Bölüm 115: Sorgulama (2)

avatar
304 4

Düşmüş Perinin Yükselişi - Bölüm 115: Sorgulama (2)


Herkesten dökülen şaşkın nidaların arasında Alastair sakince duruyor ve kendisine dönen gözlerle bakıyordu teker teker. Sadece George’un gözlerinde soru işareti yoktu, onun nidasının sebebi Alastair’in yaptıklarının anlaşılmazlığından kaynaklanıyordu.

Ellien şaşkındı ve yerde, bağlı bir şekilde duran yaşlı kadına bakıyordu. Yardım etmek istiyordu ama aynı zamanda Alastair’in neden böyle bir şey yapmayı tercih ettiğini anlamaya uğraştığından bu eylemi gerçekleştiremedi.

Blair de aynı durumdaydı, George kendisine ne olduğunu söylememişti çünkü apar topar buraya gelmişlerdi. Gözlerinde öfke dolu parıltılar yükselmeye başlamıştı bile.

“Yaşlı kadın dediğimiz şahıs, bu adamla çalışıyor. Anladığım kadarıyla da bu adam kurdumsu yaratıkların arkasındaki adamlarla çalışıyordu çünkü başka bir amaçları var,” dedi ve yönünü adama çevirip yaklaştı. “Loer ailesi anne ve babanı öldürdü, muhtemelen başka sevdiklerin de bu olaya dahil diye düşünüyorum. Haksız mıyım? Muhtemelen öyle.”

“Sen… Sen bunları nereden biliyorsun?” diye sordu Ellien soğuk duruşunu geri kazanmaya çalışırken. “Bunu nasıl öğrendin?”

Alastair gizemli bir gülümseme sundu ve cevapladı, “Benim alanım sadece canavarlar değil. Bunu söylemiş olduğumu zannediyorum.”

Daha fazlasını söylemek istemeyerek dikkatini geri adama çevirdi ve onunla konuşmasına devam etti.

“Ayrıca önemli olmasa bile…yanlış bilmiyorsam bitkilerle de haşır neşirsin. Hmm… Belki bir iksir ustasısındır? Yanlış mıyım?”

Adam, Alastair’in tahminlerini dinlerken korkmaya başladı. Karşısındaki çocuk, kendisiyle ilgili neredeyse her şeyi biliyordu ama hemen pes edecek değildi. Eğer kendisini sorgu odasına çekmişlerse belli ki hâlâ bilmedikleri şeyler vardı.

“Ve yerdeki kadın da sana soylunun geleceğini söyleyen kişiydi, değil mi?”

“Ne olmuş yani? Bunlar sadece bildiklerin ve hiçbiri de işine yaramayan şeyler çünkü beni burada tutuyorsun. Hah! Acemi Seviye birinden beklendiği gibi! Benden bir şey öğrenemeyeceksin!”

Adamın kibirli bir şekilde söylediklerine karşı Alastair sadece şeytani bir gülümseme sundu ve öylece bekledi bir süre, ardından da konuşmasına başladı.

“Benim bunları nasıl öğrendiğimi hatırlıyor musun? O acıyı, bağırışı, inlemeyi ve aynı zamanda da kendini kaybedişini. Bir de unutmadan söyleyeyim ki, kendine geldiğinde de inim inim inlemekle meşguldün.”

Odadakiler, Alastair’in dediklerini dinlerken kaşlarını çattı ancak Blair aynı zamanda da anın hayaliyle korkudan titremeden edemedi. Alastair’in dedikleri gerçekten de tüyler ürperticiydi, yutkundu.

“Hah! O büyü rezervimin bitişinden dolayıydı yoksa seni bir böcek gibi ezmeyi bilirdim ben!” diyerek kendine güven dolu konuşmalarına devam etti adam, yüzündeki ukala ifade genişliyordu. Karşısındaki Acemi Seviye olan bu çocuğun dediklerine kulak kabartmakla uğraşmadı bile.

“Pekâlâ, ben sana uyarımı vermiş oldum,” deyip arkasını döndü ve üçlüye hitaben konuştu. “Ben bunlardan istediklerimizi öğrenmeye çalışırım ama bunun için bolca zamana ihtiyacım olacak ama sonunda istediklerimizi öğrenebileceğimizi düşünüyorum.”

“Bolca zamanımız yok ki! Bu işi çabucak halletmeliyiz!” diyerek atladı anında Blair.

“Neden bolca zamana ihtiyacın var?”

“Başrahibe Ellien, suçlumuzun da dediğimiz gibi Ben Acemi Seviye bir büyücüyüm ve büyü rezervlerim Çırak Seviye olan sizlerinki kadar büyük değil. Bunda dolayı da yapabileceğim büyüler sınırlı ve bunlardan bir şeyler öğrenme kısmına gelirsek de…muhtemelen anlamışsınızdır. Enerjimi toplamam gerekiyor nihayetinde.”

Ellien soğuk gözlerle yaşlı kadına bir bakış attı ve ardından Blair’e çevirdi, “Bence bu şansı değerlendirmeliyiz. Bu bolca zaman içerisinde George ve siz ayrı bir grup olarak kendi araştırmanızı yapabilirsiniz; ben ve Alastair de ayrı bir grup olarak bu suçluları konuşturmayı deneyebiliriz.”

Blair bir süre sessiz kaldı ama gözleri George’un üstündeydi. Onun da bir şeyler öne sürmesini istiyordu çünkü bu kararın sonuçlarına bağlı olarak kasaba ya kurtulacaktı ya da işler daha da sarpa saracaktı.

Böylesine büyük bir kararı kendisi almak istemiyordu, en azından tek başına yapmak istemiyordu.

George çocuğun dediklerini düşündü ama bunun getirdiği riskin de farkında olarak derin bir nefes alıp bir uzlaşma öne sürdü, “İki gün. İki gün boyunca elde ettiğin bilgiler sonucunda bu sorgulama devam edecek ya da son bulacak.”

Blair de mantıklı bularak hemen bunu onayladıktan sonra Alastair’in yüzünde bir gülümseme oluştuğunu fark etti.

Sonunda istediği şansa kavuştu, özgür bir biçimde hem büyüsünü rahatça test edebilecekti hem de bunun başkalarının izniyle yapacağından gizlilik gibi bir sıkıntısı olmayacaktı. Hiçbir şekilde sorun çıkmayacağını düşünüyordu ve iki gün onun için gayet yeterli bir süreydi, en azından çalışma prensibini kavrayabileceğini düşünüyordu.

“Büyü rezervi yenileme işine gelince de…” deyip Ellien cübbesinin iç cebine elini attı. “Bunlar sanırım yardım eder.”

Alastair’in gülümsemesi daha da genişledi, “Elbette!”

---

Öğlen güneşi tepedeki yerini almışken rutinlerini tamamlayarak insanlar çalışmalarını sürdürmeye devam ediyordu ama Alastair yorgun bir şekilde handa kahvaltısını etmeye çalışıyordu.

Önündeki kahvaltıya bakıyor ama içinden yemek gelmiyordu, sadece yanına koyulmuş sudan içiyor ve ışığı sönmüş gözleriyle tabağını inceliyordu. Midesinin şiddetle hareketlendiğini hissettiği anda tabağı itti ve gözlerini tavana dikerek midesinin rahatlamasını bekledi.

“Hâlâ mı düzelmedi?”

Endişelenmiş olan Jade, Alastair’in uzun bir süre önce soğumuş kahvaltıya ölü bir şekilde bakışını ve halsiz durumunu izliyor ve kendisinin bayılmadığından emin olmaya çalışıyordu.

“Önceki hâlime kıyasla daha iyiyim,” dedi Alastair midesi rahatlamaya başlarken, bulantı hissiyatı yavaşça yok olmuştu.

Tüm bunların sebebi, Ellien’in kendisine yardım eli uzatmasından kaynaklanıyordu; kendisini bu hâle getiren o büyü rezervini yenilemeyi hızlandıran iksirdi.

Sorgulama, Hugh Abesh’in büyüleriyle alakalı kayda değer bir bilgiye sahip olmasını sağlamış, kendisinin tecrübe kazanmasında yardımcı olmuştu.

Anı Merceği, çalışma prensibi olarak en zorlu olan büyüsüydü çünkü tamamıyla karşısındaki zihni tanımaya odaklı bir büyüydü ve Alastair’in karşısındaki kişinin zihnini tanımasına imkân yoktu.

Lâkin bu da büyü aracılığıyla belirli olaylara dair olan anılarını bulabilme olasılığının tamamen şansa dayalı olduğu anlamına da gelmiyordu.

Büyü, hedefin zihnini tanımaya dayalıydı ve Alastair bunu ‘anahtar kelime’ olarak adlandırdığı tekniği aracılığıyla yerine getiriyordu.

Alastair’in bu tekniği, karşısındaki kişinin anılarının bir duyguya, düşünceye veya eyleme bağlı olması aracılığıyla alakalıydı. Konuşma kelimesiyle ilgili milyonlarca anısı olabilirdi karşısındaki kişinin ama eğer bu daha spesifik bir hâle getirilirse belli başlı konuşmaları direkt ortaya çıkarabilirdi.

Bundan önce, Alastair sadece istediği anıya direkt olarak ulaşmayı deniyordu ama bu kendisini rastgele anılara ulaştırıyordu veya asıl istediğine yakınlıkta başka bir anıya ulaşmasını sağlıyordu.

Ne kadar bu anahtar kelimeleri bulabiliyor da olsa Alastair o anılara kolayca ulaşamayabiliyordu çünkü karşısındaki kişinin zihinse olarak gücünü ve iradesini de hesaba katması gerekiyordu. Eğer karşısındakinin zihnine başarılı bir şekilde karı koymakta zorlanırsa bu anıya ulaşması da oldukça zorlanırdı ve tamamen ulaşımını da kaybedebilirdi.

Alastair bu sayede zihinsel olarak gücünü de arttırmış oldu ve kolayca hedefindeki ikilinin zihinlerini gelip geçebilmiş, istedikleri şeylere ve daha fazlasına ulaşabilmişti.

Hugh Abesh’in bir diğer büyüsü olan ‘Anı Bozumu’ büyüsünü de deneme imkânını elde etmişti ve bunu yaparken birkaç şeyi de riske atmış da olsa buna değmişti.

Bu büyüsünü test edebilmek için karşısındaki ikilinin anılarını tehlikeye atmıştı ve bu, kendilerinin bilgilerinin kaynaklarını kaybetmiş olabilecekleri anlamına geliyordu ama bu düşündüğü gibi olmamıştı.

Alastair’in bir tahmini olsa da kendisinin büyü enerjisinin yetersizliğinden ve tecrübesizliğinden dolayı anılar sadece belirsiz bir süre hafızalarından silinebilmişti. Alastair o an anlamıştı ki, bu büyü aynı zamanda kendilerinin bir sonraki planları için gerekecekti.

İşte bu, Alastair’in şu an iksir zehirlenmesi geçiriyor oluşunun sebebiydi. Anı büyüleriyle alakalı deneylerini yaparken büyü enerjisi rezervini tüketip iksir sayesinde tekrar yenilenerek buna devam etti ve bunu, uyku ve yemek saatleri dışında, aralıksız bir şekilde tekrar ederek yaptı.

İksir Zehirlenmesi, kişinin aşırı fazla iksir içmesinden sonra kaynaklanan bir tür hastalık durumuydu. Kişinin hareket fonksiyonlarının bozulmasına, ciddi baş ağrılarına veya baş dönmesine ve de iştahsızlığa sebep olan mide bulantılarına neden olan geçici bir durumdu.

Kişinin iksirlere olan dayanıklılığı, o kişinin büyü yatkınlığına bağlı olarak değişen bir şeydi. Alastair’in dört yıldızlık yatkınlığı onun aralıksız olarak toplam yedi iksir içebilmesine olanak sağlamıştı ve sonuç olarak şu an sadece su içebiliyordu.

‘Ama değdi!’

Alastair bu durumuna rağmen gayet de mutluydu ve tatmin durumdaydı. İstenilen bilgileri elde etmiş, büyüler konusunda gelişimini yeterince yapmıştı.

Şimdiki amacı da önündeki işi bitirmek ve hızlıca akademiye dönmekti.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44486 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr