Cilt 9 Bölüm 3: Kışkırtma

avatar
8134 11

Coiling Dragon - Cilt 9 Bölüm 3: Kışkırtma


 

Kitap 9 (Ünü Dünyayı Sarsıyor)  Bölüm 3 – Kışkırtma

 

Çeviri: Gin Düzenleme: Dr. Hiluluk

 

İmparator Johann, Linley’in ününü çoktan duymuştu.

 

Yalnızca on altı yaşındayken ‘Büyük Üstat Heykeltıraş’ seviyesine ulaşmış, tarihteki en yetenekli ikinci büyücü. Tartışmasız bir deha.  Linley ve geçmişini öğrendiğinde hayranlıkla iç çekmekten kendini alamamıştı.

 

Linley odaya girerken dikkatle onu izledi.

 

“Gerçekten de harika yetenekleri olan biri gibi gözüküyor.” Diye düşündü kendince. Gerek fiziksel görünüşü gerekse duruşu gerçekten de ‘Büyük Üstat Heykeltıraş’ olmanın verdiği havayı taşıyordu.

 

“Selamlar, majesteleri.” Linley hafifçe reverans yaptı.

 

“Bu ne cüret!” İmparator Johann’ın yanındaki kraliyet görevlisi tiz bir sesle haykırdı. “Ne cüretle majestelerinin önünde diz çöküp ayaklarına kapanmazsın!”

 

Linley görevliyi soğuk gözlerle süzdü. Adam, sanki bir yılanın bakışlarına maruz kalmıştı. Titremekten kendini alıkoyamadı.

 

“Linley gibi üstat bir sanatçı uzun süredir hayranı olduğumuz bir şahıs. Doğal olarak diz çöküp, baş eğmesine lüzum yok.” diyerek yanındaki görevliye döndü. Adam tek kelime dahi etmeye cesaret edemedi.

 

O’Brien İmparatorluğu’nda vekiller imparatorun karşısına çıktıklarında genelde tek dizlerinin üzerine çökerdi. Ancak Savaş Tanrısı’nın kişisel öğrencileri gibilerin, örneğin Blumer’in sadece reverans yapması yeterliydi.

 

“Wharton.” Johann Linley’in yanında duran Wharton’a döndü. “Bir abin olduğunu uzun süre önce duymuştuk. Neden onu, bizi ziyeret etmeye bu kadar geç getirdin?”

 

Wharton aceleyle cevapladı, “Majesteleri, hizmetkarınızın abisi daha yeni başkente geldi.”

 

İmparator Johann başıyla sakince onaylayıp, ardından Linley’e döndü. Gülerek,”Üstat Linley, duydum ki on yedi yaşında çift 7. Seviyeden bir çift element büyücüsü olmuşsunuz. On yılın ardından, sorabilir miyim, şu an hangi seviyeye ulaştınız?”

 

Linley gülümsedi, “On yıllık özenli bir eğitimin ardından, sadece birkaç gün önce 9. Seviyeye ulaştım.”

 

“9. Seviyeden bir baş büyücü mü?” Johann şaşkındı.

 

“Ne!” İmparatorun arkasından bir hayret nidası yükseldi. Linley imparatorun oturduğu sandalyenin arkasındaki  duvar kaplamasına şöyle bir göz gezdirdi. Odaya girdiği anda, içeride 9. Seviyeden iki usta olduğunu sezmişti. Biri büyücü, diğeri savaşçı.

 

Johann da arkasına doğru baktı.

 

Kendilerini açık ettiklerini bilen ustalar öne çıktı. Biri geniş, uzun bir büyücü cübbesi giymişken, diğeri klasik savaşçı kıyafetleri içindeydi.

 

Johann “Bu ikisi BİZİM korumalarımız. Belli ki onlar da gösterdiğiniz ilerlemeden etkilendi, Üstat Linley.” diyerek sakince güldü.

 

“Çift element bir 9. Seviye baş büyücü. Linley bu yıl kaç yaşına bastığını sorabilir miyim?” Gümüş saçlı büyücü Linley’e bakıyordu. Bir büyücü olarak ruhsal enerjiyi arttırmanın ne kadar zor bir iş olduğunun farkındaydı.

 

Tarih boyunca onun üzerinde savaşçı, yirmilerindeyken aziz seviyeye ulaşmıştı.

 

Ancak otuz yaşın altındayken 9. Seviye baş büyücü seviyesine ulaşabilmiş tek bir büyücü bile yoktu. Ruhsal enerjideki artışı hızlandırmak için bilinen hiçbir yöntem yoktu. Adım adım, zaman içersinde toplamayı gerektiriyordu.

 

“Abim bu yıl yirmi yedisine bastı.” Diye karşılık verdi Wharton.

 

“Yirmi yedi!” bunu duyan 9. Seviye büyücüsünü yüzünde tarifsiz bir şok ifadesi belirdi.

 

Tarih, tarih olmuştu. Tarih on binlerce yıldır sayısız dehanın rekorlarını içeriyordu. Otuz yaşını biraz geçtikten sonra 9. Seviyeye ulaşan birkaç insan olmuştu. Son birkaç yüzyıldır otuzlarında bu seviyeye ulaşabilen kimse olmamıştı.

 

Ancak..

 

“Yirmi yedi.. Yirmi YEDİ!” Gümüş saçlı adam kendine gülüyordu. “9. Seviye baş büyücü seviyesine ulaştığımda 170 yaşımdaydım ve bunun fena olmadığını düşünüyordum. Ancak Üstat Linley, sana kıyasla..”

 

Gümüş saçlı yaşlı adam kafasını sallayarak iç çekti..

 

Aradaki fark muazzamdı.

 

“Gerhaus, geçmişte baş büyücü seviyesine ulaşan en genç insan kaç yaşındaydı?” diye merakla sordu Johann .

 

Adam saygıyla cevap verdi, “Majesteleri, tarihsel hayıtlara göre 9.seviye baş büyücü seviyesine ulaşan en genç kişi otuz bin yıl önce yaşamış büyük bir dehaydı. 9. Seviyeye ulaştığında otuz iki yaşındaydı. Günümüz tarihinde, Yulan Takvimi başladığından beri bu seviyeye ulaşan en genç kişi otuz beş yaşındaydı.”

 

Savaş ki’si eğitiminde, özel bir hazineniz varsa bu savaş ki’si eğitimini büyük ölçüde hızlandırabilir.

 

Bir ustanın aydınlanması ani bir ilhamla çok yol kat edebilir.

 

Bu kulvarda daha yirmilerinde aziz seviyeye ulaşanlar bile olmuştu!

 

Ancak ruhsal enerji sadece isteyerek arttırılabilen bir şey değildir.Düz Keski Okulu Heykeltıraşlığı’ nı kullanarak bile, Linley sadece tek bir kere, on altı yaşındayken bir ilham anı yaşayıp, ani bir seviye atlama yaşamıştı. Son on yıldır, yavaşça ve zahmetle eğitim yapıyordu. Ancak bu sayede 9. Seviyeye ulaşabilmişti.

 

“Duyduk ki Üstat Linley yalnızca bir büyücü değil, aynı zamanda güçlü bir savaşçıymış?"Johann, Linley’e doğru gülümsüyordu.

 

Linley sakince gülümseyerek karşılık verdi, “Majesteleri, yanınızdaki korumaya bir denemesini söyleyebilirsiniz.”

 

9.seviye savaşçı dudaklarını yaladı. “Üstat Linley savaşçılıkta da 9. Seviyeye ulaşmış bir deha olabilir mi?”

 

“Lancy, hadi git ve bir dene. Ancak dikkatli olmalısın, Üstat Linley Ejderkanı soyundan.” Dedi Johann gülerek.

 

Lancy çabucak kapkara geniş kılıcına davrandı.

 

Linley sadece elini şöyle bir çevirdiğinde Kanlı Menekşeyi elinde belirdi. 9. Seviye bir savaşçıya karşı dönüşmeye gerek bile yoktu.

 

“Hmmph.” Belli belirsiz bir yıldız ışığı Lancy’nin elindeki geniş kılıcı çevreledi. “Lancy, Yıldız Kılıç Aziz’inin bir öğrencisi.” Diye açıkladı Johann.

 

Yıldız Kılıç Azizi?

 

Linley bırakın öğrencisini, Yıldız Kılıç Azizi’nin kendisinden bile çekinmiyordu.

 

“Vızz..” Geniş kılıç sanki havayı bile ikiye yararmışçasına, muazzam bir güçle Linley’e doğru savruldu. Linley sadece duruyordu. Kıpırdamadı bile. Kanlı Menekşe saldırdı..

 

Lancy bir anda tüm dünya menekşe rengi bir ışıkla dolmuş gibi hissetti. Tüm alan anında kilitlenip donmuştu.(1)

 

“Güm!” Kanlı Menekşe’nin düz kenarı Lancy’e vurup onu arkadaki duvara savurdu. Duvar kırılıp devrilirken, yere düşen Lancy ağız dolusu kan kustu.

 

Yerden destek alan Lancy tutunarak ağır ağır doğruldu. Gözlerinde öfke değil, minnettarlık vardı. “Merhametli davrandığınız için teşekkür ederim, Üstat Linley.” Kılıcın yanı bile ona vurduğunda muazzam bir güç taşıyordu. Darbe kılıcın keskin tarafından gelseydi kesinlikle ölmüştü.

 

“Elbette, alt tarafı deneme yapıyoruz.” dedi Linley.

 

“Üstat Linley, çoktan göklerin ve yerin kuvvetini kontrol edebiliyorsunuz. Hocam bir keresinde bana aziz seviyeye ulaşabilmek için bu kontrolü sağlamak  gerektiğini söylemişti. Gücünüzden çok çok aşağıdayım.” Lancy kendi sınırlarını biliyordu.

 

Hocasıyla eğitim yaparken, az önceki dövüşteki gibi etraflarındaki alanın kilitlenip donduğunu hissetmişti.

 

İmparator Johann’ın gözleri kısılmıştı.

 

İmparator’un Ejderkanı Savaşçıları hakkında oldukça geniş bir istihbaratı vardı. Eğer biri insan formundayken 9. Seviye ulaştıysa, ejder formunda aziz seviye güce ulaştığı anlamına geliyordu. Eğer insan formunda aziz seviyedeyse, bu ejder formuna girdiğinde, aziz seviyeler arasında yenilmez olduğu anlamına gelirdi.

 

“Aziz seviye..”

 

Linley’in Johann’ın gözündeki değeri giderek yükseliyordu.

 

“Haha.. Üstat Linley, gerçekten de gördüğümüz en inanılmaz yeteneksin. Oliver bile sizinle bu konuda yarışamaz.” Johann seslice güldü..

 

Belki bir savaşçı olarak Oliver Linley’e denkti.

 

Ancak büyücü olarak? Kim onunla yarışabilirdi ki, tarihteki en büyük dehayla?

 

Bir heykeltıraş olarak?  Daha on altı yaşında ‘Büyük Usta Heykeltıraş’ kabul edilmişti. Heykel hayranları ona tapıyordu.

 

Bu alanların herhangi birinde zirveye ulaşmak çok zordu. Bu alanların üçünde birden zirvede olan birisi için kullanılabilecek tek kelime ‘dahi’ idi.

 

“Majesteleri.” Linley Johann’la daha fazla vakit kaybetmek istemiyordu. “İmparatorluk Başkentine daha yeni geldim. İmparatorluk hakkında anlamadığım pek çok konu var. Ancak kardeşimin Yedinci Prenses Nina’ya olan hislerini gayet iyi anlıyorum. Baruch Klanının Lideri olarak, size sormak istiyorum, majesteleri, Prenses Nina’yı klanım Baruch’a gelin olarak vermeyi kabul ediyor musunuz?”

 

Hogg’un ölümüyle, Linley Baruch Klanı’nın lideri olmuştu.

 

Ancak bu klanın yalnızca iki üyesi vardı..

 

“Bu..” Johann Linley’in bu ani çıkışı karşısında zor durumda kalmıştı.

 

Linley şüphesiz ki bir dahiydi, ve bu Johann’ı çok etkilemişti.

 

O’Brien imparatorluğunda pek çok aziz seviye savaşçı vardı. Yalnızca Savaş Tanrısı’nın Okulu bile bir sürü aziz seviye bulunduruyordu. Ancak aziz seviye büyücülerin sayısı bir elin parmaklarını geçmiyordu. Ayrıca belki yalnızca biri imparatorluğun emirlerine harfiyen uyardı.

 

Belki bire bir dövüşte aziz seviye baş büyücüler çok farklı olmayabilirdi.

 

Ancak savaş zamanında, aziz seviye baş büyücüler inanılmaz tehlikeliydi.

 

Şöyle düşünün. Eğer bir aziz seviye baş büyücü başkentinizin üzerine yasaklı seviye bir büyü gönderirse, vereceği hasar ne kadar olur? Bin bir güçlükle topladığınız milyon kişilik bir ordu,  yasaklı seviye bir ‘Yok Edici Bora’ büyüsüyle saniyede yok edilebilirdi.

 

Yirmi yedi yaşında bir çift element 9. Seviye baş büyücüsü.

 

Eğer birisi Johann’a böyle bir dehanın aziz seviye baş büyücü seviyeye ulaşamayacağını iddia etse, Johann büyük olasılıkla söyleyenin kafasında sorun olduğunu düşünüp söverdi.

 

“Deha”

 

Aziz seviye bir baş büyücünün cazibesi, aziz seviye bir savaşçınınkinden çok daha fazlaydı.

 

“Üstat Linly, lütfen biraz düşünmemiz için bize zaman verin.” Johann’ın üslubu olabildiğine arkadaşçaydı.

 

Sakince gülerek “O halde ben ve kardeşim saygıyla majestelerinin kararını bekleyeceğiz.” dedi Linley. “O halde, şimdilik hoşça kalın majesteleri.”

 

“Üstat Linley neden yemekte bize eşlik etmiyorsunuz?” diye aceleyle karşılık verdi Johann.

 

“Nazik teklifiniz için teşekkürler majesteleri. Ancak halledilmesi gereken bazı işlerim var.”

 

Yüzündeki hayal kırıklılığı açıkça seçilen Johann, yine de meseleyi uzatmadı. Gülümseyerek “Pekala, o zaman gelecek sefere.” dedi.

 

Linley ve Wharton iç saraydan yürüyerek çıktı. Wharton acayip heyecanlıydı, “Abi, majestelerini hiç bu kadar alçakgönüllü davranırken görmemiştim. Blumer’la konuşurken bile hiç bu kadar nazik olmamıştı.”

 

“O’Brien İmparatorluğu pek çok aziz seviye savaşçıya sahip. Aziz seviye baş büyücülerinin sayısı ise çok az.” diyerek güldü Linley, “Büyük ihtimalle büyücülükteki yeteneğime değer veriyor.”

 

Yirmi yedi yaşında bir çift element 9. Seviye baş büyücüsü.

 

Bu sözleri kim duysa aklını oynatırdı.

 

Kimse Linley’in gelecekte ne kadar güçlü olacağını kestiremiyordu.

 

“Majestelerinin yüzündeki bakıştan anladığım kadarıyla, durumu tekrar değerlendirmeye başladı. Uzun süredir imparatorluktayım, ama aziz seviye bir baş büyücüden bahsedildiğini hiç duymadım.” diye ekledi Wharton.

 

O’Brien İmparatorluğunda gerçekten çok az sayıda Aziz Seviye Baş Büyücü vardı.

 

“Hrm?” Wharton aniden uzakta birilerini gördü.

 

Wharton’un durduğunu gören Linley kendini sormaktan alıkoyamadı, “Nereye bakıyorsun sen?”

 

“Vay bu Wharton. Hayırdır majestelerini mi ziyaret ettin?” Soğuk bir ses yankılandı. Linley de sesin kaynağına döndü. Bir bakışta, bu genç adamın güçsüz biri olmadığını sezmişti.

 

“Blumer, sen orda ne yapıyorsun?” diye soğuk bir biçimde sordu Wharton.

 

Wharton sarayın içini tanıyordu, özellikle de Prenses Nina’nın kaldığı kanadı . Blumer’ın yöneldiği taraf kesinlikle Prenses Nina’nın kaldığı yerdi.

 

Blumer gülerek karşılık verdi, “Ne? Prenses Nina’yı ziyaret edemez miyim?”

 

“Prenses Nina’yı ziyaret etmek mi?” Wharton sakinleşmişti. “Blumer, bahse varım ana kapıdan içeri bile girememişsindir.”

 

Bu gerçekten de doğruydu.

 

Blumer Nina’yı ziyaret etmeye gitmişti, ancak Nina kapıyı suratına kapatmış, onunla görüşmeyi reddetmişti.

 

Blumer’ın kalbi öfkeyle dolmuştu. Tüm hayatı boyunca, taptığı abisi hariç kimseye boyun eğmemişti. Savaş Tanrısı’nın kişisel öğrencisi olduktan sonra kendine olan güveni de iyice artmıştı.

 

“Hayır. Girmeyi başaramadım.”

 

Wharton sakince güldü. “Blumer, sırf Savaş Tanrısı’nın kişisel öğrencisisin diye Nina’yla evlenebileceğini düşünüyor musun? Hayal kurmaya devam et! Abi, gidelim.”

 

Linley sakince gülerek başını salladı, ardından yanında Wharton’la dönüp uzaklaştı.

 

Blumer aniden “Kalın orda!” diye bağırdı.

 

“Ve?” Wharton başını çevirip baktı, “Savaş Tanrısı’nın yüce kişisel öğrencisi ne istiyorlarmış, öğrenebilir miyim?”

 

Blumer ona soğuk soğuk baktı. “Wharton, duydum ki Ejderkanı klanındanmışsın ve şekil değiştirdikten sonra oldukça güçleniyormuşsun. İnanmıyorum! Bugün, resmi olarak seni düelloya davet ediyorum. Kabul etmeye cesaretin var mı?”

 

Linley gözlerini kıstı.

 

Wharton önce irkilse de, gülerek devam etti, “Korkacak neyim var ki?”

 

“Bir ay sonra, imparatorluk arenasında. Majestelerini ve Savaş Tanrısı Okulu’nun öğrencilerini şahitlik etmeleri için davet edeceğim. Eğer cesaretin yoksa, cayabilirsin.” Diye kışkırttı Blumer.

 

Ardından cevap beklemeden dönüp hızlıca uzaklaştı..

---

(1) Burada uzayın kilitlenip, dondurulmasından bahsediliyor. Uzay kilitlendikten sonra çeşitli hazineler ya da tekniklerle bu alandan kaçmak imkansızlaşıyor.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr