Bölüm-63 Hissedebiliyorum...

avatar
394 0

Başlangıç - Bölüm-63 Hissedebiliyorum...



 

Yumruklarımı savurmaya devam ettim; hızlı, çok daha hızlı bir şekilde.

 

PAT! PAT!

PAT! PAT! PAT! PAT!

PAT! PAT! PAT! PAT! PAT! PAT!

 

Geri çekilip birkaç derin nefes alıp verdikten sonra yüzüme yapışan saçlarımı, yüzükten çıkardığım kıyafet parçasıyla bağladım ve kan revan içinde kalan yumruklarıma baktım.

 

‘Acı yoksa’

‘Zafer de yok’

 

Gardımı tekrar alıp duvara yakınlaştım ve yumruğumu, sertçe sıkıp kanımla kirlenmiş obsidyen duvara savurdum.

 

GÜM!

 

Yumruk attığım yerde çok hafif çatlaklar belirdi. Yumruğumu geri çekip diğerini savurdum.

 

GÜM!

 

Tekrar çatlaklar oluştuğunda parmak eklemlerinin ezildiğini hissettim. Ama umursamadım; ne gelen acıları ne de ne de yumruğumun kan revan içinde kalmasını. Gardımı bozmadan yumruklarımı savurdum.

 

GÜM! GÜM!

 

GÜM! GÜM!

 

Duvarın üstündeki çalkar artmaya devam ederken daha hızlı ve daha güçlü bir şekilde yumruklarımı savurmaya başladım.

 

GÜM! GÜM! GÜM! GÜM!

 

GÜM! GÜM! GÜM! GÜM!

 

Bir sonra nefes nefese bir şekilde birkaç adım geri çekildim. Eklemlerin ve kemiklerin gözükmesine neden olacak kadar kötü parçalanmış yumruklarıma baktım. Yumruklarımı sertçe sıkıp geri bıraktıktan ve arkamı dönüp cansız yaratığın bedenine kısa bir bakış attıktan sonra yere bağdaş kurdum. Derin nefesler eşliğinde hızlı hızlı atan kalbimi de sakinleştirdikten sonra gözlerimi kapatıp tüm odağımı ateş kapısına verdim; beni nasıl iyileştirdiğini anlamak için. Ve ateş kapısını açtım; yayılmaya başlayan kavurucu sıcaklıktaki hava akımıyla beraber bedenimin içinden, tam da gelişim merkezimin etrafındaki ateş kapısının bir zamanlar olduğu yerden muazzam bir güç yükselmeye başladı. Güç, anında tüm bedenimin içi ve dışına yayıldıktan sonra yumruklarımın anında iyileşmesiyle ona odaklandım. Önce ezilmiş eklem ve kemiklerimin, ellerimde toplanan güç ile nasıl iyileştiğini hissetmeye çalıştım sonra da yumruklarımın üstündeki derilerin. Yumruklarım tamamen iyileşirken ellerimde toplanan güçler, geri çekilip eşit oranda bedenimin her yerine yayıldı. Bu esnada hislerimi, gücün üzerinden bir an olsun ayırmadım. Kısa bir süre daha güce odaklandıktan sonra ateş kapısını kapatıp gözlerimi açtığımda çatılan kaşlarımla beraber derin bir nefes verdim.

 

‘Güç’

‘Tam olarak Doğa Enerjisi gibi dengesiz’

‘Ve ya kaos enerjisi gibi dengeli değil’

‘Sanki ikisinin de ortasında bir yerlerde’

‘Ama beni nasıl iyileştirdiğini anlayamadım’

 

Bir süre daha düşündükten sonra ayağa kalktım ve gözlerimi kapatıp düşünmeye başladım; daha önce görmüş olduğum tüm yumruk şekillerini; televizyonlarda, bilgisayarda, telefonda, sahnelerde ve gösterilerde. Daha önce görmüş olduğum her şeyi en ufak ayrıntısına kadar tekrar hatırladım; sanki daha az önce yaşanmış gibi. Sanki şuanda yaşıyormuşum gibi…

 

Yumruk şekillerini tek tek hatırlarken bedenimi uygun pozisyona sokup gardımı aldım. Ve dengeli nefesler eşliğinde yavaş ve düzenli bir şekilde boş havaya yumruklarımı göndermeye başladım. Önce kroşe; hafifçe öne çıkan omuz, parmak uçlarında olduğu yerde hafifçe dönen ayak, omuz hizasının dışına fazla çıkmamaya çalışarak doksan derecelik açıyla yanlamasına savrulan yumruk.

 

Tekrar çekilen nefesle beraber atılan yumruk dengeli bir şekilde geri çekilir. Ve diğeri dengeli bir nefes vermeyle savrulur.

 

Yavaşça ve stili bozmadan.

 

Bir sağ kroşe.

Bir sol kroşe.

 

Bir sağ. Bir sol.

 

Yavaş yavaş hızlanan kroşeler.

 

 

 

Bedenim tekrar terler içinde kalırken derin bir nefes verip hızlıca atan kalbimi sakinleştirdim. Gardımı alıp diğer yumruk tekniğine geçtim. Aparkat; hafifçe kırılan dizler eşliğinde hafifçe öne eğilen beden, doksan derecelik açıyla aşağıdan hafifçe geriye çekilen yumruk, öne çıkan omuz ve yerinde dönen ayak eşliğinde tekrar ileriye ve yukarıya doğru, çene hizasına kadar savrulan yumruk.

 

Yumruğum atılış şeklindeki duruş ve pozisyonların aynısını tekrarlama eşliğinde geriye çekilen yumrukla beraber savrulan diğer yumruk.

 

Bir sağ aparkat.

Bir sol aparkat.

 

Yavaş, dengeli ve stili bozmadan hızlanan aparkatlar.

 

Bir sağ. Bir sol.

Bir sağ. Bir sol.

 

Daha hızlı.

 

Bir sağ. Bir sol. Bir sağ. Bir sol.

 

Bir sağ. Bir sol. Bir sağ. Bir sol. Bir sağ. Bir sol. Bir sağ. Bir sol.

 

 

 

Gardımı bozup gözlerimi kapattım. Derin bir nefes alıp verdim. Anlıyordum; nasıl olması gerektiğini, nasıl yapılması gerektiğini; yumrukların nasıl atılması gerektiğini…

 

İşin sırrı yumruk atmakta değildi.

 

İşin sırrı; yumrukları nasıl attığındaydı. Yumruğun atılış şekline göre alınan beden pozisyonu, alınan ve verilen nefesler, ayaklar, bacaklar, bel, sırt, omuz ve tüm bedenin dengeli bir uyum içinde dans etmesi.

 

Bu, bir dövüş sanatı değil!

 

Bu, bir dans sanatı!

 

Tüm bedeninin uyum içindeki mükemmel dans sanatı.

 

Tüm beden aynı anda hareket ediyor; hiçbir kusur olmaksızın.

 

Yüzümde açan gülümseme ile bir aydınlanmaya vardığımı anlamıştım. Ve hissedebiliyordum; bunda her ne kadar mükemmel olduğumu hissediyor olsam da hala daha kat etmen gereken çok uzun bir yol vardı; kusursuzluğa ulaşmak için.

 

Gözlerimi açıp daha önce yumruklarımla kana bulanan üstünde hafif çatlaklar olan duvara yöneldim. Duvarın önünde durup gözlerimi kapattım. Derin nefes alıp verdim. Gardımı aldım. Ve dans sanatının içerdiği tüm yumruk şekillerini uygulamaya başladım.

 

GÜM! GÜM!

GÜM! GÜM! GÜM! GÜM!

GÜM! GÜM! GÜM! GÜM! GÜM! GÜM! GÜM! GÜM!

GÜM! GÜM! GÜM! GÜM! GÜM! GÜM! GÜM! GÜM! GÜM! GÜM! GÜM! GÜM! GÜM! GÜM! GÜM!

 

Yumruklarımın kan içinde kalmasını veya üstlerinde derilerin parçalanıp kemiklerimin ve eklemlerimin açığa çıkmasını umursamadım; daha hızlı ve daha güçlü.

 

GÜÜMM!

GÜÜMM! GÜÜMM!

GÜÜMM! GÜÜMM! GÜÜMM! GÜÜMM!

 

Çok daha hızlı.

 

GÜÜÜÜÜMMM!

GÜÜÜÜÜMMM! GÜÜÜÜÜMMM!

Obsidyen duvar, üstünde beliren çatlaklarla içeri göçmeye başlarken dans etmeye devam ettim; ta ki yumruklarımın üstündeki deriler tamamen parçalanıp kemiklerim ezilip bükülünceye kadar.

 

Duvardan uzaklaşıp kendimi sırt üstü yere bıraktım.

 

Pat

 

Kollarımı ve bacaklarımı iki yana açıp yüzümdeki gülümseme ile hızlı hızlı alıp verdiğim nefesleri düzene koymaya çalıştım. Hafifçe sakinleştikten sonra neden daha önce bu, insanların savunma ve dövüş sanatları diye adlandırdıkları dans sanatını yapmadım diye düşündüm.

 

‘Gerçek bir bağımlılık kaynağı’

‘Bunun, nasıl bir duygu hissettirdiğini kelimelere dökemem’

‘Daha doğrusu, bunu açıklamak için gerekli kelimelerin olduğunu sanmıyorum’

 

Oturur pozisyona geçip bağdaş kurdum. Ve bedenime baktım; hissedebiliyorum, eskisinden çok daha güçlü ve hızlıydım. Gözlerimi kapatıp kısa bir süre boyunca derin nefesler alıp vererek içimdeki heyecanı yatıştırdım. Ve tüm odağımı, enerjisini doldurmuş olan ateş kapısına verdim. Ateş kapısını açtığım gibi her zamanki gibi bedenimin içinden yükselen hava akımı eşliğinde muazzam bir güç belirdi. Güç, bedenimin tamamını dolaşıp ellerimdeki yaraların üstüne geldiği gibi orada toplanmaya başladı. Hem ellerime bakıp nasıl iyileştiğini izlerken hem de ateş kapısından yayılan güce odaklandım. Yavaş yavaş gözlerimin önünde, kolumdan itibaren ellerimde toplanan bir şeyler gördüm.

 

Bu, ateş kapısından yayılan güçtü; kaos enerjisi gibi dengeli ve sakin ve aynı zamanda Doğa Enerjisi gibi saldırgan ve dengesizdi. Özellikle baskın olan kan kırmızısı rengiyle etrafa rengârenk parıltılar yayarken bedenimin içinde dolaşıyordu. En çokta yumruklarımın üstünde; yavaş yavaş kemiklerimin, kaslarımın, eklemlerimin ve derimin içine nüfuz ettiğini gördüm. Ve bu olurken ellerimdeki hasarlı bölgelerin anında iyileştiğini fark ettim.

 

Ellerim tamamen iyileştikten sonra güç, anında dağılıp bedenimin her yerine eşit bir şekilde yayıldı; ve bu, saliseler içerisinde gerçekleşti.

 

Gözlerimi kapatıp güce odaklanmaya devam ettim; gelişimin merkezimin etrafındaki kapıların arasındaki boş olan yere. Gelişim merkezim ve kapıların olduğu kısım, tamamen gücün rengârenk parıltıları tarafından esir alınmıştı. Etrafıma bakınıp gelişim merkezimin etrafını tamamen sarmış olan bayağı uzaktaki kan kırmızısı damar benzeri şeylere baktım.

 

‘Bunların ne olduğunu daha önce hiç kimseye sormamıştım’

 

Güç, özellikle damarların arasında dolaşıyordu; fazla değillerdi ama şuanda görebildiğim tüm damarların etraflarında süzülüp dolaşıyorlardı.

 

‘Gücün hemen yayılmasına olanak sağlayan bir çeşit kanal olabilir mi’

 

Bir süre daha gücün süzülüşünü izledikten sonra ateş kapısının kapanmak üzere olduğunu hissettim. Odaklanmamı en üst düzeye çıkarmaya çalışıp ateş kapısının yavaş yavaş kapanışını izledim; bedenimdeki tüm gücün, etrafımda süzülen kan kırmızısı hava akımıyla beraber yavaşça bedenimin içine, gelişim merkezime doğru toplanışını izledim. Etrafa yaydıkları parlaklıklarla hem siyahın tonlarını içeren kan kırmızısı hava akımı hem de baskın kan kırmızısı rengiyle rengârenk parıltılar yayan gücün, daire şeklinde duran kapıların arasındaki boş alana doğru burgaç şeklinde süzülüp toplandığını gördüm; toplanıp birleşmeye başladılar, yavaş yavaş hepsi toplandıktan sonra sıkışıp küçülmeye başladılar. Küçük bir bilye boyutuna ulaşıncaya dek sıkıştıktan sonra aniden ortadan kaybolduklarında her şey eski ve sakin haline geri döndü.

 

Üstüme hafiften yorgunluk çökerken az önce güç ve hava akımının kaybolduğu yere bakmaya devam ettim. Kaşlarım çatılmaya başlarken gözlerimi açıp derin bir nefes verdim.

 

‘Hiçbir şey yok’

‘Yoktan var oldu’

‘Vardan yok oldu’

‘Nereye gittiğine dair en ufak bir şey hissedemiyorum’

 

Ağrıyan şakaklarıma masaj yaptım.

 

‘Neyse’

‘En azından artık görebiliyorum’

‘Bir sonraki seferde onu kontrol etmeye çalışacağım’

 

Bakışlarımı çevirip arkamdaki cansız bedene baktım.

 

‘Şimdi düşününce’

‘Onunla konuşsaydım’

‘Onu öldürmekten çok daha yararlı bir şeyler elde edebilirdim’

 

Cansız bedene kısa bir süre boyunca baktıktan sonra kendimi kötü hissetmeye başladım.

 

‘Ben, ne zaman bu kadar acımasız oldum ki’

 ‘Onu neden öldürdüm ki’

‘Onu rahatsız eden bendim’

 

Ayağa kalkıp yaratığın siyah kanlar içinde başsız ve et püresine dönen bedeninin önüne geldim. Yüzüğümden çıkardığım birkaç parça kıyafetle onun bedenini örttükten sonra ona doğru eğildim.

 

Neden bana saldırdığını bilmiyorum ama,”dedim.”beni her ne kadar duyamıyorsan bile,”Birkaç saniye boyunca sessizleştikten sonra,”yine de senden özür dilerim.”

 

Arkamı dönüp kubbenin merkezine yöneldim. Bağdaş kurarak oturdum ve içimde yükselmeye başlayan pişmanlık ve vicdan azabıyla gözlerimi kapattım.

 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44545 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr