Bölüm-55 Hadi Göster Marifetlerini

avatar
444 2

Başlangıç - Bölüm-55 Hadi Göster Marifetlerini



 

Yavaşça gözlerimi açtığımda etrafımdaki oynayan minik canlılar ve karşımdaki yaşlı adam ile mağaranın içinde karşılıklık bir şekilde bağdaş kurarak oturduğumuzu gördüm. Bir kaç saniye yaşlı adama baktıktan sonra kaşlarım hafifçe çatıldığında elimi kaldırıp kalbimin üzerine koydum.

 

"Doğa Enerjisinde tam olarak ne var? Niye bu kadar dengesiz ve güçlü?"diye sordum.

 

Yüzü, alınmış gibi bir ifadeye bürünen yaşlı adam,"İnsan önce bir teşekkür eder."dedi.

 

Kafamı hafifçe eğip,"Özür dilerim amca,"dedim."ve teşekkür ederim, beni tekrar kurtardığın için.

 

Elini hafifçe sallayıp sakallarını sıvazlamaya başlayan yaşlı adam,"Ne demek canım,"dedi."hiç önemli değil."Boğazını temizleyip devam etti."Doğa Enerjisi, Dünya Ruhunun ürettiği bir enerji çeşididir. Neden bu kadar dengesiz ve güçlü olduğuna gelirsek, hem üstünde yaşadığımız dünyadan yayıldığı için bu, ona çok yakın olduğumuz ve onun bir nevi parçası olduğumuz için, hem Dünya Ruhu diye adlandırdığımız canlı bir yaşam formundan yayıldığı için hem de bedenlerimiz ve ruhumuz kirli olduğu için."

 

"Bedenlerimiz ve ruhlarımız kirli olduğu için mi?"diye sordum.

 

Kafasını sallayan yaşlı adam,"Evet,"dedi."insanlar, doğduktan sonra dünyanın kirli havası ve çeşit çeşit düşünce tarzlarıyla yaşarlar. Bu, hem onların bedenlerini kirletir, hem de ruhlarını. Ve Dünya Ruhu, kirli bir yaşam formuna kendi enerjisini bahşetmez. Eğer ki Dünya Ruhunun onayını kazanırsan, işte o zaman Doğa Enerjisini hissedebilir, görebilir ve kontrol edebilirsin. Ayrıca insanlar hayatları boyunca sadece tek bir kez Doğa Enerjisini kullanabilir. Ya da öyle demeyelim de Dünya Ruhu, gelişimlerimizi tamamlamamıza yardımcı olmak için Doğa Enerjisini gönderiyor diyelim. Ve bu gelişim ise, insanlar daha doğmadan önce anne karnındayken gerçekleşir. Bizlere, bir nevi yeni bir bedenin oluşmasında yardımcı oluyor."

 

Çenemi kaşıyıp,"Demek öyle,"dedim."peki sen bunları nereden biliyorsun amca?"

 

Yaşlı adam, kibirli bir şekilde gülümsemeye başlarken elini sağa sola sallayıp,"Hohoho, çok uzun bir zaman önce Dünya Ruhunun onayını kazandım. Yani, hem kendi deneyimlerden hem de benden önceki koruyucuların deneyimlerinden toplanan bilgilerle bir kaç sonuç çıkarmak pek zor bir şey değil."dedi."Ama bu, seni aşan konular yani daha fazla düşünmene gerek yok."

 

Kafamı sallayıp,"Doğa Enerjisini nasıl kontrol edeceğim peki?"diye sordum.

 

Gözlerini hafifçe kısıp gözlerimin içine bakmaya başlayan yaşlı adam,"Sana söylediğim işlemi hatırlıyor musun?"diye sordu.

 

"Kaos enerjisini bedenimin içine doğru sıkıştırma işlemi mi?"diye sordum.

 

Kafasını sallayan yaşlı adam,"Evet,"dedi."kaos enerjisinin kontrolünü kaybetmeden, sıkıştırma işlemini tüm bedenin üzerinde uygulayabildiğinde o zaman sana nasıl Doğa Enerjisini kontrol edebileceğini göstereceğim."

 

Kafamı sallayıp,"Tamam,"dedim."onun haricinde yapmam gereken başka bir şey var mı?"

 

Kafasını iki yana sallayan yaşlı adam,"Hayır, meditasyona gir ve sıkıştırma işlemine başla."

 

Gözlerimi kapatıp derin nefesler eşliğinde kaos enerjisi özümsemeye başladım. Gelişim merkezimi dolana kadar kaos enerjisi özümsemeye devam ettikten sonra derin bir nefes alıp verdim. Ardından gözlerimi açıp yaşlı adamın ortalıkta görünmediğini fark ettiğimde kucağımda ve omuzlarımda mışıl mışıl uyuyan Dünya Ruhunun Çocuklarını gördüm.

 

Onlara karşı içimde bir sevgi yükselirken yüzümdeki gülümseme ile onları bir süre izledim. Tekrar gözlerimi kapatıp sıkıştırma işlemine başladım. Bu sefer daha yavaş bir şekilde önce tek ayağımdan başladığımda gelen acıya karşılık sadece dişlerimi sıkabildim. Ayağımın tamamının içine kaos enerjisi sıkıştırdıktan sonra verdiğim derin bir nefes eşliğinde, minikleri uyandırmamak için elimi yavaşça kaldırıp alnımda biriken terleri sildim.

 

'Hiç kolay değil'

'Hem acılı hem de yorucu bir süreç'

'Ve şimdiden gelişim merkezimdeki kaos enerjisinin çeyreğini kullandım'

'Ayrıca kaos enerjisinin kontrolünü kaybedersem'

 

Minik canlılara kısa bir bakış attıktan sonra gözlerimi kapatıp kaos enerjisine iyice odaklandım.

 

'Kontrolü kaybetmeyi göze alamam'

 

Daha fazla düşünmeden diğer ayağıma geçtim. Sıkıştırma işlemini bu ayağımın üzerinde de hallettikten sonra şimdiye kadar dayanabildiğim acıyla beraber bu sefer baş ağrısı ortaya çıktı. Acılar yüzünden terler akan yüzümdeki kaşlarım çatılırken ayaklarımın içine sıkıştırdığım kaos enerjisini yavaş yavaş geri çekmeye başladım. Ve bunu yapmaya başlarken bir anlığına kaos enerjisi üzerindeki kontrolümü kaybedeceğimi sandım.

 

Kaos enerjisini geri çekmeyi bırakıp derin bir nefes alıp verdim. Ardından önce tek bir ayağımın içine sıkıştırdığım kaos enerjisini geri çekmeye başladım. Ayağımın içindeki tüm kaos enerjisini geri çekip gelişim merkezime gönderdikten sonra baş ağrıları azalmaya başladı.

 

'Kaos enerjisini, ayağımın içine tekrar sıkıştırmalı mıyım'

'Yoksa diğer ayağımdaki kaos enerjisini de mi çekmeliyim'

 

Kısa bir süre düşündükten sonra kaos enerjisini tekrar gönderip ayağımın içine sıkıştırmaya başladım.

 

Ve tekrar kısır bir döngüye girdim.

 

Kaos enerjisini, önce ayaklarımın sonra da ayak bileklerimden dizlerime kadar olan kısmın içine yavaş yavaş sıkıştırdım. Bu işlemi yaparken kaos enerjisini içine sıkıştırdığım yerden gelen acılar, baş ağrıları ve gelişim merkezimdeki azalan kaos enerjisi yüzünden ne zaman dursam, sıkıştırma işlemi yaptığım yerdeki kaos enerjisini gerip çekip kısa bir süreliğine dinlendikten sonra işlemi yapmaya devam etmeden önce sıkıştırdığım bölgedeki kaos enerjisini hem kontrol edip hem de gelişim merkezimi kaos enerjisiyle doldurdum.

 

Tüm bunları aynı anda yapmaya başladığımda başlarda, gelen baş ağrıları yüzünden kaos enerjisi üzerindeki kontrolümü kaybetmeme ramak kalıyordu. Ama sonra yavaş yavaş acılara alışmam ile kaos enerjisi üzerindeki kontrolümün çok yavaş bir şekilde arttığını hissettim. Ve bu olduğunda artık sıkıştırma işlemi yaptığım bölgeki kaos enerjisini geri çekme ihtiyacı duymadan boşalan gelişim merkezimi rahat bir şekilde etraftaki kaos enerjisi ile doldurmaya başladım.

 

Kaos enerjisini, karın bölgemden aşağısının tamamının içine sıkıştırdıktan sonra derin bir nefes verip gözlerimi açmadan önce kaos enerjisini fazla yavaş olmayacak bir şekilde sıkıştırdığım yerlerden çıkarıp geri, yarısına kadar boşalan gelişim merkezime gönderdim.

 

Göğsümün üst kısmına kadar uzamış sakallarımda sağa sola sallanırken yüzlerindeki keyifli gülümsemeler ve çıkardıkları müzik gibi mırıltılarla oynayan Dünya Ruhunun Çocuklarına baktığımda istemsizce gülümsedim.

 

Onları bir süre izledikten sonra bakışlarımı kaldırıp karşımdaki bulanıklıkla beraber ortaya çıkan yaşlı adama baktım.

 

"Fena değil,"dedi yaşlı adam."bu kadar kısa sürede bedeninin yarısının içine kaos enerjisini sıkıştırmayı başarmak, pek zeki olmayan birine göre takdire şayan bir şey."elini yumruk yapıp kaldırdıktan sonra bana baş parmağını gösterdi.

 

Hafifçe gülüp,"Teşekkürler amca,"dedim, onun beni övüyor mu yoksa hakaret mi ediyor oluşunu umursamadan. Sonuçta şimdiye kadar ölmemişsem eğer bu, bir nevi onun sayesindeydi.

 

Kafasını sallayan yaşlı adam, bana bir gülümseme gönderip,"Teşekkür etmesini de bilirmiş."dediğinde kaşlarım istemsizce seğirdi.

 

'Ya Allah ya sabır'

 

Gülümsememi bozmadan kafamı salladım,"Ne demek amca,"dedim."sana ne kadar teşekkür etsem azdır."

 

Yaşlı adamın yüz ifadesi, sanki övülmeyi bekliyormuş gibi bir hale girince ona küfretmemek için kendimi zor tuttum.

 

"Sen çok iyi bir insansın amca,"dedim."bana ettiğin yardımların karşılığını nasıl ödeyeceğimi bilmiyorum."

 

Yaşlı adamın yüzünde geniş mi geniş bir gülümseme belirirken bana devam etmemi söylermiş gibi elini salladı.

 

Bir kaç saniye boyunca ona ve salladığı eline boş boş baktıktan sonra yüzümdeki gülümseme silinmeye başladı..

 

"Sen o kadar mükemmel bir insan ki,"dedim."sana bakınca içim çoşuyor."

 

"Hohohoho."diye gülen yaşlı adam, halinden memnun bir şekilde yanlamasına yere uzanıp yüzündeki gülümseme ile tekrar elini salladı.

 

"Seni ne zaman görsem tüm bedenim, sanki muazzam bir varlığın karşısına çıkmış gibi sersemliyor."

 

"HOHOHOHOHO"

 

"Sen..."

 

 

 

Bir süre sonra

 

Ne kadar süre geçtiğini bilmiyorum, artık öyle bir raddeye gelmiştim ki patlamama ramak kala elini hafifçe sallayan yaşlı adam, uzandığı yere bağdaş kurarak oturdu.

 

"Bu kadar yeterli genç adam,"yaşlı adamın yüzünde kendini beğenmiş bir gülümseme belirirken,"madem beni bu kadar övüp saydın, sana bir ödül vermesem olmaz şimdi."dediğinde önceki tüm sinirim bir anlığına uçtuğu gibi geri geldi.

 

Kaşlarım seğirmeye başlarken ellerimi kaldırıp sallayarak,"Olur mu öyle şey amca,"dedim."benim gibi aciz bir insanın, senin gibi mükemmel bir varlığın karşısında duruyor olması bile başlı başına karşılığını ödeyemeyeceğim bir ödül. Yani ödül falan vermesen de olur."

 

"Ohh,"dedi yaşlı adam."ödülün ne olduğunu merak etmiyor musun?"

 

Kısa bir an ona baktıktan sonra derin bir nefes verip,"Ödül neydi amca?"diye sordum.

 

Yaşlı adamın yüzünde gülümseme olmayan gülümseme benzeri bir şeyler belirirken kalbim tekledi.

 

"Çok hoşuna gidecek bir şeyler."diyen yaşlı adam, parmaklarını kıtlar ve omurgamdan tüm bedenime bir titreme yayılırken görüşüm bir anlığına bulanıklaştı.

 

Bedenime esen soğuk rüzgâr eşliğinde savrulan kar tanelerine bakarken,"Bana, nasıl Doğa Enerjisini kontrol edebileceğini söylemiştin değil mi?"kulaklarıma ulaşan sese dönüp titremeye başlayan bedenimle zorla yutkunurken esen karların arasında karla kaplı zeminin üstünde elindeki kısa tahta sopayla duran yaşlı adama baktım.

 

"B-bana ne yapacaksın?"dedim, geri geri adım atarken.

 

Elindeki tahta sopayı diğer eline vuran yaşlı adam, yüzünde kibar bir gülümseme belirirken,"Hiç canım,"dedi."sadece sana nasıl Doğa Enerjisini kontrol edeceğini göstereceğim."

 

Ağzımı açmak üzereyken ve yaşlı adamın bir anlığına sanki kıpırdamış gibi olduğunu fark ettiğimde yerimde dondum. Bir anda sırtımda beliren, anlatılması için kelimelerin kifayetsiz kalacağı türde bir acı hissettim.

 

 

 

Verdiği keskin nefes sesi eşliğinde bilincini kaybedip yere yığılan Serdar'a bakan yaşlı adamın yüzü, bir anlığına şok ile doldu. Elini kaldırıp kafasını kaşırken elindeki tahta sopaya baktı.

 

"Ben mi fazla sert vurdum yoksa genç adam mı çok yumuşak?"dedi kendi kendine.

 

Kısa bir süre boyunca elindeki tahta sopayı evire çevire kontrol ettikten sonra kafasını salladı.

 

Bakışlarını Serdar'a çeviren yaşlı adam,"Hayır, o çok yumuşak çıktı."dedi."Neyse sertleştiririm bende onu."

 

Yaşlı adamın yüzünde geniş bir sırıtış belirirken Serdar'ın hemen yanında belirdi. Ardından elindeki tahta sopa ile can çekişiyormuş gibi titreyen Serdar'ı bir kaç kere dürttü. Serdar'ın titremeye devam ederken uyanmadığını gören yaşlı adam, kendini biraz kötü hissetmeye başlarken,"Fazla sert vurmuş olmayayım."dedi kendi kendine.

 

"Aman be neyse."diyen yaşlı adam, sopayı havaya kaldırdığı gibi tekrar Serdar'ın sırtına indirdiğinde gözleri açılan Serdar, attığı tiz çığlıklar eşliğinde ateş kapısını açar açmaz sırtını tutarak karlı havanın içinde arkasına bakmadan kaçmaya başladı.

 

"Ehh,"diyen yaşlı adam, yüzünde beliren garip ifade ile etrafındaki siyahın tonlarını içeren kan kırmızı hava akımıyla geçtiği yerlerdeki karları eriten Serdar'ın arkasından baktı.

 

"Nerden sert vurmuşum."diyen yaşlı adam, havaya kaldırdığı sopayla Serdar'ın arkasında belirdi. Korkudan ödü bir yerlere karışan Serdar, ensesindeki tüylerin diken diken olmasıyla kafasını hafifçe yukarıya kaldırdığında gözlerinden akan yaşlar ve savurduğu tiz çığlık ile ortalığı inletti.

 

PAT!

 

Serdar, ensesine yediği sopa darbesiyle nöbet geçiriyormuş gibi titrerken bilinçsiz bir şekilde yere yığıldı.

 

Kaşları çatılan yaşlı adam, sopayı kaldırıp tekrar Serdar'a vururken,"Sana bayıl dedim mi?"dedi.

 

Yediği sopa darbeleriyle dünyalar arası geçiş yaparken yerde kıvranan Serdar, bir kaç defa bayılıp tekrar ayıldıktan sonra kanlanan gözlerini yaşlı adama çevirdiği gibi,"YETTİ LAAAAAAAANN."diye kükrerken yaşlı adamın savurduğu sopa darbesinden kaçınıp ayağa kalktı.

 

Parmağını yaşlı adama uzatan Serdar,"Erkek değil misin lan, gel de erkek gibi kapışalım."dediğinde yaşlı adamın sopayla beraber inmek üzere olan kolu havada durdu.

 

Yaşlı adam, yavaş yavaş kolunu indirirken yüzü ifadesizleşti.

 

"Sen, bana erkek gibi kapışmak istediğini mi söledin?"diye sordu.

 

Kafasını sertçe sallayan Serdar,"Evet,"dedi."hadi bırak o bozuk sopayı da gel yumruk yumruğa kapışalım."yumruklarını göğüs hizasına kaldırıp yaşlı adama doğru bir elini açıp kapadı.

 

Yaşlı adam, sanki ilginç bir şeyler görmüş gibi gülümserken kafasını salladı. Ardından elindeki sopa kaybolurken yumruklarını kaldırıp göğüs hizasına getirdikten sonra boynunu sağa sola kıtlattı. Elini, Serdar'a doğru açıp kapadıktan sonra,"Hadi, göster marifetlerini."dedi.

 

Ateş kapısını açan Serdar, bedeninden siyahın tonlarını içeren kan kırmızısı bir hava akımı yayılmaya başlarken yakınlardaki tüm kar taneleri eriyip hiçliğe karıştı. Ardından o ve yaşlı adam birbirlerinin gözlerinin içine bakmaya başladılar.

 

Esen rüzgârlar eşliğinde savrulan kar tanelerinin arasında, biri karların erimesiyle açığa çıkan taş zeminin üstünde, diğeri karlı zeminin üstünde duran iki insan. Biri, etrafındaki siyahın tonlarını içeren kan kırmızısı hava akımıyla bir şeytana benzeyen Serdar, diğeri esen rüzgârla beraber saçları, sakalları ve beyaz kıyafetleri dalgalanan yaşlı adam.

 

Bakışma bir kaç saniye daha devam ettikten sonra ileriye bir adım atıldı ve yumruklar geri çekildi. Ardından yumruklar savruldu.

 

GÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜMMMMMMM

 

Karla kaplı zemin, katman katman parçalandıktan hemen sonra daha etrafa savrulmadan önce doğan şok dalgası ile toz parçacıklarına dönüşüp uzaklara savruldu.

 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44544 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr