Bölüm-61 Az Bekle

avatar
435 1

Başlangıç - Bölüm-61 Az Bekle



 

Sen, velet!

 

Yankılanan sert, soğuk, kibirli ve bir o kadar da heybetli ses ile dönen başım daha da beter bir duruma girdiğinde etraftaki karanlık, yavaş yavaş benden uzaklaşıp bir noktada toplanmaya başladığında kanımla kirlenmiş obsidyen benzeri düz bir zeminin üstünde olduğumu fark ettim.

 

Sen, benim kim olduğumu biliyor musun!?

 

Karanlık tamamen bir yerde toplandığında kubbe benzeri bir alan açığa çıktı. Karanlık, kubbenin tam ortasındaki zeminde toplanıp eğilip bükülmeye başladığında hırıltı benzeri sesler yankılanmaya başladı. Ardından üstümdeki baskı artarken karanlığın içinden bir şey cisimleşmeye başladı. Önce keskin ve kısa pençelerle kaplı iki büyük ayak açığa çıktı. Sonra dizlerinden uzayan bir çift kemik ile kaslı iki bacak.

 

Ben,

 

Karanlığın içinden yankılanan ses ile havaya kalkan zifiri siyah ayak öne bir adım attı.

 

GÜÜÜÜÜÜÜÜÜMMMMM

 

Obsidyen zeminin üstüne oluşan göçükle beraber ta benim önüme kadar örümcek ağı benzeri çatlaklar yayıldığında bedeninin geri kalanı da vücuduna çekilen karanlıklarla beraber açığa çıktı.

 

Üç ila dört metre arasındaki iri ve zifiri siyah bedeni, beline kadar ulaşan dağınık uzun saçlar, keskin ve kısa pençelerle kaplı ayak ve elleri, diz, dirsek ve omuzlarından uzayan kısa kemik çıkıntılar ve koyu yeşil gözlerle hem bir Şeytanlaşmış Diğer’e hem de siyah kırmızı toz bulutu tarafından dönüşüm geçirmiş bir insana benziyordu.

 

Az bir şey kalmış olan karanlık bulutlar, onun tüm bedeninin etrafında hafiften dönmeye başlarken yüz ifadesi bir anda çarpıklaştı. Ardından arkasını bana dönerken ve sanki öksürmemek için kendini tutuyormuş gibi bedeni sallanırken üstümdeki baskının yok olmasıyla kafam karıştı. Bulanık görüşüm düzelirken birkaç saniye boyunca arkası bana dönük durmaya devam ettikten sonra bir anda bana dönüp,“Ben, yücelerin en yücesi,”dedi, yüzündeki hala daha çarpık surat ifadesiyle abartılı bir şekilde kolunu havaya savurarak.”ben, bir zamanlar bu gezegenin korkulu rüya...”Konuşması, kustuğu bir avuç dolusu siyah sıvı eşliğinde kesilirken öksüremeye başladı. Ardından öksürerek arkasını bana döndü.

 

Kafam iyice karışmaya başlarken onun etrafında dönen karanlık bulutlara baktım ve bir şeylerin doğru olmadığını fark ettim. Bir elini, arkasını dönmeden bana doğru uzatırken diğer eliyle boğazını tutup,”A-az bekle,”dedi.”hemen geliyorum.

 

Karanlık bulutlara iyice odaklanıp içlerinde zincir benzeri bir şeyler olduğunu fark ettim. Ve bu zincirlerde onun bedeninin neredeyse her yerine bağlıydı ama başta görememiştim, o öksürene kadar.

 

‘Ehhhh’

 

Kanlar içinde yerde yatmaya devam ederken korku dolu bir ses çıkarmaya çalışarak,”S-sen, kimdin demiştin abi?”dedim.

 

Elini birkaç defa aşağı yukarı savurarak,”A-az bekle dedim ya bebe!”dedi.

 

Ateş kapısını açmaya hazır bir şekilde beklerken kısa bir süre boyunca siyah sıvıyla beraber öksürdükten sonra bana dönüp hafifçe boğazını temizledi.

 

Ardından elini havaya abartılı bir şekilde savurarak,”Ben ki bir zamanlar bu gezegenin korkulu rüyası,”dedi. İleriye adım atmak için ayağını kaldırdığında tüm bedeninin titrediğini gördüm. Ardından yüz ifadesi tekrar çarpıklaşırken ağzından fışkıran siyah sıvılar eşliğinde iki eliyle boğazını tutup arkasını bana döndü.

 

O, kustuğu siyah sıvılar eşliğinde dizlerinin üstüne çöküp öksürmeye başlarken ateş kapısını açtım. Bedenimden yayılmaya başlayan siyahın tonlarını içeren kan kırmızısı hava akımıyla beraber tüm yaralarım, anında diyebileceğim bir hızda iyileşirken bir avuç dolusu kirli kan kustum. Kemiklerim geri yerlerine takılırken yankılanan çatırtı sesleriyle yerden destek alarak ayağa kalktım. Yumruklarımı sertçe sıkıp kubbe benzeri alanın tümünde çatırtı seslerinin yankılanmasına neden olduktan sonra kafamı kaldırıp kanlı gözlerimle benden biraz uzakta hala daha öksüren şeye baktım. Az bir şey kalmış kaos enerjisini kullanmadan ateş kapısından gelen güç ile ayağımı kaldırıp sertçe yere geçirdim.

 

ÇAATT

 

Kaval kemiğim, dizimi kırıp fışkıran kanlar eşliğinde dışarı çıkarken gelen acı yüzünden yüzüm büzüştü. Yankılanan ses ile kafasını aniden bana çeviren yaratık, genişleyen gözleriyle bana baktı.

 

S-sen…”Devamını getiremeden tekrar siyah sıvılar kusmaya başlarken yere devrilip boğazını sertçe sıkmaya başladı. Kendi kendime küfrederken ateş kapısı sayesinde anında yerine takılan kaval kemiğimden gelen acıyla inledikten sonra ayağımı kaldırıp bu sefer yavaşça ileriye bir adım attım.

 

PAT!

 

Yaratık, kafasını zor bela bana çevirirken kanlı gözlerim ile onun koyu yeşil gözlerine bakıp bir adım daha attım.

 

PAT!

 

Bir tane daha.

 

PAT!

 

PAT!

 

Onun titreyen bedeninin önüne gelip kafasının yanında durdum. Ardından ayağımı kaldırıp onun kafasının üstüne nazikçe koydum.

 

Ne demiştin sen?”dedim, dirseklerimi çaprazlamasına dizimin üstüne koyup hafifçe eğilirken.”Tüm gezegenin korkulu rüyası mı?

 

Titremeler eşliğinde öksürmeye devam ederken kanlı gözleriyle bana bakmayı sürdürdü. Ayağıma biraz kuvvet verip onun kafasını zemine yapıştırdım.

 

PAATT

 

Tekrar söyle!”dedim, iyice eğilip onun kandan kıpkırmızı kesilen gözlerine bakarken.”Senin gibi çirkin bir yaratık, tüm gezegenin korkulu rüyası mıymış? Ha!

 

Ayağımı kafasından çekip kendimi dikleştirdim.”Pek öyle gözükmüyorsun,”Hava akımını, geriye çekmeye başladığım ayağıma gönderirken başıma giren ağrıları umursamamaya çalıştım.”kanı beş kuruş etmez çirkin bir yaratığın teki, ne cüretle böyle abartılı sözler söyleyebilir ki!

 

Yaratığın yüz ifadesi çarpıklaşırken elini bana doğru kaldırdı ama hiçbir şey yapamadan geriye çektiğim ayağımı, onun suratına savurdum.

 

GÜÜÜMM!

 

Yaratık, doğan kan kırmızı bir şok dalgası eşliğinde ağzından fışkıran siyah sıvılarla beraber havada savrulmaya başlarken kırılan ayağıma baktım.

 

‘Neyden yapılmış bu be’

 

Kaşlarım çatılırken ateş kapısı, ayağımı çoktan iyileştirmeye başlamıştı bile.

 

GÜÜM!

 

Bakışlarımı kaldırıp kubbe yapının öteki tarafındaki duvara yapışan çirkin yaratığa doğru var gücümle koştum. Ardından yaratık, duvardan daha düşemeden önce onun önüne gelip hava akımıyla kaplı yumruğumu, onun karının ortasına savurdum.

 

GÜÜÜÜMM!

 

Kolumdan çatırtı sesleri yükselirken doğan şok dalgasıyla beraber geriye savruldum.

 

PAATT!

 

Sert bir şekilde zemine düştüğüm gibi kırık kolumu umursamadan ağzından fışkıran kanlar eşliğinde duvarın içine gömülmüş yaratığa doğru tekrar atıldım ve diğer yumruğumu, onun içeri göçmüş karnın ortasına savurdum.

 

GÜÜÜMM!

 

Kustuğum kanlar eşliğinde tekrar geriye savrulmaya başlarken diğer kolumun da kırıldığını gördüm.

 

PAATT!

 

Düştüğüm gibi kalkıp tekrar ona atıldım. Ve onun tamamen duvarın içine gömülmüş titreyen bedenine, çoktan iyileşmiş olan diğer yumruğumu savurdum.

 

GÜÜÜMM!

 

PATT!

 

Tekrar.

 

GÜÜÜMM!

 

PAAT!

 

Ateş kapısının enerjisi azalmaya başlarken yaratığın siyah sıvılar içindeki bedeninin önüne geldim. Onun ayağından tutup gömüldüğü duvarın içinden çekip havaya kaldırdım. Ve attığım hafif bir kükreme eşliğinde onu tüm gücümle zemine yapıştırdım.

 

GÜÜÜÜMM!

 

Obsidyen zemin, katman katman parçalanıp havaya savrulurken onun ezilmiş bedenini tekrar kaldırıp yere yapıştırdım.

 

GÜÜÜMM!

 

GÜÜÜMM!

 

GÜÜÜMM!

 

Zemini delik deşik edene ve ateş kapısı kapanana kadar onu kaldırıp yerden yere vurdum. Ateş kapısı kapanıp etrafımdaki hava akımı bedenime geri çekilirken yaratığın siyah sıvılar içindeki et peltesine dönmüş kıpırtısız bedenine baktım. Birkaç küfür savurup yaratığın ayağını bıraktığımda hala daha onun etrafında dönen karanlık bulutlar, şu anda tam olarak görebildiğim kara zincirlerle beraber yavaş yavaş solup hiçliğe karıştı.

 

Yaratığa birkaç saniye daha baktıktan sonra bakışlarımı, kubbe benzeri alanın içinde dolaştırmaya başladım. Tamamen obsiyenden yapılmış gibi gözüken yarım bir daire. Üstüme yorgunluk çökmeye başlarken kubbenin merkezine ilerleyip bağdaş kurarak oturdum. Ardından gözlerimi kapatıp ‘Belki burada kaos enerjisi vardır’ diye derin nefesler alıp vermeye başladım. Ve kısa bir süre sonra gözlerimi açıp tekrar etrafıma bakınmaya başladım.

 

‘Nasıl geldim ki buraya’

 

Haaahhh

 

Derin bir nefes verip ruhsal algımı etrafa yaydım ve kubbenin duvarlara örtülü çevresini ve yaratığın cansız bedeninden başka bir şey göremediğimde ruhsal algımı geri çektim.

 

‘Şimdi ne yapacağım’

‘Kaos enerjisi yok’

‘Ateş kapısı..’

 

Gözlerimi kapatıp ateş kapısına odaklandığımda ve onun, yavaş yavaş enerjisini doldurduğunu fark ettiğimde keyfim aniden yerine geldi.

 

‘Doğa enerjisi’

‘Burada Doğa Enerjisi varmış’

‘İyi, bu çok iyi oldu’

‘Kaos enerjisi olmadan bende ne yapacağım diye düşünüyordum’

‘Doğa Enerjisi, hmmm’

 

Yaşlı adamın bana söylediklerini hatırladım.

 

Dünya Ruhunun onayını kazandın

 

Artık Doğa Enerjisini kontrol edebilirsin

 

Yaşlı adamın bana söylediklerini hatırlarken Doğa Enerjisini nasıl kontrol edebileceğim hakkında düşünmeye başladım.

 

‘Nasıl göreceğim şimdi bunu’

‘Kaos enerjisinde olduğu gibi derin nefesler yeterli mi ki’

 

Gözlerimi kapatıp derin nefesler alıp vermeye başladım. Ama birkaç dakika geçtikten sonra herhangi bir şey hissetmediğimde gözlerimi açıp bu şekilde devam ettim. Ve bu da işe yaramadı. Bayağı uzun bir süre boyunca yöntemlerimi değiştirip; sırt üstü, yüz üstü, yanlamasına, oturarak, ayakta, yürüyerek, dolaşarak, koşarak, yumruk ve tekmeler atarak aklıma gelen her türlü yöntemi deneyip bir işe yaramadığını gördükten sonra çatılan kaşlarımla bağdaş kurdum.

 

‘Hiç biri’

‘Hiç biri de işe yaramadı’

‘Doğa Enerjisini hissetmek için ne yapmam gerek’

 

Kısa bir süre düşündükten sonra aklıma gelen düşünceyle gözlerim genişlerken ateş kapısına odaklandım. Enerjisini tamamen doldurmasına az bir şey kalmış olan ateş kapısını hissettiğimde şaşırmama engel olamadım.

 

‘Ateş kapısı, boşalan enerjisini doldurması için geçen zamanın daha 1/4’ini geçti ya da geçmedi’

‘Nasıl bu kadar hızlı dolabildi’

 

Kafam karışırken ‘Acaba bu gezegen, dünyadan yüzlerce kat daha büyük olduğu için olabilir mi’ diye düşündüm. Kendi kendime kafamı sallayıp,”Yani, büyük gezegen büyük ruh demektir değil mi? Öyle olduğu içinde gezegen ruhu çok daha fazla Doğa Enerjisi yayıyor olabilir.”

 

Kendi fikrimden emin bir şekilde tekrar kafamı salladığımda ateş kapısının enerjiyle dolup taştığını hissettim. Ateş kapısına iyice odaklanmaya çalışıp bir süre uğraştıktan sonra onu hiçbir şekilde göremediğimde bundan da vazgeçip gözlerimi açtım.

 

‘Nasıl yapacağım ki’

‘Keşke yaşlı bunağa sorsaydım’

 

Kendime birkaç küfür daha savurup ayağa kalktım. Yaratığın cansız bedenine doğru ilerleyip onun, siyah sıvılar içindeki yerde yüzüstü yatan ezilmiş bedenine baktım. Ayağımla onu çevirip paramparça olmuş yüzüne baktım.

 

Nesin sen be?”

 

Hafifçe eğilip yaratığın yüzüne iyice baktım ve onun, göz kapaklarının titrediğini fark etmem ile omurgamdan tüm bedenime bir titreme yayıldı. Ateş kapısını açtığım gibi bedenimden yayılan hava akımıyla ayağımı yere geçirip geriye atıldım.

 

Anlamlandıramadığım bir şekilde içimde doğmaya başlayan korkuyla yaratıktan iyice uzaklaşıp onun kıpırdamaya başlayan bedenine baktım.

 

‘Bu kahrolası yaratık ölmemiş miydi’

 

Yaratığın bedeninden çatırtı sesleri yankılanırken kırılmış kemikleri ve ezilmiş bedeni yavaş yavaş iyileşmeye başladı. Kısa bir süre sonra bedeni tamamen iyileşen yaratık, kanlı gözlerini açtığı gibi kafasını bana çevirdi.

 

Parmağını bana doğru uzatan yaratık, vahşice,”SEN!”dediğinde çatılan kaşlarım ile içimdeki korkuyu bastırmaya çalıştım. Ardından elini yere geçirip zeminin parçaları eşliğinde ayağa kalkan yaratık, bana doğru bir adım atıp bedenini dikleştirdi, abartılı bir şekilde elini havaya savurup bakışlarını yukarıya çevirdi.

 

Ben ki,”dedi yaratık, elini sağa sola sallayarak.”bir zamanlar tüm gezegenin korkulu rüyası.”

 

Konuşmayı kesen yaratık hafifçe boğazını temizleyip bana kısa bir bakış attığında yüz ifadem garipleşmeye başladı.

 

Tekrar yukarıya bakıp ellerini savuran yaratık,”Ben ki,”dedi.”ruhları kirlenmiş olan düşüncesiz canlıların korkulu rüyası.”

 

İçimdeki korku yavaş yavaş sönerken ve ne düşüneceğimi bilemediğim bir duruma girerken bana tekrar kısa bir bakış atıp boğazını temizledi yaratık.

 

Ben ki,”dedi ve durakladı. Ardından sanki bir şeyler düşünüyormuş gibi kaşları çatılırken beline kadar ulaşan uzun ve dağınık saçlarla kaplı kafasını kaşımaya başladı. Diğer elini de kaldırıp yüzünün önüne getirdi ve sanki hesap kitap yapıyormuş gibi parmaklarıyla oynamaya başladı.

 

‘Ne bu şimdi’

 

İçimdeki korku tamamen sönünce bir an ateş kapısını kapatmayı düşündüm. Ama kafamı iki yana sallayıp yaratığı derin hesap düşüncelerinden çıkarmak için hafifçe öksürdüm.

 

Öhö öhö

 

Mırıldanmalarına ara veren yaratık, bana kısa bir bakış atıp,”Az bekle,”dedi ve hesap işlemlerine devam etti.

 

Yaratığa birkaç saniye baktıktan sonra enerjisinin 1/4'i düşen ateş kapısını kapattım.

 

‘Bundan bir cacık çıkmaz’

 

Olduğum yerde bağdaş kurup yaratığın mırıldanmalar ve çatılı kaşlar eşliğinde parmakları üzerinde gerçekleştirdiği hesap kitap işlemlerini izlemeye başladım.

 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44548 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr