Bölüm-71 ??? ve Bağlılık...

avatar
377 0

Başlangıç - Bölüm-71 ??? ve Bağlılık...



“Ben,”dedi, tüm taht salonunun titremesine, onun önünde istemsizce başımı eğmeme ve içimde doğmaya başlayan korkuyla titrememe neden olacak kadar heybetli bir sesle,”KUM KRAL’I DİYE BİLİNİRİM, GENÇ ADAM.”


Üstüme çöken baskı yüzünden sanki darbe yemişim gibi iç organlarımın sıkışmasıyla bir avuç dolusu kan kustum, tek dizimin üstüne çöktüm.


GÜM! GÜM!


Kulaklarımın dibinde yankılanan dehşet verici bir hızda atmaya başlayan kalbimi sakinleştirmek istedim; ağzımı açıp nefes almak istedim. Ama bedenim, komutlarıma hiçbir şekilde cevap vermiyordu. Kalbimin, göğüs kafesimi kırıp patlayacağını hissettiğimde gelişim merkezimin anında kaos enerjisiyle dolup taştığını hissettim.


Üstümdeki baskının aniden kaybolması ve kalbimin eski yavaş seyrinde atmaya başlamasıyla yüz üstü yere yapıştım. Ağzımı genişçe açıp çekebildiğim kadar hava çektim.


”Değerini bil, genç adam,”diyen Kum Kral’ının sesi, zihnimin içinde yankılandı.”Şimdi git ve bir sonraki aşamaya geç!”


Daha yeterince nefes almama fırsat olmadan görüşüm bulanıklaştı. Kendimi sakinleştirdikten sonra yerden destek alarak oturur pozisyona geçtim. Karanlık, her yer zifiri karanlık. Tek bir şey dışında; bedenimden yayılan kaos enerjisinin parıltıları. Bağdaş kurmak için bacaklarımı topladığımda gelişim merkezimin patlayacakmışçasına kaos enerjisi ile dolup taştığını hissettim. Hemen gözlerimi kapatıp derin nefesler eşliğinde tekrar gelişim merkezimde açtım. Ve aptal aptal bakmama engel olamadım.


RENGÂRENK


Gelişim merkezimi açıklamak için kullanabileceğim tek kelime buydu. Gözümün görebildiği ve hissedebildiğim her yer baştan aşağı kaos enerjisinin parıltıları tarafından kaplanmıştı. Gelişim merkezimin etrafındaki burgaç sisi, neredeyse tüm gelişim merkezimi kaplayacak bir boyuta ulaşmıştı. Ve patlamak üzereydi, hissedebiliyordum. Gözlerimi kapatıp birkaç derin nefesin ardından tekrar açtım. Ve kaos enerjisini sıkıştırmaya başladım; ama bedenimin içinde veya dışında değil. Gelişim merkezimin etrafındaki burgaç sisinde. Ve aniden başıma giren muazzam boyuttaki ağrılar yüzünden kaos enerjisi üzerindeki kontrolü kaybetmemle burgaç sisi, ezilip bükülmeye başladı.


‘PATLAYACAK’


Savurduğum kükremeyle beraber ateş kapısını açtığım gibi tüm odağımı kaos enerjisine verdim. Ve burgaç sisi, eski haline yavaş yavaş dönerken baş ağrıları, tekrar kendini göstermeye başladı. Başımın tekrar dönmesiyle ateş kapısındaki tüm güç, aniden başımda ve kalbimde toplanmaya başladı. Baş ağrıları kesildiği gibi kaos enerjisini sıkıştırmaya başladım. Yankılanan gümbürtü sesleri eşliğinde sis, yavaş yavaş sıkışıp küçülmeye başladı. Sadece birkaç metre çap kadar...


ÇAT!


Ve bunun sonucunda gelişim merkezimin içinden çatlama benzeri bir ses yankılandı. Ardından burgaç sisi, son derece yüksek bir hızda sıkışıp küçülmeye başladı, kendi kontrolüm dışında. Kafam karışmaya başlarken ve burgaç sisi, küçülüp etrafa yaydığı parlaklıkları geri çekerken gelişim merkezi diye tabir edilen rengârenk kürenin üstündeki çatlağı fark ettim; benim gelişim merkezimde bir çatlak oluşmuştu.


‘Ha’

‘Neden’


Burgaç sisi, küçülmeye ve sıkışmaya devam etti; önce Kapıları geçti, ardından gelişim merkezime yaklaşmaya başladı. Sis formu, yavaş yavaş sıkışıp sıvı benzeri bir hale bürünmeye başladı: yoğun ama saydam. Kafam daha da karışmaya başlarken ateş kapısı kendiliğinden kapandı. Burgacın üstündeki kontrolümü istemsizce bıraktığım gibi yankılanan gümbürtü sesleri eşliğinde burgaç sisi, gelişim merkezimi kaplayıp tamamen sıvıya dönüştü. Ardından gelişim merkezimden, gözümü istemsizce kapatmama neden olacak kadar yüksek ve rengârenk bir ışık patlaması gerçekleşti; daha doğrusu burgaç sıvısından.


GÜÜÜÜÜÜÜMMMM!


Yayılan rengârenk şok dalgasıyla beraber gözlerimi tekrar açtığımda artık gelişim merkezimin alanında değildim. Bedenimden peydahlanan şok dalgası, tüm karanlığı yutup yok edecek kadar yüksek parıltılarla genişlemeye başladı. İçimde doğmaya başlayan anlamlandıramadığım hisle beraber şok dalgası geri çekilmeye başladı, neredeyse göremeyeceğim kadar yüksek bir hızda bedenimin içine. Yankılanan son birkaç gümbürtü sesinin ardından anlamlandıramadığım hissin ne olduğunu anladım; bu, güçtü. Kalbim, heyecanla hızlı hızlı atmaya başlarken gözlerimi kapattım ve gelişim merkezimde tekrar açtım.


Artık burgaç sisi yoktu; pürüzsüz gözüken gelişim merkezimin etrafını tamamen saran, yaydığı hafif parıltılarla yoğun ama saydam bir sıvı vardı. Kısa birkaç saniye boyunca gelişim merkezime baktıktan zihnim allak bullak oldu. Tüm görüşüm aniden karardığı gibi tekrar düzelirken gelişim merkezimin içinden muazzam bir boyutta kaos enerjisi dalgası patlak verdi.


GÜM! GÜM! GÜM!


Ağzımdan fışkıran kanlar eşliğinde gözlerimi tekrar karanlık alanda açtığım gibi kaos enerjisinden oluşma şok dalgaları, bedenimden yayılıp karanlık alanı esir altına aldı. Tüm bedenim, iç organlarımda dahil olmak üzere kaos enerjisi yüzünden parçalanmanın eşiğine geldiğinde zar zor açık tutabildiğim bilincim ile ateş kapısını açtım; bedenimden yayılan zifiri siyah hava akımıyla beraber gelen güç, aniden tüm bedenim boyunca yayıldı. Ardından kontrolsüz bir şekilde savrulan kaos enerjisinin üstüne çöküp sıkıştırmaya başladı.


‘NE-LER’

‘DÖ-NÜYOR’

‘LAN’


Gelen acılar yüzünden tekrar bayılmanın eşiğine geldiğimde ateş kapısının daha fazla kaos enerjisini tutamayacağını hissettim. Kendimi sakinleştirmeye zorlayıp dengesiz kaos enerjisini, elime doğru göndermeye çalıştım.


GÜÜÜÜÜMMM!


Kaos enerjisi, sanki açık bulmuş gibi kolumu parçalayarak dışarı savrulurken ağzımdan fışkıran kanlar eşliğinde geriye savruldum.


PAT!


“KAH-RET-SİN!”


‘Böyle olmayacak’

‘Öleceğim’


Bağdaş kurduğum gibi halihazırda bedenimin her yerini sarmış olan kaos enerjisini, bedenimin içine doğru sıkıştırmaya çalıştım ve…


GÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜMMMMM


AAAAAAAAAARRRRGGGHHH


Kaos enerjisi, sonu yokmuşçasına bedenimin içine özümsenmeye başlarken yankılanan gümbürtü sesleri ve bedenimde oluşan çatlaklar eşliğinde gelen acılar yüzünden bilincimi kaybetmemek için delicesine bağırdım. Ateş kapısının iyileşme desteği sayesinde parçalanmanın eşiğine gelen bedenim, aniden iyileşti. Ve bedenim, vahşi kaos enerjisi yüzünden tekrar çatlaklar tarafından esir alındı; ve ateş kapısı tekrar iyileştirdi.


Tekrar çatladı.


Tekrar iyileştirdi.


Tekrar.


Ve tekrar.


Ta ki kaos enerjisi sakinleşip yavaş yavaş azalmaya başlayıncaya, ateş kapısı enerjisizlikten kapanana ve bedenim, daha fazla kaos enerjisi özümseyemeyecek duruma gelinceye dek. Derin nefesler alarak hala daha kontrolsüz bir şekilde bedenimin içine özümsenen kaos enerjisini kontrol etmeye çalıştım.


ÇAT! ÇAT! ÇAT!


Gelişim merkezimin üstünde beliren çatlaklarla beraber öncekileri tamamen aşan boyutta bir kaos enerjisi dalgası patlak verdiğinde artık kesinlikle öleceğimi anladım.


Ve bir anda tüm görüşüm zifir siyaha büründü.


‘Eh’

‘Kaos enerjisi’

‘Gelişim merkezim’


Düşüncelerimin birbirine girmesine izin vermeden gözlerimi açtım ve zihnim allak bullak oldu. Bedenim, dizlerimin üstüne çökülü kan revan içindeki bedenimin her yerine gömülmüş olan zifiri siyah zincirleri gördüm önce, sonra kanlarla kaplı zemin. Kafamı kaldırıp bedenime gömülü olan zincirlerin, gökteki kan kırmızı bulutların içine kadar uzadığını gördüm.


‘Neler’

‘Oluyor’

‘Burada’

‘Neredeyim’

‘Ben’


Tüm bedenime çöken muazzam ağırlıktaki baskıyla beraber vücudumdan çatırtı sesleri yükselirken zincirlerin, bedenimin içine doğru daha da derinlere girdiğini hissettim. Ağzımın kenarından kanlar sızmaya başladığında bilincimi kaybetmeye başladım.


GÜM! GÜM!

‘Eh’


GÜM! GÜM!


‘Bu’

‘Ne’


GÜM! GÜM!


Bilincim aniden toparlanırken içimden gümbürtü seslerinin yankılandığını fark ettim. Ama bunlar, patlama sesi gibi değildi; sanki kalp atış sesleri. Ama bu da değildi. Üstümdeki baskı yavaş yavaş hafiflemeye başlarken kalbim, hızlı hızlı atmaya başladı.


GÜM! GÜM! GÜM! 


‘BU’


GÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜMMMM


Gök gürültüleriyle beraber dört bir yanıma kan kırmızısı şimşekler düşmeye başladı. Vurdukları her yeri paramparça eden, bedenimin korkuyla titremesine neden olan şimşekler. Nefes alış verişlerim hızlanır ve şimşekler, daha da hızlı ve daha da fazla inerken anladım;


GÜM! GÜM! GÜM! GÜM!


‘HIZ’

‘KAPISI’


AAAAAAAAAAAAAARRRRGGHHH


Bedenimden, mavi ve mor karışımı bir hava akımıyla beraber muazzam bir hız duygusu yükseldiğinde patlamak üzere olduğunu hissettiğim kalbim yüzünden kükrememe engel olamadım.


GÜM! GÜM! GÜM! GÜM!

GÜM! GÜM! GÜM! GÜM!


Şimşeklerin çıkardığı gümbürtü ve çakılma seslerinin arasına karışan kükrememle beraber bedenimin daha fazla bu gücü kaldıramayacağını hissettim.


‘KAH-RET-SİN’


Ellerimi yumruk yaptım.


GÜM! GÜM!


Yumruklarımın arasından çıkan hava akımı, bir şok dalgası gibi patlarken bedenimin içine gömülü zincirlerin kımıldadığını gördüm. Ve işte o zaman aklıma dank eden düşünceyle gözlerim kocaman açılırken tekrar bedenime gömülü olan zincirlere ve etrafıma baktım.


‘Burası’

‘Bunlar’


“PRANGALAR!”


‘Eğer bunları kırıp parçalayamazsam’

‘Öleceğim’


Yumruğumu kaldırıp zemine geçirdim.


GÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜMMMM


ÇAT! ÇAT! ÇAT! ÇAT!


Zemin, katman katman parçalanırken buna, koluma gömülü olan zincirler de dahildi. Üstümdeki baskının azalmasıyla gökten daha da fazla şimşekler inmeye başladı. Dişlerimi sıkıp ayağımı kaldırdım ve zemine gömdüm.


GÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜMMMMM


ÇAT! ÇAT! ÇAT! ÇAT!


GÜM! GÜM! GÜM!


Bacağımdaki tüm prangaların parçalanmasıyla üstümdeki baskı daha da azalırken diğer ayağımı da kaldırdım.


GÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜMMMMM


ÇAT! ÇAT! ÇAT! ÇAT!


GÜM! GÜM! GÜM! GÜM! GÜM! GÜM!


Ayağa kalkıp gümbürtülerle kulaklarımı sağır eden göğe baktım. Derin bir nefes alıp diğer yumruğumu sıktım. Ve gökten bana doğru inen kan kırmızısı şimşeğe doğru savurdum.


AAAAAAAAAAAAARRRRGGGHHH


GÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜMMMM


Zihnimin allak bullak olur ve bedenimdeki tüm prangalardan kurtulurken tek dizimin üstüne çöktüm.


GÜM! GÜM!

GÜM! GÜM!


Kalbimin, göğüs kafesimi kırışını ve patlamak üzere olduğunu hissettiğimde daha fazla kendimi tutamadım. Kafamı geriye atıp vahşi bir yaratık gibi göğe doğru kükredim.


ĞĞRRRAAAAAAAAARRRĞĞRR


GÜÜÜÜMM! GÜÜÜÜMM! GÜÜÜÜMM!


Eskisinden çok daha hızlı ve çok daha güçlü inmeye başlayan şimşeklerle beraber ortalık parçalandıkça parçalanırken bedenime şimşekler inmeye başladı.


GÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜMMMM


GÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜMMMM


GÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜMMMM


Kustuğum avuçlar dolusu kanlarla beraber kafamı geriye atıp kükredim. Ve hala daha bana çakan şimşeklere, yumruklarımı savurmaya başladım.




Taht salonunda


“Bizi buldular,”dedi Kral, derin iç çekiş eşliğinde. Koruyucular, kafalarını kaldırıp Kral’a baktıklar.”artık kaçabilecek bir durumda da değilim.”Kral, derin bir iç daha çekti.


“Bizde savaşırız, Kralım!”Kırmızı gözlü, kanlanan gözleriyle bunları söylediğinde etrafından görünmez bir hava akımı yükselmeye başlamıştı. Kral’ın gözleri hafifçe kısılırken menekşe ve pembe gözlü de etraflarından yükselen görünmez hava akımlarıyla beraber kafalarını sertçe salladılar.


Bir zamanlar eski bir tanıdığından emanet olarak kalan siyah kıyafetler içindeki, hala daha kendisine göre küçük olan kızlara bakan Kralın yüzünde, çok küçük, Koruyucularının göremeyeceği kadar küçük bir gülümseme belirdiği gibi yüz ifadesi tekrar eski soğukluğuna geri büründü. Kafasını sallayıp derin bir nefes aldı.


“Sizin gitmeniz gerek,”dedi Kral. Koruyucular yüzlerin oluşan şok ifadesi ile ağızlarını açtıklarında Kral’ın elini sallamasıyla üçü de ağızlarını geri kapattı.”sizleri yaşlı Ku’nun arkasından göndereceğim. Şimdiye Gizemli Bölgeye fazla yaklaşmamıştır. Yaşlı Ku’yu bulup onunla beraber hareket edeceksiniz bundan sonra.”


“Kral’ım…”


Menekşe’nin gözleri dolmaya başlarken elini sallayan Kral, Koruyucuların hemen önünde bir geçit açtı.


“İtiraz istemiyorum!”dedi Kral, sertçe. Koruyucular, uslu birer çocuk gibi kafalarını eğip dolan gözleriyle yere baktı. Derin bir iç çeken Kral, onlardan bu kadar da erken ayrılmanın hiçte düşündüğü kadar basit olmadığını fark etti. 


Daha konuşmayı yeni yeni öğrenmeye başlamış olan küçük kızlar kendisine emanet edildiğinde ne yapacağını bilemez bir duruma düşmüştü. Onlara herhangi bir bakıcı bulamazdı; kendisinin bir ismi ve ünü vardı. Veya onları cüce kabilelerine de teslim edemezdi; çünkü onların aklı saf kötülükle dolu olmasa da yinede kendi türlerinden olmayan bir bebeğe bakmak için fazla vahşiydiler. Ve Kral, farkında olmadan onlara bakma sorumluluğuna sahip oldu.


Küçük kızların altlarını temizleme, karınlarını doyurduğundan emin olma ve tüm bakımlarını karşılama…


Ta ki yaşlı Ku’yu hatırlayana kadar. Her ne kadar kızlarla fazla ilgilenmemiş olsa da yinede onları yaşlı Ku’ya emanet ederken içinde bir burukluk hissetmişti. Başlarda nedenini anlamamıştı ama sonradan nedenini anlamıştı; küçük kızlara bağlanmıştı. Ama kendisini buna inandırmamaya çalışmıştı, onları yaşlı Ku’ya bırakıp eğitimlerinin geri kalanını ona vermişti. Ama sürekli onların yanındaydı, küçük kızlardan artık uzaklaşmak istemiyordu. Onlara zarar gelmesini istemiyordu; onların saçlarının teline dahi zarar gelmesini istemiyordu. Çünkü artık onlar küçük kızlar değildi; O’nun küçük kızlarıydı. 


Çok uzun bir süre boyunca gülümsememişti, daha doğrusu gülümsemeyi unutmuştu. Şimdiye kadar değer verdiklerinin tek tek gözlerinin önünde katledilmesinden başka bir şey görmemişti. Öyle bir duruma girmişti ki; değer verdiği herkes öldüğünde, artık kimseyle bağlanmamak üzere kendi kendisine yemin etmişti. Ama on binlerce yılın ardından yeminini bozacağı aklının ucundan bile geçmezdi.


Kral, derin düşüncelere dalmış durumdayken gözlerinden birer damla yaş aktığını fark etmemişti bile. 


“K-Kral’ım…”


Kral’ın gözlerinden akan yaşları gören Koruyucular, aptal aptal ona bakmaktan başka bir şey yapamamışlardı. Gözlerini kapatıp açan Kral, elini kaldırıp yüzünde kurumaya başlamış olan gözyaşına dokundu.


‘Eh’

‘Ben’

‘Neden ağlıyorum’


Kafası karışan Kral, dolan gözlerle kendisine bakan kızlarına baktı. Parlaklıklar yaymaya başlayan elini onlara doğru uzatıp üçünün de alınlarının ortasına birer huzme gönderdi. Ve kızların gözlerinden yaşlar akmaya başlarken kalbinin sıkıştığını hisseden Kral, onların kımıldamasına dahi izin vermeden elini sallayıp onları geçidin içine gönderdi.


Geçidin yavaş yavaş solan parlaklığıyla beraber ortadan kaybolan kızlarının az önce durdukları yere baktı Kral. Ve öylece durdu.



Bölüm adı: Prangalar ve Bağlılık...






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44544 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr