Bölüm-66 Alın Şunu

avatar
397 0

Başlangıç - Bölüm-66 Alın Şunu



 

Boynumda hissettiğim elle gözlerimi açtığım gibi kafamı geriye çekip gözleri haricinde tüm bedeni siyah kıyafetler içindeki şeyin yüzünün ortasına gömdüm.

 

GÜÜÜMM!

 

Doğan küçük şok dalgası ile siyah kıyafetli şey, geriye savrulduğunda onun tutuşundan kurtulup yere düştüm.

 

Burnumdan akan kanları elimin tersiyle silip ayağa kalkarken sağımda ve solumda duran diğer ikisine baktım. Onlar da kırmızı ve pembe renkteki gözleriyle bana baktılar. Ardından ikisi de geri çekilip esen kum fırtınasının arasında gözden kayboldular.

 

‘Ehh’

 

Yankılanan çatırtı sesiyle bakışlarımı, bana doğru yürüyen siyah kıyafetli şeye çevirdim. Neredeyse iki metrenin üzerindeki boyu haricinde ince bedeni ve menekşe rengi gözleriyle bir insandan farkı yoktu. Benden birkaç metre uzakta duran siyah kıyafetli şey, elini yavaşça kaldırıp başına sarılı kıyafet parçasının bir köşesinden tutup çekti.

 

Dalgalanan upuzun menekşe rengi saçlar, düz ve ince kaşlar, hafif doldun dudaklar, aynı şekilde menekşe rengi gözler, bembeyaz teni ve küçük burnundaki kırmızılık ile bir insandan farkı yoktu. Elini kaldırıp burnundaki kızıllığa hafifçe dokundu.

 

Bayanlara hep kafa mı atarsın?”ince ve rahatlatıcı sesiyle konuştuğunda istemsizce utandım. Ama kaşlarım çatıldığı gibi parmağımla onu işaret ettim.

 

Bana ilk saldıran sendin!”dedim, sertçe.”Ve sen, insan mısın?”

 

Bana birkaç saniye kıstığı gözleriyle baktıktan sonra elini hafifçe kaldırdı. Ardından elini yumruk yaparken omurgamdan tüm bedenime bir ürperti yayıldığında gardımı aldığım gibi yüzümü korudum.

 

GÜM!

 

Mideme yediğim darbeyle kumların üzerinde birkaç metre geri kaydım. Gardımın arasından az önce durduğum yerden bana bakan bayana baktım. Ağzımın kenarından akan kanları elimin tersiyle silip bedenimi, dövüşmeye hazır bir pozisyona soktum.

 

Sana bir soru sordum!”dediğim gibi ayaklarımı yere bastırıp ona doğru hızlı adımlarla yürüdüm. Ve önüne geldiğim gibi yüzünün ortasına yumruğumu savurdum. Yumruğum, tam onun yüzünün önüne geldiğinde görüşüm hafifçe bulanıklaştı.

 

GÜM!

 

Tekrar mideme yediğim darbeyle kumların üzerinde kaydıktan sonra hala daha kıpırdamadan aynı yerde duran bayanın umursamaz gözlerine, kanlanan gözlerimle baktım. Gardımı hafifçe açıp dizlerimi büktükten sonra ayaklarımı sertçe yere gömdüm. Yankılanan gümbürtü sesiyle ve havaya savrulan kum bulutu eşliğinde ileriye atıldım. Aramızdaki birkaç metrelik mesafeyi anında kat edip onun önüne geldiğimde yumruğumu geri çektim.

 

Ve

 

GÜÜMM!

 

Tekrar, ama bu sefer daha sert bir şekilde mideme yediğim darbeyle geriye savruldum.

 

PAT!

 

Kumların arasından çıkıp kendimi silkeledikten sonra ağzımdan akan kanları umursamadan delirmenin eşiğine gelmiş bir şekilde tekrar bayana atıldım.

 

GÜÜÜMMM!

 

‘KAHROLASICA’

 

İç organlarımın acıyla büzüştüğünü hissetmemle ateş kapısını açmadan bununla başa çıkamayacağımı anladım. Bayanın, beni çıldırtacak kadar umursamaz bakan gözlerine baktım. Sinirden titreyen parmağımı ona uzatıp sallayarak,”Sen şimdi göreceksin!”dediğim gibi daha ateş kapısını açmaya yeltenemeden önümdeki alan bulanıklaştı.

 

GÜÜÜÜMMMM!

 

Ağzımdan fışkıran kanlarla midem alt üst olurken havada savrulmaya başladım. Sert bir şekilde kumların içine düşüp havaya küçük bir toz bulutu kaldırdıktan sonra tamamen delirmenin eşiğine gelmiş bir şekilde ateş kapısını açtım. Ve ateş kapısında en ufak bir enerji zerresi bile kalmadığını fark ettiğimde hala daha etrafımı sarmış olan toz bulutuna sinirden çarpıklaşan yüzümle baktım.

 

‘SENİN GİBİ KAPININ BEN’

 

Ayağa kalktığım gibi tozların arasından çıkıp vahşi bakışlarımı etrafta dolaştırıp bayanı aramaya koyuldum. Ama kum fırtınası dışında ondan en ufak bir iz yoktu. Dümdüz ileriye koşup az önce durduğum yere geldim. Ama burada da yoktu. Sinirden çığlık atma noktasına geldiğimde kafamı geriye atıp küfürler savurmaya başladım.

 

SENİ KAHROLASI KADIN!”

 

“HEMEN BURAYA GEL VE ADAM AKILLI DÖVÜŞ!”

 

Ağza alınmayacak birkaç küfür savurduktan sonra ensemdeki tüyler diken diken oldu; sanki Azrail canımı almaya gelmiş gibi bir his doğdu içimde. Kalbim teklerken ayağımı yere geçirdiğim gibi ileriye atıldım.

 

BOOOOOOMMMMM

 

Her yeri esir alan menekşe rengi ışık patlamasıyla görüşüm bozulurken ve ayağımı basmak üzere olduğum kumdan zemin, katman katman parçalanıp havaya savrulurken sırtıma yediğim darbeyle koca bir avuç dolusu kan kusup havada savrulmaya başladım.

 

GÜÜÜMMM!

 

Sert bir şekilde kumların içinde gömüldüğüm gibi sıcaktan kavrulan sırtımı ovalayarak arkama bakmadan kaçmaya başladım.

 

‘Ne yaptım lan ben’

 

Delicesine bir hızda nefes nefese bir şekilde koşmaya devam ederken arkama göz ucuyla baktım.

 

‘Bu ne lan’

 

Sırtımda tüten menekşe rengi alevleri gördüğümde sırtımı ovaladığım elimin de yanmaya başladığını fark ettim. Elimi çekip sağa sola savurmaya başlarken gelen acılar ve az önce yaptıklarım yüzünden gözlerim dolmaya başladı.

 

‘Ben niye küfrettim ki’

‘Bir de kimse kalmadı bir bayana küfrettim’

 

Ağlamaya ramak kalmış bir şekilde tüm gücümle koşmaya devam ederken önümde aniden bir bulanıklık belirdi. Ağzımdan istemsizce kaçan tiz çığlıkla beraber yönümü değiştirmek istediğimde yüzümün önünde siyah kıyafet parçalarıyla sarılı bir el belirdi.

 

ŞLAAAAAAAAAAAAAAPPPP

 

Yediğim tokatla dünyam alt üst olurken ağzımdan, dişlerle beraber avuçlar dolusu kan fışkırdı. Kararan görüşümle havada bir süre boyunca savrulduktan sonra zemine çakılmadan hemen önce yüzümün önünde tekrar kıyafetlerle sarılı bir el belirdi.

 

ŞLAAAAAAAAAAAAAAPPPP

 

 

 

Bayan, Serdar’ın kumlar içinde yatan baygın bedeninin önüne geldiğinde ayağını kaldırıp onun yüzüne doğru indirdi.

 

DUR!”

 

Yankılanan ses ile bayanın hemen iki yanında beliren diğer ikisi, bayanın omuzlarından tutukları gibi onu geri çektiler.

 

Kes şunu,”dedi kırmızı gözlü, ince sesiyle.”onu yeterince dövdün.

 

Hafif bir homurtu çıkaran bayan, omuzlarındaki ellerden kurtulup arkasını döndü. Ardından ortadan kaybolurken diğer iki Kum Fırtınası Kral’ının Koruyucuları birbirlerine kısa bir atıp Serdar’a baktılar. Kırmızı gözlü de arkasını dönüp ortadan kayboldu. Geriye kalan pembe gözlü, eğilip Serdar’ın omzumdan tuttuğu gibi o da ortadan kayboldu.

 

 

 

Kumdan kalenin taht odasında

 

Kum Fırtınası Kral’ı, tahtında otururken yan yana tek dizlerinin üstüne çökmüş olan koruyucularına baktı. Ardından da koruyucuların önünde kan revan içindeki bedeni ve özellikle başka bir şekle girmiş olan yüzüyle baygın Serdar’a.

 

Neden yaptı?”diye soran Kum Fırtınası Kral’ı, elini hafifçe salladığında Serdar’ın göğüs kafesinden çıkan bir damla kan, ona doğru süzülüp elinin üstünde durdu.

 

Koruyucuların ikisi de birkaç saniye boyunca sessiz kaldıktan sonra kafasını kaldıran kırmızı gözlü,”Ona kafa attı.”dedi. Ardından kafasını tekrar eğdi.

 

Kaşları hafifçe çatılan Kum Fırtınası Kral’ı, elinin üstünde süzülen kana bir süre baktıktan sonra derin bir iç çekip gözlerini kapattı. Ardından elini sallayıp kanı yok etmesiyle tekrar gözlerini açıp Serdar’a baktı. Tahtından kalkıp Serdar’ın bedeninin önüne geldi. Elinde beliren açık ve parlak mavi parıltıyı Serdar’ın karnına gönderip,”Türk’ler,”dedi kral.”Türk’lerin hepsi böyle.”

 

Serdar’ın bedenindeki tüm yaralanmalar anında iyileşmeye başlarken bakışlarını, korucularına çeviren kral,”Tamam, siz gidebilirsiniz,”dediğinde kafalarını sallayan koruyucular, birer bulanıklık halinde ortadan kayboldular. Derin bir iç daha çeken kral, arkasını dönüp tahtına yerleşti. Ardından Serdar’ın tamamen iyileşmiş olan yüzüne bakıp,”Uyan genç adam!”dedi, tüm taht odasını titreten bir ses ile.

 

 

 

Zihnimin içinde duyduğum ses ile tüm bedenim korkuyla titrerken gözlerimi açtığım gibi ayaklanıp gardımı aldım. Ve karşımdaki tahtta bana bakan adama baktım; tüm bedeni mor mavi karışımı kumdan yapılmış gibi bir şekli olan, üstündeki aynı renkte kıyafetler ve gözleri, başındaki ahım şahım taç ve bayağı uzun ve iri olan bedeniyle bir insana benzeyen adama bakarken tüm bedenim, tekrar istemsizce titredi.

 

Birkaç adım geri çekilip çatılan kaşlarım ve göz ucumla etrafa bakındığımda her yeri mavi mor karışımı renkteki kumlardan yapılmış gibi gözüken devasa bir taht odasında olduğumu fark ettim. Bakışlarımı tahttaki adama çevirip,”Kimsiniz bayım?”dedim.

 

Adamın kaşları hafiften çatıldığında olduğum yerde sabitlendim.

 

Sana terbiye öğretmediler mi genç adam!

 

Zihnimin içinde yankılanan ağır, sert ve heybetli ses ile iç organlarımın ezildiğini hissettiğimde bilincim hafiften bulanıklaşmaya başladı. Ağzımın kenarlarından kanlar akarken kanlanan gözlerimi zorla çevirip onun gözlerine baktım. Ardından bu kim olduğunu bilmediğim şahsın üzerine atılmak için ateş kapısını açmak üzereyken taçlı adam, tahtına yaslanıp gözlerini kapattı.

 

Alın şunu,”demesiyle iki yanımda beliren siyah kıyafetliler, omuzlarımdan tuttukları gibi görüşüm bulanıklaştı. Birkaç saniye sonra omuzlarımdan kalkan eller ve yankılanan zincir sesleriyle görüşüm tekrar düzelirken zindan benzeri karanlık bir yerde olduğumu fark ettim. Önümdeki parmaklıklardan bana bakan menekşe, kırmızı ve pembe renkteki gözlere bir an baktıktan sonra,”Saygıyı öğrenene kadar,”diyen, yüzündeki kıyafetlerin arasından ağzı oynuyormuş gibi gözüken menekşe gözlüye baktım.”Burada kalacaksın!

 

Menekşe gözlünün iğrenirmiş gibi çıkan sözlerini duyduğumda hem önceki olanlar yüzünden korktum hem de sinirlenmeye başladım. Ağzımı açıp gözlerimi yumdum.

 

“……..”

 

Ama en ufak bir ses çıkaramadığımı fark ettiğimde üçü de arkasını dönüp zindanın karanlıklarında yürümeye başladı. Birkaç adımda görüşümden çıktıklarında baştan aşağı siyah zincirler tarafından bağlanmış bedenimi gördüm ve ağzımın etrafına sarılı olan siyah bez parçasını da. Hareket etmek ve ağzımdaki şeyden kurtulmaya çalışmak için kımıldamak istediğimde en ufak bir kıpırtı bile yapamadım. Bir süre boyunca durmadan devam ettikten sonra kanlanan gözlerimle önümdeki demir parmaklıklara baktım.

 

‘Kahrolasıcalar’

 ‘Saygı da saygı’

‘Yemişim saygınızı’

‘Önce bana biraz saygı gösterinde’

‘Ben de size göstereyim’

 

Çıldırmanın eşiğine gelmiş bir şekilde bir süre boyunca önümde demir parmaklıklara baktıktan sonra hemen yan tarafımdan hırıltı benzeri bir ses çıktı. Gözümün ucuyla sol tarafıma bakıp hemen yan tarafımda da demir parmaklıklar olduğunu gördüm. Ve bir çift kıpkırmızı dikey göz. Kalbim aniden teklerken,”Bak sen, aramıza yeni biri katılmış,”diyen kıpkırmızı gözlü şey, demir parmaklıklara yaklaşıp görüşüme girdi; üstündeki yırtık pırtık kıyafetlerin arasından bir deri bir kemik kalmış olan bedeni gözüken, gri saçları ve sakalları birbirine karışmış yaşlı bir adamdı.”hayırdır evlat seni niye buraya attılar.”

 

Parmaklıkların hemen dibinde bağdaş kuran adam, bakışlarını tüm bedenim boyunca dolaştırdı. Ağzımı açmak istediğimde tekrar bez parçası yüzünden birkaç homurtu çıkardıktan sonra onun dikey gözlerine bakmaya devam ettim.

 

Gözleri hafifçe genişleyen yaşlı adam, “Pffffttt,”dediği gibi kulak zarlarımı titretecek kadar yüksek sesle kahkaha atmaya başladı.

 

‘Neye güldü ki şimdi bu’

 

Kaşlarım çatılırken ellerini sağa sola sallayan yaşlı adam,”Huhhh,”diye derin bir nefes verdi.”üzgünüm genç adam, senin gibi cesaretlisini görmek çok nadirdir.”Parmağını uzatıp ağzımdaki bez parçasını gösterdi.”Şunu niye takarlar biliyor musun?”

 

‘Ne bileyim ben’

‘Allah Allah’

 

Gözleri tekrar genişleyen yaşlı adam,”Oh, doğru ya sen konuşamıyordun. Pffffttt, PUHAHAHAHAHAHAHAHA,”diye tekrar gülmeye başlayan adamın deli olduğuna kesin kanaat getirip gözlerimi kapattım.

 

‘Başka kimse kalmadı’

‘Bir deliye denk geldim’

 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44545 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr