Bölüm 25: Ufuk Açan Bilgiler

avatar
420 3

Düşmüş Perinin Yükselişi - Bölüm 25: Ufuk Açan Bilgiler


Adamın çağrısına hemen karşılık vermemişti. Onun yerine dörtnala koşmaya hazır olan kalbinin sakinleştirmeye çalıştı. İçinde bir parça bile olsa tereddüt de vardı ve durumuna hiç yararı dokunmuyordu.

Şu an tecrübe ediyor olduğu bu mucizevi durum hayatında hiç büyücü görmemiş biri için sindirmesi kolay bir şey değildi. Durumu hazmetmesi biraz zaman alacaktı.

Öldüğünü ve sonunun ne olacağını kabullenmiş olabilirdi ve ondan da rahatsızdı. Ve şimdiyse, hayatının tamamı ifşa olacaktı.

Hayatı tek gecede tepetaklak bir hâl almıştı.

'Sakin ol! Sakin ol!' diye tekrarladı zihninde kendisini duruma ayak uydurabilmesi için. 'Birkaç dakika önce uçsuz bucaksız, koskoca siyah alan bembeyaz bir hâl aldı. Olayların akışına uy ve normal bir şeymiş gibi kabul et.'

Durumun normal olduğunu ve şaşırmaması gerektiğini kendine telkin etmeye devam ederek adımlarını yönlendirip adamın attığı adımları takip etti ve içeriye girmiş oldu.

İçeri girdiği anda nereden geldiğini anlamadığı bir ağırlık üstüne çökmüş ve kaşlarının çatılmasına sebep olmuştu.

Şaşkınlığı uzun sürmemişti.

Kafasını eğip kendine baktığı anda kaşları düzelmiş ve yüzünde bir tebessüm oluşmuş, şaşkınlığının yerini neşeye bırakmıştı.

Şu an insan formunu geri kazanmıştı ve öldüğünde üstünde bulunan kıyafetleri giyiyordu. Kıyafetlerin üzerinde ne kan izleri ne de leke izi bulunuyordu. Eksikliği hissedilen tek şey cübbesiydi.

Alastair'in de onu dert edecek lüksü yoktu ve olsa bile umursayacağını düşünmüyordu.

'Bir ruh olarak karanlığın içinde süzülmeye o kadar alışmışım ki, tekrar vücuduma dönmek garip hissettiriyor. Yine de insan formumu tercih ederim.'

Düşüncelerinin doğrultusunda ellerine dokunuyor ve gerçek olup olmadıklarını tasdik ediyor, kendisinin gerçekten de vücudunda olup olmadığını kanıtlamaya çalışıyordu.

Olduğu yerde biraz gerindi ve spor öncesi ısınma benzeri hareketler yaparak vücudunun hissiyatına alışmaya çalıştı.

Kısa süren hareketlerinin ardından yeterli olduğuna karar vermiş ve tatmin olmuş bir yüz ifadesiyle gözlerini etrafına çevirmiş, incelemeye başlamıştı.

Adamın adımlarını takip etmesiyle bembeyaz olan alandan çıkmış ve tekrar bir karanlık alana girmişti.

Lakin bu seferki karanlık kasvetli, donuk ve sonsuz görünen siyah bir alandan ibaret değildi. Bu sefer alanda ilgi çekici başka şeylerde vardı. Karanlık doluydu.

Yerde zümrüt yeşili renkte bir halı bulunuyordu. Halıya ek olarak etraf transparan bir sis bulunuyordu. Alastair'in diz hizasına kadar gelen sis, halıdan uzak durmaya ve onunla bir sınır oluşturmaya özen gösteriyormuş gibi duruyordu. Sanki yoluna çıkmak istemediği bir zorbaymış gibi davranıyordu halıya.

Gizemli ilgi çekici bir manzaraydı.

Çevrede gözlemlenebilecek başka herhangi bir şey olmadığından dolayı Alastair gözlerini adama çevirdi.

Adamın kaşları çatılmış, bazen elindeki kâğıda bazen de etrafına bakınıyordu. Bir şeye kızmış gibi görünüyordu.

Adamın demin kendisine gösterdiği neşeli ifadesinin olmaması Alastair'in tedirginliğinin yükselmesine ve içindeki ufacık tereddüttün de büyümesine sebep olmuştu.

Bu kendisinin tehlikede olduğuna dair bir işaret olabilirdi.

Alastair adama sormak istiyordu. Lakin şu anda bunun iyi bir fikir olmayacağının da farkındaydı. Başını derde sokup elindeki tek değerli şeyi olan ruhunu da kaybetmesiyle sonuçlanacak bir davranıştan kaçınmak en iyisi olduğunu biliyordu.

Bu yüzden her ne oluyorsa görmemiş gibi yapmaya devam edip sadece etrafı inceliyormuş gibi yapmaya devam etti.

"Tamamdır, çözdüm! Anılarında minik bir sıkıntı yaşamıştım da. Ruhuna bilgi olarak gelen anılar bazıları bozulmuş, yarım olarak gelmişti," diye cevapladı neşeyle.

Önceki yüz halinden bir şey kalmadığını fark ettiğinde Alastair ferahla derin bir nefes aldı ve o da gülümsedi zayıf bir şekilde karşılığında.

Ancak aklı adamın dediklerine takılmıştı.

"Anılarda sıkıntı yaşanmış," diye tekrarladı sesli bir şekilde. "Anılarda aksaklık ne demek oluyor? İnsan ruhu anıları nasıl saklayabiliyor ki? Ruh nasıl beyinde olan bir şeye erişim sağlayabiliyor ki?"

Alastair'in ardı ardına gelen sorularını dinlerken, adamın gülümsemesi daha da genişlemişti.

"İlk önce sana yargı prosedürünü anlatayım. Sonrasında sorularına cevap vereceğim, anlaştık mı?" diye sordu ama pek de cevap beklemiyordu ve devam etti. "Prosedürün gereğince seninle ilk başta doğum yılından ve ölümüne kadar olan her şeyi öğrenmemiz gerekiyor. Evet kulağa garip geliyor ve bunun farkındayım."

Alastair'in hafiften kaşları çatılmıştı bile ve bu adamın neşesi gözle görülür bir şekilde arttırmıştı.

"İnsan beyni doğumdan itibaren her şeyi kaydeder ama onları hatırlama kabiliyeti kendisinde yoktur. İstisnaların bulunduğu insanlar sorusunun cevabına evet dersem yalan söylemiş de sayılmam. Ancak onlar bile ilk doğduğu anı sorsan hatırlamaz. İşte burası senin doğumunu dahi görebileceğimiz bir yer," dedi ama ardından gözlerini kıstı bir süre. "Biraz konudan saptım. Her neyse konuya dönelim. Senin doğumundan başlayarak gençliğine, sen zaten gençsin, ölümüne kadar her şey ben ve benim gibi yargıçlar tarafından incelenir. Sonrasında alınan notların aracılığıyla senin hakkında yargımızı gönderir ve işimiz biter."

Alastair bir şey diyemedi ve sadece kafa sallamakla yetindi.

"Neyse bu sorunu da hallettiğimize göre işimize dönelim."

Alastair adamın ayrıntılı bir şekilde anlattığı yargılanma prosedürü yüzünden hafiften rahatsız olmuşsa bile, bunu belli edebilecek durumda hissetmiyordu kendini.

Karşısındaki ruh rehberi ya da yargıcın biraz fazla rahat olduğunu ve pek de işini umursamadığına ve bu, onun yargılanma sürecinin daha da zorlaşacağına dair işaret ettiğine dair bir düşünce geçiyordu zihninde.

Zihninde yargılanma senaryoları oluştuğunda, daha sert ve ciddi biriyle karşılaşacağını hayal etmişti. Böyle biri, hayalinin yanında bile geçemezdi.

"Oh, bir dakika," diye anında geri döndü adam ve Alastair'e dikti gözlerini. "Sen birkaç soru sormuştun. Bir dakikan var mı?"

'Ne de şakacı biri!' diye düşündü küçümseyerek ama yüzünde hâlâ meraklı bir ifade bulunuyordu.

Kısa bir sürenin ardından yeşil halının etrafındaki sisler daha da yoğunlaşmaya ve birikmeye başlamış, korkutucu bir görüntü izlenimi vermişti. Toplanan sisler ayrılmaya ve birer kapıya dönüşmeye başlamıştı. Arkalarında kalan siyah alanın tekrar kendisini göstermesine izin vermişlerdi.

"Evet, anı girişleri iyice oluşurken biz de sorularına dönelim!"

Hipnotize olmuş bir şekilde sisler tarafından oluşan kapıları incelerken Alastair'in içinde daha neler görebileceğine dair olan keşfe arzusu uyandı bir anda.

Bulunduğu gizemli alanın daha nice mucizelere sahip olabileceğini merak ediyor ve bunları keşfet etmek istiyordu ama bunu yapabilecek durumda olamayışı gözlerinde hafif bir üzüntü bulutunun toplanmasına sebep olmuştu.

"Anılarındaki olan aksaklıkla başlayalım. O aslında oldukça basit bir şeydi sadece doğum anında küçük bir bozulma meydana gelmiş o kadar ama pek de önemli bir şey değildi," diye önemsiz küçük bir olaydan bahsedermiş gibi anlattı. "Asıl önemli soruya gelelim. Ruh anıları saklayabiliyor mu? Bu gayet de güzel ve hoş bir soru aslında. Sonuçta aynı işi beyin de yapıyor. O zaman ne diye hem ruh hem de beyin bu anıları saklayabiliyor, değil mi? Şöyle ki kişinin ruhu ölene kadar içinde herhangi bir bilgi tutmaz. Ruh dediğimiz şey belli bir seviyede yaşam enerjisine sahip bir araçtan ibarettir. Kişinin yaşamı ruhunun sahip olduğu yaşam enerjisine bağlıdır. Eğer ruhun yaşam enerjisi zayıfsa ölüp gidebilirsin bir yerde."

"Bir dakika," diye durdurdu adamı cümlesinin hemen bitmesinden sonra. "Ruh yani benim şu anki halim sadece bir yakıt mı? O zaman kömürden bir farkı olmadığını söylersem yanlış bir şey dememiş olurum. Haklı mıyım?"

Alastair'in zihninde çarklar dönmeye başlamıştı bile.

Ruhun sadece bir tür soyut varlık olduğunu düşünüp hiç umursamamıştı. Bütün işlevi gerçekleştiren ona göre beyindi ama şimdi karşısındaki adamın dedikleri kendisiyle çelişmesine sebep oluyordu. Ruhun ömrü belirleyen asıl kaynak oluşu onun inançlarına ters düşüyordu. 

"Pardon, pardon! Bu tamamıyla benim hatam," diye özür diledi ve neşeyle ekledi. "Senin gibi 14 yaşında ölmüş bir gencin zekâsına uygun bir şekilde tekrar baştan anlatacağım. Kusuruma bakma. Ruh belli bir güce sahip olarak doğar ve bu güç, senin gibi bir insanın ortalama 100 ila 90 yıl arasında yaşamasını sağlar. Ruhun gücü azsa, yaşayacağı yılında süresi de azdır, doğal olarak. Kafasına ok saplanmasıyla ölmeyecek de olsa, ruh artık yaşam gücünü bitirince bedeni terk eder ve beden de çürümeye terk edilmiş olur. Tabi ruhun gücünü artırmak gibi şeyler falan da var ve bunlar kişinin ölüm zamanını değiştiriyor diyebiliriz."

Anlatımını bitirdikten sonra, bir süre bekledi Alastair'in bilgileri sindirmesi için.

'Büyüleyici...' diye düşündü adamın anlattıklarını dinlerken.

"Şimdi de gelelim bir diğer konuya. Son iki sorunun cevabı oldukça basit. Ruhun nasıl anılarını tutabiliyor ve şu an hayattaymış gibi hareket edip düşünebilmeni sağlayabiliyor? Fark etmiş olabileceğin gibi ölmeden önceki halin nasılsa şu an o şekildesin ama ruh formundasın hâlâ. Bunun sebebi ruhun ölmeden önce kişinin beynindeki var olan bütün bilgileri çekiyor oluşu ve bu sen ölmediğin sürece gerçekleşebilecek bir durum değil. Tabii başka metotlar kullanılarak ruhtan zorla bilgiler çekilebiliyor ama orası bizim konumuzla alakası yok. Sonuçlandırmak gerekirse ruhun öldüğünde bilgilerini beyninden çekiyor ve bu sayede aktarımlar yapabiliyor."

Arkasını dönmüş hâlâ oluşmaya devam eden kapıları izleye adamı göz ardı ederek Alastair öğrendiği bilgileri sindirmeye çalışıyordu.

Adamın ruh konusundaki açıklamaları beraberinde başka soruların da doğmasını sağlamıştı kafasının içinde ve şu an onları öğrenme şansına da sahipti Alastair.

Kesinlikle soracaktı!

"Pekâlâ, ruhu ölümsüz bir hale getirebilir miyiz?" diye sordu Alastair ela gözleri parıl parıldarken.

Büyücü dünyasının gizemlerinin bunu başarıp başaramayacağını düşünmesine sebep olmuştu.

"Tabii ki de! Ruhu çeşitli yollarla ölümsüz bir hale getirebilirsin. Ancak bunun beraberinde birçok sıkıntıyı da üstlenmiş olacağını söyleyebilirim. Her neyse eğer gerekli hazırlıkları yaptıysan ölümsüz ruhun sayesinde sonsuza kadar yaşayabilirsin. Dediğim gibi…eğer gerekli hazırlıkları yaptıysan," diye son cümlesinde tembihledi ve ardından ekledi. "Eğer hazırlıklarını yapmışsan beden değiştirerek ölümsüzlüğe kavuşmuş olursun ama bu pek de tavsiye edilen bir şey değil. Her ölümünden sonra tekrar ve tekrar baştan başlamak... Bunu isteyen birinin olacağını düşünmüyorum. Bunun yüzünden ölümsüzlüğün peşinde olanlar sadece ruhsa olarak aramazlar, aynı zamanda bedenlerinin de ölümsüz olmasını sağlarlar."

Adamın dediklerini dinledikten sonra ruhun ölümsüz olma yöntemini o da saçma bulmuştu ama içinde bir burukluk da oluşmuştu.

Eğer Ephios tarafından öldürülmemiş olsaydı muhtemelen büyücü yolunda ilerlerken bu tür şeylere erişim sağlayabilecek ve bu tür alanlarda çalışmalar yapacaktı. Maalesef ki bunların hepsi artık bir hayalden ibaretti.

"Bedeni ölümlü olup da ruhu ölümsüz olanlar tam olarak nasıl devam edebiliyorlar yaşama? Ya da tam tersi bir durum söz konusuysa?"

Bu Alastair'in kafa karışıklığına sebep olan başka bir sorusuydu. Nasıl oluyor da onlar kendisinin şu an bulunduğu alana gelmiyorlardı?

"Buraya nasıl gelmediklerinden bahsediyorsun, değil mi?" diye bir tahminde bulundu adam gülümseyerek. "Ruh bedenden ayrılıyor ve farklı bir forma bürünüyor. Bu form kişinin nasıl ruhunu ölümsüzleştirdiğine göre değişkenlik gösteriyor. Formu değişmiş olan ruh sonrasında yeni bir beden aramaya koyuluyor ve bu şekilde gidebildiği yere kadar gidiyor. Diğer türlüsüne gelince aslında pek de iyi bir şey değil ve normal bir insanın ölümlülüğünden bir farkı da yok. Beden ölümsüzlük denilen şey sonsuza kadar bedenin olduğu gibi kalabilmesine denir. Ruha kıyasla daha kolay bir süreç ama yine de zor bir şey. Çünkü burada yapman gereken şey bedeni olabildiğince uzun bir süre mükemmel noktada tutabilmek. Kısacası ölümsüz bir ruha sahip olsan bile bedenin bir deri bir kalmış bir şekilde yaşamak zorunda kalabilirsin. Ya da ruhun artık gücünü kaybeder ve diğer tarafa göç eder. Bu bütün emeklerinin boş oluşu anlamına."

Duyduklarıyla birlikte ufku genişliyor olsa bile bunlarla bir şey yapamayacaktı ama öğrenmekten de zarar gelmezdi.

Kafasını iki yana sallamış ve yüzündeki gülümsemesiyle kendine bakan adama karşı başını sallamıştı.

"Hadi sorgulamaya başlayalım!"






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44472 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr