Bölüm-53 Ver Onu!!!

avatar
426 2

Başlangıç - Bölüm-53 Ver Onu!!!



Kulağa müzik gibi gelen yumuşak sesler eşliğinde bedenime dokunan minik elleri hissettiğimde gözlerimi açtığım gibi karşımda bağdaş kurarak oturan yaşlı adamı gördüm.

 

"...."

 

Ağzımı açıp konuşmak istediğimde sadece kısa ve acıyla dolu bir homurtu çıkartabildim.

 

"Kımıldama ve konuşma,"diyen yaşlı adama, kızaran gözlerim ile baktım."O, iyi."

 

Gözlerimden birer damla yaş akarken rahat bir nefes verdim. Bakışlarımı tekrar yaşlı adama çevirmeden önce duvarlarından sarkan çeşit çeşit şekil ve renkte olan otlar ile etrafa loş parlaklıklar yayan duvarın içine gömülü olan taşlara baktım.

 

"Sana söylemem gereken şeyler var genç adam,"dedi yaşlı adam.

 

Kafamı kısaca sallayıp beynime ulaşan acı yüzünden inledikten sonra kımıldamayıp yaşlı adamın söyleceklerini bekledim.

 

"Bizim şu anda bulunduğumuz yer,"dedi yaşlı adam."dünyaya hem bağlı hem de bağlı olmayan bu boyut, atamız Türk tarafından yapılmış bir Mühürlü Alandır. Bu Mühürlü Alan, bizi, başka bir boyuta ve zamana açılan geçitten korumak için yapıldı."

 

Yaşlı adam konuşmayı kestiğinde mavinin en derin tonlarındaki gözleri ile gözlerimin içine baktı.

 

"Ve ben, binlerce yıldır buranın koruyucusuyum,"dedi yaşlı adam."tıpkı benden önceki koruyucular gibi. Bizim tek bir görevimiz var: Geçidin hiç bir şekilde açılmasına izin verme. Eğer geçit açılacak olursa senin, dünyada gerçekleşen kıyamet diye adlandırdığın şey, gerçekleşecek olanların yanında bahsedilmeye bile değmez olur. Ve bu geçit, artık açılmak üzere."

 

Yaşlı adamın söyledikleriyle ne düşüneceğimi bilemedim.

 

"Geçidin açılmasına neden olan şey ise,"dedi yaşlı adam, bakışlarını benden çekip gözlerini kapatırken,"bendim. Eğer bunun için bana kızacak veya küfür edeceksen iyileştiğinde istediğini yapabilirsin."

 

Yaşlı adam tekrar konuşmayı keserken bedenime giren ferahlatıcı ve ulaştığı yerdeki yaraları iyileştirmeye başlayan bir şeyler hissettim. Bakışlarımı çevirip açık ve parlak mavi bir renk yayan minik ellerini, çıkardıkları güzel ve rahatlatıcı sesler eşliğinde bedenimin her yerine dokunduran minik canlılara baktım.

 

Minik canlıların dokundukları yerdeki yaralarım anında iyileşmeye başlarken bakışlarımı, omuzlarımı ellemeyi kesip boğazıma doğru gelen minik canlılara çevirdim. Çeşit çeşit renkteki bedenleri ile boğazımı ve yüzümü ellemeye başlayan minik canlılar, kocaman ve şirin gözlerini bana çevirip kulağa, yumuşak bir müzik gibi gelen mırıltılar çıkarmaya başladılar.

 

Odağımı yavaş yavaş kaybedip onların çıkardıkları seslere daldım. Unutmaya başladım; kim olduğumu, nerede olduğumu, neden burada olduğumu, her şeyi unutmaya başladım. Ama bunlar benim umurumda değildi, benim için önemli olan tek şey, minik canlıların çıkardıkları, yumuşak ve müzik gibi mırtılarının artık bir ilahiye dönüşmesiydi.

 

Kısa bir süre daha onların ilahilerine daldıktan ve artık herhangi bir acı hissetmedikten sonra etrafında tüten dumanlarla gri bir renge sahip ruhumun, bedenimden ayrılıp yavaş yavaş yükselmeye başladığını fark ettim. Ama bu, sanki kendi gözlerim ile değil de başka birinin gözleri ile görüyormuşum gibiydi ve nasıl olduğunu anlamadığım şekilde bedenimden yükselen şeyin ruhum olduğunu anında anlamıştım. Fakat ben, neler olduğunu veya neler olacağını en ufak bir şekilde umursamadım. Aklımda ve ruhumda olan tek şey, minik canlıların ilahisiydi.

 

Ruhum, bedenimin üstünde hafifçe yükselip havada bağdaş kurarak oturdu. Ardından ruhumun etrafında yavaş yavaş açık ve parlak mavi renkte ışık parçacıkları belirmeye başladı. Işık parçacıkları yavaşça etrafımda süzülüp ruhumun içine girmeye başlarken karın bölgemin biraz altında küçük ve parlak kırmızı bir ışık belirmeye başladı.

 

Işık parçacıkları ruhuma girmeye devam ederken kırmızı ışığın parlaklığı artmaya başladı; ta ki kırmızı ışık bir bilye boyutuna ulaşana kadar. Ardından kırmızı ışığın rengi koyulaşmaya başladı. Kan kırmızısı bir renge bürünen ışık, koyulaşmaya devam ettikten kısa bir süre sonra siyahın tonlarını içeren kan kırmızısı bir renge büründü.

 

Ardından daha fazla koyulaşmayan ışık, yavaş yavaş solup ruhumun içine çekildi. Ruhumun etrafında süzülen açık ve parlak mavi renkteki ışıklarda azalıp son ışık parçacıkları da ruhumun içine çekildikten ve ruhum, eski haline gelen omuz ve kolum ile tamamen iyileşmiş olan, bembeyaz kıyafetler içinde bedenimin üstüne uzandıktan sonra bedenim ile tekrar birleşti.

 

Görüşüm bulanıklaşırken gözlerimi kapatıp açtım. Ve kendimi, yerde sırtı üstü uzanmış bir şekilde minik canlıların yüzlerindeki nazik gülümsemelere bakarken buldum. Kafam karışmaya başlarken,"Tebrikler, genç adam."diyen yaşlı adama bakışlarımı çevirdiğimde bana kibarca gülümsediğini gördüm.

 

Ağzımı açıp,"Az önce, ne oldu?"dediğimde konuşabildiğim için şaşırmadım. Sanki zaten iyileşmiş olduğumu biliyordum. Oturur pozisyona geçip yüzlerindeki nazik gülümseler ile bana bakarken etrafımda toplanmış olan minik canlılara baktığımda içimde onlara karşı bir sevgi yükseldi.

 

"Sen,"diyen yaşlı adama bakışlarımı çevirdim."dünya ruhunun onayını kazandın."

 

Tek kaşım havaya kalkarken minik canlıların kafalarını nazikçe okşamaya başladım."Onay derken?"dedim.

 

"Tam olarak onayını kazandın demeyelim de,"dedi yaşlı adam."artık Doğa Enerjisini hissedebilir ve onu kontrol edebilirsin."

 

Hafifçe,"Oh,"dedikten sonra sanki ona sormak istediğim başka bir şeyler varmış gibi hissettim. Ama yaşlı adamı daha fazla umursamayarak yüzümde istemsizce beliren gülümseme ile minik canlıların kafalarını okşamaya devam ettim."bu minik canlılar, tam olarak ne oluyor?"

 

Yaşlı adam,"Onlar,"dedi."Dünya Ruhunun Çocukları. Onlar, Dünya Ruhunun onayını kazananların yanına, yani şimdiye kadar ben ve benim gibi koruyucu olanlara, Dünya Ruhu tarafından gönderilirler."

 

Bakışlarımı yaşlı adama çevirip,"Ne için ve göndermekten kastın nedir?"dedim.

 

Elini uzatıp arkamı gösteren yaşlı adam,"Arkana bak,"dediğinde kafamı çevirip mağaranın girişinden biraz uzakta olan, etrafa açık ve parlak mavi rente parlaklıklar yayan göle baktım."sana daha önce söylemiştim. O göl, tamamen Doğa Enerjisinden oluşma. Dünya Ruhunun Çocukları, bu göl aracılığıyla biz, Dünya Ruhunun onayını kazanmış olanlara, Dünya Ruhu tarafından gönderilir. Ve gönderilme nedenleri ise, çok daha hızlı ve sağlam bir şekilde Doğa Enerjisiyle nasıl tamamen bir olacağımızı gösterip,"yüzündeki nazik gülümseme ile bakışlarını çevirip minik canlılara baktı yaşlı adam."birer vahşi yaratığa dönüşmemize engel olmaları."

 

Kaşlarım çatılırken parmağımı kaldırıp tavanı gösterdim,"Şu yukarıdaki Ruhları Şeytanlaşmış Diğer'leri, bahsettiğin vahşi yaratıklar mı?"dedim.

 

Kafasını iki yana sallayan yaşlı adam,"Hayır, benim bahsettiğim şey,"göz bebekleri bir anlığına odağını kaybettikten sonra hafifçe gülüp tekrar kafasını iki yana salladı."bunu bilmesen de olur. Ve Ruhları Şeytanlaşmış Diğer'leri, onları sana gideceğimiz yerde açıklayacağım."dedi.

 

Derin bir nefes alıp verdikten sonra,"Tamam,"dedim."şimdi bana söylemen gereken şeyler var. Bu, Mühürlü Alandaki geçit dediğin şey nedir ve neden, geçidin açılmasına neden oldun?"

 

Derin bir iç çeken yaşlı adam,"Biz koruyucuların tek bir görevi vardı,"dedi."sana zaten söylemiştim. Geçidi korumak."yaşlı adamın elini kaldırıp hafifçe sallamasıyla görüşüm bulanıklaştı. Ardından görüşüm düzeldikten sonra hemen karşımda bağdaş kurarak oturan yaşlı adamın arkasına bir an boş boş baktım.

 

Daha önce gördüklerim ile şekil olarak aynı ama diğerlerinden neredeyse bir kaç kat daha büyük olan geçit ve onun dört bir yanını sarmış olan mavi ve morun en derin tonundaki lavlardan yayılan mavi ve mor dumanlara bakarken derin bir soğukluk eşliğinde omurgamdan tüm bedenime bir titreme yayıldı.

 

Alnım terle kaplanırken bakışlarımı çevirip titreyen dudaklarımla,"Bu-burası da ne böyle?"dedim.

 

"Sana bahsettiğim Mühürlü Alan,"dedi yaşlı adam ayağa kalkıp geçide doğru bakarken,"burası. Bu geçit, başka bir boyut ve zamandaki dehşet verici varlıklardan bizi korumak için Atamız tarafından yapıldı."Dönüp mavinin en derin tonundaki gözleriyle gözlerimin içine baktı."Aynı zamanda bizim, onların yuvasına gitmemize izin veren bir yol."

 

Mekan yüzünden midir yoksa yaşlı adamın söyledikleri yüzünden midir bilmiyorum ama tüm bedenime tekrar soğukluk eşliğinde bir titreme yayıldı.

 

"Bana, buranın açılamayacağını söylememiş miydin?"dedim.

 

Kafasını sallayan yaşlı adam,"Evet,"dedi."burası, Atamız tarafından yapıldığı günden beridir bir kez olsun açılmadı."bakışlarını çevirip lavların üstünde tüten mor ve mavi karışımı dumanlara baktı. Eliyle dumanları göstererek,"Bu görmüş olduğun duman benzeri gazlar, Atamız bu Mühürlü Alanı oluşturmadan hemen önce dehşet verici yaratıklarla yaptığı savaştan sonra elde ettiği, gelişime dair öngörüler barındıran bir tür yapı."

 

Dönüp bana baktı yaşlı adam.

 

"Şunu hiç bir zaman unutma,"dedi yaşlı adam, parmağını kaldırarak,"her şeyin bir karşılığı vardır. Belli şeyleri elde etmek için bazı zorluklara katlanmak zorundasın. Bu zorlukları aşıp istediğin şeyi elde ettiğinde ödüller alırsın, bunların ne olduğu önemli değil. Ve zorlukları aşamayıp onların içinde boğulduğunda cezalar alırsın."eliyle mor ve mavi karışımı dumanları gösterdi."Diğer'leri, gelişimde belli bir aşamaya ulaştıktan sonra gelişime dair öngürüler kazanmak için buraya gelirler."

 

Arkasını bana dönüp bakışlarını yukarıya çevirdi yaşlı adam.

 

"Öngürüler kazanmak öyle basit bir şey değil,"dedi yaşlı adam."tıpkı kendi hayatın üzerine kumar oynamak gibidir. Bu yapının içindeki öngürülere ulaşıp gelişime dair yeni aydınlanmalar kazandıklarında tıpkı benim gibi bir koruyucu olmak için gerekli nitelikleri karşılamış olurlar."kafasını yere indirip derin bir çekti yaşlı adam."Ama sana söylediğim gibi her şeyin bir karşılığı vardır. Bu yapının içinde gelişime dair öngörüler bulunduğu kadar bir insanı, vahşı bir yaratığa çevirecek kadar şeytani bir hava da var. Bunun nedeni, bu yapının başka bir boyut ve zamandaki dehşet verici yaratıkların elinden oluşmuş olması."

 

Dönüp tekrar bana baktı yaşlı adam.

 

"Şimdi Diğer'lerinin nasıl birer yaratığa dönüştüğünü anladın sanırım."dedi yaşlı adam.

 

Çatılan kaşlarımla kafamı kısaca sallayıp,"Anladım,"dedim."ama neden onlar birer canavara dönüştükleri halde hala daha yaşamalarına izin veriyorsun ve O, neden beni korumuştu?"kaşlarım daha da çatılırken,"Ve sen, O'nun kim olduğunu biliyorsun."

 

Gözlerini kapatıp derin bir çekti yaşlı adam. Ardından kızarık gözlerini açıp yüzündeki hüzün dolu gülümsemeyle bana baktı.

 

"O, benim kızım."dedi yaşlı adam.

 

Yaşlı adamın söyledikleri tahminlerim dahilindeydi ama bunu onun ağzından duymak; bakışlarımı yere indirip gözlerimi kapattım. Bir süre öyle durduktan sonra derin bir nefes alıp verdim.

 

"O, neden be...."söylemek istediklerimi bitiremeden kendi kendime hafifçe güldüm. Gözlerimi açıp yaşlı adamın yüzündeki buruk gülümsemeyi gördüğümde bende buruk bir şekilde gülümserken,"Ruh parçası."dedim.

 

Yaşlı adam, kafasını hafifçe sallarken yüzünde övgü dolu bir ifade belirdi.

 

Ardından yaşlı adam, elini hafifçe salladığında elinde bir şey belirdi. Tüm bedenim istemsizce titremeye başlarken gözlerim kocaman açıldı. Titreyen elimi yavaşça yaşlı adamın elinde tuttuğu şeye doğru uzatıp,"O-onu bana ver!"dediğim gibi ayaklarımı yere geçirip yaşlı adamın üstüne atıldım.

 

Yankılanan çatlama sesleriyle taş zeminin üstünde örümcek ağı benzeri çatlaklar yayılırken gözleri hafifçe genişleyen yaşlı adam, kısaca elini salladığında yere yapıştım.

 

PAT

 

Üstümdeki baskıyla zor bela kafamı yerden kaldırıp kanlı gözlerimi yaşlı adamın elindeki şeye çevirerek,"Onu bana ver,"dedim."lütfen."

 

Bakışlarımı çevirip yaşlı adamın garip bir şekle giren yüzüne bakıp ona yalvarmaya devam ettim. Yaşlı adam, benim ona olan yalvarışlarımı umursamadan sakallarını sıvazlamaya başladıktan sonra,"Veririm,"dediğinde yalvarmayı kesip hevesli bir köpek yavrusu misali parlayan gözlerimle ona baktım."ama söyleyeceklerimi yapacaksın."

 

Yüzümde açan mutlulukla dolu gülümseme ile kafamı hızlı hızlı sallayıp,"E-evet,"dedim."her ne istersen yaparım."

 

Sakallarını sıvazlamaya devam eden yaşlı adam, yüzünde beliren kendini beğenmiş gülümseme ile kısık seste bir şeyler söyledikten sonra boğazını temizleyip,"Seni bir yere göndereceğim,"dedi."orası, aklına hayaline sığamayacak kadar dehşet verici canlıların bulunduğu bir yer."

 

Yüzünde pis ve kibar arası gidip gelen bir gülümseme beliren yaşlı adam,"Oraya gidip,"dedi."kendini geliştirmeni istiyorum. Sana, gelişimde yardımcı olacak bazı bilgiler vereceğim. Bunlarla kendini geliştirip istediğim gelişim aşamasına ulaşana kadar orada hayat.."Hafifçe boğazını temizledi yaşlı adam."Yani orada kalacaksın."

 

Hızlı hızlı kafamı sallayıp,"Tamam tamam,"dedim."hadi ver şunu."

 

Yüzündeki nazik gülümseme ile kafasını salladığı gibi elindeki şey, yavaş yavaş süzlüp yüzümün önüne indi. Ardından üstümdeki baskı yok olurken dolan gözlerim ile elimi uzatıp o şeyi aldım. Onu burnuma yaklaştırıp gözlerimi kapattım. Ve derin mi derin bir nefes çektim.

 

Gözlerimden birer damla yaş akarken,"K-kaç yıl olmuştu,"dedim, gözlerimi açarak onu ağzıma götürüp dudaklarımın arasına koydum. Ardından ateş kapısını açıp hava akımının küçük bir kısmını parmağıma göndererek dudaklarımın arasındaki şeyi ateşe verdim.

 

Çekebileceğim kadar derin bir nefes çektikten sonra gözlerimi kapatıp yüzümde beliren gülümseme ile dumanı tüttürdüm.

 

"Ohh, boşuna yaşıyormuşum şimdiye kadar."dedim, dünyam dönmeye başlarken. Kafamı iki yana sallama zahmetine girmeden sigaranın yan etkilerini iyice hissetmeye çalıştım. Bir kaç uzun nefeste sigarayı bitirdikten sonra tekrar kanlanan gözlerimi çevirip yüzündeki pis sırıtışla beni izleyen yaşlı adama baktım.

 

"Bir tane daha."dedim, sert bir şekilde.

 

Kafasını sallayan yaşlı adam elini şöyle bir sallayınca önümde yüzlerce sarılmış sigara belirdi. Gözlerimden birer damla yaş daha akarken sıradaki sigaraya geçtim.

 

Önümdeki sigaraların hepsini bitirip onca yıllık acının hepsini üstümden attıktan sonra dönen dünyamla bakışlarımı yaşlı adama çevirdim.

 

"Beni,"dedim."her nereye göndereceksen gönder. Ama bana sigarada vereceksin!"

 

Yüzündeki garip gülümseme ile kafasını hızlıca sallayan yaşlı adam,"Tabi ki,"dedi."sen, hiç mi hiç merak etme. Ayrıca sana bir boyutsal yüzük vereceğim. Onun içine istediğin şeyleri koyabilirsin."

 

Boyutsal yüzük kelimeleriyle keyfim yerine gelirken gülümseyip,"Tamam,"dedim."nereye gitmem gerek."

 

Hala daha gülümseyen yaşlı adam, elini uzatıp arkasındaki devasa geçidi gösterirken,"Oraya."dediğinde yüzümdeki gülümseme ile onun yüzüne bakmaya devam ettim.

 

 

 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44544 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr