Bölüm 577: Orman Katliamı, Ortaya Çıkan Galip (1)

avatar
2708 10

Charm of the Soul Pets - Bölüm 577: Orman Katliamı, Ortaya Çıkan Galip (1)


 

Bölüm 462: Orman Katliamı, Ortaya Çıkan Galip

 

Prenses Jin Rou havzaya ulaştığında sessizce bir efsun söyledi ve bir şeytan çağırdı. 

 

Prenses Jin Rou'nun şeytanı bir Kara Şeytan Budistiydi.  

 

Karanlık Şeytan Budist: Şeytan dünyasından şeytan tipi (hayalet tipi) - Kara Şeytan türünden, komutan sınıfı. Kara Şeytan Budist gizlenmesine olanak sağlayan hayalet tipi bir vücuda sahipti. Koyu kırmızı pençelerinin ucunda jilet gibi keskindi.   

 

Ayaklarının yerle temas etmesine gerek yoktu, yarım metre havada uçuyordu. İki gözünden mavi bir ışık yayılıyordu, dehşet keskin bakışlara sahipti.

 

Karanlık Şeytan Budist ortaya çıktıktan sonra iki ağaç arasında bir hayalet gibi kayboldu. Prenses Jin Rou ise bir şey olmamış gibi Chu Mu'yla konuşmaya devam ediyordu.

 

Chu Mu bir şey yapmasına gerek olmadığını biliyordu. Şok olmuştu. Prenses Jin Rou'nun çağırdığı Kara Şeytan Budist dokuzuncu faz dördüncü evre orta seviye bir hükümdardı!

 

Karanlık Yıldırım Düşü Hayvanı çoktan dokuzuncu faz ilk evreye ulaşmıştı ancak evreler arasındaki fark seviye farkıyla eşdeğerdi. Yani sıralama olarak bakıldığında arada bir seviye fark vardı. Alan tekniğini kullansa bile Kara Şeytan Budistinin karşısında duramazdı.

 

“Shua shua!!!!!”

 

Koyu kırmızı bir parlaklık sıkı ağaçların arasından geçti ve birden bitkilerin hepsi ortadan kesilivermişti!

 

Hemen sonrasında acı dolu bir çığlık duyuldu. Chu Mu ve Prenses Jin Rou'yu gizliden gizliye takip eden kişi Kara Şeytan Budistinin saldırısına uğramıştı.

 

Chu Mu'nun tepkisi hızlı oldu. Hemen arkasını döndü ve devrilen ağaçların arasından geçti. Kara Şeytan Budistinin kırmızı pençeleri kolu kanayan bir adamı gösteriyordu.

 

Adam yere serilmişti. Yanında bir iblis vardı, ancak Prenses Ji Rou'nun Kara Şeytan Budistinin zihinsel bir tekniği tarafından bastırılmıştı. Boş yere olduğu yerde kıvranıp duruyordu. 

 

Adam ise efsun söylemeye cesaret bile edemiyordu çünkü bir ruh hayvanı daha çağırırsa Kara Şeytan Budisti hayvanını paramparça edecekti. Bu yüzden korku içerisinde hemen Chu Mu ve Prenses Ji Rou'ya yaklaştı.

 

” Ben... Ben... Ben... Kötü bir niyetim yoktu..." dedi adam bembeyaz suratıyla.

 

Chu Mu adama biraz daha yaklaştı. Kara Şeytan Budist kolunu parçalamıştı, belinde de yaralar vardı. Yara bir süre önce oluşmuş gibiydi.

 

"Kimsin sen?" Diye adamı sorguya çekti Chu Mu.

 

"Ben... Ben Mavi Krallıktanım. Adım Liu Zhang, yarışmacıyım," dedi Liu Zhang. Kolundaki yarayı sıvazlıyordu.

 

Prenses Ji Rou da yavaş yavaş yanlarına yaklaştı. Kara Şeytan Budistinin yanında durdu ve merakla Chu Mu'ya baktı. 

 

Liu Zhang'ın korku dolu gözleri Prenses Jin Rou'ya dönmüştü. Yüzündeki ifade değişti, şimdi şok olmuş ve kafası karışmış gibi duruyordu. 

 

"Prenses Jin Rou? Yoksa sen Prenses Jin Rou musun?!" Liu Zhang'ın yüzünde tuhaf bir heyecan vardı. Prenses Jin Rou'dan gözlerini alamıyordu, yüzünden hayranlık ve takdir akıyordu.

 

"Hmm? Daha önce tanışmış mıydık?” Prenses Jin Rou dikkatle bu adamı inceliyordu, hiçbir yerden çıkaramıyordu bu adamı.

 

"Tianxia Şehrine girmeden önce sizinle bir Büyüleyici Dünyanın ucunda karşılaşmıştık, adamınız kurtarmıştı beni. Adamınıza teşekkür edecektim ancak o iyiliği için aslında size teşekkür etmem gerektiğini söyledi. O zamandan beri size hayranımdır ve şükran duyarım. Hep sizinle karşılaşıp bizzat teşekkür etmek istemişimdir ancak kısmet olmamıştı. Sizinle burada karşılaşmayı beklemiyordum. Çok iyi oldu." Dedi Liu Zhang minnetle. 

 

Prenses Jin Rou da adamının böyle bir şeyden bahsettiğini hatırlamıştı. Çok diyecek bir şeyi yoktu, "Önce yaranın icabına bak sonra da neden bizi takip ettiğini açıkla," dedi.

 

"Tabii tabii." Liu Zhang hemen başını salladı ve aceleyle yarasını sardı. Ustalığından sürekli vahşi doğada bulunan bir ruh hayvanı eğitmeni olduğu anlaşılıyordu.

 

Chu Mu hâlâ diken üstündeydi. Bu Liu Zhang şüpheli birine benziyordu. Çünkü hep aurasını gizliyordu ve oldukça kabiliyetliydi. Normal biri değildi. Chu Mu'nun ruh andacı onunkinden yüksek olmasa yapacağı saldırıdan bile haberdar olamayacaklardı.

 

"Ben... Benim gerçekten kötü bir niyetim yoktu. İkinizi yukarıdaki zehirli diken kemerindeyken fark ettim. O zaman daha sizin kim olduğunuzu bilmiyordum, o yüzden peşinize takıldım. Aslında sizle gelmek istiyordum ama gücünüzü bilmiyordum," dedi Liu Zhang.

 

"Belindeki o yara ne?" diye sordu Chu Mu.

 

"İşte tam olarak bahsettiğim şey. Buraya diğerlerinden önce geldim ancak önünüzdeki havza çok tehlikeli bir yer. Ben bir kere girdim çoktan ancak yaralı olarak döndüm. En önemlisi havzada pusuya yatmış birkaç kişi gördüm. Benim gücüm belki ikinci sınıf birçok uzmanla kıyaslanamaz ancak gizlenme yeteneklerim oldukça kuvvetlidir. Havzaya girdiğimde ister istemez birçok ceset keşfettim. En başta bunların havzadaki yaratıklar tarafından öldürülen zayıf yarışmacılar olduğunu düşünmüştüm ama sonunda dehşet bir şey keşfettim! Pusudaki insanlar buraya sırf yarışmacıları öldürmek için gelmişler!" Liu Zhang'ın gözleri korku doluydu, "Belimdeki yara da onların eseri. Kaçmayı başardım ve kısa bir süre sonra da sizi gördüm. Sizi uyarmaya geldim, çünkü sizle seyahat etmek istiyorum. Eğer oraya tek başıma gidersem o herifler şüphesiz beni öldürür."

 

Chu Mu, Prenses Jin Rou'ya baktı ve ikisi de derin düşüncelere daldılar.

 

Chu Mu'nun aklına gelen ilk şey havzadaki adamlar değil de Liu Zhang'a güvenilip güvenilemeyeceğiydi.

 

Chu Mu'nun aklını kurcalayan ikinci şey ise havzada pusuya yatanlardı. Eğer bu adamlar gerçekten varsa kim olabilirlerdi? Onuru elde etmeye çalışan yarışmacılar mıydı bunlar? Diğer yarışmacıları bu yüzden katlediyor olabilirlerdi. Yoksa başka bir amaçları mı vardı?

 

"Ne düşünüyorsun Prenses?" Diye sordu Chu Mu ruh andacını kullanarak.

 

"Liu Zhang'ın dedikleri doğru gibi. Adamlarım bana böyle bir şeyden bahsetmişti. Mavi Krallıktan ünlü bir ruh hayvanı eğitmeni, sık sık vahşi doğada dolanırmış. Adamım onu emrime almak istediği için özellikle araştırmış nasıl biri olduğunu. Dürüst biriymiş, hiçbir kuvvete falan katılmamış." Prenses Jin Rou, öncelikle Chu Mu'yu Liu Zhang'ın dürüst biri olduğuna ikna etmesi gerektiğini biliyordu. 

 

"Peki ya şu havzadaki adamlar?" diye sordu Chu Mu.

 

Prenses Jin Rou birçok kuvvet hakkında bilgi sahibiydi. Göklerin Altındaki Savaşta böyle bir grup belirmiş de yarışmacıları öldürdüyse şüphesiz bir şeyler dönüyor olmalıydı...

 

"Belki de. Yarışma yetkililerini öldürenler sadece önceden düşündüklerimiz değil de birkaç kişi dahadır. Buraya önceden gelip diğer yarışmacıların yolunu keserek bir kişinin yedinci alem onuruna ulaşmasını sağlıyorlardır," dedi Prenses Jin Rou.

 

Chu Mu kaşlarını çattı. Geçen birkaç alemde kuvvetlerin yardımını arkasına alan takımlar vardı. Ancak yarışma yetkililerini ve diğer yarışmacıları öldürmek çok zalimce bir yöntemdi. Böyle bir şeye cüret edebilen kuvvetin hangi kuvvet olduğu belli değildi. 

 

"Hatırlıyor musun sana bu Büyüleyici Dünyada yapman gereken şeyin alemi geçmek değil de takım arkadaşlarını ve güvendiğin kişileri bulmak olması gerektiğini söylemiştim?" Dedi Prenses Jin Rou ruh andacını kullanarak.

 

"Havzanın etrafından geçemeyiz, içinden geçmemiz gerekiyor." Chu Mu başını salladı.

 

Kuvvetlerin asıl yararları sondaki alemlerde belli olurdu. Chu Mu müttefiklere ihtiyacı varmış gibi hissediyordu. Tek başına savaşmaya devam ederse sonu kötü olabilirdi. 

 

"Liu Zhang gelsin bizimle. Zayıf biri değil, ayrıca vahşi doğayı da iyi biliyor," dedi Prenses Jin Rou.
Chu Mu kafasını salladı ve Karanlık Yıldırım Düşü Hayvanına atladı.

 

Liu Zhang takıma girme izninni aldıktan sonra yüzünde heyecan dolu bir gülümseme belirmişti. Sanki kral tarafından kutsanmış bir şövalyeydi. Vücudundaki yarayı görmezden gelerek iblisinin sırtına atladı.

 

"Merak etmeyin Prenses. Bu kulunuz çok güçlü olmayabilir ancak bu ortamda o katilleri önce bulacağız, onların tuzağına düşmeyeceğiz," dedi Liu Zhang ciddi ciddi. 

 

Prenses Jin Rou kafasını hafifçe salladı ve bir şey demedi.

 

"Ah kusuruma bakmayın, Prenses Jin Rou'yu görünce kendimi kaybettim. Bu onurlu muhafızın ismi nedir acaba?" Liu Zhang prensesin yanındaki adamı fark etmişti. 

 

Chu Mu, Lian Zhang'a baktı ve soruyu görmezden geldi.

 

Prenses Jin Rou sessizce Liu Zhang'a "O benim adamım değil. Ödül için birlikte çalışıyoruz," diye açıkladı.

 

"Ah, bir paralı asker yani. Haha, size hizmet etmek bir onurdur Prenses." Liu Zhang Prenses Jin Rou'nun dediklerini anlayamayacak kadar aptaldı.

 

Prenses Jin Rou hafifçe güldü. Gülünce büyüleyici güzelliği daha da belli oluyordu. 

 

Liu Zhang da utanarak güldü. Prenses Jin Rou'yu güldürecek ne dediğini bilemiyordu.

 

Prenses Jin Rou Chu Mu'ya bir bakış attı ve ruh andacını kullanarak: "Görünen o ki muhafızlık konumundan Ruh Sarayının Genç Efendisi olmana rağmen prenses koruması tavırlarından kurtulamamışsın..." 

 

Chu Mu ağzını açıp bir şey diyecekti ki düşündükten sonra bundan vazgeçti. Prenses Jin Rou'nun bir genç kız gibi kendisiyle alay etmesine izin vermeye karar vermişti. 

 

Chu Mu kafasını kaldırıp sıkı ağaçlarla örtülü havzaya baktı ve yüzünde vahşi bir gülümseme belirdi.
Havzada bu kadar katil varsa Chu Mu'nun da merhametli olmasına gerek yoktu. 

 

Ormanda bir katliam gerçekleşecekti ona şüphe yok, ancak kim kimi öldürecekti? Üç senedir ormanda katliamlarla yaşayan Chu Mu için bu ortam hiç de yabancı değildi! 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44346 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr