Bölüm 144: Kuzeydağ Tilki

avatar
4874 53

Desolate Era - Bölüm 144: Kuzeydağ Tilki



Bölüm 144: Kuzeydağ Tilki

 

Özel odanın kapısı bir kez daha açıldı…

 

“Artık meseleyle ilgili endişe etmene gerek kalmadı.” Kuzeydağ Baiwei koltuğa kurulduktan sonra fiyakalı şarap şişesini almış ve Ji Ning’in kadehini doldurmuştu. “Zhou Li’nin yardımıyla, Gökyaran Kılıç Tarikatı’na girdiğinde fazla sıkıntı yaşayacağını sanmıyorum.”

 

“Fazla sıkıntı yaşamayacak mıyım?” Ning tek kaşını kaldırdı. Baiwei başını iki yana sallamıştı. “Sonuçta, burada en azından on bin Zifu Öğrencisi’ne sahip büyük bir tarikattan bahsediyoruz. O kadar öğrenciye sahip olan bir tarikatın, iç meselelerinde elbet karışıklar yaşanacaktır. Öğrenciler farklı farklı seviyelere ayrılıyor. Yeni bir öğrenci olacağın için, sana yardım edecek birini bulamazsan muhtemelen kötü bir muameleyle karşılaşacaksın.”

 

Ning hafifçe onayladı. Mesele gayet doğruydu.

 

İnsanın olduğu her yerde rekabet de oluyordu. On binden fazla öğrenciye sahip büyük bir tarikatın… Kıyasıya rekabetlere tanıklık ettiğine şüphe yoktu.

 

“Zhou Li’nin yardımlarıyla, yükselmen de kolay olacaktır.” Baiwei ekledi. “Lakin ardından, kendi gücünü kullanıp kendi başına yükselmek zorunda kalacaksın! Unutma uğruna mücadele etmedikçe fırsatı yakalayamazsın. Kimseye acıma. Her ne kadar durumun ayrıntılarını tam olarak bilmiyor olsam da böyle büyük bir tarikatın öğrencileri seviyelerine göre ayırmak için bazı karşılaşmalar yaptığını düşünüyorum. Bu karşılaşmalarda, zaferi ele geçirmek için elinden geleni yapıp Gökyaran Kılıç Tarikati’nin merkez öğrencilerinden biri olmak için çabalaman lazım.”

 

“Kesinlikle!” Ning bu prensibi iyi anlıyordu. Ji Klanı’nda, mümkün olan fırsatların hepsi ona altın tepside sunulmuştu lakin böyle bir okula girdiği takdirde, fırsatları ele geçirmek için mücadele etmesi gerekecekti.

 

“Boş zamanlarında, lütfen Sakinsu Şehri’ne gelmeyi unutma. Seni bazı arkadaşlarımla tanıştırabilirim.” Kuzeydağ Baiwei gülümsedi. “Ölümsüzlük yolu akılalmaz derecede zor bir yoldur. Yanında güçlü dostların olursa bu yolda da daha rahat bir şekilde ilerleyebilirsin. Bak. Salona yeni giren adama bir bak.” Ning başını çevirerek pencereden dışarıya baktı.

 

Bayan Ziyi bahsi geçen bu adamı bizzat karşılamıştı. Karşıladığı adam olağanüstü derecede yakışıklı, arkasında on kişiyle mekâna adım adan genç bir adamdı.

 

“Sıradan biriymiş gibi görünmüyor.” diye konuştu Ning. “O gördüğün adamın adı Hun Wuji’dir.” Baiwei ciddi tonuyla konuştu. “Etkileyici bir adamdır. Ait olduğu Hun Klanı’ysa devasa bir tüccar klanıdır.”

 

Ning şaşırmıştı. Devasa bir tüccar klanı mı? Tüccar mı? Genel bağlamda güçlü tarikatların, okulların ya da tarikatların çoğunda tüccarlığa ve ticarete yönelen organizasyon sayısı epeyi azdı.

 

“Hun Klanı öyle sıradan bir tüccar klanı değildir.” Baiwei ekledi. “İşi neredeyse Büyük Xia Henadanlığı’nın dört bir yanına yaymayı başardılar. Her ne kadar Büyük Xia Hanedanlığı’nın zirvesinde yer alan güçler arasında bulunmasalar da Sakinsu Eyaleti’ndeki en heybetli iki tüccar klanından biri, Hun Klanı’dır. Ve üstelik, bu klanın yükselişe geçmesinin üstünden sadece birkaç bin yıl geçmiştir.”

 

Ning şaşırmıştı. “Yalnızca birkaç bin yıl mı?” Baiwei gülümsedi. “Hun Klanı’nın kurucusu, Hun Tianyou adlı adam hala hayatta. Söyle bakalım, sence klanı ne zaman kurmuştur?”

 

Ning şoke olmuştu. Bahsi geçen bu klan kurulalı daha birkaç bin yıl olmasına rağmen, sahip oldukları güç Sakinsu Eyaleti’ni sarsabilecek düzeye gelmişti. Mesele gerçekten de etkileyiciydi.

 

“Hun Klanı’nın kurucusu ve Patriği, Hun Tianyou, aslen yetim olarak yetişen ve zamanında gangsterlik yapan bir adammış.” Baiwei gülümseyerek konuştu. “Kendisine, gangster olduğunu gösteren ‘Hun’ soyadını vermiştir. Ardından, ‘gökler tarafından korunan’ anlamına gelen ‘Tianyou’ adını sahiplenerek yetim doğduğunu ve göklerin korumasında büyüdüğünü insanlara anlatmıştır.”

 

“Hun Klanı’nın Patriği… Öyle ölümsüzlük yolunda yürüyebilmek için gerekli yeteneğe sahip olan biri değildi. Erkenden Zifu Öğrencisi olduktan hemen sonra işini büyütmeye odaklandı. Kim onun bu kadar yükselebileceğini düşünebilirdi ki?” Baiwei iç çekti. Bu hikâyeden etkilendiği her halinden belliydi. “Cesaretli ve tedbirli, aynı zamanda azimli… Bu herif gerçekten devasa, büyük bir figürdür. Aslında, Wanxiang Üstadı olduğu zamanlarda düşmanlarını öldürmek için üç ölümsüz tutmuştu.”

 

“Üç ölümsüz mü tutmuştu?” Ning ne diyeceğini bilemiyordu. Baiwei ekledi. “Hun Klanı’nın Patriği sahip olduğu servete bel bağlayarak şu anki seviyesine, Kadim Taoist seviyesine adım atmayı başardı. Hun Klanı’nda yalnızca 2 adet Kadim Taoist var diye onları küçümseyeyim deme sakın! Sahip oldukları servet… Düşmanın, Karejderi Dağı’na kıyasla çok ama çok daha fazla.”

 

Ning onayladı. Wanxiang Üstadı seviyesindeki birinin üç ölümsüzü tutabilmesi… Adamın ne denli büyük bir servete sahip olduğunu gösterir nitelikteydi.

 

 “Hun Klanı, Sakinsu Eyaleti’ndeki en güçlü klanlardan biridir.” Baiwei ekledi. “Sadece bin yılda bu seviyeye ulaşmış olmaları… Çok etkileyici! Demin giren Hun Wuji var ya, kendisi Hun Klanı’ndaki genç neslin en çok potansiyele sahip üyesidir. Hun Klanı patriği tarafından değer gördüğü için, doğal olarak onun gibi insanlarla arkadaşlık kurmamız şart.”

 

“Sakinsu Eyaleti’nde, Hun Klanı adeta Servet Tanrısı gibidir.” Baiwei konuştu. “Ölümsüzlük yolunda, paranın da büyük öneme sahip olduğunu unutmamak lazım.”

 

Ning onayladı. Meseleyi anlıyordu. Büyülü hazineler, nadir eşyalar ve hatta ruh hapları bile oldukça önem arz eden şeylerdi. “Etrafındakilerin güçlerini kullanarak.” Baiwei konuştu. “Kendi gücüne güç katman lazım. Kişi yalnızca bunu başarabildiği takdirde ölümsüzlük yolunda ilerleyebilir!” Ning onayladı.

 

“Ji Ning, gelecekte önemli işler yapacağına eminim.” Baiwei gayet özgüvenli konuşuyordu. Ning cevapladı. “Kardeş Baiwei, bana bu kadar iyi davranıyorsunuz. Gerçekten iyiliğinizi nasıl ödeyeceğim bilmiyorum.”

 

Baiwei hemen elini havaya savurdu. “Bunları babamdan öğrendim. Arkadaş olmaya değecek biriyle karşılaştığında, onlara bütün samimiyetini göstermen lazım! Peki ya arkadaş olmaya değmeyecek kişiler? Bendeniz Kuzeydağ Baiwei, öyle insanlara ufacık dikkatimi bile ayırmam.” Ning gülümsedi.

 

“Dostlarına karşı samimi olmalısın. Aksi takdirde, gerçek bir dost edinemezsin. Böyle bir durum söz konusu olursa kritik zaman kapını çaldığında, o ‘dostlarından’ hiçbiri sana yardıma gelmez.” Baiwei konuştu. “Güzel söyledin.” Ning onayladı. Samimiyet göstermeyen insana karşı samimi davranmak… Böyle bir şey söz konusu bile değildi.

 

“Eğer dünyanın dört bir yanından arkadaşlara sahip olursan doğal olarak sahip olduğun güç de artacaktır. Ji Ning, güçlü dostlar edinmelisin. Bu sayede, kendi gücün yetersiz geldiğinde dostların yardımına koşabilir. Nihayetinde, bakarsın belki de Gökyaran Kılıç Tarikatı’nın bile başına geçersin.” Baiwei gülümsedi.

 

Aniden, dışarıdan bir kahkaha yankılandı. “Hahaha…” Kahkaha salonda yankılanıyordu. Bu sesi duyan Kuzeydağ Baiwei’nin suratı hemen değişmişti.

 

“Kuzeydağ Baiwei.” Derin ses salonda yankılanıyor, dört bir yanda sesi duymayan kalmıyordu. Havada süzülen lüks odalardaki misafirlerin çoğu meseleyi izliyordu.

 

“Değerli dostun, ‘Ji Ning”in Gökyaran Kılıç Tarikati’ne mi girmesini istiyorsun?” Derin ses vahşi kahkahalar savurmaya devam ediyordu. “Hahahah, ne yazık ki sana söyleyeceğim şeyin… Ya da dur, direkt şu Ji Ning’e söyleyeyim. Ji Ning veledi, Gökyaran Kılıç Tarikatı’na girmeyi unutsan iyi olur!”

 

“Kuzeydağ Tilki!” Baiwei aniden kükremişti. “Ne oldu?” Derin ses gülümseyerek sordu. “Üzüldün mü?” Baiwei kükreyerek konuştu. “Utanmaz yaratık!”

 

“Sinirlenmişe benziyorsun.” Derin ses gayet keyifliydi. “Ne yazık ki, değerli dostun Gökyaran Kılıç Tarikatı’na giremeyecek.”

 

“Hmph.” Baiwei daha fazla dışarıya dikkat etmiyordu. Derin ses aşağılayıcı birkaç söz daha söylemişti ancak Baiwei’den cevap gelmeyince ses kesilmişti.

 

Suratı ekşiyen Ning sordu. “Kardeş Baiwei, kimdi o?” Baiwei’nin suratında iğrenç bir ifade yer etmişti. Genç adam hemen konuştu. “Ji Ning, gerçekten senden özür diliyorum. Benim yüzümden, meselelerinin bozulacağını düşünmemiştim. Daha demin gelen sesin sahibi Kuzeydağ Tilki’ydi. Kendisi de benim gibi Kuzeydağ Klanı’na üyedir.”

 

Ning onayladı.

 

“Babam Kuzeydağ Karakaplan, onun babası da Kuzeydağ Yin.” Baiwei başını iki yana salladı. “Babalarımız bir sonraki Sakinsu Marki olmak için mücadele ediyor…”

 

Ning soğuk bir nefes çekti. Sıradaki Sakinsu Marki mi? Görünüşe göre Kuzeydağ Karakaplan’ın pozisyonu epeyi yüksekti. Kaygısız Mağarası’na geldikleri an itibariyle onları Wanxiang seviye bir kölenin ve onlarca insanın karşılamış olmasına şaşmamak lazımdı.

 

“Babalarımız arasında zamanından beri büyük bir çekişme vardır. Bu yüzden, o çocuk da bana karşı mücadele ediyor.” Baiwei alaylı bir gülümseme savurdu. “Babası Kuzeydağ Yin, gerçekten heybetli ve tilki kadar kurnaz bir adamdır. Oğluna ‘Tilki’ adını vermiş olsa da senin de gördüğün gibi çocuk sadece bu tarz ‘ufak’ oyunlardan başka hiçbir şeyde yetenekli değildir.”

 

“Gerçekten özür dilemek istiyorum. Benim yüzümden, Gökyaran Kılıç Tarikatı’na giremeyeceksin.” Baiwei konuştu. “Kuzeydağ Tilki meseleyi bu kadar yüksek sesle dile getirdiyse seni engellemek konusunda da kendisine güveniyor olmalı.”

 

Ning hayal kırıklığına uğramıştı. Daha demin, tarikatta ne kadar “vahşi” bir mücadeleye tutuşacağının hayallerini kuruyordu lakin kaşla göz arasında bütün hayalleri dağılmıştı. Hemen konuştu. “Ufak bir mesele. Sakinsu Eyaleti kadar devasa bir yerde, seçebileceğim okul sayısı da az olmayacaktır.”

 

“Doğrusun.” Baiwei ekledi. “Şuna ne diyorsun: Bu meselenin ardından, sana Sakinsu Eyaleti’ndeki okullarla ilgili birkaç bilgi göndereyim. Aralarından istediğini seçebilirsin. On ikinci ay yaklaştığı için şehirdeki çoğu okul öğrenci alımlarına başlayacak. Kendi başına gidebilirsin. Korkarım ki seninle gelirsem başına bu tarz daha çok bela açacağım. Ayrıca yeteneklerini düşünürsek okullara girmen epeyi kolay olacaktır. Dürüst olmak gerekirse sana bir okul ayarlamamın da pek gereği yoktu.”

 

Ning gülümsedi. “Kuzeydağ Tilki’yle karşılaştığımız için yalnızca kötü şansımızı suçlayabiliriz, mesele değil.”

 

Gökyaran Kılıç Tarikatı’na giremeyecekse ne olmuş? Sualtı malikanesinin kadim ruhu bile Yağmursuyu Kılıç Bölgesi’ni kavradıktan sonra Ning’e farklı davranmaya başlamıştı. Genç adam istediği okula girebileceğini biliyordu.

 

Tak tak tak. Kapı çalındı. “Kardeş Baiwei, bendeniz Hun Wuji geldi…” Dışarıdan bir ses yankılandı. “Wuji, lütfen, içeri gel. Kapıyı neden çaldın ki?” Baiwei hemen seslendi. Kapı açılmıştı.

 

Yakışıklı, zarif bir genç adam içeriye girdi. Hun Wuji’nin suratındaki gülümsemeyi görür görmez insanın genç adama kanı ısınıyordu. Genç adam hemen konuştu. “Eğer odada yalnızca sen olsaydın, Baiwei, tabii ki kapıyı çalmama gerek kalmayacaktı. Lakin Kardeş Ji Ning de burada olduğu için saygısızlık yapmak istemedim.”

 

“Ji Ning, gel, bu benim değerli dostum, Hun Wuji.” Baiwei konuştu. “Genç efendi Wuji.” Ning ellerini birleştirerek genç adama selam verdi. “Kardeş Ji Ning. Daha demin adını duydum.” Hun Wuji de aynı şekilde ellerini birleştirerek selam vermişti. “O zaman benimle dalga geçen o sesi de duymuşsundur.” Baiwei sinirliydi.

 

“Daha demin yakınlarda oturduğumda, ikinizin arasında yaşananları duydum.” Wuji konuştu. “Kuzeydağ Tilki gerçekten aptalın teki. Sakinsu Eyaleti’nde kaç okul var? Gökyaran Kılıç Tarikati’yle bağlantısı olduğunda belki Kardeş Ji Ning’i oraya sokmayabilir lakin diğer tarikatlar? Okullar için öğrenci alımları önemli bir meseledir ve Kuzeydağ Tilki’nin etkileyebileceği okul sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Nihayetinde, Kardeş Ji Ning’in okullardan birine girmesinde sorun çıkmayacaktır.”

 

Evet, dediğin gibi o aptal. Bana sorun çıkarmak için her fırsatı kullanıyor.” Baiwei başını iki yana salladı. “Güya bu sayede benden üstün olduğunu kanıtlayabilecek…”

 

Aniden dışarıdaki müzik değişmişti. Kanunun yükselen sesi adeta sakin göl kıyılarında süzülen nazik dalgaları andırıyordu.

 

“Eh?” Ning, Baiwei, ve Wuji üçlüsü dışarıya bakmıştı. Ning başını çevirerek aşağıdaki geniş salona baktı. Gördüğü manzarada, yeşil kıyafetli bir kadın kanun çalıyordu. Bir anlığına bütün salon sessizliğe bürünmüştü. Sadece kanunun sesi duyuluyordu.

 

Ne muazzam bir ses…

 

Ne muazzam bir kadın…

 

Kadını gören Ning adeta peri masallarında geçen bir figürle karşılaştığını düşünmüştü. Kanunun tellerinden çıkan ses, Ning’in ruhunu rahatlatıyordu. Kanun Taosu’ndaki yeteneği muazzamdı.

 

 Şarkı bittikten sonra, salon biraz daha sessiz kalmıştı.

 

“Demek Kanun Perisi’ymiş.” Baiwei iç çekerek dışarıdaki köleye konuştu. “Git, Kanun Perisi’ni buraya çağır.” “Tamam.” Köle cevapladı.

 

“Kanun Perisi’ni yanımıza mı çağıracaksın? Ödeyeceğin miktarın düşük olmayacağını biliyorsun.” Hun Wuji şaşkın suratıyla Baiwei’ye bakıyordu ancak Baiwei konuşmuştu. “Daha demin, benim yüzümden Kardeş Ji Ning Gökyaran Kılıç Tarikati’ne girme hakkını yitirdi. Onu mutlu etmek istiyorum.”

 

Ning de şaşırmıştı. Sadece onun için Kanun Perisi’ni mi çağırıyordu? Ve duyduklarına bakılırsa bunun için ödenecek miktar da az olmayacaktı. “Kardeş Baiwei, çok naziksin.” Ning konuştu. “Demin yaşananların önemi yoktu, bahsetmeye bile gerek yoktu…”

 

“Hahaha…” O derin ses bir kez daha yankılandı. “Kanun Perisi’nin kanun yeteneği cidden insanı hayrete düşürüyor. Kanun Perisi, Kuzeydağ Tilki’nin davetini kabul ederek bana eşlik eder misiniz?” Ses salonda yankılanıyordu.

 

Ning’in odasında… Bang! Baiwei öfkeyle elindeki kadehi parçaladı. Dişlerini sıkarak konuştu. “Bu nasıl bir gün böyle? Sürekli boka basıyorum resmen!”

 

............






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44235 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr