Bölüm 33: Karanlık Semanın Altında (III)

avatar
429 5

Hükümdarın Yolu - Bölüm 33: Karanlık Semanın Altında (III)



Konvoyun kampa giriş yaptığını gören Carl rahat bir nefes aldı ve arkasındaki on muhafıza el işareti verdi. Muhafızlar hızla tepelerin arasından çıktı ve çitlere geldiler. Çitler çok uzun değildi, onlardan daha güçsüz kişiler bile tek bir sıçrayışta geçebilirlerdi.

 

Fakat Carl elini kaldırdı ve fevri hareket etmemeleri gerektiğini söyledi.

 

Yavaşça çitlere yaklaştı ve manasını parmağına aktardı.

 

Yüksek Büyücüler ve Sembol Üstatları dışında çok az insanın fark edebileceği semboller çitlere işlenmişti. Çitler tahta kazıkların birbirine bağlanması sonucu yapılmış oldukça güçsüz bir savunmaydı, fakat Carl önlerindeki şeyin küçük bir kalenin savunmasına sahip olduğunu görebiliyordu.

 

“Carl neden ilerlemiyoruz?”

 

Muhafızlardan birisi merakla Carl’a yaklaştı. Charles isminde birisiydi, orta yaşlı fakat çok güçlüydü. Şu an bu tarafta bulunan en güçlü kişi oydu.

 

Carl mana aktardığı parmağını kesti ve akan kanla çitlere garip işaretler, semboller ve yazılar yazmaya başladı.

 

“Çitlere yüksek seviyeli savunma sembolleri yazılmış, üstünden atlamaya kalksaydık demir mızraklar bizi şiş kebap haline getirecekti. Ayrıca ateş büyüsü ve rüzgar büyüsü sembolleri de var.”

 

Bunu duyan Charles’in kaşları çatıldı.

 

“Düşündüğümden daha çok para harcamış benziyorlar. Krallıkta semboller konusunda bilgili olan Kırmızı Cüppeliler dışında sadece birkaç usta var. Hepsi de astronomik fiyatlara çalışıyor… Kaldı ki böyle kirli bir iş için çalışan kişi pek erdemli sayılmaz. En iyisi kapıdan direkt dalalım, kırmakla uğraşmak zor-”

 

Cümlesini bitiremeden Carl parmağını çitten çekti ve birkaç adım geriye çekildi.

 

“Bitti.”

 

“Ne?!”

 

Charles’in dili şaşkınlıktan tutuldu. Yanlış duyduğunu sandı ancak soramadan Carl çitlerin üzerinden atladı. Hiçbir tuzağın aktifleşmediğini gören Charles sorusunu sonraya saklamaya karar verdi ve onu takip etti. Diğer muhafızlarda tereddüt etmeden çitlerin üzerinden atladı.

 

Bulut Muhafızları beş takım olarak hareket ediyordu ve her birisinin farklı görevi vardı. Dokuz muhafız ele geçirilen köleleri savaş alanından uzakta kontrol altında tutmak ve korumakla görevliydi. Geri kalan doksan muhafızın kırkı Tom’un önderliğinde at arabaları ile kampa sızmıştı. Kalan elli muhafızdan kırkı iki takıma ayrılmış, doğu ve kuzey duvarında kaçış yollarını engelliyordu. Son olarak Carl’ın etrafındaki on muhafız merkez bölgeye saldıracaktı.

 

On muhafız ve Carl çitlerin arkasındaki yatakhanelerin gölgesinden ilerledi. Gizlilik yetenekleri sayesinde kendileri ile aynı seviyedekiler onları fark edemezdi.

 

Merkez bölgeye ilerlerken beş Ateş Köpeği sokağın bitişinde belirdi. Ellerinde kırmızı saplı mızraklarla devriye geziyorlardı.

 

‘Devriye için Ateş Köpek’lerinden askerler var. Bu iş gittikçe ciddileşiyor.’

 

Carl, Charles ve üç muhafız planladıkları gibi Ateş Köpeği Birliği’nden askerlere fırladı. Ateş Köpeği askerlerinin kalitesi ile Bulut Muhafızları arasında fark yoktu. Buradaki askerler sıradan askerlerden değillerdi bu yüzden gölgelerden çıktıkları anda fark edilmişlerdi.

 

Fakat kimse bunu sorun etmedi.

 

Charles beş asker arasındaki en güçlü kişiye doğru fırladı. Zağa sola zig zag çizdi ve kılıcını kınından çekti.

 

Asker sinyal vermek için fırsat bulamadan Charles’in kılıcıyla karşılaşmak zorunda kaldı ve birkaç adım geriye yalpaladı. Kıvılcımlar havada belirirken manası vücudundan taştı. Asker dengesini kazandıktan sonra korkusuzca Charles’e atıldı.

 

Mızrağı karanlıkta dans etti ve Charles’in kılıcıyla çarpıştı.

 

Carl onlara odaklanmadan Şiddetli Derya’nın şaftını kavradı ve Mızrak Tanrısı’nı kullandı. Gelişmiş vücudu ve Şiddetli Derya’nın kalitesi sayesinde hareketi kusursuzdu.

 

Mızrağın ucundaki bayrak dalgalandı ve Ateş Köpeği askerinin kafası havaya uçtu. Kusursuz kesikten sonra yönünü değiştirdi ve birbiriyle çarpışan askerlerin arasına karıştı. Bir an sonra kafalar havaya uçtu ve karanlık kırmızıya boyandı.

 

Ay ışığı Şiddetli Derya’dan yansıyordu.

 

Onu izleyen Bulut Muhafızları soğuk bir nefes aldı. Carl’ın zarif ve temiz hareketleri zihinlerine kazınmıştı, saldırıları kafalarında tekrar tekrar oynatılıyordu.

 

Charles diğerlerinin rakiplerinden kurtulduğunu görünce alayla gülümsedi ve manasını saldı.

 

“Azure Bulut Kılıcı, Yağmur Bulutu!”

 

Mavi renkli efekt kılıcın etrafında belirdi. Ateş Köpeği askerinin gözleri fal taşı gibi açıldı ve dünyası gök maviye büründü.

 

Kafası gövdesinden ayrıldı.

 

‘Hızlı olmalıyız.’

 

Carl yere düşen askere bakma zahmetine dahi girmeden yatakhanenin penceresini tekmeledi ve binanın çatısına uçtu. Charles ona şaşkın bir şekilde baktıktan sonra kafasını çevirdi ve onlara doğru koşmaya başlamış diğer askerlere döndü.

 

Askerler onun bakışını hissetmiş gibi bir anda durakladı ve ürpererek karanlığa baktılar.

 

Splash!

 

Karanlıktan onları yutmak istermişçesine çıkan azure kılıçlara zamanında tepki veremediler, şaşkınlıktan afallamış kafaları yavaşça yerde yuvarlanırken bir kan fıskiyesini andırırcasına kan fışkırdı.

 

Bulut Muhafızları ifadesiz bir şekilde duraklamadan devam ettiler ve merkez bölgeye doğru ilerlemeye başladılar. O sırada merkeze yakın bölgeden kırmızı ve mavi renkli ışıklar çıkıyordu, çarpışma sesleri yüzlerce metre öteden rahatlıkla duyulabilecek kadar netti.

 

Charles kaptanlarının güçlü birisiyle çarpıştığını anlamasına rağmen ona destek olmak gibi bir düşünceye sahip olmadı, sakin bir şekilde merkez bölgeye girdi.

 

Merkez bölgenin kapısında nöbet tutan iki Ateş Köpeği askeri bağırdı ve mızraklarını çıkardı.

 

“Durun! Siz de kimsiniz?!”

 

Charles homurdandı ve yeri tekmeledi. Gök mavisi bulut efekti ayaklarının altında belirdi, vücudu hafifçe askerlerin üzerine süzüldü.

 

Bulut Muhafızları o harekete geçince bir şarkı mırıldanmaya başladılar, güçleri yavaşça birleşti ve herkese dağıtıldı.

 

Güçleri ve hızları bir anda artışa geçti.

 

Charles bulut kılıcını savurduğunda iki kelle havaya uçtu ve Bulut Muhafızları demir kapıyı tekmeleyerek kırdılar, on kişi on saniyede merkez bölgeye ulaşmıştı.

 

Bu sırada Carl merkez bölgedeki bir çatının üzerine çıkmış ve karanlıkta gizlenerek merkez bölgedeki köle ordusunu izlemekteydi.

 

Köle ticareti çok fazla getirisi olan bir işti. Kıtada sırf bununla geçimini sağlayan bir krallık vardı ki kıtanın en güçlü krallıkları arasındaydı.

 

Kasabalardan ve köylerden kaçırılan köylüler fahiş fiyata canavarlara ya da insanlara satılmaktaydı. Satın alan kişiler; yani yeni sahipleri onlara istediği gibi davranabilirdi. Sahipleri insan olursa onları çalıştırmak için satın alırdı, fakat canavarsa…

 

Besin hayvanı olmaları onlar için iyi bir kader olurdu.

 

Binlerce köleden oluşan bir ticaret o kadar büyüktü ki kralların bile bu servete karşı koymaları zordu. Marki Cornelius ve Kont Beffet bu işe o kadar çok para harcamıştı ki, bu işin başarısız olacağına ihtimal dahi vermiyorlardı. Yüzlerce memura rüşvet vermiş ve canavarlarla anlaşmalara varmışlardı, farklı krallıklardan kodamanlara güzel kadınlar hediye etmişlerdi.

 

Bu ticaret öyle büyüktü ki başarılı bir şekilde gerçekleşirse onları tutabilecek çok az şey kalacaktı.

 

Carl onların bu ticaret için harcadığı parayı tahmin edebiliyordu. Semboller ve askerler ucuz değildi, yolların güvenliği ve dikkatlerden sakınmak için insanların uzaklaştırılması da işin içine girince çok fazla yere para akması gerekiyordu.

 

İşlerin kusursuz bir şekilde ilerlemesi için çok fazla hazırlık yapılmıştı, bu yüzden önceki hayatında bu ticaret keşfedilmemiş; Beffet ve Cornelius bir dükle aynı seviyeye gelinceye kadar para kazanmıştı. Sonrasında kendi prenslerini yüceltmek için onu beslemiş ve veliaht prens haline getirmişlerdi.

 

Amaçlarının ne olduğunu anlamak zor değildi.

 

‘Prensi bir kuklaya çevirmek istiyorlardı.’

 

Bir kral olsa da tüm güç ona ait olamazdı. Şu anki kral bile ülkenin güçlü figürlerinin estirdiği rüzgarlara göre hareket eden bir uçurtmadan farksızdı. Seçkinleri kırmamak kralın en önemli sorumluluklarından birisiydi, bunu yapmazsa sonu isyanla biterdi.

 

’Tıpkı Zulu Dükü’nün yaptığı gibi…’

 


 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44434 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr