireç beyazı yüzü biraz renk kazandı.
Yue’nun gözlerinden soğuk bir ışık geçerken bir anda kılıcını çekti ve Juan Zi’nin yaralı sağ omzunu tamamen bedeninden ayırdı.

“Fakat köyden tek parça ayrılacağın konusunda herhangi bir şey demedim.”

“AAAHHH!”

Juan Zi,sefil çığlıklar atarken sürekli kanayan omzunu tutmaya başladı.

Yue soğukça “Hemen gözümün önünden kaybol, aksi hâlde öleceksin.”dedi.
Yue, kendisini öldürmeye çalışanlara asla merhametli davranmazdı. Bu sefer de Kutsal İlkbahar Çayının yeri olmasaydı, Juan Zi’yi de canlı bırakmazdı.

Dış Dünya zombiler ve mutant canavarlarla doluydu. Juan Zi gibi normal biri için bir mucize olup da kolunu iyileştiremediği sürece hayatta kalmasının yolu yoktu.

Juan Zi zehirli gözlerle Yue’ya bakarken dişlerini gıcırdattı ve dışarı çıktı.

Bu sahneyi gören beşli daha da titremeye başlarken Yue’ya bakıp kaderlerini beklemeye başladılar.
Yue, beşliye bakıp “Bugünden sonra Diş Köyü bana ait. Her insanı ile. Sorunuz var mı?”dedi.

Ma Zhengming’in ölümü ile lidersiz kalmış Diş Köyünün elli kişi kadar nüfusu vardı. İnsan popülasyonunu oldukça azaldığı bugünlerde küçük bir hazine sayılabilirdi.

White Bones, baltasını omzuna atarken beşliye bakmaya başladı. Herhangi biri hareket ederse tereddütsüzce öldüreceği belliydi.

White Bones’dan yayılan öldürme arzusunu hisseden beşli katılmamaları durumunda siyahlar içerisindeki eleman tarafından yapılacakları çok iyi anlamıştı.

Liu Erhei kendini toparlayıp yüksek sesle “Benlik bir sorun yok! Eğer biri Patron Yue’ya sorun çıkartırsa onu bizzat ben cezalandırırım.”dedi.

“Patron Yue, seni takip edeceğim!”

“Patron Yue benden ne isterse tereddütsüzce yapacağım!”

Hepsi birbiri ardına onaylamıştı. Z-Çağında birini takip etmek sadece takip etmek değildi. Tüm hayatını ona emanet etmek demekti. Bu kişi ne kadar güçlüyse o kadar iyiydi. Yue onlardan belli sınırları aşmayacak şeyler istediği sürece onun için çalışırlardı.

“Pekâlâ, Chen Ailesi Köyüne giden yolu bilen var mı aranızda?”

Beş el birden havaya kalktı.

“Liu Erhei, evine git ve hazırlık yapmaya başla. Yarın bana yolu göstereceksin. Cai Wen yokluğumda geçici lider sensin. Herkesi topla ve balık tutun. Kısa süre sonra sizin için de döneceğim. Dağılabilirsiniz.”

Yue görev dağılımını yaptıktan sonra herkesi evine gönderdi.

Tüm bu zaman boyunca kenarda duran Ma Zhengming’in eşlerinden biri küçük bir tereddütten sonra “Patron Yue, peki ya biz?”diye sordu.

Kadınların hepsi Yue’ya bakıyordu. Eğer Yue onunla yatmalarını isterse direnmezlerdi. Yemek yiyebilmek için Ma Zhengming ile yatmışlardı. Artık hiçbir şey hissetmiyorlardı bu konuda. Yue onlardan başka adamlara hizmet vermelerini istese bile sorun değildi.

“Odalarınıza dönüp dinlenin.”

Yue elini sallayıp kadınları gönderdi. İktidarsız biri olmamasına rağmen Ji Qing Wu, Gou Yu, Lu Wen ve Zhang Jingqiao gibilerine alışmıştı. Diğer kadınlar ilgisini çekmiyordu.

(Arthas Notu: Zhang Jingqiao, asi kız. Ben sadece yiyeyim ama çalışmayayım diyen.)

Sonraki günün sabahında Yue, White Bones ve Liu Erhei de yanına alarak Chen Ailesi Köyüne doğru yola çıktı.

Chen Ailesi Köyünün üç katlı bir binasının tepesinde Zhuo Yutong altı gündür yemek yememişti. Narin kızına bakarken gözlerinde garip bir ışık yanıyordu. Karnı guruldarken hislerini ve aklını kaybetmeye daha çok yaklaşıyordu.

3 hafta önce biraz yiyecek bulmuşlardı. Bu üç hafta boyunca sadece yaşamaya yetecek kadar yemiş, hareketlerini olabildiğince kısıtlamışlardı. Fakat altı gün önce yiyecekleri bitmişti. Bu altı günlük sürede Zhuo Yutong açlıktan ölmek isteyecek duruma gelmişti. Ayrıca bu açlık kafasına korkunç bir düşünce sokmaya başlamıştı.

“Onu ye!”

“Hayır! O benim kızım! O benim değerli kızım!”

“Ye onu!”

Zhou Yutong açlık işkencesinden aklını kaçıracak duruma gelmişti. Her geçen saniye kızı gözlerinde biraz daha değişiyordu.

Beyninin yarısı çökmüşken Zhou Yutong sallanarak kızının yanına geldi ve ellerini narin boğazına yerleştirdi.

Yun Caiwei büyük gözlerini açıp sağ cebinden tırnak büyüklüğünde çikolata parçası çıkardı. Çikolatayı ikiye bölüp yarısını annesine verirken “Anne, yemek zamanı!”dedi.

Kızının sesini duyan Zhou Yutong hislerini geri kazanırken kalbinde bir korku yükseldi. Eğer kızını gerçekten öldürseydi, gerçekten delirirdi.

Zhuo Yutong kızına sıkıca sarılırken “Hayır Caiwei, hepsini sen ye.”dedi.

Yun Caiwei ısrarcı bir şekilde “Anne sen de yemelisin. Sadece yediğin zaman enerjin olur.”dedi.

Zhou Yutong sarılmasını bitirirken üzgünce gülümsedi. Küçük parçayı ağzına atarken daha büyük olan parçayı kızının ağzına tıktı.

“Caiwei, sen burada sessizce dur tamam mı? Anne yemek aramaya çıkacak.”

Zhou Yutong mutfağa doğru ilerlerken sallanıyordu.

Mutfak çoktan boşalmıştı. Tuz, soya sosu ve sirke gibi malzemeler bile tükenmişti. Fakat kadının amacı yemek bulmak değil, bir mutfak bıçağı bulmaktı.

Bir daha kızını öldürmeye çalışırsa duramayabilirdi. Böyle delice bir şey yapacağınaysa ölmeyi tercih ederdi.

Bıçağı tutarken elleri kontrolsüzce titriyordu.

“Eğer biri bizi kurtarırsa, istediği her şeyi yapmaya hazırım!”

Zhou Yutong acı bir gülümseme ile kalbindeki son umudu da öldürürken gözlerini kapattı. Bıçak sol bileğine doğru inmeye başladı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr