Bölüm 133: Şeytandoğrayan Gölge Kılıcı

avatar
4396 52

Desolate Era - Bölüm 133: Şeytandoğrayan Gölge Kılıcı



Bölüm 133: Şeytandoğrayan Gölge Kılıcı

 

 Devasa, altın kürklü ayı Ning’in “Taoist Üçhayat”tan bahsettiğini duyar duymaz keyiflenmişti. Hemen konuştu. “Ji Ning, Habistanrılar’ın doğduklarına farklı farklı seviyelere sahip olduğunu biliyor musun?”

 

“Farklı seviyeler mi? Hepsi evrenin gebe kaldığı varlıklar değiller mi?” Ning sordu.

 

“Hayır.” Devasa ayı cevapladı. “Üç Alem yaratılmadan önce ve hatta Pangu evreni yaratmadan bile önce, dört bir yana kadim kaos hakimdi. O çağda, kadim kaos bazı heybetli ve güçlü Habistanrılar’a gebe kalmıştı. Örneğin Pangu ve Nuwa gibi Habistanrılar kadim kaostan doğan varlıklardı. Bu Habistanrılar’ın bazıları güçlüydü ve bazıları da zayıftı. Doğal olarak, en güçlüleri Pangu’ydu!”

 

“Pangu evreni yarattıktan sonra, oluşan evren de yeni yeni yaşam formları türetmeye başlamıştı. Evrenden doğan bu canlılara Gökdoğan Habistanrılar deniliyordu. Ardından, yaşanan birçok dönüşümün ardından üç bin büyük dünya oluştu ve tabii, bu dünyaların oluştuğu esnada farklı farklı Habistanrılar da meydana çıktı. İşte bu Habistanrılar türleri arasında en sıradan olanlarıydı.”

 

“Uzun lafın kısası, Habistanrılar doğdukları zamanlara göre farklı isimlere ayrılırlar örneğin Kadim Habistanrılar, Gökdoğan Habistanrılar ve sıradan Habistanrılar gibi…” Devasa ayı Ning’e baktı. “Senin ustan, Kadim Habistanrılar’dan biriydi.”

 

Ning nefesin tutuyordu. Ne muazzam bir tarih ama! Lakin meseleyi dikkatlice düşündüğünde, Habistanrılar’ın doğdukları zamana göre adlandırılmalarını mantıklı bulmuştu. Sonuçta, Pangu koskoca evreni yaratabilecek güce sahipti. Sadece bu gerçek bile onun ne denli heybetli bir figür olduğunu gösteriyordu. Ning’in daha önce duyduğu diğer Habistanrılar’ın çoğuysa doğduklarında yalnızca Xiantian seviyesinde oluyorlardı. Pangu’ya kıyasla bu varlıklar… Çok ama çok zayıflardı.

 

 Tabii Taoist Üçhayat’ın bu kadar güçlü olduğu düşünülürse onun Kadim Habistanrılar’dan biri olması da insana mantıklı geliyordu.

 

Kişinin doğduğu zaman ve durum, onun potansiyelini belirleyen en büyük faktördür.” Devasa ayı konuştu. “Lakin kişi doğuşta ne kadar düşük bir seviyede olursa olsun, elbet yükselerek Üç Alem’in zirvesine ulaşabilme şansına sahiptir. Örneğin, sıradan ırklarda doğan bazı figürler, yaşadıkları sayısız felaketin ardından Efendi’mle omuz omuza durabilecek seviyeye ulaşmayı başarmışlardır.”

 

“Ji Ning, her ne kadar yalnızca bir insan olarak doğmuş olsan da sen de bu şans sahipsin.” Devasa ayı konuştu. Ning hafifçe onaylamıştı. Meseleyi iyi biliyordu. Örneğin, Cui Sarayı’nın Lordu da Dünya’dan gelen bir insandı. Buna rağmen, kendisi Yeraltı Krallığı’nın en önemli pozisyonlarından birindeydi: Ölümün İlk Yargıcı.

 

“Efendimin yaşadığı tecrübelerin haddi hesabı yoktur.” Devasa ayının gözleri adeta geçmişi anımsıyormuş gibi buğulanmıştı. “Pangu ve Nuwa gibi figürlerle bizzat tanışmış ve hatta bahsettiğimiz devasa Anka Kuşu gibi figürlere ders vermiştir. Ardından kendi okulunu kurarak çok sayıda Habistanrı’ya önderlik etmiştir…. Bu yüzden, Efendi’min oldukça fazla sıfatı vardır. Taoist Üçhayat, Taoist Yıldızkavrayan, Tek Kollu İlahi Üstat, Sağ Kollu Gerçek Tanrı…”

 

 Ning aniden sormuştu. “Yoksa ustam, Taoit Üçhayat, tek kolla mı doğmuştu?”

 

“Hayır.” Devasa ayı başını iki yana salladı. “Detayları tam bilmiyorum ancak Efendi’min kadim kaostan doğduğu zaman iki kola sahip olduğunu biliyorum. Ardından, büyük bir savaştan sebep tek kolunu kaybetmiş. Efendim bu aşağılanmayı unutmamak adına, o günden itibaren tek kolla yaşamaya karar vermiş. Lakin bu sayede, tek kola sahip olduğu için ilahi yeteneğinde çok sayıda gelişmeler yaşamayı başarmıştır. “Yıldızkavrayan El”i kadim kaosta meditasyon yaparken bulmuştu. Bu sayede, daha kadim ve daha mucizevi bir seviyeye adım atmıştı! Bu güç gelişmeleri öyle önemli bir raddeye ulaşmıştı ki Yıldızkavrayan El, Pangu’nun evreni kuruşunun ardından geçen onca yılda ortaya çıkan binlerce ilahi yetenek arasında, en güçlü on yetenek arasına girmeyi başarmıştı!”

 

Ning şoke olmuştu. Ne üstat ama! Yalnızca illüzyon olarak tanıştığı Ning’in ustası bu kadar güçlü müydü? Pangu evreni yarattıktan sonra kim bilir bu evrene kaç Habistanrı doğmuştu? Kaç ilahi yetenek yaratılmıştı? Yine de her şeye rağmen Yıldızkavrayan El… En güçlü on ilahi yetenek arasındaydı!

 

“Daha fazla soru sormana gerek yok.” Devasa ayı Ning’e baktı. “Geçen onca yılın ve onca çağın ardından, evren artık üç bin büyük dünyanın ve trilyonlarca küçük dünyanın kontrolünde. Artık Üç Alem, Kutsal Saray’ın kontrolünde sakince varlığını sürdürüyor. Bu kadim, eski meseleler senin için herhangi bir önem arz etmiyor. Bunları öğrenmenin anlamı yok. Efendimin dediği gibi, Kutsal Ölümsüz olduğun takdirde onun gerçek bir öğrencisi sayılacaksın.”

 

Ning onayladı.

 

“Ayrılma zamanın geldi.” Devasa ayı konuştu. “Önce…” Ning çabucak araya girdi. “Habistanrı vücudum Zifu’ya ulaştığına göre, Hazine Salonu’ndan bir adet Ölümlü seviye büyülü hazine seçebiliyor olsam gerek, yanlış mıyım?”

 

Devasa ayı onayladı. Hazine Salonu’ndan büyülü hazine elde etmenin iki yolu vardı bunlardan ilki Habistanrı eğitiminde ilerleme, diğeriyse Savaştanrısı Salonu’na meydan okumaktı.

 

“Üstat, lütfen Hazine Salonu’ndaki Ölümlü seviye hazinelerin listesini alabilir miyim.” Ning konuştu. “Burada okuyup karar vereceğim. Böylece dışarıda zaman kaybetmemiş olurum.”

 

(Not: Gri siste oldukları için dışarıda zaman neredeyse geçmiyor gibi arkadaşlar, bu kısmı unutmayalım.)

 

 “Zamandan tasarruf etmeyi iyi biliyorsun.” Devasa ayı gülümsedi. Hazine listesi karmakarışıktı. Bu yüzden incelenmesi de epeyi zaman harcıyordu. Zamandan neredeyse bağımsız olan bu gri siste listeyi incelemek mantıklı bir karardı.

 

“Doğru ya.” Devasa ayı konuştu. “Ruhun artık ‘ilahi his’ seviyesine ulaşmış durumda üstelik [Yıldızkavrayan El]’i de öğrendiğin için Savaştanrısı Salonu’nun ikinci seviyesine meydan okuyabilirsin. Hatta üçüncü seviyeye meydan okusan bile testi geçme şansın var. İstekli misin?”

 

“Üçüncü seviye testini geçmem kesin değil yani?” Ning sordu. Gücü akılalmaz bir artış yaşamıştı. Ruhu bir sonraki seviyeye ulaşmıştı! Ayrıca [Yıldızkavrayan El] gibi heybetli ve güçlü bir ilahi yeteneği de vardı. Artık Üstat Xu’yu tek bir hamleyle öldürebileceğini düşünüyordu.

 

 “Eğer ilahi gücün [Yıldızkavrayan El]’i rahatça kullanabilecek kadar güçlü olsaydı, doğal olarak daha fazla şansın olurdu.” Devasa ayı gülümsedi. “Lakin şu anki Parlakızıl ilahi gücünle kaç kez [Yıldızkavrayan El]’i kullanabileceksin?”

 

Ning tereddüt etmiş ve ellerini uzatmıştı. İlahi Yıldızkavrayan Dövmeleri ortaya çıktığında, genç adam iki eline de Parlakızıl ilahi gücünü yollamaya koyulmuştu. Ning’in zihninde beliren heybetli auraya diyecek yoktu. Genç adam adeta elleriyle koca bir dağı yerle bir edecek güce sahip olduğunu hissediyordu.

 

“Bang!” “Bang!” Ning’in iki eli de kılıçtan parmaklara dönüşmüş ve genç adam havaya doğru hamle yapmıştı. Swish! Swish! İki adet baskılanmış enerji dalgası yıldırım gibi kükremelerle havaya atılmıştı.

 

“Şu güce bir bak!” Ning’in ağzı sonuna kadar açılmıştı. Genç adam kılıç tekniği kullanmış değildi. Hayır, yalnızca basitçe iki parmağını kılıç şekline getirip ellerini havaya savurmuştu… Bu basit harekete rağmen ortaya çıkan enerji akıl alacak gibi değildi. Muhtemelen, oracıkta karşısında Yeşimçocuk duruyor olsaydı, bu hamleden sebep Yeşimçocuk’un en azından binlerce parçaya ayrılacağına şüphe olmazdı.

 

“Lakin, kullandığım ilahi güç miktarının da şakası yok.” Ning kendi kendine konuştu. “Tek bir hamle yapmış olmama rağmen ilahi gücümdeki azalış çok bariz. Parlakızıl ilahi gücümle, en fazla birkaç düzine saldırı yapabilirim.”

 

Ölüm kalım mücadeleleri için birkaç düzine saldırı yeterliydi. Lakin, Savaştanrısı Salonu için aynı durum geçerli değildi.

 

“Savaştanrısı Salonu’na meydan okumayacağım.” Ning konuştu. “Harcayacak zamanım yok.”

 

“Tamam.” Devasa ayı onayladı. Ardından, elini boşluğa doğru uzatarak altın karakterli, kalın bir kitap çağırmıştı. Kitabın üstünde “Değerli Hazineler” yazıyordu.

 

“İkinci kez Ölümlü seviye hazine seçeceğin için, kitaptaki hazine sayısı bir öncekine kıyasla daha fazla olacaktır. Eğer Savaştanrısı’nın ikinci seviyesine meydan okuyarak sınavı geçebilirsen üçüncü büyülü hazineyi seçerken Efendi’min elde ettiği bütün Ölümlü seviye hazinelerden birini seçebileceksin.”

 

Ning onayladı. Savaştanrısı Salonu’nun birinci ve ikinci seviyesinin arasındaki fark buydu. İkinci seviye ilkinden daha zor olduğu için doğal olarak bir çeşit avantaja sahip olmalıydı.

 

“Gerçekten de…” Ning kitap sayfalarını çevirirken farkı anlamıştı. “Bir öncekine kıyasla bu kitapta daha çok hazine var. Üstelik nadir ve güçlü hazine sayısı da artmış…”

 

“Yeşim Ejderha Bıçakları… Ne vahşi bir hazine ama.” Ning dikkatle okuyordu. “Ruhiçen Çan. İllüzyon Hortlak Bayrağı’ndan çok ama çok daha güçlü.” Ning iç çekti. Eğer Bei Zishan İllüzyon Bayrağı’nı tamamlamış olsaydı, bu hazine üst kademe Ölümlü seviye büyülü hazine olacaktı. Lakin hazineyi yapmak için kullandığı yöntemler gerçekten iğrençti. Ona kıyasla, Ruhiçen Çan daha karmaşık ve daha güçlüydü. Üstelik öyle şeytani yöntemlere de gerek duymuyordu.

 

 Ning çeşit çeşit hazineyi okuyordu. Formasyon bayraklarından tutun da kılıçlara kadar her türlü hazineyi bulmak mümkündü. Çoğu hazine Ning’i etkilemişti lakin henüz içlerinden hiçbiri Ji Ning’in kalbindeki arzuyu uyandırabilmiş değildi. Tabii bunun sebebi, [Yıldızkavrayan El]’i öğrendikten sonra Karakuzey Kılıçları’nın akılalmaz bir güce ulaşacak olmasıydı. Her ne kadar Ning bu büyülü hazinelerin güçlü olduğunu biliyor olsa da bunları kullanırsa ortaya çıkacak gücün pek de değişmeyeceğini biliyordu.

 

“Görünüşe göre ilahi yeteneklere kıyasla büyülü hazineler gerçekten de değersiz görünüyor…” Ning iç çekti. Lakin, genç adam asıl sorunun… Elde ettiği ilahi yeteneğin “türü” olduğunu unutmuştu.

 

“Eh?” Ning bir sayfayı daha çevirdi. Gözleri aniden parlamaya başlamıştı. Gözleri, Şeytandoğrayan Gölge Kılıcı adlı üst kademe Ölümlü seviye bir büyülü hazinedeydi. Hazinenin tek bir var olma amacı mevcuttu: Katliam! Altın Nirvana kristalleri olarak bilinen çok değerli bir materyalden dövülmüştü. Bu kılıcın gizli saldırılarda etkili olduğuna şüphe yoktu. Aslında Yeryüzü seviye büyülü hazineydi lakin tekrar ve tekrar dövülmesinden sebep Ölümlü seviyeye düşmüştü. Lakin yeterince katliam yapıldığı sayede gücünü tekrar kazanıp Yeryüzü seviye büyülü hazine olma şansına sahipti.

 

Ning açıklamaları dikkatle okuyordu. Bu hazineyle ilgili çok detaylı açıklamalar bulunuyordu. Kitaptaki notlara göre Taoist Üçhayat’ın elde ettiği Ölümlü seviye büyülü hazinelerden bazıları bir sonraki seviyeye geçebilecek imkana sahiplerdi. Lakin, Ning’in dikkatini çeken şey bu değildi.

 

“Tamam. Bunu seçeceğim.” Ning keyifliydi. Şeytandoğrayan Gölge Kılıcı gölgevari, şeffaf bir auraya sahipti bu yüzden fark edilmesi çok zordu. Şeytandoğrayan Gölge Kılıcı rakibine yaklaşsa bile muhtemelen karşı taraf pek bir şey hissetmeyecekti. Zaten Ning’in Şeytandoğrayan Gölge Kılıcı’nı seçmesinin sebebi de buydu.

 

Ning son sayfayı çevirdi. “Evet?” Devasa ayı Ning’e bakıyordu. “Şeytandoğrayan Gölge Kılıcı.” diye cevapladı genç adam.

 

“Haha, güzel seçim.” Devasa ayı onayladı. “Ben de Şeytandoğrayan Gölge Kılıcı’nın sana çok uygun olduğunu düşünüyorum. Şeytandoğrayan Gölge Kılıcı aurasını saklayabildiği için gizli saldırılarda çok etkilidir. Artık ruhun da bir sonraki seviyeye geçtiğine göre ilahi iradenin kontrolü muazzam bir raddeye ulaşacaktır. Şeytandoğrayan Gölge Kılıcı’nı kullanarak uzun mesafeli gizli saldırılar yapabilirsin! Üstelik, kılıcın içine element Ki’si aktarmana gerek de yoktu böylece kılıçtan yayılan ki dalgaları azalacak ve rakiplerin Şeytandoğrayan Gölge Kılıcı’nı iyiden iyiye hissedemeyecek.”

 

 Ning onayladı. Meselenin bu yönünü düşünmüştü. Element Ki’sini kullanmasına gerek kalmayacaktı, sadece ilahi iradesiyle bile Şeytandoğrayan Gölge Kılıcı’nı kontrol edebilecekti…

 

 Wanxiang Üstatları bile bu kılıcın yapacağı saldırılardan kolay kolay kaçamayacaklardı.

 

“İlahi iradem, Şeytandoğrayan Gölge Kılıcı’nı kontrol etmek için bire bir.” Ning konuştu. “Üstat, gidebiliriz.” Ning doğruldu. Şeytandoğrayan Gölge Kılıcı’nı aldığına göre bir an önce Öküzboynuzu Dağı’na dönmeliydi.

 

“Tamam. Acele et. Buraya geleli yaklaşık bir saat oldu.” Devasa ayı Ning’i kavramış ve ikili ortadan kaybolmuştu.

 

............

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr