Cilt 9 Bölüm 47: Anarşik Topraklarda bir Üs Kurmak

avatar
7290 9

Coiling Dragon - Cilt 9 Bölüm 47: Anarşik Topraklarda bir Üs Kurmak


Kitap 9 (Ünü Dünyayı Sarsıyor)  Bölüm 47 – Anarşik Topraklarda bir Üs Kurmak

Çeviri: Gin    Düzenleme: Dr.Hiluluk

 

 Ejder formuna dönüşen Linley, Bonai Nehrinden Neil Şehrine doğru, bölgeyi dikkatle inceleyerek ilerlemeye başladı. Arada bir durup, ruhsal enerjisini toplamak için dinleniyordu.

Tam altı gece altı gün aramaya devam etti. Ayrıca yakındaki şehirlere de uğradı.

Ancak…

Reynolds’u bulamadı.

“Üstat Linley, endişelenmeyin. Dawson Şirketler Grubumuz Reynolds’u bulur bulmaz güvenli bir şekilde onu evine döndürecektir.”

Rohault İmparatorluğunun sınır bölgesindeki idari bölgelerden birinde, Dawson Şirketler Grubunun bir yetkilisi Linley’le saygı dolu bir ifadeyle konuşuyordu.

Linley hafifçe başını salladı.

Şu an yapabildiği tek şey meseleyi Dawson Şirketler Grubunun ellerine bırakmaktı. Linley içten içe biraz şaşkındı. “Dördüncü kardeş nereye kaçmış olabilir? Neden Dawson Şirketler Grubunun buradaki kollarından birine gitmedi ki? Dawson Şirketler Grubu neredeyse idari bölgelerdeki her büyük şehirde bir şubeye sahip.”

Aslında Linley durumun tam farkına varamamıştı.

Reynolds, köle gemisinde geçirdiği süre boyunca inanılmaz korkmuştu. Bu yüzden Rohault İmparatorluğu sınırlarında bulunduğu sürece, ne olursa olsun hiçbir büyük şehre girmemeye karar vermişti. Büyük şehirlerde Dawson Şirketler Grubunun şubeleri bulunuyor olabilirdi, ancak aynı zamanda köle organizasyonunun adamları da bulunuyordu. Eğer onlar tarafından keşfedilir ya da yakalanırsa sonuçları ağır olurdu.

“Yakalanma ihtimalimin bulunduğu her yok çok fazla riskli. Yolumu biraz uzatırım daha iyi.” Reynolds kararının doğru olduğuna emindi.

Gücü düşünülürse, kırsal alanları takip ederek Anarşik Topraklara gitmek onun için çok zor değildi. Anarşik Topraklara verdığında, işte o zaman Dawson Şirketler Grubuyla iletişime geçebilirdi. O noktadan sonra rahatça evine dönebilirdi.

Akşamüstü civarı, O’Brien İmparatorluğunun Güneydoğu İdari Bölgesinin baş şehrindeki bir avluda. Zassler, Barker kardeşler, Rebecca, Leena ve Jenne toplanmıştı.

Kapı bir iki kez yumruklandı. Sırtında devasa bir balta taşıyan Gates atılıp, kapıyı açtı. Kapının önünde yemek tabaklarıyla dolu servis arabalarını iten üç hizmetkar vardı.

“Neden bu kadar geciktiniz?” Gates üç adamı şöyle bir süzdüğünde, adamlar çaresizce titredi. Devasa bu adamın karşısında üçü de birer çocuk gibi kalıyordu.

Birden avludan bir kükreme duyuldu. Üç hizmetkar sese doğru döndüğünde…

Karabulut Panteri Haeru, tembel adımlarla onlara doğru geliyordu. Bu seviyede bir sihirli canavarın sahip olduğu doğal, vahşi aura bile adamların kalbini titretmeye yetmişti. Haeru kara, soğuk gözleriyle adamlara bir bakış atıp, küçümseyen bir tavırla dönüp yere uzandı.

Adamlar çık çıkarmaya bile cesaret edemeden birbirleriyle bakıştılar.

Aceleyle masayı yiyeceklerle donatıp, hızlıca ayrıldılar. Ancak avludan çıktıklarında alınlarındaki soğuk ter damlalarını silebildiler.

“Bu insanlar da kim? Ayrıca o beş adam dev gibiler!”

“Baltalarını gördün mü. Her biri en az 500 kilo olmalı.”

“Ve o yaşlı adam. Resmen iskelet gibi görünüyordu. Tek yaptığı bana bir bakış atmaktı ve kalbim yerinden çıkacak sandım. Ancak o üç leydi kesinlikle çok güzeller. Öyle güzel bir kızla evlenebilmek için ömrümün yarısını vermeye razıyım.”

Otel hizmetkarlarına göre, avludaki misafirler kesinlikle güçlü, korkutucu varlıklardı. Zassler ve diğerleri yerken, Bebe ve Haeru avluda kaldı. Bunun sebebi… Linley’in son hız onlara doğru yaklaştığını sezmeleriydi.

Kısa bir süre sonra, koyu mavi cübbeleri içinde Linley avluya indi.

“Efendi Linley.” Barker ve kardeşleri heyecanla onu karşılamaya kalktı. Jenne, Rebecca ve Leena da onların arkasından geldi.

“Linley nasıl gitti? Reynolds’u bulabildin mi?” diye sordu Zassler.

Linley başını salladı. Şu an, oldukça iyi bir ruh halindeydi. Köle organizasyonu Reynolds’u bulamadığına göre, Reynolds’un 7. Seviye bir büyücü olarak gücü düşünüldüğünde, güçlü birini kızdırmadığı sürece tehlike altında değildi.

“Dördüncü kardeş, uzun süredir bir asker ve köle organizasyonu da artık onun peşinde değil.. koşullar düşünüldüğünde oradan kaçıp sağ salim geri dönme olasılığı %100.” Linley arkadaşına güveniyordu.

“Lordum, eğer Reynolds bu koşullar altında bile geri dönmeyi başaramazsa, senin kardeşin olmaya layık değil demektir. Rohault İmparatorluğu genelde güvenli ve sakin bir yerdir.” Gates her zamanki gibi yüksek sesiyle konuştu. “Geçmişte, biz beş kardeş, 7. Seviye savaşçılar olarak 18 Kuzey Dükalığı’nda şahane hayatlar yaşıyorduk.”

Linley güldü.

Diğerleriyle birlikte salona girip yemeğe oturdu.

“Linley.” Zassler çatal bıçağını masaya koyup sordu,” Anarşik Topraklara girmek üzereyiz. Planın nedir?”

Linley, Zassler’ın grubun en tecrübeli üyesi olduğunu biliyordu. Yanında 800 yaşında bir adam varken, bazı şeyleri başarmak daha kolaydı.

“Zassler, sence ne yapmalıyız?” Linley sordu.

Barker araya girdi, “Efendi Linley, aslında, ben Anarşik Toprakların bizim 18 Kuzey Dükalığı’na oldukça benzediğini düşünüyorum. Yapmamız gerek tek şey konuşma işini yumruklarımıza bırakmak. Grubumuzun yeteneklerini düşünürsek, kısa sürede büyük bir güç toplayabiliriz.”

Zassler onayladı. “Barker’ın söylediği gerçekten de izlenebilir yollardan biri, evet. Linley... Bana göre şu anda iki seçeneğimiz var. İlkini Barker az önce söyledi zaten. Azizler olarak ünümüzü kullanırsak, kısa sürede büyük bir bölgeyi etkimiz altına alabiliriz. Anarşik Topraklarda bir azizin liderliği oldukça etkilidir.

Linley hafifçe başını salladı.

Anarşik Topraklar genelde savaş ve kaos halindeydi. Savaşın içinde kalan insanlar liderlerinin güçlü bir figür olmasını isterlerdi. Eğer kendinin bir aziz olduğunu ortaya koyarsa, onun peşinden gelmek isteyecek pek çok insan olduğu kesindi.

Ne de olsa Azizler takipçilerine önemli boyutta güvenlik ve sığınma imkanı sağlardı.

“İkinci yöntem ise Linley, en azından ilk başta gücünü belli etmemen. Küçük bir bölgeden başlarız. Önce insanlarının yaşamı dayanılamayacak kadar kötü durumda olan küçük bir şehir buluruz. Tek başıma hareket etsem bile öyle bir şehri kolayca ele geçirebilirim. Ardından yavaş yavaş büyük şehirlere doğru ilerleyip, kendi Dükalığımızı kurarız. Yani adım adım ilerleriz. Geçmişte... Ben Anarşik Topraklarda bir Büyük Dük’tüm.” Zassler güldü.

İkinci yöntem pek çok hırslı insanın tercih ettiği yöntemdi.

Ne de olsa ilk yöntem yalnızca inanılmaz güçlü uzmanlar tarafından uygulanabilirdi.

“Lordum, hangi yöntemi kullanacağız?” Zassler, Linley’e baktı. “İlk yöntemin avantajı , hızlı olması. Bir yıl içerisinde Anarşik Topraklardaki sayısız dükalığı ele geçirebilriiz. İkinci yöntem daha yavaş, ancak bize daha sağlam bir temel oluşturma imkanı veriyor.”

Jenne, diğer kızlar, Barker ve kardeşleri, hepsi Linley’in cevabını bekliyordu.

“Zassler, ikinci yöntemi uygulayacağız.” Linley bir süre düşündükten sonra kararını vermişti.

“Asıl hedefimiz Işık Kilisesi. Ve Işık Kilisesi,  kitleleri etkilemek konusunda oldukça yetenekli. Yavaş ilerlemeliyiz. Her seferinde bir adım. Ve oradaki insanların emirlerimizi isteyerek yerine getirmelerini sağlamalıyız. Onlarada güçlü bir aitlik hissi uyandırmalıyız. Aksi taktirde… büyük bir bölgeyi ele geçirsek bile, Işık Kilisesiyle savaşmaya başladığımızda pek çok hain ve kaçak çıkacaktır.”

Zassler gülerek başını salladı.

“Tamam o zaman. Gizlice büyüyeceğiz. Fazla dikkat çekmeden.  En baştan Linley’in bayrağının altında toplanırsak, diğer bölgelerden oldukça düşman kazanırız.”

Zassler bir süre sessiz kalıp, ardından devam etti. “Linley, Işık Kilisesi ve Gölge Tarikatı.. ikisi de Anarşik Topraklarda büyük bir etkiye sahip. Orada büyümek istiyorsan, bence.. atılacak ilk adım Karanlık Orman’a yakın bir bölgeden başlamak olmalı. Başka bir deyişle Anarşik Topraklar’ın en kuzeyinden.

Linley bir kaşını kaldırdı. “Anarşik Toprakların en kuzeyi mi?”

“Doğru. Karanlık Ormana en yakın bölge genelde ormandan çıkan sihirli canavarların saldırısı altındadır. O bölgedeki insanlar son derece dayanıklı ve vahşidir. Orada az sayıda insan Işık Kilisesine tapar. Onların asıl taptığı şey güçtür. Ayrıcaı, gücümüzü düşünürsek, düşük seviye ya da orta seviye sihirli canavarlar bizim için sorun yaratmaz.” Zassler gülümsedi.

Zassler’in sözlerini düşünen Linley de ona katılmıştı.

“Anarşik Toprakların kuzeyi, doğu ucundan batı ucuna yaklaşık iki bin kilometre. Orada içince yalnızca on bin civarı yerlisi olan çok sayıda küçük şehir var. Yani elimizde bir sürü seçenek var.”

Zassler kendinden emindi.

Ona göre on bin nüfuslu bir şehri ele geçirmek nefes alıp vermek kadar kolaydı.Bırakın küçük bir şehri ele geçirmeyi, Zassler da, Barker kardeşlerden herhangi biride Anarşik Topraklarda tek başlarına kolaylıkla bir dükalık kurabilirdi.

Linley’in ekibi gerçekten de güçlüydü.

Ekipte çok sayıda aziz vardı ve üstüne Linley, Bebe ve Haeru en üst düzey azizlerdi. Büyük ihtimalle Işık Kilisesinin Anarşik Topraklardaki gücü Linley’in gücüne yaklaşamazdı bile.

Böyle bir ekip için Anarşik Topraklarda bir üs kurmak son derece kolaydı.

Anarşik Topraklar, O’Brien İmparatorluğu’nun yarısı kadardı ve Işık Kilisesi, Rohault İmparatorluğu ve Rhine İmparatorluğuyla aynı boyuttaydı.

Uzun süre önce Anarşik Topraklarda bir nüfus sayımı yapıldığında, 48 Dükalığın toplam nüfusu üç yüz milyondan fazla çıkmıştı. Böyle devasa bir nüfus Rhine ve Rohault İmparatorluklarınınkinden az değildi. Yıllardır süren kaotik savaşlar da nüfusu fazla azaltmamıştı. Aksine, tek yaptığı o bölgedeki insanları daha vahşi ve saldırganlaştırmaktı.

Böyle kaotik bir bölge pek çok güçlü uzman için bir oyun alanıydı!

Sınırı geçtikten sonra, Linley ve ekibi Anarşik Topraklara girdi. Karşılaştıkları ilk şehre girdiklerinde Linley, insanların nasıl bir çılgınlık içinde yaşadığını anladı.

“Yıllar süren savaş Anarşik Topraklarda yiyecek fiyatlarının son derece artmasına neden oldu. Bazı dükalıklar özellikle hasat zamanları savaşları durdurmaya çalışsa da, bazı zamanlar savaş kaçınılmaz olur...” Zassler iç çekti.

Anarşik Topraklar, Kutsal İttifaktan ya da O’Brien İmparatorluğu’ndan tamamen farklıydı.

Kutsal İttifakta ya da O’Brien İmparatorluğunda şehirlerden yükselen huzurlu, samimi aurayı sezebilirdiniz. Soylu madamlar ve genç leydiler görkemli kıyafetleriyle sokaklarda tasasızca dolanırdı.

Ancak Anarşik Topraklarda her yerde ağır zırhlar kuşanmış savaşçılar vardı. Şehirler vahşi bir aura yayıyordu ve tek bir yanlış kelime cinayet sebebiydi. Burada işler böyle yürüyordu.

Linley’in ekibi kuzeye doğru ilerlemeye devam etti. Yolculukları boyunca çevreyi dikkatle inceleyip, Anarşik Topraklar hakkında daha fazla bilgi edindiler.

“Bir papaz?” Linley uzakta bir papaz gibi giyinen birini görmüştü. “Lanet Işık Kilisesi. Anarşik Toprakların her yerinde kiliseler var ve hepsi açıkça Işık Kilisesine mensup.”

İlerlemeye devam ettikçe Linley’in içi daha da sıkıldı.

Işık Kilisesinin bölgede etkisi gerçekten inanılmaz boyuttaydı.

Linley’in ekibi sessizce yoluna devam etti. Yaklaşık on günlük bir yolculuğun ardından Anarşik Toprakların kuzey kısmına ulaştılar.Ardından, ‘Kara Çamur Şehri’ olarak bilinen küçük bir şehre girdiler.

Öğle vaktiydi.

Sıradan bir otelin içinde, özel bir odada, Zassler, Linley’le konuşuyordu. “Bu sabah yaptığım araştırmalara göre, bu şehrin yöneticisi kafasız, yumruklarına güvenen bir tip. Tek istediği küçük bir şehri yönetip bölgedeki hakimiyetinin tadını çıkarmak. Halka karşı son derece katı ve baskıcı... Bence burası ele geçireceğimiz ilk küçük şehir olmaya oldukça uygun.”

“Ancak bu kuzeyde girdiğimiz daha ilk şehir!” Linley oldukça şaşırmıştı.

Zassler güldü. “Bu normal. Anarşik Topraklarda, birkaç dükalık hariç çoğu yönetici halkına karşı son derece acımasız. Ne de olsa her an savaş çıkabilir ve güçlerini kaybedebilirler. Doğal olarak hazır yapabiliyorken tadını çıkarmaya bakıyorlar.”

Linley, hafifçe başını salladı.

“Tamam, O zaman ilk olarak Kara Çamur Şehrinden başlayalım.” Linley hemen kararını vermişti.

Barker ve kardeşlerinin gözleri ışıldadı. Heyecanla ilk konuşan Gates oldu.”Lordum, endişelenmeyin. Parmağınızı kıpırdatmanıza bile gerek yok. Gidip şu yöneticiyi öldürelim, ardından şu birkaç bin askeri korkutalım. Bizi zorlayacak bir durum çıkmaz.”

Barker ve kardeşleri 18 Kuzey Dükalığında orduları savaşa götürmüştü. İnsana kanının aktığını hissettiren bir hayat tarzını seviyorlardı.

“Lord. Endişelenmeyin. Bu gece, Kara Çamur Şehri yöneticisinin konağında yaşamaya başlayacaksınız.” Barker konuşurken göğsüne bir şaplak attı.

 

                       ############

Ç.N: Seride daha önce ‘Lord’ u ‘Efendi’ olarak çevirmiştim. Ancak dük/marki/leydi gibi pek çok unvanının arasında yalnızca onu çevirmek biraz anlamsız kalmaya başladı. Aynı zamanda ‘Efendi’ kavramı sihirli canavar ve sahibi arasındaki ilişkiye daha uygun gibi duruyor. Kısacası bundan sonra seride bol bol Lord göreceksiniz. İyi okumalar.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44323 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr