Bölüm-59 Yaşlı Adam Haklıydı

avatar
418 1

Başlangıç - Bölüm-59 Yaşlı Adam Haklıydı



 

Kulaklarıma ulaşan rüzgarın sesiyle kendime geldiğimde ve ağzımın kum ile dolu olduğunu fark ettiğimde midemden kanlar yükselmeye başladı. Kumla karışık bir avuç dolusu kan kusup öksürdükten sonra gözlerimi zorla açıp kumların üstüne yüz üstü yattığımı fark ettim. Ellerimin arasından kayan kumlardan destek alarak oturur pozisyona geçtim ve etrafıma bakındım.

 

Sonunu göremediğim mor ve mavi karşımı kum denizin içindeydim. Bakışlarımı yukarıya çevirip çok uzaklardaki etrafa saçılmış yıldız denizin içinde duran, çevresine, ta buraya kadar mor ve mavi loş ışıklarını yayan iki yuvarlak küreye baktım.

 

Haaahh

 

Derin bir nefes verip bakışlarımı, kan revan içindeki çıplak bedenime çevirdim. 'Kahretsin' diye düşündüğüm gibi sol elimin başparmağında olan sembollerle kaplı zifiri siyah yüzüğü fark ettim.

 

'Ehh'

 

Kafam karışmaya başlarken bu yüzüğün burada ne işi var diye düşünmeye başladım.

 

'Yaşlı adam mı'

 

'Bana boyutsal bir yüzük vereceğini söylemişti'

 

'Evet'

 

İçimden yaşlı adama teşekkür ettikten sonra yüzüğü kurcalamaya başladım.

 

"Açıl,"dedim ve bekledim. Ama herhangi bir şey olmadığında tekrar deneyip aklıma gelen diğer fikirleri de uyguladım; oynadım, çıkardım, baktım, tekrar giydim, elledim, okşadım, kanımı damlattım ve aklıma gelen her türlü fikri denedikten sonra hiç bir işe yaramadığını gördüğümde kanlanmış gözlerimle yüzüğü sertçe atıp yaşlı adama küfretmek üzereyken kafama dank etti.

 

Kendi aptallığıma küfredip yüzüğü yerden kaldırdım ve tekrar parmağıma koydum. Kaos enerjisini, elime gönderip yüzüğün üstüne getirdiğimde başım dönmeye başladı. Ardından kendimi başka bir yerde buldum; aslında tam olarak öyle değil. Sanki ruhsal algım ile bir yere bakıyormuşum gibiydi. Ve baktığım alan da bembeyaz kıyafetler ve sigaralarla dolu olan, siyah bir yerdi.

 

Sadece bu iki çeşit parçayla keyfim yerine gelirken onları nasıl çağırabileceğimi düşündüğüm gibi kendime tekrar küfrettim ve kıyafetlerin elime gelmesini istedim. Ve kıyafetler toplu bir halde tüm görüşümü kaplayacak şekilde elimin üstünde belirdi. İstemsizce sırıtırken esen rüzgarla beraber devrilmeye başlayan kıyafetleri geri yüzüğe gönderdim.

 

"Hehehe,"kendi kendime aptalca gülüp yüzükten, alt ve üst olmak üzere iki parça kıyafet alıp giyecekken bedenimdeki kurmuş kanları fark ettim. Kaşlarım çatılırken etrafıma bakınıp tekrar sonu görünmeyen kum denizinden başka bir şey göremediğimde keyfim kaçtı. Elimdeki bembeyaz kıyafetlere baktıktan sonra bakışlarımı tekrar bedenime çevirdim.

 

'Olmaz öyle'

 

'Çok kirliyim'

 

Kıyafetleri tekrar yüzüğe gönderip bağdaş kurarak oturduktan sonra derin nefesler eşliğinde gözlerimi kapattım ve kaos enerjisini, rengarenk parıltılar eşliğinde tüm bedenime yaydım. Ve o kadar yıl boyunca biriken deneyimlerimden yola çıkarak kaos enerjisini, bedenimdeki kurumuş kanlar ve pisliklerle beraber kendimden uzaklaştırmak istediğimde aniden başıma giren ağrılarla kaos enerjisini, gelişim merkezime geri çektim.

 

HUUFF

 

Derin bir nefes verip neden kaos enerjisini yeni bir şeyler yapmak için kullandığımda başıma her defasında ağrılar giriyor diye düşünmeye başladım.

 

'Zihinsel gelişim mi'

 

'Ne olduğunu bile bilmiyorum'

 

'Yoksa adapte olma süreci mi'

 

'Hmm, bu akla daha yatkın geliyor'

 

'Çünkü ne zaman bir şeyi ilk defa yapsam her zamanki baş ağrıları beliriyor'

 

'Yani tek yapmam gereken'

 

'Alışmak'

 

Kısa bir süre daha düşündükten sonra kaos enerjisini elimin dışına gönderip onu, elimden uzaklaştırmaya çalıştım. Ve tekrar baş ağrıları belirdi ama durmama neden olacak kadar fazla değildi. Kaos enerjisi, parıltılar eşliğinde yavaş yavaş elimden uzaklaşıp yarım metre kadar öteye gittiğinde daha fazla dayanamayıp geri çektim. Alnımdan akan terleri elimin tersiyle silip derin bir nefes aldım.

 

'Sınırım bu kadar mı'

 

Kaşlarım yavaş yavaş çatılırken kaos enerjisini tekrar elime gönderip kendimden uzaklaştırmaya başladım. Ve yaptığım bir kaç tekrarın ardından kaos enerjisi, benden yarım metre kadar uzaklaştığında başıma giren ağrılar yüzünden devam edemiyordum. Sanki bir sınır çizgisi vardı da onun yüzünden daha fazla ileriye gönderemiyordum kaos enerjisini.

 

Gözlerimi kapatıp kaos enerjisi özümsemek için meditasyona girdim. Ama saniyeler yavaş yavaş geçerken kaşlarım çatılmaya başladı. Ve en sonunda gözlerimi açıp derin nefesler almaya devam ettim. Ama bu da işe yaramadı. Gözlerim kanlanırken etrafıma tekrar bakıp nerede olduğumu hatırladım, neresi veya ne olduğunu bilmediğim bir yer, kaos enerjisi olmayan bir yer.

 

'Saçmalık'

 

'Kaos enerjisi her yer de olmalıydı'

 

Ayağa kalkıp ruhsal algımı etrafa yaydım; ve zaten gözlerimle gördüğüm, sonu görünmeyen kum denizinden başka bir şey yoktu. Ruhsal algımı geri çekip fazla hızlı olmayacak şekilde koşmaya başladım; tabii bir gelişimci için fazla hızlı olmayacak şekilde koşmak nasıl tabir edilirse artık.

 

Nereye gittiğimi bilmeden koşmaya devam ederken hızımı yavaş yavaş arttırmaya başladım. Arttırdım ve arttırdım. Ta ki kum denizinin üzerinde her adım attığımda küçük toz bulutları oluşuncaya dek.

 

'Kahrolası bunak'

 

'Beni nereye gönderdin'

 

Gelişim merkezimdeki kaos enerjisinin yarısı bitinceye kadar kum denizinde koşmaya devam ettikten sonra yaşlı adama savurduğum küfürler eşliğinde ayağımı kaldırıp yere geçirdim.

 

GÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜMMMMMM

 

Etrafa toz bulutu kalkarken bir adım daha atıp tozların arasından çıktım. Tüm bedenimi silkeleyip kanlı gözlerimle etrafıma baktım.

 

'Yok'

 

'Kaos enerjisi yok'

 

'Hiç bir şey yok'

 

'Sadece kahrolası kum denizi'

 

Ayağımı tekrar kaldırıp yere geçirmek üzereyken uzun saçlarımı sertçe karıştırıp bir kal tel kopardıktan sonra derin mi derin bir nefes alarak kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Yere bağdaş kurup düşünmeye başladım.

 

'Bana, gideceğim yerin dünyadan yüzlerce kat daha büyük olduğunu söylemişti yaşlı bunak'

 

'Nereye ışınlanacağımı da bilmediğini söylemişti'

 

'Bunlar olur, olabilir'

 

'Ama'

 

'Kaos enerjisi neden yok'

 

'En ufak bir zerresi bile'

 

Bayağı bir süre boyunca düşündükten sonra kaos enerjinin neden olamayacağı hakkında aklıma gelen bir kaç fikirle kendimi avutup tekrar derin bir nefes alıp verdim.

 

'Kaos enerjisini artık başa buyruk bir şekilde kullanamam'

 

Ayağa kalkıp yüzükten çıkardığım bembeyaz kıyafetleri üstüme geçirdim ve yürümeye başladım. Bayağı uzun bir süre sonra gökteki küreler yavaş yavaş batmaya başlarken kürelerin parlaklığıyla hafifçe aydınlık olan karanlık gökyüzünün rengi yavaş yavaş açılmaya başladı. Yürümeye devam ederken karşımdan, çok çok uzaklardan ışıklar yansımaya başladı; devasa ve sarı bir küre tarafından neredeyse her yeri kızıla boyayan ışıklar.

 

Yürümeye devam ettikçe sarı küre, beyaz ve sarı ışıklarıyla etrafı aydınlatıp yükselmeye devam etti. Yürüdüm, kızıl küre tam tepeye ulaşıncaya dek yürüdüm. Ve kısa bir süre sonra çok uzaklardan gözüme bir şeyler ilişti.

 

'Bu, bunlar'

 

'Ehh'

 

Yerimde durup tüm gökyüzünü kaplayacak kadar yüksek ve sonunun nerede bittiğini göremeyeceğim kadar geniş bir alana yayılmış olan mavi ver mor karışımı kum fırtınasına baktım. Kısa bir süre daha yerimde durduktan sonra arkama bakıp,'Geri gitmeli miyim?’diye düşündüm. Ama kafamı iki yana sallayıp bana yaklaşan kum fırtınasına doğru yürümeye başladım.

 

Kum fırtınası, yavaş yavaş estirdiği rüzgârlarla bana yaklaşıp kıyafetlerimi geriye doğru dalgalandırırken yüzükten çıkardığım bir parça kıyafet ile sadece gözlerim açıkta kalacak şekilde kafamı örtüp sıkıca bağladım. Ve kum fırtınasına doğru süzülen etraftaki kum denizi eşliğinde tekrar yürümeye başladım.

 

Kum fırtınasına iyice yaklaştıktan sonra tüm bedenim kumlar tarafından kaplanmaya başlarken elimi kaldırıp gözlerime siper ettim. Etraf kararmaya başlarken arkama son bir bakış atıp geldiğim yolun tamamen kumlar tarafından karartıldığını gördüm. Önüme bakıp kıyafetlerimi savuran kum fırtınasının karanlığına doğru yürümeye başladım.

Bayağı uzun bir süre boyunca yürüdükten sonra kulaklarıma ulaşan hızlı adım benzeri sesler ile tüm tüylerim diken diken olduğunda kaos enerjisi ile kaplanan yumruğumu geri çekip ileriye, kumların arasına savurdum.

 

GÜÜM!

 

Yumruğumu savurduğum yerdeki kumlar, daire şeklinde katman katman açılıp dağılırken yediği darbeyle kum fırtınasının içine doğru savrulan şeyi gördüm.

 

Fazla uzun olmayan boyu, zayıf bedeni, dört ayağı üstünde duran keskin pençe ve dişler, mor ve mavi karışımı deri ve gözlere sahip köpeğe benzeyen bir canlı.

 

Kıyafetlerim, kum rüzgârlarıyla dalgalanırken bakışlarımı yumruğuma çevirip üstündeki hafifçe yırtılmış olan deriye baktım.

 

'Fazla sert'

 

Ruhsal algımı, 1/10 e kadar yayıp kum fırtınasının içinde sayıları dört olan, az önceki fırlayan köpek benzeri yaratıkla aynı şekle ve yapıya sahip başka yaratıklar gördüm. Derin bir nefes aldıktan sonra bir elimle gözlerimi siper ederken diğer elimi kaldırıp yavaş ve ağır adımlarla yürümeye başladım ve attığım bir kaç adımdan sonra gözlerim ile göremediğim, sadece ruhsal algım ile zar zor fark edebildiğim köpeklerin, kumların arasından bana doğru atıldıklarını gördüm.

 

Yerimde durup dört bir yandan üstüme atılan köpeklerin iyice yaklaşmasını bekledim. Köpeklerin havada savurdukları pençelerini, kumların arasından gözlerim ile görebildiğimde kaos enerjisiyle kapladığım ayağımı yere geçirip ileriye atıldım.

 

GÜÜM!

 

Köpeklerin arasından sıyrılıp çıkarken hala havada olan birinin ayağını sıkıca tutup kendimle beraber çektikten sonra onu havaya kaldırıp yere yapıştırdım.

 

GÜÜMM!

 

İleriye bir kaç ağır adım attım ve yokluktan çıkıp bir anda ruhsal algımın menzili içinde benden bir kaç metre uzakta beliren bir diğer köpeğe elimdeki köpeği fırlattım.

 

ÇLAAANNKK

 

Demirlerin birbirine çarptıklarında çıkardıklarına benzer bir ses yankılandığında arkamı dönüp geriye çektiğim yumruğumu savurdum.

 

GÜÜMM!

 

Köpek, kumların arasında kaybolurken yumruğumdaki kemiklerin ezildiğini hissetmem ile yumruğumu tekrar savurdum.

 

GÜÜMM!

GÜÜMM!

GÜÜMM!

 

Dört bir yandan üstüme atılan köpeklere karşılık sadece yumruklarımı kullanıp kaos enerjisini olabildiğince kullanmamaya çalıştım. Ve kısa bir süre boyunca üstüme atılan köpekleri, ezilmiş ve derisi yırtılmış yumruklarımla kumların arasına geri fırlattıktan sonra köpekler, saldırmayı kesip etrafımda dönerek hırlamaya başladılar.

 

Ruhsal algımı uzun süredir açık tuttuğum için gelişim merkezimdeki kaos enerjisi azalmaya başlamıştı. Köpek benzeri yaratıklar etrafımda dönmeye devam ederken aralarına yenileri katılmaya başladı. Ve onlar çoğalmaya devam ederken çatılı kaşlarımla ne yapacağım hakkında düşünmeye başladım ve başladığım gibi de diğerlerinin iki katı boyutta olan bir köpek, sürüye katılıp ağır adımlarla hırlayarak bana doğru yaklaşmaya başladı. Benden bir kaç metre uzaklığa ulaştığında yerinde durup mor ve mavi karışımı gözleriyle bana bakmaya başladı. Bende gözlerimi kısıp ona baktım.

 

Esen kum ile dolu rüzgârların arasında birbirimize bir kaç saniye baktıktan sonra büyük köpek, büyük pençesini kaldırıp yavaşça yere indirdi ve bana doğru yürümeye başladı. Dibime gelip yanımdan geçerken homurtu benzeri bir ses çıkaran büyük köpek, kafasını çevirip geri kalan köpeklerle beraber benden uzaklaşmaya başladılar.

 

Onların ruhsal algımdan tamamen çıktıklarını gördüğümde rahat bir nefes verip ruhsal algımı geri çektim. Ardından bakışlarımı önüme çevirip bir süre durduktan sonra yüzükten çıkardığım kıyafeti iki parçaya bölerek ellerimin etrafına sardım ve karanlık kum fırtınasının içinde yürümeye başladım.

 

'Fazla sert'

'En ufak bir yara açamadım bedenlerinde'

'Yaşlı adam söylediklerinde haklıydı'

'Bunlar dünya üzerine inecek olurlarsa'

'Ki bunlar daha ilk gördüğüm yaratıklardı'

'Peki ya görmediklerim, göreceklerim'

‘Ayrıca neden geri çekildiler’

 

Gerisini düşünmeden yürümeye devam ettim.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44549 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr