Bölüm 135: Karejderi Dağı’nın İtibarı

avatar
4528 54

Desolate Era - Bölüm 135: Karejderi Dağı’nın İtibarı



Bölüm 135: Karejderi Dağı’nın İtibarı

 

....

 

Ji Yichuan hem şaşırmış hem de keyiflenmişti. Diğer yedi Zifu Öğrencisi’yse dehşete düşmüş olmalarına rağmen öfke dolu kükremeler savuruluyorlardı. Yichuan’ın onlara ayıracak dikkati yoktu. Bütün odağı Ji Ning’e çevrilmişti. Genç adam oracıkta, Üstat Xu Li ve Nong Zidao’nun cesetlerinin önünde dikiliyordu.

 

“Nasıl… Nasıl… Bu kadar kısa sürede…” Yichuan yaşananlara inanamıyordu. Aradaki üç yüz metreyi katettiği esnada ne kadar süre geçmişti? Üstat Xu Li, heybetli bir Wanxiang Üstadı bu kısa sürede can vermişti.

 

Yeraltı sisinde bir koridor belirdi. Dağın orta yerinden durumu izleyen Ji Dokuzateş, hemen koridora atılmıştı. Suratında şaşkınlığın ve mutluluğun izleri seçilebiliyordu. Yichuan, Ning’in yaptığı saldırıyı tam olarak görememişti lakin Patrik Dokuzateş formasyonu kontrol ettiği için yaşananları kavramıştı. Bu kavrayışı tam bir netliğe sahip olmasa da yaşlı adam, Ning’in… Tek hamlede Üstat Xu Li’yi öldürdüğünü biliyordu.

 

“Bir saat kadar kısa bir sürede, Ji Ning resmen başkalaşım geçirmiş.” Dokuzateş’in kalbinde tarifi mümkün olmayan bir mutluluk belirmişti. “Gökler klanımızı gözetiyor!”

 

“Ufak Gölge, Liu Xing, Dikduran, hepiniz buraya gelin. Karejderi Dağı’ndan gelen Üstat Xu Li hayatını kaybetti.” Dokuzateş konuştu.

 

Farklı bölgelerde, Gölge Nine ve diğerleri dehşet içerisindeydi zira daha demin, Üstat Xu Li’nin kükremesini duymuşlardı. “Ji Ning, ölmeyi bu kadar istediğini bilmiyordum…” Gölge Nine ve diğerleri bu kükremeyi duyar duymaz dehşete düşmüşlerdi Ning bölgeden kaçmamış mıydı? Peki o zaman neden geri dönmüştü? Ya da Üstat Xu Li yalan mı söylüyordu?

 

Ve tam o korku dolu düşüncelerinin ortasında, Patriğin sözleri kulaklarında yankılanmıştı. “Karjederi Dağı’ndan gelen Üstat Xu Li hayatını kaybetti.” “Hayatını kayıp mı etti?” “Wanxiang Üstadı ölmüş müydü?” Dikduran, Gölge Nine ve diğerleri hayranlık, şaşkınlık duyguları arasında kalakalmışlardı. Öylesine güçlü bir Wanxiang üstadı ne ara ölmüştü? Önlerinde açılan sis koridorlarına vakit kaybetmeden atılmış ve anında Ning’e doğru ilerlemeye koyulmuşlardı.

 

Çok geçmeden… Figürler birbiri ardına mekâna ulaşmaya başladı. Ji Yichuan, Ji Dokuzateş, Gölge Nine, Ji Dikduran, yaşlı köle Ah Xing, beyaz cübbeli beyaz saçlı adam, Karkartalı…

 

“Beyaz Amca.” Ning beyaz cübbeli, beyaz saçlı adamın babasına benzeyen figürüne bakıyordu. Keyiflenmeden edememişti. “Zifu’ya ulaşmayı başarmışsın.”

 

“Sıvılaşmış element özü sayesinde Zifu’ya adım atabildim.” Beyazsu Tazısı onayladı. Sevgi dolu gözleriyle Ji Ning’e bakıyordu. “Nihayetinde, hayatta kalabileceğimizi düşünmemiştim. Onca yıldır seninle tek bir kelime bile konuşamamıştık. Ning, oğlum, bugün seninle konuşabileceğim aklımın ucundan bile geçmemişti.”

 

“Üstat Xu Li ve Nong Zidao?” Dikduran etrafı süzdü. “Küle dönüştüler bile…” Yichuan’ın suratında nadir gülümsemelerinden biri vardı. Daha demin, Ning öldürdüğü ikilinin cesetlerini yakarak hazinelerini almıştı. Ning ayakta dikilen yedi Zifu Öğrencisi’ne baktı. “Patrik, bunlarla ne yapacağız? Bize karşı koymaları mümkün değil, istediğimizi yapabiliriz.”

 

“Hmmm...” Dokuzateş başını çevirerek mekânı süzdü. “Öldüreceğiz. Ji Klanımız Karejderi Dağı’yla çözülmesi zor bir nefret bağına sahip. Onları hayatta tutmamızın bir anlamı yok.”

 

“Hayır.”

 

“Öldürmeyin beni, ne kadar hazinem varsa size veririm!!”

 

“Pişman olacaksınız. Karejderi Dağı sizi haritadan silecektir.”

 

“Böyle devam edin Ji Klanı, bakalım ölüm günü geldiğinde ne yapacaksınız!”

 

 Yedi Zifu Öğrencisi’nden bazısı yalvarıyor, bazısı da öfke dolu kükremeler savuruyordu. Patrik Dokuzateş’in suratı ekşimişti. Orta yaşlı herife işaret ederek kükredi. “Ne dedin sen? Ji Klanımız paramparça mı olacak?”

 

“Hahaha…” Lu Huang geniş bir kahkaha savurdu. “Kimi öldürdüğünüzü biliyor musunuz? Demin, Karejderi Dağı’ndan gelen bir Wanxiang Üstadı’nı öldürdünüz! Wanxiang Üstatları Karejderi Dağı’nın yüksek rütbeli öğrencileridir. Öldüklerinde, ana tarikat durumu hemen fark eder! Üstelik, nerede öldüğünü de öğrenebilirler!”

 

Ning’in, Dokuzateş’in ve diğerlerinin surat ifadeleri değişmişti. Gerçekten de kişinin yerini bulmak için kullanılabilecek epeyi yöntem vardı. Doğal olarak büyük bir tarikat olan Karejderi Dağı da Wanxiang Üstatları’na bir çeşit iz bırakacak eşyalardan vermiş olmalıydı.

 

 “Zifu Öğrencileri’nin ölmesi önemli değil ancak… Üstat Xu Li’nin ölümü kesinkes ana tarikat tarafından incelenecektir!” Lu Huang Ning’e baktı. “Ji Ning. Her ne kadar etkileyici bir yeteneğin olsa da koskoca Karejderi Dağı’nın karşısında bir hiçsin!”

 

“Evet, Wanxiang Üstatları’nın hayatları ana tarikat için çok önemlidir. Tarikatin yaşlıları bir güne kalmadan buraya ulaşacaktır! Öleceksiniz!!”

 

“Büyük Xia Hanedanlığı’nın Kutsal Elçisi gelmeden önce ana tarikat üyeleri gelecektir.”

 

Zifu öğrencilerinin moralleri yükseliyordu. Swish! Aniden, rakibe tepki verecek süre tanımayan bir kılıç ışığı katliama başladı. Ortalık kan gölüne dönmüş, grup oracıkta can vermişti.

 

“Hızlı.” “Ben bile ne olduğunu anlayamadım.” Dokuzateş ve diğerlerinin surat ifadeleri değişmişti. Ning’in yaptığı saldırı bölgede herhangi bir harekete sebebiyet vermemişti! Sonuçta, Ning Şeytandoğrayan Gölge Kılıcı’nı element Ki’siyle doldurmamıştı. Kılıcı tamamıyla ilahi iradesini kullanarak kontrol ediyordu. Bu sayede genç adam rakibine fark ettirmeden saldırı yapabiliyordu.

 

“Xu Li öldü.” Ning konuştu. “En kötü senaryoyu düşünürsek Karejderi Dağı’nın meseleyi incelemek için güçlü üstatlar yollayacağını varsayabiliriz. Hazırlanmamız lazım.”

 

“Bu ne böyle? Sonu yok mu bu işin?!” Dikduran dişlerini sıktı. “AH!” Patrik Dokuzateş de başını iki yana sallamıştı. Daha demin heyecanla dolup taşan grubun üstüne aniden, adeta buz dolu bir kova su boşaltılmıştı. Kalpleri donuyordu!

 

…….

 

Kırlangıç Dağı’ndan milyonlarca kilometre uzakta, gökyüzü karlarla kaplıydı. Hava korkunç derecede soğuktu. Sonu yokmuş gibi görünen dağlar sıralanmış ve göz alabildiğince uzanmıştı. Bazıları yüksek, bazıları alçaktı bazılarıysa bulutlara uzanıyordu. Burası Sakinsu Eyaleti’ndeki büyük güçlerden birinin, Karejderi Dağı’nın ana merkeziydi.

 

 Karejderi Dağı’nın ana tarikatı üç farklı sektöre ayrılmıştı ve bu sektörlerin liderleri Tepe Lordu unvanına sahiplerdi. Bu unvana kavuşmak için Kadim Taoist seviyesine adım atmak şarttı….

 

En uzun üç heybetli dağ tepesinde… Üç Kadim Taoist’in malikaneleri bulunuyordu. Bu tepelerin etrafındaki diğer ufak tepelerdeyse Wanxiang Üstatları yaşıyordu. Doğal olarak Wanxiang Üstatları’nı takip etmeyi seçen ve Kadim Taoistleri’n öğretilerini dinlemek isteyen çok sayıda Zifu Öğrencisi de bulunuyordu.

 

 Karejderi Dağı’ndaki Donodak Tepesi’nde çok sayıda salon ve saray bulunuyordu. Ana saraylardan birinde, yeşimden yapılma bir yatağın üstünde bağdaş kurmuş oturan kızıl cübbeli bir genç duruyordu. Hemen yanında birkaç tane hizmetçi vardı. Oracıkta gergin gergin duran hizmetçilerden çıt bile çıkmıyordu.

 

Donodak Tepesi… Karejderi Dağı’nın ana tarikatIndeki sayısız tepenin arasında epeyi yüksek bir pozisyona sahipti. Tepe Lordu Xue Hongyi, Karejderi Dağı’nın yetiştirdiği nadir yeteneklerden biriydi. On yaşında Xiantian, on altı yaşında Zifu, otuz dokuz yaşında Wanxiang ve bundan otuz yıl sonraysa onca testin ve sınavın ardından Büyük Xia Hanedanlığı’nın Yağmurejderi Korumaları’na katılmayı başarmıştı!

 

 Yağmurejderi Korumaları arasına girdikten sonra çok sayıda güçlü teknik öğrenmişti. Sahip olduğu güç, koskoca Karejderi Dağı’ndaki Wanxianglar arasından ilk üçe adım atmasını sağlayabiliyordu.

 

 Wanxiang Üstatları arasında da geniş farklar bulunabiliyordu. Örneğin sıradan Wanxiang Üstatları’ndan, yani Üstat Xu Li gibi tiplerden bahsetmeye gerek yoktu. Lakin, bazı figürler akılalmaz tekniklere çalışıp akılalmaz hazineleri ele geçirmeyi başarmıştı. Hatta heybetli golemleri kullanarak güç bakımından Kadim Taoistler’e yaklaşabilen figürler bile bulunuyordu.

 

Aynı şekilde, Zifu Öğrencileri arasında da olağanüstü ve sıradan insanlar bulunuyordu. Örneğin, Ji Dokuzateş gibi zayıf olanları ve Dong Ziqi gibi güçlü olanları mevcuttu. Dışarıdan bakıldığında bu iki figür de Zifu’nun zirvesindeydi lakin tek bir Dong Ziqi, on adet Ji Dokuzateş’e karşı mücadele edebilecek güçteydi. Yeşimçocuk gibi ilahi yeteneğe sahip olan Zifu Öğrencileri’yse geniş çaplı katliamlara sebebiyet verebiliyordu. Ve tabii aralarında, tavuk doğrarmış gibi Yeşimçocuk’u öldürebilecek güce sahip canavarvari yetenekler de vardı. Bu yeteneklerden biri de Ji Ning’in ta kendisiydi.

 

Wanxiang Üstatları arasında, Xue Hongyi heybetli bir konuma sahipti. Gücü Kadim Taoistler’e yaklaşıyordu.

 

“Hongyi.” Kızıl cübbeli adamın kulaklarında soğuk bir ses yankılandı. “Hm?” Kızıl cübbeli genç adamın aniden açtığı gözlerinde saygı dolu ifadeler vardı. “Usta.”

 

“Küçük öğrenci kardeşin Xu Li hayatını kaybetti, meselenin Kırlangıç Dağı’nda yaşandığını biliyorum.” Soğuk ses konuştu. “Hongyi, Kırlangıç Dağı’na gidecek ve küçük öğrenci kardeşin Xu Li’nin nasıl öldüğünü araştıracaksın. Yağmurejderi Korumaları’na katıldığın için onların ışınlanma geçitlerini kullanarak kısa sürede Kırlangıç Dağı’na gidebilirsin.”

 

“Anlaşıldı, usta.” Kızıl cübbeli genç onayladı. Ustası onu yetimken yanına almıştı. Zamanında, ustası tarafından bulunduğunda üstünde karlarla kaplı kırmızı bir ceket ve pantolon paçavrasından başka hiçbir şey yoktu. Bu yüzden ustası ona kızıl anlamına gelen “Hongyi” ve “kar” anlamına gelen “Xue” isimlerini vermişti. Aralarındaki ilişkinin gerçek bir baba oğul ilişkisinden farkı yoktu. Sadece, ikili duygularını dışarıya yansıtma konusunda pek başarılı sayılmazlardı. İkisi de soğuk, keskin kişiliklere sahipti.

 

Whoosh. Genç adamın ayaklarında kızıl bir bulut belirmiş ve akılalmaz hızıyla ileriye atılan kızıl cübbeli genç gökyüzünde kaybolmuştu.

 

…….

 

Öküzboynuzu Dağı. Ji Klanı o esnada Karejderi Dağı’nın yollayacağı üstatla nasıl başa çıkacaklarını düşünüyordu.

 

“Karejderi Dağı gibi büyük bir tarikatın en önem verdiği şey itibardır. Ufacık gördükleri Ji Klanımız çok sayıda öğrencilerini öldürdüğü için kesinkes bu meselenin peşini bırakmayacaklardır.” Dikduran telaşla konuştu. “Artık tek şansımız Büyük Xia Hanedanlığı’nın Kutsal Elçisi’ne bağlı. Kutsal Elçi gelirse Büyük Xia Hanedanlığı’nın korumasına gireceğiz.”

 

“Lakin Karejderi Dağı’nın yollayacağı üstat buraya en fazla bir gün içinde gelecek.” Dokuzateş’in suratı ekşimişti. “Büyük Xia Hanedanlığı’nın Kutsal Elçisi’nin gelmesiyse… Muhtemelen bir günden fazla sürecektir.”

 

“Tek çaremiz kaçmak.” Gölge Nine boğuk sesiyle konuştu. “Evet. Kaçmak.” Dokuzateş cevapladı. “Onlarla direkt savaşamayız. Bir daha Ji Ning’i tehlikeye atmayı istemiyorum. Derhal kaçmamız lazım. Kaçtıktan sonra, Karejderi Dağı yerimizi bulmak için araştırma yapmaya başlayacaktır. Böylece onları daha fazla oyalayabiliriz.”

 

“Bizi bulamazlarsa sıradan klan üyelerimize saldırırlar diye korkuyorum.” Dikduran konuştu.

 

Ning aniden başını çevirip mesafeye bakmıştı. “Eh?” Ning’in surat ifadesindeki değişimi gören grup genç adamın baktığı yöne doğru bakmaya başladı.

 

Etraflarındaki yeraltı sisi dağılıyordu. Ning ve diğerleri mesafeyi görebiliyordu… Özellikle de genç adam ilahi hisse sahip olduğu için hisleri akılalmaz bir keskinlik kazanmıştı. Uzaktaki enerji dalgalanmalarını hissettiği için başını çevirmişti.

 

Uzaklarda… Upuzun, heybetli, geniş bir savaş gemisi enerji dalgaları saçarak ilerliyordu. Geminin üstünde kalın zırhlara kuşanmış savaşçılar duruyor ve bu savaşçılardan yayılan auralar adeta gökleri sarsıyordu. Savaşçıların hepsi uzun, ince figürüyle muazzam cübbelere bürünmüş bir genci çevreliyordu. Gencin alnında bir de taç vardı. Duruşu olağanüstüydü ve korumalar gence pürdikkat hizmet ediyordu.

 

 Savaş gemisinin gövdesinde iki heybetli direk duruyordu. Direklerin üstündeyse iki adet bayrak asılıydı!

 

İlk bayrakta iki kelime seçilebiliyordu: “Sakin” ve “Su.”

 

İkinci bayraktaysa iki kelime daha vardı: “Kuzey” ve “Dağ.”

 

“Sakinsu Marki… Kuzeydağ Klanı.” Dokuzateş başını kaldırarak onlara doğru gelen devasa gemiye baktı. Heybetli bayrakları gördükten sonra demeden edememişti.

 

“Sakinsu Marki!” Ning şoke olmuştu. Sakinsu Eyaleti oldukça geniş bir araziye sahipti ve bu arazinin kontrolü Sakinsu Marki’nin elindeydi! Marki’nin ne denli güce sahip olduğunu söylemeye gerek bile yoktu. Yalnızca Yağmurejderi Korumaları onlara denk bir güce sahip olarak görülüyordu lakin Marki’nin bölgesindeki meselelerin çoğuna Yağmurejderi Korumaları bile öyle kolay kolay müdahil olmaya cüret edemiyordu.

 

“Oradaki… General Dong.” Dikduran konuştu. “Genç adamın yanındaki herif General Dong.”

 

Savaş gemisi uçmaya devam ediyordu. Geminin güvertesinde dikilen General Dong, muazzam cübbelere bürünmüş genç adamın yanında duruyordu. Hemen öne çıkarak kükremişti. “Ji Klanı ve Karejderi Dağı’nın üyeleri, derhal Sakinsu Marki’nin yolladığı kutsal elçiye saygılarınızı sunun!!”

 

Sesi dört bir yana dağılmıştı…

 

……….

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44353 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr