Bölüm 139: Yolculuk Esnasında

avatar
4936 50

Desolate Era - Bölüm 139: Yolculuk Esnasında



Bölüm 139: Yolculuk Esnasında

 

Puslu bulutların arasından ilerleyen tekne, Sakinsu Şehri’ne doğru gidiyordu. Teknede oturan Ji Ning başını eğmiş, ayaklarının altındaki sınırsız toprağı izliyordu.

 

“Dayı, baba, anne. İntikamınızı alacağım.” diye kendi kendine konuştu genç adam. Babasının verdiği parşömende düşmanının ismi yazıyordu. Kağıttaki üç isimden asıl suçlu olanının adı “Yedinci Dong”du. İsim epeyi garipti lakin ne olursa olsun, bu Yedinci Dong denen adam bir Kadim Taoist’in torunuydu.

 

Ning kendi gücünü gayet iyi biliyordu. Üstat Xu Li’yi öldürmenin herhangi bir anlamı yoktu. Sonuçta, dünyada Xue Hongyi gibi heybetli ve olağanüstü Wanxiang Üstatları da bulunuyordu. Ning bu tür rakiplerle mücadele edebileceğini henüz düşünmüyordu. Tabii, o kadim ve heybetli Kadim Taoistler’le karşılaştığı takdirde… Muhtemelen genç adam tek bir Kadim Ateş nefesine can verecekti.

 

 Kadim Ateş… Bu yalnızca Kadim Taoist seviyesine ulaşmayı başaran kişilerin sahip olduğu bir kavramdı. Kadim Taoist olmayan kimse bu kavramı öğrenmeye yeltenemiyordu. Yani bu açıdan, “Maddeleşme” gibi kişinin en azından Wanxiang üstadı olmasını gerektiren bir kavrama benzetilebilirdi.

 

“Toplamda üç şüpheli… Yedinci Dong en önemlisi. Diğer ikili “Yu Dong’ ve ‘Shui Yi” ise ona eşlik eden tipler.” Ning kendi kendine düşündü. Babasının söylediklerine göre Yu Dong ve Shui Yi, Yedinci Dong’u takip eden kölelerdi. Yedinci Dong’un verdiği her türlü emre uyuyorlardı.

 

Ciddi bağlamda, öldürme işlemini gerçekleştiren ikili aslen Yu Dong ve Shui Yi’di. Yedinci Dong yalnızca emri vermişti.

 

“Yedinci Dong! Yu Dong! Shui Yi! Sizi geberteceğim.” Ning’in gözlerinden vahşi bir ışık hüzmesi fırladı ve genç adam ne yapacağını düşünmeye koyuldu. “Şimdilik, intikamı aceleye getirmemem lazım. Temellerim hiç de sağlam sayılmaz Yedinci Dong ve diğer ikilinin ne kadar güçlü olduklarını bile bilmiyorum. Ayrıca, heriflerin yerini de belirlemem mümkün değil. Yani şu an için intikamımı alabileceğimi sanmıyorum.”

 

“En iyisi, ilk önce Sakinsu Şehri’ne gitmek. Okullardan birini seçerek sağlam bir yere girmem lazım.” Ning kendi kendine düşündü. Genç adam aptal değildi. Ebeveynlerinden aldığı öğütlere göre, dış dünyaya yapacağı yolculuğun en önemli noktası, büyük bir gücün çatısı altına girmekti. Sonuçta, tek başına gezen bir insanın koca dünyada karşılaşacağı tehlikelere karşı koyabilmesi söz konusu değildi. Bu yüzden, eğer dayanabilecek bir kayaya sahip olursa işlerin kolaylaşacağını düşünüyordu. Sıradan Zifu Öğrencileri’nin okullara girişi hiç de kolay sayılmazdı lakin Ning gibi canavar dehalar için bu pek de sorun teşkil etmiyordu.

 

Büyük bir gücün çatısı altına girebilecek yeteneğe sahip olduğundan, Ning kendi işini zorlaştıracak değildi.

 

“Okula girdikten sonra okuldaki ilahi yetenekleri ve hatta üst seviye Ki Arıtıcılığı tekniklerini bile öğrenebilirim.” Ning konuştu. Yeşimçocuk gibi biri bile Karejderi Dağı’nda “Gökyüzü Dönüşümü” adlı ilahi yeteneği öğrenmişti. Yani, genç adam Karejderi Dağı’ndan daha güçlü bir okula girmeyi başarırsa kesinkes ilahi yeteneklere ulaşım sağlayabilecekti.

 

“Okulun kaynaklarını kullanarak kendi gücümü artırabilir ve ufkum genişletebilirim. İşte bunları başardığımda, intikam almaya başlayabilirim…” Ning intikam uğrunda hayatını kaybetmek istemiyordu.

 

Aynı ebeveynlerinin söylediği gibi intikam almak önemli bir meseleydi ancak Ning’in canı bundan çok daha önemliydi. Büyük Xia Hanedanlığı’nın dört bir yanına ismini duyacak ve günün birinde, tekrardan Cui Sarayı’nın Lordu’yla buluşacaktı.

 

“Ne yazık ki, yeterince güçlü değilim. Aksi takdirde, direkt Yağmurejderi Korumaları’na girebilirdim.” Ning başını iki yana salladı. Kişinin Yağmurejderi Korumaları’na katılması çok ama çok zordu! Üstat Mu Xiao bile üst seviye Wanxiang Üstadı olmadan önce bu güce katılamamıştı. Eğer Ning sınava girer ve gerçekten geçmeyi başarırsa diğerleri genç adamın [Dokuz Göklerin Parlakızıl Diyagramı]’nın yedinci seviyesinde olmasına rağmen, [Yıldızkavrayan El] sayesinde bu kadar güçlü olduğunu anlayacaklardı ve tabii bu olduğuna, işler içinden çıkılması zor bir hal alacaktı.

 

[Yıldızkavrayan El] Ning’in gerçek gizli kozuydu. Genç adam bu tekniğe bel bağlayarak Yağmurejderi Korumaları’na katılmak istemiyordu.

 

………

 

“İlk önce okul bulacak ve kendi gücümü artıracağım. Ardından, Yağmurejderi Korumaları’na katılacağım. Yağmurejderi Korumaları’nın sahip olduğu ilahi yetenekler ve teknikler muhtemelen Sakinsu Marki’nden bile daha fazladır.” Ning onayladı. Eğer kişi zirveye adım atmak istiyorsa öyle rastgele hamleler yapma lüksüne sahip olamazdı. Güçlü bir Ki Arıtıcılığı tekniğine sahip olmadan Kadim Taoist olmayı bırakın, Wanxiang Üstadı seviyesine bile ulaşılması mümkün değildi.

 

Ki tekniği ne kadar değerliyse okulların çoğu da bu tür teknikleri bir o kadar diğerleriyle paylaşmaya yeltenmiyordu. Değerli bir Ki tekniğini kamuya açmaya çalışan öğrenciler okullar tarafından kovalanıyor ve öldürülüyordu!

 

Canavarca bir yeteneğe sahip olduğu için ilk olarak okula, daha sonraysa Yağmurejderi Korumaları’na katılmak en mantıklı yoldu.

 

Ölümsüzlük yolunda, insanların dediği gibi “sıradaki herkes kişiye öğretmenlik yapabilir”. Sualtı malikanesinin ruhu da Ning’e çeşit çeşit usta ve öğretmen bulmasını söylemişti. Bu sayede, bilgi ve güç birikimini artırarak Üç Alem’in zirvesine olan yolculuğunu hızlandırabilirdi.

 

“Beyaz Amca.” diye konuştu Ning. Teknedeki Beyazsu Tazısı başını çevirerek Ning’e baktı. “Sence… Sakinsu Şehri’ne yaptığımız bu yolculukta, ilk önce bir usta bulup ardından mı Kuzeydağ Baiwei’yi ziyaret etmeliyim? Yoksa tam tersini mi yapmalıyım?” Ning konuştu. “O adam bana gayet iyi davranmıştı ve eğer olur da Sakinsu Şehri’ne gelirsem kendisini ziyaret etmemi söylemişti.”

 

“Kuzeydağ Baiwei?” Beyazsu Tazısı insan dilinde konuşuyordu. “O çocuğun olağanüstü bir geçmişi var ve arkadaş edinmeyi de epeyi seviyormuş gibi görünüyordu. Madem sana şehre geldiğinde kendisini ziyaret etmeni söylemiş, o zaman gidip ziyaret etsen iyi olur. Kuzeydağ Baiwei’ni Sakinsu Şehri’ndeki okulları gayet iyi bildiğini düşünüyorum. Belki de sana bir okul seçmende yardımcı olabilir.”

 

Ning hafifçe onayladı. Amcasının sözleri kulağa mantıklı geliyordu. Sonuçta, genç adamın koskoca Sakinsu Eyaleti’nde bildiği tek güç Karejderi Dağı’ydı. Diğerleri hakkında pek bir bilgiye sahip değildi. Lakin Sakinsu Eyaleti’nde, Karejderi Dağı üst seviye okulların arasına girebilen bir güç değildi. Sadece bir ölümsüze sahip okulların üst seviye okullar olarak sayıldığını biliyordu.

 

………….

 

 Uçan tekne hızlı gitmiyordu. Genelde on yedi ya da on sekiz saatlik uçuşun ardından, yerde altı ya da yedi saat geçiriyorlardı. Bu altı saat içinde genç adam pratik yapacağı uygun bir yer bulduktan sonra dinleniyor ve [Nuwa’nın Resmi]’ni hayal ediyordu. Bu hızlarıyla bile günde yüz bin kilometreyi katedebiliyorlardı.

 

Ning Kırlangıç Dağı’nı terk edeli altı gün olmuştu. Uçan teknesiyle birlikte bulutların arasından süzülüyordu. “Eh?” Ning aniden bir güç dalgası hissetmişti. Başını çevirip baktığında, uzun bir geminin hızla ilerlediği manzarayla karşılaştı.

 

Geminin üstünde çok sayıda çiçek gibi kadın duruyordu. İkinci güvertedeyse bembeyaz teniyle, üç güzel kadının eşlik ettiği genç bir adam seçilebiliyordu. Elinde şarap, herif Ning’e bir bakış attıktan sonra genç adama dikkat etmemişti.

 

“Şuradaki yaratık kürkü giyen adama bakın. Merak ediyorum da acaba hangi vahşi ve uzak diyardan gelmiş. Peh, iğrenç…”

 

“Tek bir bakışta ufak klanlardan birine ait olduğunu anladım.”

 

Güzelleri güzeli, çiçek gibi kadınlar Ning’e baktıktan sonra… Whoosh! Gemi aniden genç adamın gözlerinden kaybolmuştu.

 

“Hızlıydı. Sanırım kontrol eden kişi Wanxiang seviyesindeydi.” Ning teknesinde uzanıyordu. Yavaşça ve sakince yolculuğuna devam ediyordu. Aslında büyülü hazinenin uçuş hızından, kullananın gücü de tahmin edilebiliyordu.

 

“Sakinsu Şehri’ne ne kadar yaklaşırsak ölümsüzlük yoluna adım atmış kişilerle karşılaşma oranımız da bir o kadar artıyor. Deminki gemi, karşılaştığımız altıncı gemiydi.” Ning iç çekti.

 

Sakinsu Şehri, Sakinsu Eyaleti’nin kalbi ve merkeziydi. Ölümsüzler ve şeytanlar bu şehirde kol geziyordu. Bütün büyük klanların, okulların ve tarikatların en azından bir yan oluşumu Sakinsu Şehri’nde konaklıyordu. Ayrıca, çoğu Kayıp Ölümsüz de Sakinsu Şehri’ni evleri olarak belirlemişti. Zira şehirde bulunan ölümsüzlerin ve şeytanların hazinelerinden sebep burada çok değerli eşyaların takasları gerçekleşiyordu.

 

Bunlara ek olarak Sakinsu Şehri’nin güvenliği muazzamdı. Burada, endişe etmeksiniz pratik yapabiliyordunuz.

 

 “Dinlenme zamanı.” Ning tek bir düşüncesiyle uçan tekneyi aşağıdaki ıssız dağ ormanına doğru sürmeye başladı.

 

Ning’in şu anki gücüyle, macera esnasında ciddi bir tehlikeyle karşılaşması pek de olası değildi. Yalnızca, Kadim Taoist seviyesindeki üstatlar Ning’i çaresiz bırakabilecek güce sahiplerdi lakin hangi Kadim Taoist kendi mağarasında ya da malikanesinde kalmayıp böyle ıssız dağ ormanlarına geliyordu? Arada sırada kaldıkları yerleri terk etseler dahi, yaptıkları yolculuklar ya çok sessiz ya da çok ihtişamlı oluyordu.

 

Whoosh. Tekne ormana atılmış ve aniden ortadan kaybolmuştu. Beyazsu Tazısı ve Ning yere indi. “Burada dinlenebiliriz, sanırım…” Ning konuştu. Elini havaya savurduğu gibi üç formasyon bayrağını bölgeye dağıtmıştı.

 

Dışarıdan bakıldığında, Ning’in ve Beyazsu Tazısı’nın figürlerini görmek imkansızdı. Ning bağdaş kurmuş oturuyor ve sessizce meditasyonuna başlıyordu. Tanrıça Nuwa’nın görüntüsü yavaş yavaş zihnine doluyordu.

 

Beyazsu Tazısı da bir parşömen çıkarıp önüne sermişti. Parşömendeki karmaşık karakterleri inceliyordu. [Dokuz Formasyon Parşomeni]’nin bir kopyası olan bu kâğıt, Ning’in daha önce”‘Su Mührü Tekniği”yle kopyaladığı iki parşömenden biriydi. Kopyalardan birini klanına, diğeriniyse Beyazsu Tazısı’na vermişti.

 

Beyaz Amcası formasyonlar konusunda epeyi bilgiliydi. Hatta, sahip olduğu bilgiler Nong Zidao’yu bile geride bırakmasına yetiyordu. Doğal olarak bu konuda Ning’i de geride bırakmıştı. Lakin, zamanında çalışabileceği iyi parşömenleri bulamadığı için bu konuda kendini geliştirememişti. Şimdiyse, Ning’den aldığı [Dokuz Formasyon Parşomeni]’ne bütün zamanını ayırmaya başlamıştı.

 

Gökyüzü hafiften aydınlanıyordu.

 

Ning ayağa kalktı. “Beyaz Amca.” Ning hemen yanında duran ve parşömeni incelemekle meşgul olan Beyazsu Tazısı’na baktı. Ning’in sesini duyan Beyaz Amcası parşömeni katlayıp ayağa kalkmıştı.

 

“Gidelim.” Ning tekneye atladı. Beyazsu Tazısı’nın da tekneye binmesiyle ikili gökyüzüne fırlamış ve bir kez daha Sakinsu Şehri’ne doğru ilerlemeye başlamıştı.

 

“Eh?” Birkaç kilometre ilerledikten sonra tekne aniden duraksadı. Ning başını eğerek aşağıya bakıyordu. “Ne oldu?” diye sordu Beyazsu Tazısı.

 

“Bir sıkıntı var gibi…” Ning başını eğerek altındaki ıssız dağ ormanlarını süzüyordu. Daha demin hissettiği enerji dalgalarından yola çıkarak bu mücadelenin Zifu Öğrencileri arasında olduğunu anlayabilmişti. Vakit kaybetmeden ilahi hissiyle bütün dağ ormanını kaplamaya başladı.

 

 İlahi hissine kavuştuğu ilk zamanlarda, Ning yüz kilometrelik bir bölgeyi süzebiliyordu. Geçen altı ayın ardından, ilahi hissinin kapladığı alan da artmıştı.

 

…..

 

Dağ ormanında…

 

“Bizler, Meng Klanı’nın öğrencileriyiz.” Yakışıklı, soluk tenli genç bir adam kükrüyordu. Hemen yanında narin, olağanüstü bir güzellik ve diğer yanındaysa kaslı, kaplanvari figürüyle orada dikilen bir adam duruyordu. Üçlü, karşılarında duran iki beyaz cübbeli adama karşı direniyordu.

 

Beyaz cübbeli adamlar kullandıkları büyülü hazinelerle üç kişilik grubu tamamen kapana kıstırmıştı. “Karejderi Dağı’nın paçavraları. Babam bu meseleyi öğrendiğinde, ikinizi de gebertecektir.” Yakışıklı adam kükredi.

 

“Eğer burayı terk ederseniz… Klanımız böyle bir mesele için intikam aramayacaktır. Lakin bizi öldürürseniz, Meng Klanımız bu meseleyi en ince detayına kadar araştıracaktır.” Narin, güzel kadın da öfkeyle kükrüyordu.

 

 Grupta konuşmayan bir tek kaslı adam kalmıştı…

 

Bu üçlü gerçekten de Meng Klanı’nın öğrencileriydi. Meng Klanı, Sakinsu Eyaleti’ndeki üst seviye, kocaman klanlardan biriydi ve hatta sahip oldukları güç Karejderi Dağı’ndan bile daha fazlaydı. Lakin, üst seviye klanlardan biri oldukları için içlerinde bazı karışıklıklar bulunuyordu. Öyle ya, Batı Vilayeti’ndeki Ji Klanı’nda bile iç karışıklıklar yaşanıyordu. Doğal olarak klan ne kadar büyük olursa iç sıkıntılar da bir o kadar artıyordu.

 

 Meng Klanı’na ait üç gencin yetenek bakımından olağanüstü oldukları söylenemezdi ve hatta klanda da alt seviye üyeler olarak görülüyorlardı. Önem arz etmeyen ve üst seviye tekniklere erişimlerine izin verilmeyen figürler arasındaydılar. Bu yüzden, Zifu Öğrencisi seviyesine adım attıktan sonra bir okula katılma umuduyla Sakinsu Şehri’ne gelmişlerdi.

 

Büyük klan üyelerinden çoğu okullara girmek istiyordu. Genel bağlamda, kendi klanlarında önemli görülmeyen kişiler okullara katılmayı seçiyorlardı.

 

“Kıdemli öğrenci kardeşim, kıyafetlerine baksana, gerçekten de Meng Klanı’ndan geliyorlar.” İki beyaz cübbeli adam zihinsel yoldan konuşuyordu. “Öldürecek miyiz?”

 

“Anlamıyorsun… Meng Klanı’nın üst seviye üyeleri, yolculuğa çıktıklarında yanlarında sayısız hizmetçi ve koruma getirirler. Bir de şu üçüne bak, tek başlarına takılıyorlar. Evet, belki bunlar Meng Klanı’na ait öğrencilerdir ancak klanda önemli birer pozisyona sahip olduklarını hiç sanmıyorum. Gebertelim gitsin…”

 

“Tamam.”

 

 İki beyaz cübbeli adam karara vardıktan hemen sonra saldırmaya başlamışlardı…

 

...........






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43989 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr