Bölüm 78: Bei Zishan!

avatar
4505 56

Desolate Era - Bölüm 78: Bei Zishan!



Bölüm 78: Bei Zishan!

 

Ji Ning daha önce Düşük Bin Kılıç Formasyonu’nun altıncı seviyesini kullanmayı denememişti. Aslen, Yeraltı Malikanesi’nde olduğu esnada beşinci seviyeyi kullandığında bile limitlerini zorlamak durumunda kalmıştı lakin [Formasyonların Dokuz Parşomeni]’nde çalıştığı zaman zarfının ardından genç adam Düşük Bin Kılıç Formasyonu’nu daha etkili kullanmayı öğrenmişti. Beşinci seviyeyi kullandığında artık önceki gibi limitlerini zorlamak durumunda kalmıyordu ve biraz zorlanacak olsa da altıncı seviyeyi de kullanmayı başaracağını düşünüyordu.

 

“Başarmam lazım. Eğer başaramazsam öleceğim!” Ning elinden geleni ardına koymuyordu. Etrafında süzülen 486 kılıç tipi hazineye odaklanan genç adam, formasyonu dikkatle ve kritik hamlelerle yönetiyordu. Arada sırada yaptığı hamleler kılıçların belirli bir yörünge izlemesini sağlıyor ve bu sayede kılıçlar dev bir akıntıya dönüşmeye başlıyordu.

 

Her ne kadar kontrolünde zorluk çekiyor olsa da Ning kılıçların ışık hüzmelerine dönüşmesini sağlamayı başarmıştı.

 

“Güzel!” O esnada sayısız arıya ve onların ısırıklarına dayanıyor, siyah zombinin saldırılarını atlatıyor olsa da genç adam heyecanlanmadan edememişti! Formasyon konusunda öğrendiği bilgiler sayesinde Düşük Bin Kılıç Formasyonu’nun altıncı seviyesini oluşturmayı başarmıştı!

 

“Geber!” Ning vahşi gözleriyle mesafedeki Bei Zishan’a bakıyordu.

 

 Genç adamın önünde, ilk bakışta adeta gözleri kör edecek keskinlikteki bir kılıç ışığı seçilebiliyordu. Ardından, kılıç ışığı Ning’in iradesine boyun eğerek bir meteor gibi gökyüzünü delmeye ve Bei Zishan’a akılalmaz bir aurayla saldırmaya koyulmuştu.

 

“Geber!” Teknenin üstünde süzülen Bei Zishan da havadaki kızıl bayrağı savurmuştu.

 

 Bayrak dalgalanmaya başladı.

 

İkilinin etrafındaki dünya kararmış, bayrak birbiri ardına hortlaklar fırlamaya başlamıştı. Bu hortlaklar bayrağın içindeki güç mücadelesinden sağ çıkan en heybetli hortlaklardı. Bayrağın içindeki aurayla yıkandıktan sonra daha da güçlenmişlerdi! Ayrıca bu yalnızca yarısı tamamlanan bir büyülü hazinenin gücüydü. Bu şeytani hazine tamamlansaydı, kim bilir ne kadar korkunç bir eşyaya dönüşecekti!

 

 Buna rağmen, yarısı tamamlanmış olan büyülü hazine Bei Zishan’a diğer Zifu Öğrencileri’ni küçük görme şansını veriyordu.

 

“Aaaaarrrghh!!’

 

“Geber!”

 

“Seni yiyeceğim!”

 

Bayraktan fırlayan hortlaklar vahşi, kulakları sağır eden çığlıklar atıyordu. Bayraktaki aurayla yıkanan hortlaklar artık ses çıkarabilecek raddeye ulaşmıştı! Hortlak dalgası Ning’e akılalmaz bir hızda yaklaşıyordu lakin Ning’in kontrol ettiği kılıç ışığına kıyasla doğal olarak daha yavaş ve ağır kalmışlardı.

 

“Hiss…” Zishan atkuyruğu püskülünü savurmuş, püskülden fırlayan üç bin beyaz iplik kılıç ışığını telaşla durdurmaya çalışmıştı lakin bu sefer ortaya çıkan kılıç ışığı bir öncekine kıyasla daha heybetliydi ve kolayca iplik katmanlarını delmeyi başarıyordu. Bei Zishan telaşla bayrağı kaldırıp kılıç ışığına doğru savurdu.

 

Yine de kılıç ışığı akılalmaz bir hızda olduğundan Zishan ışığa ucu ucuna dokunabilmişti.

 

“Tak…” Kılıç ışığı bayrağın sapına çarpmış ve koca bayrak titremeye başlamıştı. Kılıç ışığının zayıfladığı gözle görülebiliyordu ve ışık bayrağı geçtikten sonra Zishan’ın giydiği zırh tipi siyah cübbeye çarpmıştı. Siyah cübbede zar zor bir iz bırakarak yokluğa karışan ışık kılıcı gerçekten de Zishan’a zor anlar yaşatmıştı.

 

“Şükürler olsun ki ışığı karşılayabildim. Neredeyse zırhımı delip hayatımı alacaktı.” Zishan şoke olmuştu. Zifu Öğrencileri’nin yaptığı savaşlarda ölüm adeta kapının ardında onları izliyordu. Eğer kişi dikkatini kaybettiği için rakibin hamlesine direkt maruz kalırsa hayatını kaybetmesi işten bile değildi. “Hmph. Hortlakla çevrileceği için o kılıç ışıklarını artık oluşturamayacak. Hortlaklar tarafından emilecek yok edilecektir. Bu meseleye güvenim tam.”

 

Zishan kendine oldukça güveniyordu zira hortlakların hedefi Ning değil kendisi olsaydı, muhtemelen o da hayatını yitirirdi.

 

————————

 

 Ning ona doğru gelen sayısız hortlağı izliyordu. Genç adamın suratı anında değişmişti. Kükreyen hortlaklar kolayca Suateş Nilüferi’nin üç katmanını aşmayı başarmıştı sonuçta hortlaklar aslen hayalet formunda oldukları için Suateş Nilüferleri’ne benzeyen tekniklere karşı mutlak bir avantaja sahiplerdi.

 

“Seni yiyeceğim!”

 

“Yiyeceğim.”

 

 Hortlaklar Ning’i çevreledikten sonra genç adamın vücuduna akın etmeye başlamışlardı.

 

“Kesinkes ölecektir.” Uzaktan izleyen Zishan Ning’in öleceği anı keyifle bekliyordu… lakin çok geçmeden adamın suratı değişmişti zira elinde tuttuğu kızıl bayrak titriyor ve bayrağın aurasıyla sahip olduğu güç azalıyordu. “Neler oluyor? Ne…oluyor burada?!”

 

Zishan şoke olmuş ve öfkelenmişti.

 

Herifin elinde tuttuğu bu bayrak Zishan’ın gizli kozlarından biriydi. Aslen ölümcül saldırılarının en önemlisiydi! Lakin o esnada bayrağın aurası gitgide zayıflıyordu ve bu, bayrağın gücünde de azalma olduğunu gösteren bir işaretti. Bayrağın temelinde hortlaklar yatıyordu…yani duruma sebebiyet veren tek bir şey olabilirdi hortlaklar ölüyordu!

 

“Bu nasıl olabilir? Burada öfkeyle ve katliam isteğiyle dolup taşan hortlaklardan bahsediyoruz. Onları durdurabilecek bir silahın olduğunu düşünmüyorum ve yaratıklar zaten insanın ruhunu ele geçirmeye çalışan, ruhu emmeye uğraşan varlıklardır. O kadar hortlak bir veledin ruhunu ele geçiremiyor mu yani?!” Zishan böyle bir şeye inanmaya cesaret edemiyordu. Zifu Öğrencileri’nin bile bu denli bir hortlak dalgasına dayanması mümkün değildi!

 

————————

 

Ning’in bilincinde…

Ning’in ruhu süzülüyor ve ruhun etrafında dolaşan sayısız hortlak ileriye atılarak beyaz ışık hüzmesini yemeye çalışıyordu.

 

“Ne yapmalı?” Ning bilincinde gezen sayısız hortlağı fark etmişti. Genç adam şaşkına dönmüştü zira ruh denilen kavram kişinin temel direklerinden en heybetlisiydi. Yani, diğer bir deyişle kişi ruhunu kaybettiği takdirde bir daha reenkarne olma şansını da yitiriyordu. Ayrıca genç adam daha önce hayaletlere karşı savaşmamıştı.

 

“Nuwa Resmi.” Ning’in aklına gelen ilk düşünce buydu.

 

Bilincinde, beyaz kürklere bürünmüş bir Ji Ning belirdi. Aynı esnada, bağdaş kurmuş oturan beyazlı Ji Ning’in arkasında Nuwa’nın formu oluşmaya başlamıştı. Anne Nuwa gerçekten zamana meydan okuyan ve dünyevi sınırları alt eden bir tanrıçaya benziyordu. Gözlerinde hüzün ve sempati duyan, adeta bir annenin bakışları yer alıyordu. Etrafa saçtığı ışık hüzmeleri ortalığı bembeyaz bir renge çevirmişti.

 

 Hortlaklar ileriye atılıp Anne Nuwa’dan yayılan akılalmaz ışık hüzmesine dokunduklarında, formlarında yer alan şeytani auralar tamamıyla yok oluyordu. O esnada, daha önce vahşetin ve katliamın yoluna baş koymuş gibi görünen hortlaklar adeta huzura ve mutluluğa erişiyorlardı.

 

Hepsi de Ji Ning’e minnettarlık dolu bakışlar fırlatmaya başlamıştı. Bazıları eğiliyor, bazılarıysa diz çöküyordu.

 

Ardından hortlaklar bir bir kaybolarak Yeraltı Krallığı’na, reenkarnasyon döngüsüne katılmaya başlamıştı.

 

 Hala Ning’e atılan birçok hortlak görülebiliyordu lakin hortlaklar Anne Nuwa’nın zarif ışık hüzmesiyle buluşur buluşmaz şeytani auralarını kaybediyorlardı. Bu hayaletlerin ölümlü dünyada kalmalarına imkân yoktu bu yüzden hepsi Yeraltı Krallığı’nın yolunu tutmuştu.

 

Aslen, Ning henüz bilmese de bir Wanxiang Üstadı’nın ruhuna denk bir ruha sahipti. Anne Nuwa’nın hayal tekniğini ortaya çıkarmadığında bile sahip olduğu ruh gücü göz önünde bulundurulduğunda, hortlakların onu öldürme şansına erişemeyecekleri de anlaşılabiliyordu… Sonuçta, şeytani büyülü hazineni sadece yarısı tamamlanabilmişti. Yani büyülü hazine sadece Zifu Öğrencileri’ne karşı koyabilecek sevideydi. Wanxiang Üstatları’na karşı herhangi bir tehdit oluşturmuyordu.

 

 Lakin eğer ruh gücünü kullanarak hortlaklara saldırmaya çalışsaydı, hortlakları bir bir öldürmek zorunda kalacaktı.

 

Bu yüzden ki genç adam Anne Nuwa’nın hayal tekniğini kullanmış ve bütün hortlakları arıtarak onları reenkarnasyon döngüsüne uğurlamıştı. Bu sayede Ning karmik başarılarına da bir yenisini katmıştı…

 

———————–

 

Her ne kadar bu olayları anlatmak uzun bir süre zarfı gerektiriyor olsa da aslen yaşananlar göz açıp kapayıncaya dek gerçekleşmişti.

 

Ning ona doğru atılan hortlaklardan korkmuyordu. Bunun tam aksine, genç adam başını geriye atarak Bei Zishan’a doğru kükremişti “GEBER!”

 

Swish! Swish! Swish! Swish!

Bir kılıç ışığı gökyüzüne fırlamış, ardından ikincisi onu takip etmeye koyulmuş ve nihayetinde… Dört kılıç ışığı mesafedeki Zishan’a doğru atılmaya başlamıştı. Bahsi geçen bu dört kılıç ışığı, Ning’in vücudundaki Xiantian Ki’sini adeta son damlasına kadar içmişti. Öyle ki, genç adam artık formasyonun beşinci seviyesini bile kullanamayacak bir duruma gelmişti! Buradan anlaşıldığı üzere, bu saldırı Ning’in tüm gücüyle yaptığı bir saldırıydı!

 

“Yok artık!? Nasıl olur da onun gibi ufak bir çocuk onca hortlağa karşı çıkabilir?!” Zishan şaşkınlık içerisinde bayrağı tutuyordu. Ona doğru gelen kılıç ışıklarını görür görmez adeta aklı başından fırlamış ve herif teknesini kontrol ederek kaçmaya başlamıştı!

 

Lakin nasıl olur da teknenin hızı gökyüzünü delip geçerek ilerleyen kılıç ışıklarının hızıyla aşık atabilirdi?

 

 Korkudan ne yapacağını bilemeyen Zishan atkuyruğu püskülünü savuruyor, bayrağı sallıyordu. Zar zor da olsa ilk kılıç ışığını savuşturmuştu. Geniş bir yay çizerek ona doğru gelen ikinci kılıç ışığı zırh tipi büyülü hazine olan cübbesini delip geçmişti!

 

Swish! Swish!

 

Çok geçmeden meseleye katılan üçüncü ve dördüncü kılıç ışıkları herifin başıyla, boğazını delmişti. Alnının hemen köşesinde bir delik açılmış boğazı ortadan ikiye ayrılarak herifin kellesi havaya uçmuştu.

 

“İmkansız…” Zishan’ın suratında edebiyen yer edecek şaşkın bir ifade belirmişti…

 

Mesafedeki siyah kürklü zombi de duraksamış, yaratık durumu kavramaya çalışmıştı. Ning’e saldırmaya odaklanan sayısız altın renkli arı da geri çekilmeye başlamıştı. Altın renkli arılar Ning’in etrafını saran Suateş Nilüferleri’ne çok sayıda kayıp vermişlerdi ve onlara emir verecek bir efendileri kalmadığı için doğal olarak mücadele etmek yerine kaçmayı tercih etmişlerdi.

 

Ning yalnızca bu meseleler sonlandıktan sonra kılıç tipi büyülü hazinelerini geri toplayabilmişti. Aslına bakılırsa genç adam da yaşadıklarına inanamıyordu. “Ben… Zifu Öğrencisi mi öldürdüm? Başardım mı?

 

Tam o esnada….

 

 Havada süzülen tekneden fırlayan Bei Zishan’ın cesedinde altın renkli bir ışık hüzmesi belirdi. Ning keskin gözlere sahip olduğundan, genç adam direkt olarak bu ışık hüzmesinin…altın bir böcek olduğunu anlamıştı!

 

“O ne öyle? Vücudundan altın böcek mi çıktı?” Ning şaşırmıştı, aynı esnada meselede garip bir şeyler olduğunu da düşünüyordu. Havaya fırlayan o altın böceğin kaçmasına izin vermemesi gerektiğini hissediyordu…ancak vücudundaki Xiantian Ki’si neredeyse tükenmişti ve Suateş Nilüferleri o kadar uzun mesafeye atılabilecek şeyler değillerdi.

 

“Tırırım….”

 

 Aniden gece, dünya üzerindeki hakimiyetini ilan etmişti. Akşam ufkunda sayısız yıldız parlıyor ve yıldızlardan birkaçı kayarak adeta bir yıldız denizini oluşturuyordu. Yıldız denizinde devasa bir ay duruyordu aydan yeryüzüne düşen ışık hüzmeleri telaşla kaçan altın böceği kaplamıştı.

 

Altın böcek gerçekten de aklını yitirmiş ve dehşete düşmüş gibiydi.

Lakin aniden o zarif ay ışığı, devasa bir ele dönüşerek hafifçe altın böceği kavramıştı tabii altın böcek o esnada dehşete düşmüş çığlıklar atıyordu. “Beni bağışlayın, bağışlayın!!”

 

“Kırt!” Ay ışığından oluşan devasa elin hafif bir hareketi altın böceği toza çevirmeye yetmişti.

 

Ardından gece ufku, milyonlarca yıldız ve devasa ay kaybolarak gökyüzü tekrardan güneşin hükmü altına girmişti.

 

“Bu… Bu…” Ning şaşkına dönen suratıyla meseleye bakıyordu. “Maddeleşen yıldızlar… Bir Wanxiang Üstadı! Wanxiang Üstadı!!”

 

“Çok dikkatsizsin.” Gökyüzünden eser rüzgâr beraberinde masmavi, uzun cübbelere bürünen ve uzun salık saçlarıyla süzülen bir adamı taşıyordu. Adamın suratında geniş bir gülümseme yer etmişti, “Bei Zishan’ın vücudunu öldürmek için o kadar uğraştın ancak neredeyse adamın Hayat Gu Böceği’nin vücuduna girerek kaçmasına izin veriyordun. Onu öldürdüğünde, Hayat Gu Böceği’ni de öldürmen gerekiyordu. Aksi takdirde uğraşların boşuna gidecekti. Dikkat etmen lazım.”

 

Ning karşısında duran adamın heybetli bir figür olduğunu iyi biliyordu zira Kırlangıç Dağı’nda herhangi bir Wanxiang Üstadı bulunmuyordu! Ning saygıyla eğildi. “Ji Ning sizi selamlıyor, Üstat.”

 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr