Bölüm 582: Büyük Afet

avatar
4269 13

Emperor’s Domination - Bölüm 582: Büyük Afet


 

Bölüm 582: Büyük Afet

 

“Baba!” Bir çocuk haykırırken uyandı ve şok edici bir şekilde gökyüzüne emildiğini fark etti.

 

Çocuk hızlıca babasını tutarken soluk babası da çocuğunu içgüdüsel olarak tuttu.

 

“Anne, büyükbaba...” O anda birçok çocuk korku içinde haykırdı, yetişkinler ve yaşlı adamlar korkudan kendilerini kaybetti.

 

“Çabuk, sütunu tut!” Yaşlı bir adam bağırdı. Kalbi korkudan sıkışırken dehşet içindeydi.

 

Yatağının ayaklığını tutan kaslı bir adam da vardı ama hepsi işe yaramazdı, yine de gökyüzüne emilmişti.

 

Bir anda üç yüz binden fazla ölümlü emilmiş ve hazine torbaları onları tuzağa düşürmüştü.

 

“Neler oluyor?” Gelişimciler arasında en zayıfları da yerden emildi ve tıpkı ölümlüler gibi korkudan ölü gibi solgunlardı.

 

“Hayalet ırkı!” Hayalet ırkının büyük karakterlerinin havada durduklarını gördükten sonra ruhları bedenlerinden kaçarken haykırdılar.

 

Bu büyük karakterlerin bedenlerinin çevrelerinde ilahi halkalar vardı ve büyük kan enerjilerine sahiplerdi. Hazine torbaları ile ölümlüleri ve gelişimcileri emerlerken havada ilahlar gibi duruyorlardı.

 

“Yeşil Sarmaşık Hayalet Kabilesi, Kutsal Toprak Tarikatı, benim Kara Taş Şehri'min sizinle nasıl bir düşmanlığı var?!” Bir haykırış duyuldu. Kara Taş Hükümdarı ve birkaç yüz en güçlü öğrencisi öfkeyle gökyüzüne uçtu.

 

Bu yukardan gelen gök gürültüsü gibi bir kükreme ile karşılandı: “Düşmanlığımız yok ama İlahi Tanrının emirlerine karşı gelemeyiz. Kenara çekilin aksi halde siz de emileceksiniz!”

 

Kara Taş Hükümdarı kurbanlara baktı ve ardından kızgınca haykırdı: “Kutsal Toprak Tarikatı, çok ileri gidiyorsunuz! Eğer vatandaşlarımı almak istiyorsanız önce elimdeki mızrağa sormalısınız!”

 

“Pekala, istediğiniz gibi olsun.” Gök gürültüsü gibi olan ses yanıtladı. Tüm şehri ezme amacıyla bir avuç indi.

 

“Etkinleş!” Kara Taş Hükümdarı haykırdı. Mızrağı oldukça zalimane şekilde gökyüzünü hedefledi.

 

“Plufff!” Avuç bu mızrağın karşısında sadece biraz titredi ve ardından akıl almaz bir açıda karşı saldırı yaptı.

 

“Boom!” Kara Taş Hükümdar avuçtan kaçınamadı. Kırık kemikleri ile birlikte kan sıçratırken uçuruldu.

 

Kara Taş uzmanları yaralı hükümdarlarını korumak için hızlıca geldi ve onu destekledi: “Efendim!”

 

“Kara Taş Şehrini koruyun!” Hükümdar yaralarını göz ardı ederken emretti.

 

“Yararı yok!” Gökyüzündeki uzman homurdanırken konuştu. Kulak delici bir patlama ile birlikte bir yenilmez süvari mızrağı aşağı inip tüm engelleri deldi. Kara Taş Hükümdarı ve öğrencileri bu ilahi süvari mızrağını karşılamak için savaş naraları attı ama onu durduramadılar.

 

Sefil haykırışlar yankılanırken birçok Kara Taş uzmanı can verdi.

 

Kara Taş Hükümdarı öfkeyle baktı ve haykırdı: “Geber!” Ağır yaralı hükümdar en güçlü saldırısını gökyüzündeki varlığı öldürmek için kullanmak istedi.

 

“Ding!” En sonunda hükümdar onun dengi değildi. Üç değiş tokuşun ardından ilahi süvari mızrağı tarafından sokağa çivilendi. Her ne kadar mızrak bedenini delse de hükümdar dik durabiliyordu ve ölümün karşısında bile tereddüt etmiyordu.

 

“Kendi sınırlarını bilmiyorsun.” Gökyüzündeki güçlü varlık çivilenmiş hükümdara duygusuzca baktı ve bağırdı: “Tüm ölümlüleri götürün! İlahi Muhafız kan törenini gerçekleştirmek için yeni partiyi bekliyor!”

 

Zaferden memnun olan hayalet uzmanların gerisi kalan ölümlü ve gelişimcileri toplamak için daha fazla torba çıkardı.

 

Şehirden sürekli sefil haykırışlar duyuluyordu. Çok sayıda ölümlü bu felaketin başlarına neden geldiğini bile bilmiyordu. Yakınlardaki şeyleri yakalamayı denemişlerdi ancak bir işe yaramıyordu. Ölümlüler nasıl olur da gülü gelişimcilere karşı koyabilirlerdi?

 

Şehrin içindeki birkaç gelişimci olumsuz durumu gördükten sonra hızlıca kaçtı ama uzağa gidemeden durduruldu. Saldıranlar birçok öğrenciye sahip olan iki büyük güçtü. Bu oldukça önemi bir güçtü.

 

Başka bir kahramanca grup haykırdı ve yakalananları kurtarmak için tüm yeteneklerini kullanmak istese de bu anlamsızdı. Güçlü bir varlık ileri çıktı ve elini sallayarak tüm grubu dağıttı.

 

***

 

Güneyin Tang Şehri Yeraltı Sınırı'ndaki başka bir büyük şehirdi ve milyonlarca yıldır varlığını sürdürüyordu. Çoğunlukla insanların oluşturduğu beş yüz binden fazla sakini vardı.

 

İnsanlar Güneyin Tang Şehrini refah içinde bir şehir yapmak için birlikte çalışıyorlardı. Şehirde kırk binden fazla gelişimci vardı ve Cennetsel Egemenler ve Cennetsel Krallara bile sahiplerdi.

 

“Boom!” Bu sabah çok fazla vatandaş yataklarından henüz çıkmamışken sanki gökyüzü çökmüştü. Ne olduğunu bile anlamadan çok sayıda ölümlü şehirden gökyüzüne emilmişti.

 

Birkaç kişi hala uykudayken kendilerinin gökyüzüne emildiğini fark etmişti. Korku içinde haykırdılar: “Ne oluyor lan?!”

 

“Aman tanrım!” Şu anki durumdan dolayı kendilerini kaybetmişlerdi.

 

Şehrin üzerindeki gökyüzünde dehşet verici bir kara delik oluşturan bir hazine kâsesi vardı ve yüz binlerce vatandaşı emiyordu.

 

“Baba! Anne!” Kısa süre içinde çocuklar ebeveynleri için çaresizce ağlamaya başlamıştı.

 

“Hu'er!” Bir baba haykırdı ve oğlunu tutmaya çalıştı ama yukarıdan gelen baskıya dayanamadı. Ebeveynler umutsuzluk içinde çığlık attı. Her ne kadar birbirinden bir adım uzakta olsalar da oğullarını korumakta başarısız olmuşlardı.

 

Bir grup gelişimci dışarı çıktı ve öfkeyle bağırdı: “Kim buna cüret edebilir?” Gökyüzünde yükseldiler ve hazine kâsesini yok etmek için hazinelerini çıkardılar.

 

“Hmph! Ancak bir homurtu duyuldu ve kâsenin arkasından bir kişi çıktı. Alnında bir girinti vardı ve bu yerden bir vahşi böcek çıkmıştı.

 

Ahh!” Haykırışlar yankılanırken bu böcek gelişimcilerin bedenlerini delerek onları anında öldürmüştü. Cesetler yere düştüğünde çürümüşlerdi ve bu izleyenleri korkutmuştu.

 

Böceğin birçok gelişimciyi öldürdüğünü görenler ürpermişti. Gökyüzündeki hayalet ırkını gördükten sonra dehşet içinde haykırdılar: “Böcek Kral Mirası!”

 

“Böcek Kral Mirası! Burada istediğinizi yapabileceğinizi aklından bile geçirmeyin!” Bu yerdeki en güçlü Cennetsel Kral haykırırken çok sayıda ölümlüyü emen kâseye baktı. Bu kâseyi durdurmak istedi.

 

Aynı anda gökyüzünden kanlı bir ışık indi ve beraberinde durudurulamaz bir imparatorluk aurasını getirdi.

 

“Pluff!” Cennetsel Kral'ın kafasını deldi ve kanını sıçratırken son nefesini vermesine neden oldu.

 

“Ölümsüz İmparator Yaşam Hazinesi!” Şehirdeki gelişimciler en ünlü Cennetsel Krallarının ışık tarafından öldürüldüğünü gördükten sonra yutkundular.

 

“Teslim olmak için çok geç değil.” Mirastan gelen büyük bir karakter tepede dururken ağır şekilde konuştu: “Aksi halde size ölümden daha beter bir kader bahşedeceğiz!” Bu büyük karakterin kafasındaki bölüm sanki her an bir Yeraltı Dünyası Böcek Kralı uçacakmış gibi hareket ediyordu.

 

İzleyenler ürperdi ve böcek kralı düşündükten sonra titredi. Önceki nesilden başka bir Cennetsel Kral ciddi şekilde sordu: “Güneyin Tang'ı tarikatınıza bir şey yapmadı, bunu bize neden yapmanız gerekiyor?!”

 

“Biz Böcek Kral Mirasının, sizin Güneyin Tang Şehriniz ile bir düşmanlığı yok.” Mirastan gelen büyük karakter uğursuz bir gülümseme ile yanıtladı: “Ama Ekselansları İlahi Tanrı bu emri verdi ve itaatsizlik edemeyiz. Üstelik... Tüm insanlar ölmeyi hak ediyor!” Kızgınlık ve dehşet verici bir öldürme aurası yayan keskin bakışları ile konuştu.

 

Böcek kraldan gelen bu büyük karakterin insanlardan bu kadar nefret etmesi normaldi. İlk önce Li Qiye varisleri Hayalet Böcek Kötücül Çocuk'u öldürmüştü.  Ardından Li Qiye imparator silahları olan Kötücül Çanı çatlatmıştı. En sonunda miras çok sayıda çaba ile çanı geri almış ama o aşırı hasar gördüğü için gücü azalmıştı.

 

Li Qiye'ye olan nefretleri çok fazlaydı ve onun ölüm yolunda can vermesi onlar için utanç verici bir şeydi. Şimdi ise İlahi Tanrı kan töreni için diğer ırklardan ölümlüleri istediğinden Böcek Kral Mirası bu çağrıya ilk karşılık veren olmuştu. Bizzat intikam için insanları ele geçirmek adına Güneyin Tang Şehrine gelmişlerdi.

 

“İlahi Muhafız Kaptanı kurban etmek için taze kanınızı istiyor. Eğer teslim olursanız acınızdan sizi kurtaracağım!” Bu büyük karakter şehirdeki gelişimcilere baktı ve karanlık bir gülümseme sergiledi.

 

Güneyin Tang gelişimcileri bunu duyduktan sonra öfkeyle bağırdı: “Her şekilde öleceğiz. Bu piçler ile boşa konuşmayın!”

 

Bir Cennetsel Kral bizzat diğer uzmanlara gökyüzüne giderken önderlik etti: “Geber!”

 

İmparator mirasından gelen büyük karaktere karşı savaşmak ve hayatlarını riske atarak galibiyet şansı elde etmek istemişlerdi.

 

“Cahil aptallar.” Büyük karakter iğrenç bir gülümseme ile cevaplarken alnındaki böcek çıktı.

 

Aynı anda mirasın diğer büyük karakterleri de belirdi. Hepsi elderdi, onların arasında bazı yüksek elderler ve atalar bile vardı.

 

Hepsi böcekleri ile harekete geçtiler. Bu böcekler anında harekete geçti ve aşırı dehşet verici bir manzara oluşturdu.

 

“Ahh!” Aniden haykırışlar yankılanırken gelişimciler birbiri ardında düştü. Şanslı olanlar oracıkta ölürken şanssız olurken böcekler tarafından ısırıldıktan sonra kontrolsüz şekilde titredi. Bu korkunç ve acı verici bir kaderken bedenlerinin yavaş yavaş çürümesini ölmeden önce izlediler. Bazı uzmanlar böyle bir acıya dayanamadığında intihar etti.

 ---------------------------USELESS NOTU---------------

Ulen bayadır bir çeviri sistemi buldular hala çözemedim. Bölüm sonuna not ekleyemiyorum bu yüzden de. Özlemişim bunu yapmayı valla.  Seviyom sizi. <3 

Ölümlüler ölecek mi? Güneyin Tang şehrine ne olacak? Hayaletler istediğini yapacak mı? İlahi Muhafız Kaptanının derdi ne? Kendini kral mı görüyor? Adam mı lan o? Merak mı ediyorsunuz? O zaman... Bekleyin, okuyun ve öğrenin :D 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr