Bölüm-50 Sadece Böyle Duralım...

avatar
436 2

Başlangıç - Bölüm-50 Sadece Böyle Duralım...




Elinde, kan revan içindeki kolsuz bedeniyle baygın bir şekilde yatan Serdar'a, kızarmış yemyeşil gözleriyle baktı Şeytanlaşmış Diğer.


"Ben, seni korumak istiyorum,"dedi.


Diğer elini de uzatıp Serdar'ı nazikçe kucağına aldı. Ardından arkasını dönüp yürümeye başlarken gözlerinden akan bir damla yaş, esen hafif rüzgarla beraber arkasındaki devasa kraterin içine doğru uçtu.


Devasa Şeytanlaşmış Diğer, kucağındaki Serdar ile attığı bir kaç adımın ardından ortadan kaybolurken rüzgar tarafından taşınıp devasa kraterin içine düşen göz yaşı damlası, toprağın içine yavaşça emildi.


Ardından toprağın içinde çözünen göz yaşı damlası, açık ve parlak mavi renkteki bir enerji zerresine dönüştükten sonra yavaş yavaş tüm Cehennem Çukuru Dağını kaplayacak görünmez dalgalanmalar yaymaya başladı.


Dalgalanmalar, Cehennem Çukuru Dağında baştan aşağı bir kaç defa yayıldıktan sonra yavaşça sönmeye başladı. Ardından merkezi devasa krater olmak üzere tüm dağ titremeye başlarken devasa kraterin bulunduğu alan ve etrafında fidanlar çıkmaya başladı.


Bunlar, Cehennem Çukuru Dağını tamamen kaplayan devasa ağaçlardan farklı bir yapıya ve şekle sahip fidanlardı. Fidanlar yavaşça büyümeye başlarken altlarından çeşit çeşit renkte ve yumuşak bir şekle sahip kökler çıkmaya başladı.


Kökler, önce en yakınlarındaki fidanların kökleriyle bağlandılar, sonra da uzaktaki fidanlarla. Kısa bir süre içerisinde tüm fidanların kökleri birbirlerine bağlandı. Ardından tamamen kökler ve fidanlarla kaplanan kraterin içi ve etrafı, yavaş yavaş yükselmeye başladı.


Devasa kraterin içi ve etrafı şişip yükselmeye devam ederken fidanlar ve kökleri, hızla büyümeye başladı. Bir kaç saniyenin ardından devasa krater, ağaçlaşmaya başlayan fidan ve köklerle dolu bir yere dönüşünce ve etraftaki toprak zemin ile aynı boya ulaşınca yükselmeyi kesti.


Ardından yeni ve çeşit çeşit renkte dallar çıkarmaya başlayan ağaçlar, büyümeye devam etti. Ta ki ağaçların rengarenk dallarından çıkmaya başlayan rengarenk yapraklar büyüyünceye ve dalların üstünde küçük meyve tomurcukları belirinceye dek. 


Artık daha fazla büyüyüp gelişmeyi kesen ağaç ve kökler, Cehennem Çukuru Dağını tamamen kaplayan, üstelerinde ağır havayla kaplı devasa ağaçlara zıt oluşturacak bir ağaç cennetine dönüşmüştü.


Ve tüm bunların nedeni


Sadece 


Bir göz yaşı damlasıydı




Kara bulutlarda


Kara bulutların arasında üstündeki bembeyaz kıyafetler ile saçları ve sakalları rüzgarla dalgalanan biri vardı.


Yaşlı adam, dalgalanmaların yayılmaya başladığını hissettiği andan itibaren tüm olanları, kanlı gözleri ile sonuna kadar izledi.


"Seni velet"


Yüzünde beliren gülümseme ile gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı yaşlı adam. Ardından gözlerinden bir damla yaş aktı. Göz yaşı damlası, yanaklarından çenesine kadar kayıp kara bulutların içine düşerken yaşlı adamın verdiği nefes ile Cehennem Çukuru Dağına zıtlık oluşturan ağaç cennetine doğru süzüldü.


Göz yaşı damlası, ağaç cennetinin merkezindeki köklerle kaplı boş alana doğru yavaşça süzülüp köklerin arasına girdikten sonra hala kara bulutların içinde duran yaşlı adam, yüzündeki gülümseme ile gözlerini açtı.


Kısa bir süre boyunca ağaç cennetine baktıktan sonra hafifçe gülmeye başladı.


Güldü.


Ve güldü.


Ta ki gülüşleri kahkahaya dönüşüp kara bulutlarda yankılanan gök gürültülerine dönüşünceye kadar...





'Karanlık'


'Her yer karanlıktı'


'En son'


'Uyumuş muydum'


'Hah'


Gözlerimi açtığımda karanlık bir yerde olduğumu fark ettim. Bir kaç saniye boyunca karanlığa boş boş baktıktan sonra gözlerimi sertçe kapatıp açtım. Ve etrafıma göz ucuyla baktığımda dört bir yanımın taş duvarlarla kaplı olduğunu zar zor fark ettim.


Yerden destek almak için ellerimi uzatmak istediğimde görüşüme giren kollarımı görmem ile öylece boş boş kollarıma baktım. Kafamı hafifçe iki yana sallayıp kendimi, yere yüzüstü gelecek şekilde çevirdim.


Ardından çenemle yerden destek alarak zar zor ayağa kalktığımda başım dönmeye başladı. Kısa bir kaç saniye boyunca sağa sola sendeledikten sonra yavaşça derin bir nefes alıp verdim.


Baş dönmesi yavaş yavaş geçince içinde bulunduğum yerin duvarına doğru sendeleyerek ilerledim. Kendimi duvara yapıştırarak ve sendeleyerek yürümeye başladım.


Bir süre boyunca yürüdükten sonra hala daha karanlık ve dört bir yanı duvarlarla kaplı yerde yürüyordum. Yürümeye devam ettim, ta ki görüşüme hafif bir ışık girene kadar.


Yürümeyi kesip çok uzaktan geliyormuş gibi görünen ışığa baktım. Kafamı çevirip arkama kısa bir bakış attıktan sonra duvara yaslanmış bir şekilde sendeleyerek yürümeye devam ettim.


Görüşümdeki ışık yavaş yavaş büyümeye başlarken ışığın olduğu yerden bana doğru esen soğuk havayı hissetmem ile hafifçe titredim. İçinde bulunduğum duvarlar ile kaplı yerin sonunu görmeye başladığımda ışığın yayıldığı yerden buranın içine esen soğuk hava ile kar tanelerini fark ettim.


'Kar'


Derin bir nefes alıp verdikten sonra taş duvardan destek almayı keserek yürümeye devam ettim. Bir kaç on adımdan sonra duvarların sonuna ulaştığımda bedenime çarpan soğuk hava ve kar taneleri ile yerimde durup karşımdaki manzaraya baktığımda ortasındaki küçük göl ile karlarla kaplı bir yerde olduğumu gördüm.


Bir kaç saniye boyunca esen soğuk rüzgar ile birlikte savrulan kan tanelerine baktıktan sonra gözlerimi kapatıp soğuk havadan derin bir nefes çektim. Burnumdan içeri geçen soğuk hava ile hafifçe kendime geldikten sonra gözlerimi açıp karlı zemine ayak bastım.


Ardından göle doğru yürümeye başlarken bakışlarımı etrafta gezdirdim. Sonunu göremediğim karla kaplı alan, az önce içinden çıktığım her yeri karlarla kaplı mağara ve bu küçük gölden başka hiçbir şey göremedim.


Gölün yanına yaklaştığımda yakından daha büyük olduğunu fark ettim. İçindeki koyu ve parlak mavi renkteki sularla dolu gölün hemen yanına geldiğimde durdum. Esen rüzgar ile hafifçe dalgalanan göle bir kaç saniye boş boş baktıktan sonra kafamı iki yana sallayıp gölün hemen önünde bağdaş kurarak oturdum.


Ardından dirsekten itibaren kopuk olan kollarım ile zemine kadar uzamış, dağınık ve uzun saçlarımı tutup açıkta olan önümü örttükten sonra gözlerimi kapatıp yavaş bir şekilde derin nefesler alıp vermeye başladım.


Bir süre boyunca meditasyon yaptıktan sonra özümsediğim kaos enerjisini, tüm bedenimde dolaştırdığımda parçalanmış iç organlarımın geri tepmesi ile midemden yükselen koca bir avuç dolusu kanı kusmadan önce kafamı, gölden başka bir tarafa çevirdim.


Dönemeye başlayan başımı hafifçe iki yana sallayıp bir kaç derin nefes aldıktan sonra kanım ile kızıla dönen karla kaplı zeminden bakışlarımı çevirip tekrar meditasyona durumuna girdim.


Gelişim merkezimi yarısına kadar doldurduktan sonra daha fazla meditasyon durumunda kalmadım. Derin bir nefes alıp verdikten sonra gözlerimi açıp gölün karşı tarafından bana bakan Şeytanlaşmış Diğer'e baktım.


Bir süre boyunca birbirimizin gözlerinin içine baktıktan sonra Şeytanlaşmış Diğer, yere bağdaş kurarak oturdu. Ardından gözlerini kapatıp derin nefesler almaya başladı. Ve kısa bir kaç saniyenin ardından onun etrafında beliren kaos enerjisi parçacıklarını gördüğümde gözlerim, bir anlığına hafifçe büyüdü.


Hiç bir şey söylemeden onun, diğerlerinden tamamen farklı olan yüzüne baktım.


Çirkin değildi


Tam tersine


Çok güzeldi


Tıpkı 


O


Zalımın


Heh


Tıpkı Ay hanım gibi


Sadece bedeni çok uzun ve zifiri siyah bir renkteydi


Onun haricinde karla kaplı zemine yayılmış zifiri siyah saçları ve ince bedeni ile sadece dev bir insana benziyordu


Kısa bir süre daha ona baktıktan ve onun, kaos enerjisini özümsemeye başladığını gördükten sonra gözlerimi kapatıp meditasyon durumuna girdim.




Gelişim merkezim, avlanarak, savaşarak ve yaralanarak geçirdiğim onca yıldan sonra çok daha büyük ve sağlam bir hal almıştı. Bu, etrafındaki kapılara kadar ulaşan rengarenk burgaç sisi içinde geçerliydi.


Gelişim merkezim ve etrafındaki rengarenk burgaç sisi, avlanma dönemine girmeden önceki halinden bir kaç kat daha büyüktü artık. Ve kaos enerjisi üzerindeki kontrolüm artık başka bir boyuta ulaşmıştı.


Kaos enerjisini, istediğim yere gönderebiliyor, istediğim yerde sıkıştırabiliyor ve istediğim şekilde patlatabiliyordum.


Ve tüm bunları anında ve herhangi bir baş ağrısı hissetmeden yapabiliyordum.


'Sanırım buna'


'Heh'


Kafamı iki yana sallayıp kaos enerjisi özümsemeye devam ettim.



Gelişim merkezimi kaos enerjisi ile doldurup bedenimin içinde ve dışında bir kaç defa döndürdükten sonra meditasyon durumundan çıktım. Ardından derin bir nefes eşliğinde gözlerimi açıp hafif kızıl bir renge sahip nefesimi geri bıraktım.


Bakışlarımı çevirerek hala daha gözleri kapalı bir şekilde etrafındaki kaos enerjisi parçacıklarını derin nefesler aracılığıyla özümseyen Şeytanlaşmış Diğer'e baktım.


Bir süre boyunca onu izledikten sonra aldığı son bir derin nefes ile siyahın tonlarını içeren yemyeşil gözlerini açıp bana baktı.


Kısa bir kaç saniye birbirimize baktık.


"Kimsin, sen?"dedim.


"Ben, bilmiyorum."dedi.


"Neden beni buraya getirdin."


"Bilmiyorum," kafasını hafifçe iki yana salladı."sadece seni, korumak istedim."


Onun gözlerine kısa bir süre baktıktan sonra,"Neden, neden beni korumak istedin?"


Bakışlarını yere çevirip bir kaç saniye öyle durduktan sonra,"Bilmiyorum."


Derin bir nefes alıp verdim.


"Bana saldırmıştın, hem de öldürmek için. Öyle değil mi?"dedim.


Bakışlarını yerden kaldırıp bana baktı. Ardından gözleri kızarmaya başlarken,"Ben, sana zarar vermek istememiştim."dedi.


Onun söyledikleriyle daha fazla bir şey sormadım. Çünkü hatırlamam gereken bir şeyler olduğunu fark ettim.


'Yavru sincap'


'Debelenen yavru sincabı elinde tutan bu karşımdaki değildi'


'Onun bedeni çok daha iri ve uzundu'


'Ve çirkin bir yüzü vardı'


'Ama'


'Bu'


Daha fazla düşünmeyi keserek onun, kızarık yemyeşil gözlerine baktım.


"Sen, o sincap ailesinden kimseye zarar verdin mi?"dedim.


Bir süre boyunca düşünüyormuş gibi bana baktıktan sonra kafasını iki yana salladı.


"Ben, kimseye zarar vermedim,"Eliyle arkamdaki mağarayı gösterirken,"Ben, her zaman buradaydım."dedi.


"Neden, ormandaydın peki?"dedim.


"Ben, senin için geldim."Yumruklarını sıkmaya başlarken,"O, seni öldürecekti. Seni kurtarmaya gelmiştim sadece."dedi.


Derin bir nefes alıp verdikten sonra kafamı yavaşça salladım.


"O dediğin, senden çok daha büyük olan değil mi?"dedim.


Kafasını sallayıp fazla keskin olmayan dişlerini sıktıktan sonra,"Evet."dedi.


"Onu tanıyor musun?"


"Hayır,"Sıktığı yumruklarını gevşeterek,"ama o, çok kötü biri."


Gözlerimi kapatıp soğuk havadan derin bir nefes alıp verdim. Ardından gözlerimi açıp,"Siz, tam olarak nesiniz?"dedim.


Söylediklerim yüzünden midir başka bir şey yüzünden midir bilmiyorum ama onun, bakışlarını bedenine çevirdiğini gördükten sonra kızarık gözlerinin dolmaya başladığını fark ettim.


Kısa bir süre boyunca bedenine baktıktan sonra karmaşaya bürünen bakışlarını bana çevirdi. Ardından gözlerinden birer damla yaş akarken,"Ben, bimiyorum."dedi.


Onun, gözlerinden aktıktan sonra yanaklarından çenesine, oradan da karla kaplı zemine düşen göz yaşlarına baktıktan sonra bakışlarımı başka bir tarafa çevirdim.


"Özür dilerim."dedim.


"Neden, özür diledin?"dedi.


Bakışlarımı çevirip onun, kurumuş göz yaşı ile kaplı yüzüne baktım. 


"Benim yüzümden ağladın."


Bana, boş boş bir kaç saniye baktıktan sonra,"Senin, yanına gelebilir miyim?"


Bu sefer boş boş bakma sırası bendeydi.


"Ne yapacaksın?"


Onun, ayağa kalkıp ortadan kaybolduğunu gördüğümde,"Sadece yanında durmak istiyorum."diyen sesini duydum.


İrkilirken istemsizce tüm kaos enerjisini bedenime yayıp etrafa rengarenk parıltılar yayan bir kalkana dönüştürdüm. Ardından ayağa kalkıp kafamı çevirmek istediğimde omzuma konan büyük ve zifiri siyah el ile nazikçe yere oturtuldum.


Kaos enerjisi, kontrolüm dışında bedenime geri çekilirken bedenimin uyuşmaya başladığını hissettim. Herhangi bir şey düşünmeye veya yapmaya fırsat bulamadan,"Ben, sana zarar vermeyeceğim. Sadece böyle duralım, lütfen."diyen ona, uyuşan kafamı çevirip baktım.


Tekrar dolmaya başlayan yemyeşil gözleri ile arkamda otururken eli hala omzumda duran ona baktım.


Ona, kısa bir süre boyunca baktıktan sonra kafamı önüme çevirip kar taneleri eşliğinde esen rüzgarla hafifçe dalgalanan göle bakmaya başladım. Ardından kopuk olan kollarım ile önümü, uzun saçlarımla iyice kapattığımdan emin olduktan sonra hiç bir şey yapmadan öylece durdum.










Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44541 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr