Bölüm 178: O Heybetli Kesik!

avatar
4465 52

Desolate Era - Bölüm 178: O Heybetli Kesik!



Bölüm 178: O Heybetli Kesik!

 

Tao Mücadele Sarayı’ndaki Siyah Beyaz Okulu’na ait öğrenciler, artık az sayıdaki öğrenci topluluğunu süzmeye başlamışlardı. Zehirlikan, Wanxiang Üstatları arasında Tao Mücadelesi konusunda yetenekli biriydi lakin o bile Ji Ning’e yenilmişti. Yani, Ji Ning’i yenmek adına… Daha güçlü birine ihtiyaç duyuyorlardı ve bu ihtiyaçlarını karşılayabilecek insan sayısı da fazla değildi.

 

Çok sayıda Tao Bölgesine sahip ve güçlü olan yaklaşık on civarı öğrenci vardı.

 

“Sana karşı gücümü test etmek istiyorum, küçük öğrenci kardeşim Ji Ning.” Kutsalateş’in yanında oturan beyaz cübbeli adam sakince ayağa kalktı.

 

“Kuzeydağ Karadalga?”

 

“Kıdemli öğrenci kardeşimiz Karadalga’nın ‘Beş Enerjinin Büyük Kanca Eli’ akılalmaz derecede güçlüdür, kıdemli öğrenci kardeşimiz Zehirlikan’ın tekniğinden bile daha üstündür…”

 

“Eğer kıdemli öğrenci kardeşimiz Kuzeydağ Karadalga sahneye çıkarsa kesinkes kazanacaktır.”

 

Karadalga, Siyah Beyaz Okulu’ndaki Wanxiang Üstatları arasında tanınan bir figürdü lakin tabii, normal mücadelelerde Habistanrı öğrencileri daha güçlüydü. Örneğin Kangölge gibi isimler, gerçek mücadelede akılalmaz güçler sergileyebilen kimselerdi. Savaş alanında Habistanrı Vücut Geliştirme Ustaları’nın ne denli heybetli olduklarını herkes biliyordu.

 

Her ne kadar Karadalga Ki Arıtıcısı olsa da Tao kavrayışı bakımından, çok sayıda Tao Bölgesi’ne sahip öğrenciler arasında bile dikkat çekiyordu. Zehirlikan ve diğerlerini geride bırakmayı bilmişti.

 

“Kuzeydağ Karadalga?” Beyaz cübbeli genç adamı gören Ning hemen bu figürü tanımıştı. Siyah Beyaz Okulu’nu ilk ziyaretinde, Karadalga isimli bu adamla karşılaşmıştı. O zamanlarda, Karadalga Ning’e dikkat bile etmemişti. “Daha önce Kardeş Baiwei, Kuzeydağ Karadalga’nın kuzu postuna saklanmış bir yılan olduğunu söylemişti. Şimdiyse… En azından kuzu postu kısmını görebileceğim.”

 

Suratında sakin bir gülümseme, Karadalga beyaz cübbesiyle rahat rahat yürüyordu. Gerçekten de zarif bir figürdü ve arkadaş edinme konusunda sıkıntı yaşamadığı açıktı.

 

Çok geçmeden yan odaya girip golemini seçen Karadalga, zıpladığı gibi taş sütuna oturdu.

 

“Küçük öğrenci kardeşim Ji Ning.” Karşı taraftaki sütunda oturan Karadalga gülümseyerek konuştu. “Seninle ilk tanıştığımızda, günün birinde Tao Mücadele Sarayı’nda karşılaşacağımızı düşünmemiştim. Dünyadaki değişimler gerçekten insanı hayrete düşürüyor.”

 

“Sizinle mücadele edebiliyor olmam… Beni de bu dünyadaki değişikliklere hayran bırakıyor.” Ning cevapladı.

 

Karadalga başını hafifçe öne salladı lakin gözlerindeki mücadele isteği rahatça seçilebiliyordu. Sakinsu’yun Kuzeydağ Klanı’nın uzak bir oluşumunda doğduğu için, küçüklüğünden bugüne kadar soylarına ve ebeveynlerine bel bağlayan insanları küçük görmüştü. Tabii Ning’i Baiwei’nin yanında gördüğü için onu da bu gruba hemen dahil etmişti. Ning’in üst üste aldığı başarılarsa adamı sinir etmeye yetmişti.

 

“Yeteneği fena sayılmaz ancak bu kadar kazandığı yeter.” Karadalga kendi kendine konuştu.

 

Aniden… Beyaz saçlı, beyaz cübbeli bir adam seyirci kısmından konuştu. “Küçük öğrenci kardeşim Ji Ning.” Başını çeviren Ning, ellerini birleştirerek cevapladı. “Kıdemli öğrenci kardeşim Kangölge.”

 

 Kangölge Tao Mücadelesi konusunda zayıftı ancak gerçek mücadele bakımından, üçüncü jenarasyonun kaymak tabakasında bulunuyordu.

 

“Küçük öğrenci kardeşim, ilk önce üç Zifu Öğrencisi’ni, ardından beni, Beyazkar’ı ve Zehirlikan’ı yendin. Şimdiyse Kuzeydağ Karadalga’yla mücadele edeceksin… Gerçekten de senden etkilendiğimi söylemeliyim. Küçük öğrenci kardeşim Karadalga oldukça yeteneklidir ancak sen, olağanüstü bir dehasın. Kimin kazanacağını söylemek zor. Bu mücadeleyi biraz daha canlandırmak adına bu hazineyi ortaya koymak istiyorum. Eğer küçük kardeşim Karadalga’yı yenebilirsen hazineyi sana vereceğim.”

 

 Bu sözler sarayda yankılanır yankılanmaz gürültü kopmuştu. Kangölge’nin sözleri, biraz da olsa Karadalga’nın itibarını zedeliyordu ve adamın Ji Ning’e daha yakın olduğu açıktı.

 

“Hmph.” Karadalga durumdan memnun değildi ancak Kangölge gibi bir ismi gücendirmeye gücü yoktu. Tabii dışarıda her zamanki sakin gülümsemesini sergilemeyi ihmal etmiyordu.

 

“Nasıl kabul ederim?” Ning hemen konuştu. “Alçakgönüllü olmaya gerek yok.” Kangölge cevapladı. “Bu Ölümlü seviye büyülü hazine benim işime fazla yaramıyor. Yağmurejderi Korumaları için çıktığım bir görevde, şans eseri bir malikaneye girmiş ve kılıç formasyon tekniği elde etmeyi başarmıştım. Gördüğüm kadarıyla uçan kılıçları kontrol etme konusunda epeyi yeteneklisin. Bu uçan kılıç formasyonu [Gökyüzü Ruhları, Yeryüzü İblisleri] adlı bir tekniktir ve toplamda 108 uçan kılıca sahiptir. Kılıçlar işime yaramıyor ancak sana yarayacaklarına şüphem yok. Tabii, kılıçları almak istiyorsan bu mücadelede yeteneklerini sergilemek zorundasın, küçük öğrenci kardeşim.”

 

Beyaz cübbeli, beyaz saçlı Kangölge’nin suratında geniş bir gülümseme yer etmişti. Gerçekten de Ji Ning’e dair düşünceleri epeyi olumluydu.

 

Ayrıca Ning’le mücadele eden ilk Wanxiang Üstadı da kendisiydi. Gerçekte, diğerlerine örnek olmak adına öne çıkmıştı. Genelde ölüm kalım savaşlarına katıldığı için hissiyatı keskindi. Ji Ning’in adeta bir kılıca benzediğini az çok hissedebiliyordu ve düşüncelerine göre, bu küçük öğrenci kardeşinin gelecek potansiyeli sınırsızdı.

 

 Uçan kılıç meselesiyse… Her ne kadar Kangölge ona, mücadeleyi kazandığı takdirde kılıçlarını vereceğini söylemiş olsa da Ning kaybetse dahi, zamanı geldiğinde Kangölge bir bahaneyle bu kılıçları Ning’e verecekti ve böylece ikili daha da yakın bir bağ kurabilecekti.

 

“Sıkı çalışacağım.” Ning konuştu. Nasıl olur da bu kılıç formasyonu Kangölge’nin işine yaramazdı? Hiç olmasa bile Gökyüzü’nün Hazine Dağı’na götürdüğü takdirde, epeyi sıvılaşmış element alabilirdi. Açıkça seçilebildiği üzere, bu kıdemli öğrenci kardeşi kendisiyle arkadaş olmasını istiyordu.

 

……..

 

“Öğrencinle arkadaş olmak adına ilk adımı şu çocuk, Kangölge attı.” Elinde şarap şişesiyle kısa boylu, yaşlı adam konuştu.

 

Ölümsüz Diancai hafifçe başını öne salladı. “Kangölge gerçekten de üçüncü jenarasyon arasındaki kahramanvari figürler arasında.”

 

“Öğrencine destek çıktığı için kahraman vari mi oluyor yani?” Ölümsüz Diancai’ye bakan kısa boylu, yaşlı adam dudaklarını büktü. “Yine de doğruyu söylemek gerekirse, şu Kangölge adlı çocuk Tao konusunda zayıf olsa da sağlam adımlarla, kendine güvenerek ilerliyor. Özellikle de… Acı çekme konusunda üstüne yok. Onca Habistanrı Vücut Geliştirme tekniğinin arasından, [Parçalanamaz Kangölge Vücudu] en acı veren tekniktir. Tabii teknik başarılı bir şekilde çalışılırsa sonuçlar da akılalmaz derecede olacaktır. Üstelik Kangölge, genelde tehlikeli Yağmurejderi görevlerine çıkıyor. Özel, parçalanamaz vücuduyla ölüm kalım mücadelelerine katılmayı epeyi seviyor ve gitgide sahip olduğu güç de artıyor. İlahi yeteneği de oldukça güçlü, eskiden… Okula ilk katıldığında pek dikkatimizi çekmemişti lakin artık, üçüncü jenerasyonun en güçlü figürlerinden birisi. Muhtemelen, birkaç yüz yıl içinde Siyah Beyaz Okulu’nun en güçlü üyeleri arasında olacak.”

 

“Hakkında bu kadar iyi düşüncelere sahip olduğunu bilmiyordum.” Ölümsüz Diancai şaşırmıştı. Yaşlı adam iç çekti. “Her ne kadar Tao kavrayışı önemli olsa da asıl mesele Tao Kalbi’dir. Benim kadar tecrübe edindiğinde, söylediklerimi anlayacaksın.”

 

“Tamam.” Ölümsüz Diancai, Kangölge’ye uzun, derin bir bakışa attı.

 

“Mücadele başlıyor.” Kısa boylu adamın gözleri parlamıştı. Ning ve Karadalga çoktan golemlerini kontrol etmeye koyulmuşlardı. “Küçük öğrenci kardeşim Diancai, sence kim kazanacak? Bana kalırsa, her ne kadar öğrencin [Yüz Santimlik Kılıç]’ın ilk duruşunu kavramış olsa da ilk duruş kişinin kılıç kalbine bağlıdır!”

 

“Kılıç kalbinin nasıl olduğunu kimse bilmiyor. Uygulayacağı tekniğin gücünü de tahmin etmek mümkün değil. Lakin ‘Beş Enerjinin Büyük Kanca Eli’ gerçekten de Zehirlikan adlı çocuğun kullandığı teknikten daha güçlü.” Kısa boylu, yaşlı adam Ölümsüz Diancai’nin suratında endişe dolu bir ifade belirmesini, keyifle bekliyordu.

 

Lakin Ölümsüz Diancai’nin suratındaki ifade değişmemişti. “İzleyip, göreceğiz.”

 

“Oh.” Yaşlı adam başını iki yana sallayarak iç çekti. “Ohohoh, avantaj Karadalga’nın elinde. Görünüşe göre öğrencinin başı belada.”

 

……

 

İzleyen herkes nefesini tutuyordu.

 

“Acaba küçük öğrenci kardeşim Ji Ning bir mucize daha yaratabilecek mi?” Kutsalateş’in gözleri kısılmıştı.

 

……..

 

“Görünüşe göre kılıç ışığı daha fazla güçlenmiyor. Aydınlanması sona mı erdi?” Şişman, dilenci kıyafetlerine bürünmüş genç adamın suratı ekşimişti. “Eğer sona erdiyse, kimin kazanacağını söylemek zor.”

 

…….

 

“Kıdemli öğrenci kardeşim, küçük öğrenci kardeşimiz Ji Ning kazanabilecek mi?” Dokuznilüfer sordu.

Gökkuşağıateşi Perisi, cevap vermeden sessizce izliyordu.

 

…….

 

“Kazan, kazan, kazan.” Köşedeki Kuzeyoğul yumruklarını sıkıyordu.

 

……..

 

Büyük mühür formasyonunda…

 

Her ne kadar bağdaş kurmuş, oturan Ning ciddi bir dezavantajda olsa da ortaya çıkardığı dokuz [Yarı Üçlü Nilüfer Kılıcı] durmaksızın “Beş Enerjinin Büyük Kanca Eli”ne karşı koyuyordu lakin manzaradan [Üçlü Nilüfer Kılıçları]’nın yakında parçalanacağı görülebiliyordu.

 

Ning sakindi. Kalbinde telaş ve panikten iz yoktu. Bu hali Karadalga’nın soğuk bir gülümseme savurmasına yol açmıştı. “Yakında kaybedeceksin.”

 

Tabii bilmediği şeyse, Ning’in o esnada gücünü odakladığıydı. Kalbinde, kılıca dair kazandığı öngörüler dalgalar halinde akıyordu.

 

“Kaygısız! Özgür!”

 

“Kaderi bile geri çekilmeye zorlamak!”

 

Aniden Ning’in gözleri, insanı dehşete düşüren bir kılıç iradesiyle açıldı ve daha öncekilere benzemeyen akılalmaz bir kılıç iradesi de vücudundan yayılmaya başlamıştı.

 

“[Yüz Santimlik Kılıç]’ın ilk duruşu: Parlayan Kılıç Kalbi!” Ning’in bakışları odaklıydı ve aniden patlamaya benzer bir ses yankılanmıştı. Binkılıç Golemi’nin sırtındaki bütün uçan kılıçlar havaya fırladı. Daha önce kullandığı kılıçlarla birleşen yeni kılıçlar, toplamda bin uçan kılıcın heybetli görüntüsüyle seyircileri şaşkına çevirmeyi bilmişti. Bu kadar uçan kılıçla ne yapacaktı?

 

Bütün kılıçlar önlerinde duran “Beş Enerjinin Büyük Kanca Eli”ne odaklıydı.

 

“KES!” Ning tek bir kelimeyle kükredi! Bin kılıç anında nilüferlere dönüşerek ileriye doğru geniş bir kesik atmaya koyuldu. Binlerce kılıcın birleşerek oluşturduğu tek bir kılıç ışığı, akılalmaz bir heybet ve güçle havayı kesiyordu!

 

Tek bir kesik! Ning’in kılıç iradesini taşıyan tek bir kesik!

 

 Önceki hayatında, Ning bilginin bini bir para olan çağı tecrübe etmişti. Konuştuğu gibi, ölümlü dünyanın kızıl sisine giren kişi, sisten çıksa dahi tamamıyla kurtulamaz. Önceki hayatından gelen o çeşit çeşit bilgi topluluğu, zihnine saldıran barbar ordusundan farklı değildi.

 

 Bu hayatta yaşadığı tecrübeler, sevdiği insanların ölümleri, ailenin sıcaklığı işte bu duygular, Ning’in geçmiş hayatındaki sayısız düşünceden kurtularak parlak bir kalbe sahip olmasını sağlamıştı.

 

Eğer kişi mükemmel bir ütopyada yaşıyor olsaydı, bütün ölümlü düşüncelerden ırak, yegâne bir güzelliğe bakıyor olsaydı, işte o zaman parlak, saf bir kalbe sahip olabilirdi lakin saflığın bu çeşidi, şüphesiz ki zayıf olacaktı. Öyle ki, en ufak bir sıkıntıda parçalanmaya meyilli bir halde süregelecekti.

 

Lakin Ning geçmiş hayatında çok sayıda şey görmüştü. Hastalığın pençeleriyle boğuşurken insanların dışarıda gezdiklerini, kitap okuduklarını, sevdiklerini ve sevildiklerini izlemişti. Ah, bu nasıl bir işkenceydi!

 

Kalbi ölümü dünyanın kızıl sisiyle kaplanmıştı. Bu hayatta, ailesinden gördüğü sıcak ve sevgi dolu hissiyatlar kalbini yavaş yavaş arıtarak nihayetinde, güçlü ve boyun eğmez bir iradeye sahip olmasını sağlamıştı!

 

Kişinin tek başına yaşadığı ütopyada, saf bir kalbe sahip olması gerçekten de övülesi bir durumdu lakin karanlığın orta yerinde doğmasına rağmen yolunu kendi açan ve bizzat saflığa ulaşan insanların emekleri, daha da kutsaldı!

 

“Bu, [Yüz Santimlik Kılıç]’ın bana ait ilk duruşudur!”

 

“Kes!”

 

“Kes!!”

 

“KES!!!”

 

Ning “kes” kelimesini üç kez kükremiş ve gözlerinde, çıplak gözle seçilebilen bir kılıç ışığı belirmişti. İşte o kılıç iradesi, heybetli, karşı konulamaz arzusu mesafede onu izleyen iki Ölümsüzü derinden etkilenmişti.

 

BOOOM!!!

 

Bin kılıç tek bir kılıca bürünmüş ve ortaya çıkan akılalmaz kılıç ışığı, tek bir yöne doğru akılalmaz bir kesik atmıştı!

 

 Her ne kadar o güçlü ve göklere karşı çıkabilecekmiş gibi görünen “Beş Enerjinin Büyük Kanca Eli” kısa bir süreliğine dayanabilmiş olsa da akılalmaz bir patlamayla, kırılan cam misali paramparça olmuştu…

 

……

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44262 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr