Bölüm-54 ???

avatar
432 2

Başlangıç - Bölüm-54 ???



 

Bir süre boyunca yaşlı adamın yüzüne baktıktan sonra,"Benimle,"dedim."dalgamı geçiyorsun seni yaşlı bunak."

 

Kaşları seğiren yaşlı adamın yüzündeki gülümseme silinirken,"Sigara karşılığında istediğim her şeyi yapacağını söylemşitin,"dedi, yüz ifadesi sertleşirken,"ve şimdi de bana gitmeyeceğini söylüyor, bir de bana yaşlı bunak mı diyorsun?"

 

Ellerini arkasında birleştirip sırtını dikleştiren yaşlı adam,"Sana hiç saygı öğretmediler mi?"dediğinde kıyafetleri, sakalları ve saçları rüzgâr olmaksızın sağa sola savrulmaya başlarken omurgamdan tüm bedenime bir titreme yayıldı."Bana ettiğin küfürleri hala daha unutmadım. Sana şimdiye kadar nazik davrandıysam eğer bu, kısa bir sürede olsa kızımın yanında kaldığın içindir. Onun için bana bir daha söyleyeceğin kelimeleri dikkatli seçsen iyi olur genç adam."

 

Arkasını dönüp bir homurtu eşliğinde konuşmasını sonlandıran yaşlı adama, beni bulutların içine niye fırlattın diye sızlanacakken kafasını çevirip bana kısa bir bakış attı. Dünyam allak bullak olurken sanki dehşet verici bir yaratıkla karşılaşmışım gibi titremeye başladım.

 

Kısa bir süre boyunca yerde titremeye devam ettikten sonra yavaş yavaş kendime gelmeye başladığımda,"Geçit, benim yüzümden yok olacak,"dedi yaşlı adam."ama ondan önce senin oraya gidip kendini geliştirmen gerek. Bu, gerek acı ile gerek de yeni şeyleri öğrenmenin ve görmenin heyecanıyla. Geçidin öbür tarafındaki gezegen, bizim dünya adlı gezegenimizden yüzlerce kat daha büyük. Seni oraya gönderdiğimde nereye ışınlanacağını bilmiyorum."

 

Kafamı iki yana sallayıp yerden destek alarak ayağa kalktım. Bakışlarımı yaşlı adamın sırtına çevirip,"Neden ben?"dedim."Benden daha güçlü kimse yok mu veya uygun olan?"

 

Arkasını dönmeden kafasını çevirip bana bakan yaşlı adam,"Güç ile alakası yok,"dedi."Dünya Ruhunun onayı kazanamayanlar, boyutlar arası geçişte atom parçacıklarına ayrılırlar. Ve şuanda sahip olduğumuz Doğa Enerjisi kullanabilen gelişimciler, sadece ben ve sensin."

 

Derin bir nefes alıp verdikten sonra bedenini bana çevirerek gözlerimin içine baktı.

 

"Yani ya sen gideceksin ya da ben,"dedi yaşlı adam."ama ben buradan ayrıldığım gibi geçit parçalara ayrılır ve bu olduğunda işte o zaman gerçek kıyamet gelir. Bunun için senin gitmen gerek."

 

Kaşlarım çatılırken,"Neden gideceğim ki?"dedim."Ne için gideceğim? Söylediğin dehşet verici yaratıkların içinde ne yapabilirim ki?"

 

Yaşlı adam ağzını açıp cevap verecekken,"Neden her şey benim etrafımda dönüyormuş gibi hissediyorum?"dedim."Ustam ve Ay ile yuvaya vardıktan hemen sonra beni buraya gönderdiler; hem de hiç bir şey söylemeden. Ve onlarca yıldır bu lanet olasıca yerdeyim ve şimdi de beni başka bir boyuta göndereceksin. Benden ne bekliyorsunuz ki? Kıyametten sonra hayatta kalıp bir gelişim olduğum için mi?"

 

Derin bir nefes verip kafamı iki yana salladıktan sonra kendi kendime hafifçe gülüp,"Ben, korkak bir insanım,"dedim."benden ne bekleyebilir siniz ki? Beni yaratıkların arasına fırlatıp süper bir askere falan mı dönüştürmeye çalışıyorsunuz? Acımasız bir katletme makinesine mi? Eğer bunu istiyorsanız, eh zaten yarım yamalakta olsa bir öldürme makinesine dönüştüm. Ama sizin istekleriniz ve yapacaklarınız yüzünden başka bir şeye dönüşürsem eğer bunun sizede yansıyacağını biliyorsunuz öyle değil mi?"

 

Bana bir kaç saniyeliğine sessizce baktıktan sonra hafifçe gülen yaşlı adam,"Ben de korkaktım genç adam,"dedi."ve aslına bakarsan hala daha korkağın tekiyim diyebilirsin. Ama korkak olduğum, değer verdiklerimi koruyamayacağım anlamına gelmiyor. Hatta tam tersi, ne kadar korkarsam değer verdiklerimi o kadar iyi koruyabileceğim manasına geliyor. Sen, senin değer verdiğin, uğruna canını vereceğin bir şeyler yok mu?"

 

Yüzündeki gülümseme eşliğinde yaşlı adamın söylediklerini dinledikten sonra ağzımı açtım. Ama bir kaç saniye öylece durduktan sonra ne söyleyeceğimi bilmeyerek geri kapattım.

 

'Sevdiklerim'

'Kim kaldı ki'

'Aslında'

'Kim vardı ki'

 

Kendi kendime hafifçe güldükten sonra,"Sanırım var."dedim.

 

Eliyle sakallarını sıvazlamaya başlayan yaşlı adam,"Dünya Ruhunun onayını kazanıp Doğa Enerjisinde ustalaşanlar,"dedi."gelişimin bilinen diğer yöntemlerinden çok daha büyük bir güce sahip olurlar. Ve bu güç, sınırsızdır. Tabi dünyamız yok olmadığı sürece. Ki böyle bir şey olasılık dahilinde değil. Seni oraya gönderdiğimde göreceğin şeyler yüzünden korkacaksın, buna şüphen olmasın. Senin oradaki amacın, bir yandan güçlenip gelişirken bir yandan da karşılaşacağın yaratıkların yapılarını ve güçlerini, yani aklına gelebilecek her türlü özelliklerini öğrenmek olacak. Ve sen, onların ne tür özelliklere ve güçlere sahip olduklarını öğrendiğinde seni oraya göndermiş olduğum için bana teşekkür edeceksin. Çünkü onların ne tür güçleri olduğunu bilmeden onlarla savaşmaya kalkacak olursak eğer bu, bizim sonumuz olur ve bu da değer verdiklerimizin sonu demek olur."

 

Derin bir nefes alıp veren yaşlı adamın yüzündeki gülümseme buruk bir şekle girerken,"Şimdi anladın mı?"dedi.

 

Yaşlı adamın söyledikleriyle her ne kadar gerçekten şimdiden korkmaya başlasam da gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Ardından nefesimi vererek gözleri açıp yaşlı adamın gözlerine bakarak,"Anladım, amca,"dedim."ayrıca sana küfrettiğim için özür dilerim. Benim hayatımı kurtarmış olmana karşılık sana nankörce davrandım. Bunun için istediklerini yapmaya hazırım."

 

Yüzünden kibar bir gülümseme beliren yaşlı adam bir anda önümde belirip elini omzuma koydu.

 

"Dert etme genç adam,"dedi."darılmadım. Hem nasıl olsa senin bir atan sayılırım, yani kızdın ve dedene küfrettin o kadar. Oldu bitti, kafana takma."

 

Yaşlı adamın yüzüne bir kaç saniye boş boş baktıktan sonra bakışlarımı başka bir tarafa çevirip kafamı salladım.

 

"Ne zaman gideceğim?"dedim.

 

Görüşüm bir anlığına bulanıklaştıktan sonra başka bir yerde olduğumu fark ettim. Bakışlarımı çevirip Doğa Enerjisinden oluşma gölün hemen üstünde olduğumuzu gördüğümde eliyle omzumu tutan yaşlı adama baktım.

 

"Henüz değil genç adam,"dedi yaşlı adam."halletmemiz gereken şeyler var. Ama onlardan önce Doğa Enerjisini nasıl kontrol edip kullanabileceğini öğrenmen gerek."

 

Kafamı kısaca salladığımda yaşlı adam,"Kaos enerjisini ayak tabanlarına gönder."dediğinde kaos enerjisini ayak tabanlarıma gönderdim."Şimdi ayak tabanlarının, yani teninin içine doğru sıkıştır."

 

Yaşlı adamın söyledikleriyle bir anlığına kafam karıştıktan sonra onun söylediğini yaptım. Ve bu olduğunda ayak tabanlarım binlerce iğne tarafından deliniyormuş gibi hissettim. Acıyla inlerken bir an bu işlemi bırakmayı düşündüm. Ama dişlerimi sertçe sıkıp gelen acıyı umursamamaya çalışarak kaos enerjisini ayak tabanlarımın içine tamamen sıkıştırdım.

 

Ardından ayak tabanlarıma bir ferahlık ulaşırken terlerle kaplanan yüzümü kaldırıp yüzündeki övgü dolu ifadeyle bana bakan yaşlı adama baktım.

 

"Aferin genç adam."dediği gibi omzumdaki elini geri çekti.

 

Açık ve parlak mavi renkteki Doğa Enerjisinden oluşma gölün üstüne, oluşan küçük dalgalanmalar eşliğinde ayaklarım değerken hafifçe açılan ağzım ile gölün üstünde bir kaç defa zıpladım.

 

Ardından bakışlarımı yaşlı adama çevirip,"Kaos enerjisi böyle de kullanılabiliyor muydu?"dedim.

 

Hafifçe gülen yaşlı adam, en ufak bir dalgalanma oluşturmadan ayaklarını gölün üstüne indirdiğinde,"Kaos enerjisinin,"dedi."neler yapabileceğini düşünerek ancak kendi sonunu getirirsin."

 

Yaşlı adamın söylediklerine anlam veremeyip kısaca kafamı salladım.

 

"Tamam,"dedi yaşlı adam."şimdi tüm bedeninde aynı işlemi yavaş bir şekilde gerçekleştir. Benim halletmem gereken şeyler var."

 

Arkasını dönüp ilerideki mağaraya yönelen yaşlı adam,"Ayrıca,"dedi."gölün içine düşersen kendin çıkmak zorundasın. Ve yerinde olsam gölün içine düşmemeye çalışırım. Onun için kaos enerjisinin kontrolünü kaybetme."

 

Yaşlı adam, arkasında bıraktığı hafif bir gülüş ile ortadan kaybolurken onun arkasından boş boş baktım. Bakışlarımı çevirip etrafa hafif parlaklık yayan göle baktıktan sonra derin bir nefes alıp verdim. Ardından kaos enerjini ayağıma gönderip ayağımı tamamen kaplayacak şekilde tenimin içine doğru sıkıştırmaya başladım.

 

Gelen acı yüzünden yüzüm büzüşürken bunun, kaos enerjisini bedenin dışında sıkıştırmaktan çok ama çok daha zor olduğunu fark ettim. Kısa bir süre sonra ayağımın tamamının içine kaos enerjisi sıkıştırdıktan sonra derin bir nefes verdim.

 

'Neden bunu yapmamı istedi'

'Ve ne işe yarayacak'

'Her neyse’

'Yeni şeyler her zaman iyidir'

'Kaos enerjisini ne kadar iyi kontrol edersem'

'Hem kendimi hem de değer verdiklerimi o kadar iyi koruyabilirim'

 

İçimdeki kararlılıkla kendi kendime kafamı sallayıp aynı işlemi diğer ayağım üzerinde de uygulamaya başladım. Bu ayağımın da tamamımın içine kaos enerjisi sıkıştırdıktan sonra işlemi, ayak bileğimden dizime kadar olan kısmada uygulamaya başladığımda başıma giren ağrılarla görüşüm bulanıklaşmaya başladı.

 

Ve bu olduğunda ayaklarımın içine sıkıştırmış olduğum kaos enerjisinin kontrolünü kaybettim. Ardından kaos enerjisi parıltılar eşliğinde ayaklarımdaki derileri parçalayıp etrafa dağılırken kan revan içinde kalan ayaklarımdan gelen acıyla Doğa Enerjisinden oluşma gölün içine düştüm.

 

Acıdan büzüşen yüzüm ile kanımla kaplanan kabarcıklara baktığımda gölü kirleten kanımın yavaş yavaş solup hiçliğe karıştığını gördüm. Ardından ayaklarıma ulaşan ferahlıkla bakışlarımı çevirip yeni deri oluşturmaya başlayan ayaklarıma baktım.

 

Kısa bir kaç saniye boyunca ayaklarımın tamamen iyileşmesini izledikten sonra gözlerime bir şey takıldı. Bakışlarımı tekrar çevirip gölün zeminindeki siyah siluete baktım. Gözlerimi iyice odaklayıp siyah bir bedenin bağdaş kurarak oturduğunu gördüğümde kalbime giren ağrıyla bir avuç dolusu kan tükürdüm.

 

Bakışlarımı gölün üstüne çevirip patlayacakmış gibi sıkışan kalbim ve ağzımdan hala daha akan kanlar eşliğinde yüzeye doğru yüzdüm. Kafamı suyun içinden çıkardığım gibi çektiğim derin nefesle kükredim.

 

"AAAAAAAAAAAAAAAAAAARRRRRRRRGGGGGGHHHHH"

 

Kalbimin patlayacağını hissetmemle önümde beliren bulanıklıkla ortaya çıkan yaşlı adam, elini uzatıp kafamdan tuttuğu gibi beni gölün içinden çıkardı. Ardından açık ve parlak mavi renkte parıltılar yayan diğer elini kaldırıp göğsümün ortasına vurdu.

 

GÜÜÜÜMM

 

Ağzımdan fışkıran kanlar eşliğinde göğüs kafesimden çatırtı sesleri yükselirken bilincimi kaybettim.

 

 

 

Elini Serdar'ın kafasından çeken yaşlı adam, diğer elini hafifçe sallamasıyla havada süzülmeye başladı Serdar. Ardından derin bir nefes alıp verdikten sonra Serdar'ın hemen yanında beliren O'na baktı.

 

Elini uzatıp Serdar'ın kafasını nazikçe okşayan O,"Gitmek zorunda mı?"dedi, Serdar'a bakarken.

 

Bakışlarını başka bir tarafa çeviren yaşlı adam,"Başka gidecek kimse yok."dedi.

 

Yemyeşil gözlerini yaşlı adama çevirip,"Ben,"dedi O."ben gitsem olmaz mı?"

 

Yüzünde beliren hüzün dolu gülümseme ile bakışlarını tekrar O'na çevirdi yaşlı adam.

 

"Oraya yaklaşırsan,"dedi yaşlı adam."bilincin tamamen silinir."

 

Birkaç saniye boyunca birbirlerine baktıktan sonra kızarmaya başlayan yemyeşil gözlerini Serdar'a çevirdi O.

 

"Orada iyi olacak mı?"dedi O.

 

Bakışlarını, Serdar ve O'nun üzerinde dolaştıran yaşlı adam, derin bir iç çekerek,"Bilmiyorum."dedi.

 

Kafasını hafifçe sallayan O,"Tamam,"dedi."onu göndermeden önce biraz yanında kalmak istiyorum."

 

Kafasını sallayan yaşlı adam, arkasını dönüp ortadan kayboldu.

 

O, bakışlarını çevirip yaşlı adamın kaybolduğu yere kısa bir süre baktıktan sonra bakışlarını tekrar Serdar'a çevirip yanına oturdu. Ardından Serdar'ı iki kolunun arasına alıp kucağına koydu.

 

Dudakları, birkaç defa aşağı yukarı titredikten sonra elini uzatıp nazikçe Serdar'ın uzun saçlarını okşamaya başladı.

 

 

 

Kırmızı lavlar tarafından çevrili olan geçidin karşısında, uzun ve ince taş yolun başında beliren yaşlı adam, bakışlarını geçide çevirdi. Gözlerini kapatıp derin bir nefes alıp verdikten sonra etrafa rengârenk parıltılar yaymaya başlayan ellerini kaldırıp göz ile görülmesi imkânsız bir hızda el mühürleri oluşturmaya başladı.

 

Kısa bir kaç saniye içerisinde ellerindeki parlaklık, lavları ve geçidi tamamen kapsayacak boyuta ulaştığında gözlerini açan yaşlı adam, ellerini havaya kaldırıp tüm parlaklığı avuçlarının arasına toplamaya başladı.

 

Parlaklık, tamamen yaşlı adamın ellerinin arasına toplandığında bir şekle bürünmeye başladı. Eski türklerin bilinmeyen dilinde 'AÇIL' manasına gelen bir şekle büründükten sonra onu hafifçe ileriye itti yaşlı adam.

 

Etrafa parlaklık yayan 'AÇIL' kelimesi, yaşlı adamın avuçlarının arasından son derece yüksek bir hızda ayrılıp geçidin merkezine indi.

 

GÜÜÜÜÜMMMM

 

Yankılanan patlama sesinin ardından her yer rengârenk ışıklar tarafından kaplandı.

 

ĞĞĞRRRRR

 

Parlaklığın merkezinden yayılan, duyanın içini korkudan titretecek cinsten bir hırlama sesinin ardından parlaklık yavaş yavaş solmaya başlayınca güm güm diye sesler yankılanmaya başladı.

 

Kısa bir kaç saniyenin ardından parlaklık yavaş yavaş solup hiçliğe karışınca toz duman altında kalan harabeye dönmüş geçit belirdi. Ardından güm güm diye sesler yankılanmaya devam ederken toz ve dumanın içinde devasa bir şeyin silueti belirdi.

 

Siluet, uzun ve dar taş yola yaklaşmaya başlarken attığı her adımda harabeye dönmüş geçit titriyordu. Attığı bir kaç adımdan sonra taş yolun hemen dibinde duran devasa siluet, hafifçe soluduğunda toz ve duman bulutu, esen rüzgârla beraber dağılmaya başladı.

 

Eski ve derin yaralarla kaplı beş metreden uzun olan boyu ve iri bedeninin her yerini kaplayan siyah beyaz ve kamış benzeri uzun kıllar, bedeninin iki katı uzunluğunda yere yayılmış bir kuyruk, ayak ve ellerinin neredeyse yarısı uzunluğundaki dehşet verici bir keskinliğe sahip pençeler, uzun üçgen kulaklar, hafif öne çıkık yüzündeki koyu kırmızı renkte gözler ve kafasının arkasından beline kadar ulaşan siyah beyaz saçları.

 

Yaşlı adam, devasa sincabın bedenine kısa bir süre baktıktan sonra derin bir iç çekti. Ardından elini avuç içi yukarı bakacak şekilde devasa sincaba doğru uzatıp bekledi.

 

Bir süre boyunca yerinde duran devasa sincap, koyu kırmızı gözlerinde bir özlem belirirken yavaş yavaş küçülmeye başladı. Bir avuç içine ancak sığacak boyuta ulaştığında tüyleri artık sert birer kamış değil de pofuduk bir hale gelmişti. Dört patisinin üzerine yere çöken sincap, öne doğru bir adım attı.

 

Ardından ortadan kaybolan sincap, yaşlı adamın avucunun içinde tekrar belirdiğinde özlem dolu bakışlarını yaşlı adamın koyu mavi gözlerine çevirdi.

 

Yaşlı adam, bir kaç saniye yavru sincabın yüzüne baktıktan sonra gülümsedi. Yaşlı adam, elini kendine çekip sincabı omzuma koymasıyla kuyruğunu uzatıp yaşlı adamın boynuna doladı sincap. Ardından kafasını ön patilerinin üstüne koyup gözlerini kapattı sincap.

 

Bakışlarını çevirip harabeye dönen geçide bir süre baktıktan sonra derin bir iç çekti yaşlı adam. Ardından geçidin etrafını saran lavlara arkasını dönüp Cehennem Çukurunun karanlığında yürümeye başladı.

 

 

BÖLÜM ADI: YAVRU SİNCAP



Not:


Merhaba sevgili okuyucular


Rica etsem


Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi


Yorumlar kısmından benim ile paylaşabilir misiniz ?






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44546 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr