Bölüm-52 Korkma Seni Koruyacağım

avatar
453 3

Başlangıç - Bölüm-52 Korkma Seni Koruyacağım



 

Hafifçe boğazımı temizleyip, "Beni bırakabilir misin?"dedim.

 

O'nun, yüzüme düşen saçlarının hafifçe aşağı yukarı kalktığını gördüğümde beni kucaklamayı bırakıp yere indirdi. Arkamı dönüp O'nun kızarık gözlerine baktığımda ve omurgamdan tüm bedenime bir titreme yayıldığında ateş kapısını açtığım gibi bedenimdeki tüm gücü kollarıma gönderip etrafına parıltılar yayılan ellerimi, O'nu itmek için uzattım.

 

GÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜMMMMMMMMMMM

 

Bedenimdeki tüm kemikler ve iç organları parçalanıp havaya savrulmadan önce bulanıklaşan görüşüm ile O'nu, dağın tepesinden uzaklara ittim.

 

Son derece yüksek bir hızda kar taneleriyle dolu havada savrulurken kafamı zor bela çevirip yayılan şok dalgasıyla beraber dağ tepesinin katman katman parçalanıp havaya savrulmasını izledim.

 

Ateş kapısından gelen güç ile yaralarım hızlı bir şekilde iyileşmeye başlarken ve kulaklarıma ulaşan sonik patlama sesleriyle kanlanan gözlerimi sesin merkezine çevirirken toz duman altında kalan dağ tepesinin arasından bana doğru gözlerimin göremeyeceği kadar hızlı bir şekilde uçan zifiri siyah bir şey gördüm.

 

Kaos enerjisini, ateş kapısından gelen güç ve siyahın tonlarını içeren kan kırmızısı hava akımını, geriye çektiğim koluma gönderirken kükremem ile beraber etrafa parıtılar yayan yumruğumu, bana doğru uçan şeye savurdum.

 

AAAAAAAAAAAAAAAAAAAARRRRRRRRRRRGGGGHHHHHH

 

GÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜMMMMMMMMMM

 

Tüm bedenimden yayılan çatırtı sesleri ve ağzımdan fışkıran kanlar eşliğinde kar taneleri arasında savrulurken doğan siyah ve kan kırmızısı renkli şok dalgası, önüne gelen tüm kar tanelerini hiçliğe karıştırırken başka bir yöne doğru savrulan zifiri siyah bedeni gördüğümde gözlerim kan kırmızısına büründü.

 

Bedenimdeki yaraları umursamadan tüm kaos enerjisini, bedenimin arkasında sıkıştırıp patlattığım gibi ağzımdan fışkıran kanlar ve yankılanan sonik patlama sesleri ile çirkin yaratığın önünde, geriye çektiğim yumruğumla belirdim.

 

Ardından kaos enerjisini ve ateş kapısından gelen güçleri koluma gönderirken çirkin yaratığın yüzünde beliren çirkin gülümsemeyi gördüğümde kalbim tekledi. Çirkin yaratığın yüzüne savurmak üzere olduğum yumruğumu, önüme uzatıp kendimi savundum.

 

GÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜMMMMMMMM

 

Daha kendimi tam savunamamıştım ki yediğim darbeyle havada savrulurken ve görüşüm bulanıklaşırken kolumla beraber omzumun olması gereken yerden fışkıran kanları gördüm.

 

Acının zihnimi ele geçirmesini umursamadan kafamı iki yana salladığım gibi hafifçe düzelen görüşüm ve kulaklarımda yankılanan rüzgârın sesi ile hala daha havaya yükselirken kendimi sabitleyip etrafıma bakındığımda kar tanelerinden başka bir şey göremedim.

 

Kısa bir süre boyunca havaya yükseldikten sonra düşmeye başladığımda ruhsal algımı maksimum menziline kadar yaydım. Ruhsal algımın menzili içinde, kar taneleri ve kendimden başka bir şey göremedğimde ateş kapısı, kalan son enerjisi ile bedenimdeki yaraları iyileştirip kolumla beraber omzumun kopuk olduğu kısımdan akan kanları durdurdu.

 

Ardından bedenimin etrafındaki hava akımı geri bedenime çekilirken ve yere düşmeye devam ederken harap olmuş dağın tepesi ruhsal algıma girdi. Her yeri iyice kontrol edip taş parçaları dışında O'ndan en ufak bir iz göremediğimde kalbim sıkışıyormuş gibi hissettim.

 

Dağın tepesine iyice yaklaşırken bedenimi havada sabitledikten sonra kaos enerjisini elime gönderip sıkıştırdım. Ardından yere çakılmaya bir kaç on metre kala kaos enerjisini patlatıp hafifçe yukarıya doğru yükselirken ruhsal algıma giren çirkin yaratığı fark ettim.

 

PAT

 

Ayaklarım, parçalanmış taşlarla kaplı dağın tepesine değdiği gibi çirkin yaratıktan darbe yemeden önce O'nu, dağın tepesinden attığım kısma doğru atıldım. Karanlık bulutlar tarafından kaplı uçurumun kenarına geldiğimde kafamı çevirip dağ tepesinin öbür ucundan bana doğru, yüzündeki çirkin gülümseme ile yürüyen devasa ve zifiri siyah bedene kısa bir bakış attığım gibi uçurumdan atladım.

 

Karanlık bulutların arasından düşmeye başlarken havada kendimi dikleştirip kaos enerjisini bedenimin arkasında gönderip sıkıştırdım. Ardından ensemdeki tüm tüyler diken diken olurken kaos enerjisini daha patlatma fırsatı bulamadan ruhsal algıma girip bir anda arkamda beliren çirkin yaratığa döndüğüm gibi geriye çektiğim kafamı, onun çirkin yüzündeki gülümsemeye doğru savurdum.

 

Ve çirkin yaratık ta aynısını yaptı.

 

GÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜMMMMMMM

 

Yüzümün ezildiğini hissetmem ile dünyam allak bullak olurken kulaklarımın dibinde yankılanan rüzgârın sesi ile son derece yüksek bir hızda kara bulutların arasından düşmeye başladım.

 

Ruhsal algım, kontrolüm dışında bedenime geri çekildikten ve kısa bir süre boyunca allak bullak olan görüşüm ile savrulduktan sonra kafamı iki yana sallayıp ruhsal algımı tekrar yaymadan önce kendimi sabitlemeye çalıştım.

 

Zar zor yayabildiğim ruhsal algımın kısa menzili ile kara bulutlardan başka bir şey göremedim. Bedenimi, yere düşmeye hazırlanacak şekilde çevirip kara bulutların içinden bir süre boyunca düşmeye devam ettikten sonra ruhsal algıma giren görüntüye öyle boş boş baktım.

 

Bir kaç saniyenin ardından kara bulutların içinden çıktığımda sonu görünmeyen karanlık bir uçurumdan düştüğümü gördüm. Ama boş boş etrafıma bakınmama neden olan şey bu değildi. Sanki kılıç ile kesilmiş gibi pürüzsüz gözüken, birbirinden bayağı uzakta olan dağın iki ayrı kısmıydı.

 

'Bu'

 

'Ne'

 

'Böyle'

 

Ruhsal algımı geri çektikten sonra kafamı çevirip etrafa bakındığımda her yeri karanlık olan uçurum ve dağın iki parçası dışında başka bir şey göremedim. Uçurumun derinliklerine doğru düşmeye devam ederken yankılanan sonik patlama sesleri ile kafamı çevirip yukarıdaki kara bulutların arasından son derece yüksek bir hızda bana doğru dalışa geçen çirkin yaratığı gördüm.

 

Gelişim merkezimdeki bitmesine az kalmış olan tüm kaos enerjisini elime gönderip sıkıştırmaya başladıktan sonra kaos enerjisini, daire şeklinde döndürmeye başladım. Başıma giren muazzam boyuttaki ağrılarla beraber kaos enerjisini tekrar sıkıştırıp onun, küre benzeri bir şekle girmesini sağladım.

 

Ustamın daha önce bana sadece bir kez göstermiş olduğu, elimdeki kaos topu benzeri şeyi çirkin yaratığa doğru çevirdim. Ardından çirkin yaratığın yüzündeki pis sırıtışa doğru kaos topunu gönderdim.

 

Yankılanan sonik patlama sesleri ile kaos topu elimden ayrılır ayrılmaz doğan şok dalgası ile çok daha hızlı bir şekilde düşmeye başlarken bir avuç dolusu kan kustum. Ardından hala daha çirkin bir şekilde gülümseyen çirkin yaratığın, etrafında zifiri siyah hava akımından bir burgaç beliren yumruğunu geri çekip kaos topuna doğru savurduğunu gördüm.

 

BOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOMMMMMMMMMMMM

 

Yankılanan patlama sesi ile bir anlığına görüşüm karanlığa boğulduktan sonra her yerin titremeye başladığını fark ettim. Bakışlarımı çevirip dağa yakın olduğum kısmı hiçliğe karıştıran çok renkli şok dalgasının bana doğru yayılıp genişlediğini gördüğümde kalbim tekledi.

 

Kaos enerjisiyle kendimi korumak istediğimde gelişim merkezimde en ufak bir kaos enerjisi zerresi kalmadığını hatırlamam ile bir kaç küfür savurdum.

 

"KAHRETSİN"

 

Şok dalgası bana iyice yaklaştıktan ve kendimi cenin pozisyonuna soktuktan sonra geriye kalan tek kolum ile kafamı korumaya alıp gözlerimi kapattım. Ardından çarpışmayı bekledim.

 

Bekledim

 

Ve bekledim

 

Kafam karışmaya başlarken kulaklarımda yankılanan rüzgârın sesi yavaşça azalmaya başladığında gözlerimi açıp kolumun arasından karanlık tarafından kapatılmış dört bir yanıma baktım.

 

Her yer karanlıktı.

 

Ve artık düşmüyor olduğumu fark ettiğimde kafam iyice karışmaya başladı. Kolumu geri çekip bedenime bakmak istediğimde zifiri siyah renkte, uzun ve ince ip benzeri bir şey ile etrafımın daire şeklinde sarılmış olduğunu fark ettim.

 

Çatılan kaşlarım ile elimi uzatıp saç benzeri şeye dokunduğumda hafifçe 'eh' diye şaşırmış bir ses yankılandı.

 

'Bu ses'

 

Çatılı kaşlarım gevşerken ve yüzümde istemsizce hafif bir gülümseme belirirken dokunduğum yerdeki saçlar, küçük bir aralık oluşturduğunda esen rüzgarla beraber kafasındaki saçları savrulan O'nu gördüğümde yüzümdeki gülümseme dondu.

 

Kan revan içindeki yüzünde normalde yemyeşil olması gereken iki gözünden geriye kalan yarım açık ve tek bir gözdü. Bir kaç saniye O'na boş boş baktıktan sonra kafasını hafifçe çevirip bana baktı.

 

Ardından sanki nasıl gülümseyeceğini unutmuş gibi dudakları bir yukarı bir aşağı gittikten sonra, "Korkma, seni koruyacağım."dediğinde kalbim, bir şeyler tarafından sıkılıyormuş gibi hissettim.

 

Kandan kıpkırmızı kesilen görüşüm ile elimi küçük aralığın içinde O'na doğru uzatıp nazikçe boynundan tuttum. Ardından hafifçe çatılan kaşlarını umursamadan O'nu çektiğim gibi beni koruduğu saçlarının içinden çıkıp tuttuğum boynundan hafifçe destek alarak kendimi yukarıya doğru fırlatmadan önce O'nun tek kalan gözüne baktım.

 

Bakışlarımı, biraz yukarıya çevirip elimi geri çektim

 

Ardından elimi, düz bir şekilde önümde beliren bulanıklığa doğru savurdum

 

ÇAT

 

Bedeninin neredeyse yarısı parçalanmış olan çirkin yaratığın göğüs kafesinin içinde güm güm diye hızlıca atan büyük şeyi tuttuğum gibi elimle beraber geri çektim. Kafamı kaldırıp gözlerinin feri sönerken bana inanamıyormuş gibi bakan çirkin yaratığın yüzüne baktım.

 

Elimdeki bayağı büyük olan kalbi hafifçe sıktığım gibi siyah ve yapışkan sıvılar eşliğinde bir kaç parçaya bölünüp etrafa dağıldı. Ardından bakışlarımı çevirip bana, yüzündeki şaşkın ifadeyle bakan O'na doğru elimi uzattım.

 

"Hadi, gel."

 

Bana, kısa bir kaç saniye daha baktıktan ve gözü kızardıktan sonra uzun saçlarını uzatıp elimden tuttu. Ardından onu kendime çekip çirkin yaratığın cansız bedeninin üstüne çıktım.

 

Karanlık uçurumdan hala daha düşmeye devam ederken bakışlarımı O'na çevirip,"Sıkı tutun,"dedim.

 

Kafasını sallayıp cansız bedenin üstüne çıktıktan sonra bakışlarımı aşağıya, zar zor görebildiğim keskin kayalarla dolu uçurumun karanlık sonuna çevirdim. Ardından ayaklarımı, çirkin yaratığın omuzlarına koyup O'nu tutmak için elimi uzattığımda görüşüm bulanıklaştı.

 

Kalbim teklerken daha hiç bir şey yapamadan O'nun, beni çevreleyen saçlarını fark ettiğimde ağzımı açtım.

 

GÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜMMMMMMMMMMM

 

Kemiklerim kırılır ve iç organlarım ezilirken bilincimi kaybettim.

 

 

 

Bir süre sonra

 

Bedenimdeki yaralardan doğan acılar yüzünden inledim. Gözlerimi zorla aralayıp bulanık görüşüm ile sert zemindeki yapışkan, siyah ve kırmızı bir sıvının içinde olduğumu gördüğümde bakışlarımı çevirip bedenimdeki siyah ve upuzun saçlara baktım.

 

Kafamı, zorla arkama çevirip hemen arkamda, siyah sıvılar içindeki bedeni ile yerdeki göçüğün içinde yatan O'nu gördüğümde kalbim sıkıştı. Beynime ulaşan acılarla bedenimi çevirip elimi, O'na uzattım.

 

"H-hey,"dedim, O'nun her yere dağılmış saçlarından tutarken,"ba-na bak."

 

En ufak bir kıpırtı olmadan yatmaya devam ettiğini gördüğümde gözlerim kanlanmaya başladı. O'nun tuttuğum saçlarından kendimi ona doğru çektim. O'nun kafasına doğru sürünüp elim ile onun yüzünü örten saçlarını kaldırdım.

 

Ve öylece dondum.

 

Gözlerim dolup yaşlar akmaya başlarken ezilmiş yüzünü kendime çevirip, "U-uyan,"dedim."lüt-fen."

 

Siyah kanlar içindeki yüzüne yapışmış olan saçları nazikçe kaldırırken, "Ha-di, kalk."dedim. "HADİ."

 

O'na tekrar seslendim.

 

O'na dokundum.

 

O'nun uyanabilmesi için aklıma gelen her şeyi yapmaya çalıştım ama nafile

 

Bedenimdeki yaraları veya onlardan gelen acıları umursamadan O'nun kafasını kaldırıp bacaklarımın üstüne indirdim. Ve gözlerimden, O'nun yüzüne düşen yaşlar eşliğinde onun kafasını okşamaya başladım.

 

"Hadi-sene be,"

 

"Uyan lüt-fen."

 

Kısa bir süre daha onu uyandırmaya çalışıp herhangi bir karşılık alamadıktan sonra aklıma gelen düşünceyle kendime küfrettim. Ve ateş kapısını açmak istedim ama ateş kapısında en ufak bir enerji zerresi kalmamıştı.

 

Bu sefer kaos enerjisine başvurdum ama o da aynıydı. Bir kaç saniye boyunca gözlerimden akan yaşlarla ne yapacağım diye düşünürken etrafıma bakındım. Ve karanlık yüzünden zar zor görebildiğim taş ve keskin kayalıklarla dolu yere öylece boş boş baktıktan sonra çekebileceğim kadar derin bir nefes çektim.

 

Ardından kafamı geriye atıp haykırdım.

 

"AMCAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA"

 

Haykırışım ile bulunduğumuz yer inlerken boğazımdaki teller yırtılıp ağzımdan akan kanlar eşliğinde sırt üstü yere düştüm ama sert zemine değil, bulanık görüşüme giren açık ve parlak mavi renkte parıltılar yayan, yumuşak bir şeyin içine.

 

Kafamı çevirip hemen yanımdaki minik canlıları ve aynı benim gibi koruma kalkanı benzeri şeyin içinde olan O'nu gördüğümde gözlerimden akan yaşlarla salya sümük ağlamaya başladım.

 

Ve bedenime dokunan minik eller eşliğinde yankılanan yumuşak ve müzik gibi sesler ile daha fazla kendimi tutamayıp bilincimi kaybettim.

 

 

 

Yaşlı adam, Beşinci Aşama Şeytanlaşmış Diğer'in, Serdar' ve O'na saldırmasından önce ve onlar Cehennem Çukuruna düşene kadar olan her şeyi, uzaklardan sessizce izlemişti; en ufak bir kıpırtı olmadan sessizce ve kanlı gözleriyle. Ta ki Serdar'ın kendisine seslendiğini duyana kadar.

 

Artık daha fazla kendini tutamayacaktı

 

Madem dış dünyanın sonu gelmişti

 

O vakit

 

Bu dünyanın da sonu gelecekti

 

Ama bu son

 

Onun kendi ellerinden olacaktı

 

Kara bulutların içindeki yaşlı adam, Dünya Ruhunun Çocuklarını, Serdar'a ve O'na gönderip kandan kıpkırmızı kesilen gözlerini, Cehennem Çukurunun derinliklerine, etrafı mavinin en derin tonuna sahip lavlarla kaplı geçide çevirdi.

 

"Artık daha fazla kendimi kısıtlamaya ihtiyacım yok."

 

"Öleceksem eğer,"dediğinde etrafına rengârenk parıltılar yaymaya başlayan ellerini kaldırıp görülmesi imkânsız denilebilecek kadar hızlı bir şekilde el mühürleri oluşturmaya başladı. Ardından kara bulutların, etrafında anafor gibi dönüp eline toplanmasına neden oldu. "bu, benim istediğim şekilde sonlanacak!"

 

Cehennem Çukuru Dağını ve etrafını çevreleyen tüm kara bulutlar, anafor şeklinde dönüp yaşlı adamın elinde toplanmaya devam ederken anaforun içinde gök gürültüleri eşliğinde çeşit çeşit renkte şimşekler çakmaya başladı.

 

Uzaktan bakıldığında bu, bir kıyamet sahnesinden farksızdı.

 

Kısa bir süre sonra küçülmeye başlayan anafor yaşlı adamın elinde bir biçim oluşturmaya başladı. Anafor küçülmeyi sürdürürken yaşlı adamın elindeki şey, yavaş yavaş belirginleşmeye başladı.

 

Ve etraftaki tüm kara bulutlar, en ufak parçasına kadar yaşlı adamın elinde toplandığında biçimleşen şey tamamen belirginleşti.

 

Bu, çıkardığı hafif gök gürültüsü benzeri sesler ve etrafa yaydığı rengârenk parıltılar eşliğinde küçük küçük ve çeşit çeşit renkte şimşekler savuran, uzun ve fazla kalın olmayan, ucu son derece keskin gözüken bir mızraktı.

 

Yaşlı adam mızrağını iki eline alıp ucunu yukarı olacak şekilde kaldırdı. Ardından alnını mızrağa dayayıp gözlerini kapattı.

 

"Uzun zaman oldu, Kardeşim."dediğinde hafifçe titreyen mızrağın etrafındaki parlaklık, daha da arttı.

 

Yüzünde anılarla dolu bir gülümseme beliren yaşlı adam, derin bir nefes alıp verdi. Ardından gözlerini açıp ortadan kaybolmadan önce mavi lavlar tarafında çevrili olan geçide kısa bir bakış attı.

 

 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44539 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr