Bölüm 134: Ji Ning Geri Döner

avatar
4531 60

Desolate Era - Bölüm 134: Ji Ning Geri Döner



Bölüm 134: Ji Ning Geri Döner

 

.......

 

Akşam vakti yaklaşıyordu. Altın Karga’nın hafif ışıkları hala daha batı göğünden süzülüyordu.

 

Yılankanadı Gölü’nün kuzey sınırlarında…

 

Whoosh! Aniden göklere atılan figür yıldırım gibi ilerliyordu. Bu figür, sualtı malikanesinden çıkan Ning’den başkası değildi. Genç adamın sağ elinde Şeytandoğrayan Gölge Kılıcı duruyordu. Şeytandoğrayan Gölge Kılıcı neredeyse eliyle aynı büyüklükteydi ve dikkatli bakılmadığı takdirde görülmesi mümkün değildi. Karanlık, şeffaf, el büyüklüğündeki uçan kılıcın üstünde hafif bir kan lekesi vardı.

 

“Rüzgarkanat Atlatması!” Ning Rüzgarkanat Atlatması’nı kullanarak ses hızını bile aşmış, saniyeler içinde onlarca kilometreyi katetmişti.

 

“Baba, geliyorum.” Ning’in gözlerince aceleci birer ifade vardı. Daha önce, gizli saldırılar için biçilmiş kaftan olan Şeytandoğrayan Gölge Kılıcı’nı elde etmişti. Şimdiyse Yılankanadı Gölü’nün kuzey sınırlarında ortaya çıkar çıkmaz ilerlemeye başlamış, bu esnada yeni kılıcını da bağlamaya koyulmuştu.

 

“İlahi Yetenek Salonu’nda bir saat geçirdim. Baba, dayanman lazım.” Ning acele ediyordu. Whoosh! Devasa bir Anka Kuşu’ndan farkı yoktu. Xiantian yaşam formları bile ilerleyen genç adamın figürünü görebilecek kabiliyete sahip değillerdi.

 

……….

 

Yaklaşık iki dakika sonra, genç adam uzaktan koca bir su kalkanına benzeyen mühür formasyonunu görmeye başlamıştı. Mühür formasyonunun Öküzboynuzu Dağı’nı tamamen kuşattığı seçilebiliyordu.

 

Her ne kadar Yılankanadı Gölü’yle Öküzboynuzu Dağı arasında binlerce kilometre olsa da Ning’in hızı akılalmaz bir seviyeye ulaşmıştı. Bilinmelidir ki büyülü hazine süren Zifu Öğrencileri genelde günde iki yüz bin kilometrelik mesafeyi katedebilecek hıza ulaşıyorlardı. Daha önceleri, Wanxiang Üstadı Üstat Xu Li, Dong Fanyu ve diğerlerini yanına alarak iki saatte Kırlangıç Dağı’na ulaşmışlardı. Yani, saatte yüz bin kilometre ilerlemişlerdi! Bu yüzden, binlerce kilometreyi birkaç dakikada katetmesi genç adam için gayet normaldi.

 

 İlahi yeteneği Rüzgarkanat Atlatması’nı kullandığı zamanlar Ning’in hızı Üstat Xu Li’nin hızını geçiyordu. Bu yüzden, Yılankanadı Gölü’nden Öküzboynuzu Dağı’na iki dakikada gelebilmişti.

 

“Parçalan!” Elinde Karakuzey Kılıcı, kılıç tutan elinde ilahi dövmeler… Genç adam hemen önündeki mühür formasyonuna sağlam bir darbe savurmuş ve formasyonu delip geçmişti.

 

Bang! Mührün içine giren Ning’in göklerden düşen meteorlardan farkı yoktu! “Baba!” Formasyona girer girmez mesafedeki yeraltı enerjisini fark etmişti. Devasa Yeraltıyılanı, Öküzboynuzu Dağı’nı çevreliyordu. Tek bir düşüncesiyle, Ning’in heybetli ilahi iradesi sisin içinde bir koridor açmıştı. İlahi hissi koskoca Öküzboynuzu Dağı’nı kaplıyordu.

 

İlahi hissinin kapladığı bölgedeki her şey kristal netliğindeydi. Endişeli, telaşlı Patrik Dokuzateş, sessizce bekleyen Gölge Nine, gizli sanatları kullandığından aurası göklere yükselen babası, Ji Yichuan….

 

Ayrıca bölgede, babasına benzeyen beyaz cübbeli, beyaz saçlı bir adam da duruyordu. Enteresan bir şekilde adamın aurası Beyazsu Tazısı’yla aynıydı.

 

 İlahi hissinden tek bir şey bile kaçamamıştı. “Başardım.” Ning rahatlamıştı. İlahi hissi aynı zamanda Üstat Xu Li ve grubunu da kaplamıştı. İlahi hissine göre yeraltı sisinin yarattığı aldatıcı etki herhangi bir işlev görmüyordu. Genç adam bütün her şeyi görebiliyordu!

 

“İleri.” Ning yavaşlamamıştı. Aksine, Rüzgarkanat Atlatması’nı kullanarak Üstat Xu Li’ye doğru atıldı.

 

Öküzboynuzu Dağı’nın orta yerinde, formasyonu kontrol eden Patrik Dokuzateş’in surat ifadesi değişmişti. Diğerleri yaşananları göremiyordu lakin formasyonun başındaki isim olduğundan Dokuzateş Gökyüzükilit Formasyonu’na dalan Ning’i fark etmişti.

 

“Ji Ning?” Dokuzateş’in suratı dehşetten sebep bembeyaz kesilmişti. Ji Ning, Ji Klanı’nın gelecekteki tek umuduydu. On Bin Kılıç Şehri’nin rozetini Ning’e teslim etmişti. Genç adam yaşamaya devam ettiği sürece… Hayatlarını kaybetseler bile Ji Klanı’nın geleceği sarsılmayacaktı. Dokuzateş öleceğini ve diğerlerinin de ölümle burun buruna olduklarını biliyordu lakin daha önce Ning bölgeden kaçtığı için kalbi bir nevi rahatlamıştı.

 

Ancak o esnada, Ning geri dönmüştü. “Ji Ning! Çabuk, kaç, çabuk!!” Dokuzateş zihinsel yoldan öfke dolu sesiyle konuştu. “Sana kim geri dönmeni söyledi? Git, Git!!!” Dokuzateş telaşlıydı. Telaşlı ve öfkeliydi neredeyse aklını yitirmek üzereydi.

 

Eğer Ji Ning burada hayatını kaybederse Ji Klanı paramparça olacaktı. Bu olduğunda, kendisi Ji Klanı’nın atalarıyla karşılaşacak cesarete sahip olamayacaktı!

 

“Git! Ölmeye mi geldin?!” Dokuzateş kükrüyordu. Sesinde hüzün dolu bir duygu seli de seçilebiliyordu lakin buna rağmen Ning’in hızında herhangi bir yavaşlama olmamıştı. Genç adam Karejderi Dağı’ndan gelen gruba doğru son hızda ilerlemeye devam ediyordu.

 

Ning’in figürünü fark eden Dokuzateş’in aklı başından uçup gitmişti. Eğer sakinleşebilseydi… Ning’in çoktan Yeraltıyılanı Gökyüzükilit Formasyonu’na girdiğini anlayabilirdi. Üstelik, formasyonu kontrol eden şahıs olmasına rağmen Ning’in içeriye girmesi için siste herhangi bir koridor açmış değildi. Peki ya durum böyleyse Ning nasıl Karejderi Dağı grubuna ilerleyebiliyordu? Onları göremiyor olması gerekmiyor muydu?

 

Dokuzateş çılgınlığın kıyılarında geziyordu. Gözleri bile yaşlarla dolmuştu. Böyle bir durumda nasıl sakin kalabilirdi?

 

“Ji Ning, kaç, kaç, çabuk kaç buradan!” Dokuzateş kükredi. “Yichuan, Yichuan, çabuk oğlunu durdur. Ning geri döndü. Tekrar Karejderi Dağı’na saldıracak!”

 

Whoosh! Yichuan o esnada büyük bir ağaç dalında uzanıyordu. Aniden, Patriğin sözleri zihninde yankılandı. Ardından, mesafeye uzanan yeraltı sisinde bir koridor belirmişti. Mesafede, Yichuan’a doğru yıldırım hızıyla gelen bir figür seçilebiliyordu zira, Yichuan o esnada Karejderi Dağı’ndan gelen gruba epeyi yakındı.

 

“Ji Ning?” Yichuan’ın suratı bembeyaz kesilmiş, adam yaşananlara inanamamıştı. Kendini ölüme çoktan hazırlamıştı ve oğlu kaçtığı için kalbi gayet rahattı. Ji Klanı gelecekte yükselecekti ve bu yükselişin en başındaki isim oğlu, Ji Ning olacaktı.

 

Ancak Ji Ning geri dönmüştü. “GİT BURADAN!!!!” Yichuan Ning’e doğru kükredi. “Ji Ning, neden geri döndün? Git!!! Eğer kaçmazsan gözüm açık gideceğim. Çabuk, git!”

 

……….

 

 Yeraltıyılanı Gökyüzükilit Formasyonu’na adım atar atmaz Ning Patriğin sesini duymuştu ardından, önünde açılan yeraltı sis koridorunun sonunda babasını, Yichuan’ı görmüştü! Babası Yichuan, o esnada Üstat Xu Li’nin grubundan üç yüz metre uzaklıktaydı.

 

“Kaç!” Çabuk, kaç!” “Kaçmazsan gözüm açık gideceğim!” “Ji Klanı atalarının yüzlerine ne hakla bakabileceğiz?!!?”’

 

Patrik Dokuzateş ve babası, Yichuan ölümü rahatça karşılayabilen kişiler olsalar da o esnada artık çökmenin eşiğine gelmişlerdi. Ning’in ortaya çıkışı… Olabilecek en kötü durumdu! Genç adamın dönüşünü görmek yerine ruhlarını parçalamayı yeğlerlerdi! Çıldırmaya çok yaklaşmışlardı.

 

Babasının ve Patriğin sözlerini duyan genç adamın kalbi hafiften titremişti. Patriğin ve babasının ne düşündüklerini iyi biliyordu. “Yakında anlayacaklar.” Ning’in gözlerinde keskin bakışlar belirdi ve genç adamın ilahi iradesiyle kullandığı ışık hüzmesi hızla ilerlemeye koyuldu. Şeytandoğrayan Gölge Kılıcı toprağın altından Üstat Xu Li’nin grubuna doğru hızla ilerliyordu.

 

Swoosh! Ning ilahi yeteneğini, Rüzgarkanat Atlatması’nı kullanarak yıldırım hızıyla Üstat Xu Li’nin grubuna atıldı…

 

Yeraltı sisi ve kar beyazı ejderle kaplıydı. Üstat Xu Li, Lu Huang, Nong Zidao ve diğerleri gayet rahatlardı. Gruptaki tek ekşi ifadeye sahip kişi Nong Zidao’ydu zira adam formasyonun sırlarını inceliyordu. Yeraltı sisinin element fayları ve enerji kanalları garip bir şekilde karışmıştı. Şans bu ki, formasyonu daha önce parçalayabildiği için yeterince tecrübeye sahipti. Zamanla bu formasyonu da parçalayabilecekti.

 

“Eh?” Üstat Xu Li’nin suratı değişti. Başını çeviren adam, mesafeye baktı. Büyük mühür formasyonundaki deliği fark etmişti. “Formasyona kim girdi?” Üstat Xu Li’nin kalbi titremişti. Dikkati elden bırakmayan adam hemen yüzüğünden bir Tao mührü çıkardı.

 

Wanxiang Üstadı olduğu için bu zamana kadar çok tehlike geçirmişti. Doğal olarak, dikkati genelde elden bırakan biri değildi. Zafere hazırlanmadan önce, ilk olarak yenilgi ihtimaline odaklanıyordu. Olası bir problemde kaçış rotası hazırdı!

 

Whoosh! Whoosh! “Kara Yılan Halatı” ve “Toprak Mührü”, iki heybetli Yeryüzü seviye büyülü hazine adamın etrafında dönmeye başlamıştı. Lakin aniden…

 

Swoosh! Yeraltı sisinden devasa Anka Kuşu’na benzeyen bir figür fırladı. Figürün elinde iki kılıç duruyordu ve o kadar hızlı hareket ediyordu ki, Üstat Xu Li’nin grubu şaşkına dönmüştü. Lakin figürü tam olarak görmeyi başaran Üstat Xu Li rahat bir nefes çekerek konuştu. “Ji Ning! Ölmeyi bu kadar istediğini bilmiyordum…”

 

 Sesi yankılanmaya devam ettiği esnada adam yetmiş iki uçan kılıcını Ji Ning’e doğru yöneltmişti. Üstat Xu Li daha önce de Ning’in hızıyla karşılaştığından, direkt bu yöntemi kullanmayı seçmişti.

 

“Bang!” Patlama sesi yankılandı. Uçan kılıçlar birbiri ardına savruluyordu ve kaşla göz arasında Üstat Xu Li’nin önünde bir kılıç ışığı belirmişti. Boom! Boom! Yeryüzü seviye büyülü hazineler, “Kara Yılan Halatı” ve “Toprak Mührü” direkt havaya savrulmuştu ve kılıç ışığı muazzam bir yay çizerek Üstat Xu Li’nin kellesini… Havaya uçurmuştu.

 

Üstat Xu Li hayatını kaybetmişti!

 

Tırırım… Grubu çevreleyen beyaz ejder aniden kayboldu ve bu gelişmeyi fark eden Zifu grubu şaşkınlıklarından sebep tepki verecek zamanı bile bulamamışlardı. “Bang!” Yerden fırlayan illüzyona dönüşmüş figür, Nong Zidao’nun kellesini delip geçti!

 

Nong Zidao formasyona odaklanmıştı. O esnada bile hala daha formasyonu çalışıyordu ve bu yüzden, herif oracıkta hayatını kaybetmişti! Nong Zidao ölmüştü!

 

……….

 

 Kaşla göz arasında yaşanan gelişmelere inanabilmek mümkün değildi! Üstat Xu Li ve Nong Zidao göz açıp kapayıncaya dek öteki dünyayı boylamışlardı. Ji Ning direkt ilahi yeteneğini, “Yıldızkavrayan El”i kullandığı için rakibe herhangi bir şans tanımamıştı. Yetmiş iki uçan kılıcı bırakın, Yeryüzü seviye büyülü hazineler bile genç adamın saldırısına karşı koyamamıştı. Kılıç ışığı bütün engelleri aşarak Üstat Xu Li’nin kellesini havaya uçurmuştu!

 

Gerçekten meseleye inanmak zordu… Üstat Xu Li, gelen figürün Ning’e ait olduğunu görünce rahatlamıştı lakin o dehşet verici saldırı… Çok hızlı ve çok öfkeliydi. Üstat Xu Yeryüzü seviye hazineleriyle saldırıyı karşılamak istemişti lakin bu kılıç hamlesi, bu saldırı, öyle kolay kolay karşılayabileceği bir şey değildi!

 

“Sen… Sen…” Zifu Öğrencileri nihayet yaşananların farkına varmışlardı. Şaşkınlıkla Ji Ning’e bakıyorlardı. Kaşla göz arasında, hem Nong Zidao hem de Üstat Xu Li ölmüş müydü? Heybetli, kutsal görülen bir Wanxiang Üstadı tek hamlede, kaçma fırsatını bulamadan ölmüş müydü? Neler oluyordu!

 

“Çabuk!” “Kaç, çabuk!” “Eğer kaçmazsan, gözüm açık giderim!!”

 

Sesler yankılanıyordu lakin aniden… Her şey sessizliğe bürünmüştü. Formasyonun kontrolündeki isim, Ji Dokuzateş ağzını açamayacak kadar şaşırmıştı. Ning’in babasıysa yaşananları bir kenara bırakıp Ji Ning’e doğru uçuyordu. Suratında hüzün, öfke ve endişe dolu ifadeler vardı. “Ji Ning, çabuk…”

 

O esnada kelimeler boğazına takılmıştı. Yerde yatan iki cesedi görebiliyordu. Cesetlerden biri gökler kadar heybetli Wanxiang Üstat Xu Li’ye, diğeriyse formasyon üstadı Nong Zidao’ya aitti. Yerde seçilebilen beyin parçacıkları manzaraya vahşi bir hava katıyordu.

 

“Ne!” Yichuan şaşkına dönmüştü. Sonuna kadar açılan gözleriyle, Karakuzey Kılıçları’yla Üstat Xu Li’nin cesedine bakan Ning’i süzüyordu.

 

“Ji Ning, bu sefer kazanmış olabilirsin ancak Karejderi Dağımız kesinkes intikamımızı alacaktır!!” Öfkeli, korkudan ne yapacaklarını şaşıran yedi Zifu Öğrencisi kükremişti.

 

………..

 

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44338 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr