Bölüm-46 Bu Çok Büyük Bir Saygısızlık

avatar
464 4

Başlangıç - Bölüm-46 Bu Çok Büyük Bir Saygısızlık




Yaşlı adamın yüzündeki geniş gülümsemeye kısa bir süre boş boş baktıktan sonra gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım.


'Her neyse'


'Sonuçta'


'Şuan da yaşıyorsam eğer'


'Bunu, yaşlı adama borçluyum'


Gözlerimi açıp yaşlı adama baktım. Ardından kafamı sallayarak,"Tamam amca. Sen ne söylersen yapacağım. Sonuçta,"dedim, hafifçe gülümseyerek."Beni, sen kurtardın."


Yaşlı adamın yüzündeki geniş gülümseme, kibar bir gülümsemeye dönüşürken elini hafifçe salladı.


"Öyle deme genç adam. Beni övüyorsun."dedi yaşlı adam, sakallarıyla oynamaya başlarken.


'Övmek mi'


'Ehh'


Aklıma gelen düşünceyle gözlerim genişlerken:"Amca, sende bir gelişimci misin yoksa?"dedim.


'Ben'


'Şimdiye kadar neden yaşlı adama hiç bir şey sormadım'


'Ne...'


Gözlerini kısan yaşlı adam, sakallarıyla oynamayı kesip yere bağdaş kurarak oturdu. Ardından eli ile bana yere oturmamı söyledi.


Hala daha nasıl şimdiye kadar yaşlı adama hiç bir sormadım diye düşünürken kafamı sallayıp mağaranın içine yöneldim. Ardından etrafındaki bize bakan minik canlılar ve yavru sincabın yanındaki yaşlı adamın karşısına oturdum.


"Madem benim, sana söyleyeceklerimi yapacaksın. O zaman bende, bilmen gereken şeyleri sana söyleyeceğim genç adam."dedi yaşlı adam.


Kısa bir kaç saniye daha düşündükten sonra düşünmeyi kesip yaşlı adamın söyleyeceklerini beklemeye başladım.


Hafifçe boğazını temizleyen yaşlı adam,"Şu anda içinde bulunduğumuz yere, Cehennem Çukuru derler. Burası, senin gibi daha yeni bir gelişimci olmuş olan birisi için aklının hayalinin sığamayacağı türde tehlikeler barındıran bir yer."dedi.


Kafamı salladığımda yaşlı adam konuşmasına devam etti:"Buraya, neden Cehennem Çukuru denilir diye soracak olursan eğer bunun nedeni, burada yaşayan vahşi yaratıklar yüzünden olur."


"Peki sen amca, sen kimsin?"dedim, yaşlı adamın büyük ihtimal burayı koruyan, Diğer'lerinden biri olduğunu düşünerek.


Yaşlı adamın gözleri, söylediklerimle hafifçe odağını kaybederken derin bir çekti.


"Ben, Cehennem Çukuru diye tabir edilen bu yerin, Koruyucusuyum. Yani Diğer Birliktenim. Ama benim görevim insanları korumak değil. Burada yaşayan vahşi yaratıkların, dünya üzerine ayak basmalarına engel olmaktan sorumluyum. Ve benim adım, sanırım unuttum."dedi yaşlı adam, son kelimelerini söylerken kendisiyle dalga geçiyormuş gibi gülüp kafasını iki yana sallarken.


Yaşlı adamın buruşukluklar içinde yaşlı yüzüne bakarken onun adına istemsizce üzüldüm.


"Üzgünüm amca."


Kafasını tekrar iki yana sallayan yaşlı adam, bakışlarını bana çevirip kibarca gülümsedi.


"Sorun değil genç adam. Ben, alıştım zaten."


"Burada, senden başka yaşayan insanlar var mı amca?"dedim, yanıma gelen minik canlılardan birinin kafasını okşarken.


Kafasını iki yana sallayan yaşlı adam, bakışlarını yere çevirip üzgünce gülümsedi.


"Yüz yıllardır gördüğüm ilk insansın."dediğinde kalbim tekledi.


'Sen..'


Yaşlı adam için daha da üzülürken,"Hiç kimse gelmedi mi? Sadece ben mi geldim şimdiye kadar?"dedim.


Hiç bir şey söylemeden sadece kafasını salladı yaşlı adam.


Derin bir nefes alıp verdikten sonra konuşmak için ağzımı açtım.


"Bana buranın, Diğer Birliğe katılmak için yapılan son test yeri olduğunu ve kutsal bir yer olduğunu söylemişlerdi. Ama lütfen kızma amca"kafamı yaşlı adamın önünde eğdim."Şimdiye kadar ne senden başka ne bir insan gördüm ne de kutsallığa dair herhangi bir şey. Ve test dedikleri şey de insanları, vahşi canlılarla dolu bir yere tek başlarına göndermeleri mi?"dedim.


Kafasını yerden kaldıran yaşlı adam, bana bir kaç saniye baktıktan sonra yüzündeki üzgün gülümseme, kibar bir gülümsemeye dönüştü.


"Kızma genç adam. Normalde senin burada olmaman gerekiyordu. Senin, Cehennem Çukuru Dağı'na gönderilmen, içimizde bir hain olduğunun kanıtı. Yani seni bilerek buraya göndermediler."dedi yaşlı adam.


Kaşlarım çatılırken,"Bunu fark etmediler mi amca?"dedim.


Kafasını iki yana sallayan yaşlı adam,"Fark etmek için seni buraya gönderen hainden çok daha güçlü olmaları gerekiyor."dedi yaşlı adam, gözlerimin içine bakarken."Bu da demek oluyor ki hain, çok güçlü biri. Ve o haini bulana kadar bayağı bir süre geçecek."


Elimi kaldırıp kulaklarıma kadar ulaşan saçlarımın arasında gezdirdim.


'En azından bir yıldır burada olmalıyım'


'Ama şimdiye kadar fark etmemişler midir ki'


Kafam karışmaya başlarken yaşlı adama bakıp,"Amca, büyük ihtimalle bir yıla yakın bir süredir buradayım. Yani şimdiye kadar birilerinin fark etmiş olması gerekmiyor mu? Tabi, bu yapılan testler çok uzun bir içinde gerçekleşiyorsa o ayrı."dedim.


Kafasını iki yana sallayan yaşlı adam:"Buradaki zaman çarkı, dış dünyadakinden çok daha farklı bir şekilde işliyor."dedi.


"Zaman çarkı ve dış dünya mı?"


Derin bir iç çeken yaşlı adam,"Burası, dünyanın içinde olan ayrı bir boyut genç adam. Hem dünyaya bağlı hem de değil. Ve burada geçirdiğin bir yıl, dışarıda geçen bir saate denktir."dediğinde öyle boş boş yaşlı adama baktım.


'Bir yıl, bir saate mi denk'


'Ayrı bir boyut'


Nasıl bir yerde olduğum hakkında düşünürken düşüncelerim allak bullak oldu.


'Biz nerede'


'Ve nelerle yaşıyormuşuz da'


'Hiç bir şeyden haberimiz yokmuş'


'Gelişimciler'


'Diğer'leri'


'Koruyucu yaşlı adam'


'Canavarlar'




'Aslında'


'Gökyüzü parçalanıp siyah kırmızı toz bulutu, İnsanları birer canavara dönüştürmeye başladığında zaten normal bir yerde yaşamadığımı anlamalıydım'


'Ama yine de'


'Tüm bunlar'


'Hah'


Daha fazla düşünmeyi kesip derin bir nefes aldım.


"Peki, benim yanlış yere gönderilmiş olabileceğimi düşündüklerinde beni bulmaları için buraya birlerini göndermeleri gerekmiyor mu amca?"dedim.


Kafasını iki yana sallayan yaşlı adam,"Şimdiye kadar geçit, kendi kendini yok etmiştir. Tabi ki hain tarafından."dedi.


"Yani Diğer'lerinin haini fark ettiklerini mi söylüyorsun amca?"dedim, ustam ve Ay için endişelenmeye başlarken.


Derin bir iç çeken yaşlı adam,"Merak etme genç adam. Ustan hala yaşıyor."dediğinde düşünmeyi kesip yaşlı adama baktım.


'Aramızda bağ vardı'


'Evet'


'Nasıl olduğunu anlamağım bir şekilde hala daha ustamı hissedebiliyorum'


Rahat bir nefes verirken,"Sen nasıl bildin amca?"dedim.


Yüzünde beliren kendini beğenmiş gülümseme ile sakallarını sıvazlamaya başladı yaşlı adam.


"Nasıl bilemeyebilirim ki ? Sonuçta ben, Cehennem Çukurunun Koruyucusuyum."deyip elindeki sakallarını havaya savurdu yaşlı adam.


Kendi hakkımda bir anlığına düşünürken aklıma gelen şeyle bakışlarımı yaşlı adama çevirdim.


"Amca?"dedim.


Yüzündeki kendini beğenmiş ifadeyle sakallarını sıvazlamaya devam ederken göz ucuyla bana bakıp,"Hmm"dedi yaşlı adam.


"Buraya, Cehennem Çukuru diye bahsettiğin yere düşmeden önce sanırım ölüyordum. Ve benim diğer kolum"elimi uzatıp daha bir süre öncesine kadar kesilmiş olan yerine dokundum."Çirkin bir yaratık tarafından kesilip yenilmişti."dediğimde istemsizce yumruklarımı sıktım.


Bakışlarımı, yaşlı adamın yanında yere çökmüş bizi merakla izleyen yavru sincaba çevirdim.


Yavru sincap, ona baktığımı fark ettiğinde upuzun kuyruğunu sallamaya başladı. Fırsattan istifade eden minik canlılar, zıpladıkları gibi yavru sincabın kuyruğuna tutunup çıkardıkları yumuşak ve kulağa müzik gibi gelen sesler ile kuyrukla beraber sağa sola sallanmaya başladılar.


Yüzümde istemsizce bir gülümseme belirirken konuşmama kaldığım yerden devam ettim.


"Bu minik canlılar beni,"arkamdaki etrafı açık ve mavi ışıklarıyla aydınlatan gölü gösterdim."Gölün içine kadar sürüklemişlerdi. Ve ben, göle girdiğimde kesik olan kolumla beraber yok olmanın eşiğine gelmiş olan iç organlarım, neredeyse anında iyileşmişti. Ve bunlar olup bittikten sonra benim, hız kapısı dediğim kapı, kendi kendiliğinden açıldı. Ve şuanda hız kapısının etrafında zincir benzeri bir şeyler var. Bunların ne olduğunu bana söyler misin amca?"dedim.


Sakallarını sıvazlamayı bırakan yaşlı adam, boğazını temizledi.


"Doğa enerjisi."dedi yaşlı adam.


'Ehh'


Aklıma gelen düşünceyle kafamı, önce göle sonrada yaşlı adama çevirdim. 


"Bu göl, tamamen Doğa enerjisinden mi oluşuyor?"dedim, inanamayarak.


Kibirle gülen yaşlı adam,"Tabii ki de on binlerce yılın ardından doğal bir şekilde oluşan Doğa Enerjisi kaynağı."dedi.


'Ama'


"Diğer'lerinden biri olan Ay Hanım, Doğa enerjisinin hiç bir şekilde hissedilmeyeceğini veya görülemeyeceğini söylemişti bana."dedim, kafam karışmaya başlarken.


Elini şöyle bir havada savuran yaşlı adam,"O bebeler ne bilebilir ki?"dedi, kibirle."Sadece hak edenler görebilir. Ve hatta onu kontrol edebilirler. Bunu sana söylemeyi unutmuş bebe."


'Hak edenler mi'


"Hak etmekten kastın nedir amca?"dedim.


Bedeninin etrafında tekrar görünmez ama bu sefer yumuşak ve içimin, anlamlandıramadığım bir şekilde güzellik, naziklik, sevecenlik ve kibarlıkla dolmaya başladığını hissettiğimde etraftaki minik canlılar ve yaşlı adamın hemen yanında uzanan yavru sincap, bakışlarını yaşlı adama çevirdiler.


Ardından minik canlılar ve yavru sincabın bakışları yumuşarken yaşlı adamın bedenine kafalarını sürtmeye başladılar.


'Ehh'


'Neler oluyor be'


İçimden doğan, kalkıp yaşlı adama sarılma isteğini zar zor bastırınca yaşlı adamın yüzünde, sanki beni övüyormuş gibi bir bakış belirdi.


Ardından yaşlı adamın göz kapaklarının etrafı parlak ve açık mavi bir renge bürünmeye başlarken,"Ancak kalbi, her türlü canlıya karşı hoşgörü barındıran bir kişi, dünya ruhunun onayını kazanabilir. Ve Doğa enerjisini kullanmayı hak edebilir."diyen yaşlı adama aptal aptal baktım.


Yaşlı adamın etrafındaki görünmez hava akımı yavaş yavaş açık ve parlak bir mavi renge bürünürken düşünme kabiliyetimi tamamen kaybettim.




Bir süre sonra


Alnıma yediğim fiskeyle gözlerimi kapatıp açınca başım dönmeye başladı.


Kafamı iki yana sallayıp yaşlı adamın etrafındaki uzanıp uyuyan minik canlılar ve yavru sincabı gördüm. Gözlerimi bir kaç kez daha kapatıp açtıktan sonra bakışlarımı, yaşlı adamın eski haline dönmüş yüzündeki gülümsemeye çevirdim.


"Hissettiğin şey Doğa enerjisiydi. Muhteşemdi değil mi?"dedi yaşlı adam, kendini beğenmiş bir yüz ifadesiyle.


Kafamı sallayıp istemsizce,"Evet, muhteşemdi."dedim.


Yaşlı adamın yüzündeki gülümseme genişlerken:"Hohoho, benimle aynı fikirde olacağını tahmin etmiştim. Ne mükemmelim ama değil mi?"dedi, kibirle.


Yine kafamı sallayıp,"Evet amca, mükemmelsin."dedim.


"Hohoho, tamam. Beni bu kadar övdüğüne göre sana güzel bir şeyler vermeliyim öyle değil mi?"dedi yaşlı adam, sakallarını sıvazlamaya başlarken.


Kafamı sallayıp,"Evet amca, bana güzel bir şeyler ver lütfen."dedim.


Kafasını şöyle bir sallayan yaşlı adam,"Tamam, sana vereceğim şey, ilk görevin olacak."dedi.


Hiç bir şey söylemeden, ne yaptığımın veya ne yapacağımın farkında olmayarak yaşlı adamı dinlemeye devam ettim.


"Seni, Cehennem Çukuru Dağına tekrar göndereceğim. Ve daha önce dövüştüğün o çirkin yaratıkları, yani görevlerinde başarısız olup ruhları şeytanlaşan Diğer'lerini avlayacaksın."dedi yaşlı adam.


Kafamı sallayıp,"Tamam."dedim.


"Ama bundan önce,"bir anda görüşüm bulanıklaşıp tekrar düzeldiğinde karşımda bağdaş kurarak oturan yaşlı adam ile birlikte, Doğa Enerjisinden oluşma göl suyunun üstünde  oturduğumuzu fark ettim."Senin, orta evreye ulaşmış gelişim merkezini sağlamlaştırmamız lazım."diyen yaşlı adam, elini hafifçe salladı. Ardından gözlerimi kapatırken derin nefesler eşliğinde meditasyon durumuna girdim.




Elini kaldırıp sakallarını sıvazlamaya başlayan yaşlı adam, Serdar'a bakarken sanki bir şeyler düşünüyormuş gibi gözlerini hafifçe kıstı.


'Hmm'


'Hak ediyormuş' 


'Kimsin ki genç adam'


'Senin yüzünden mi oldu, yoksa başkası yüzünden mi bilmiyorum'


'Ama buradan çıkabilirsem eğer'


'Huuhhh'


'Sanki çıkabilirmişim de'


Kafasını iki yana sallayıp hafifçe güldükten sonra yüzünde özlem dolu bir gülümseme belirdi.


'Ama'


'Gerçekten çok mutlu oldum'


'Ve o bebe'


Haaaaahhh


Derin mi derin bir iç çeken yaşlı adamın yüz ifadesi bir anlığına hüzne boğulduktan sonra kafasını iki yana sallayıp düşünmeyi kesti. Ardından bakışlarını, etrafındaki çok az miktarda Doğa enerjisi parçacıkları ile kaos enerjisini özümseyen Serdar'a çevirdi.


"Hadi genç adam. Seninle çok güzel günlerimiz olacak."dedi yaşlı adam, yüzünde beliren pis bir sırıtış eşliğinde.




Bir süre sonra


Midemin bulanıp beynimin dönmeye başladığını hissettim. Kafamı iki yana sallayıp hafifçe kendime geldiğimde bedenime, sert bir rüzgarın çarptığını hissettim.


'Ehh'


Gözlerimi zorla aralayıp iki tarafımda kayalıklarla kaplı uçurum benzeri bir yerden, gökteki beyaz bulutlara doğru son ama son derece yüksek bir hızda uçtuğumu fark ettiğimde bir anlığına neler oluyor diye boş boş bulutlara baktım.


'Haa'


Ödüm bir yerlere karışırken ağzımı açtığım gibi avazım çıktığınca bağırdım.


"AMCAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA"


"LAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAANNNNNNNNN"


Gökteki beyaz bulutlara yaklaşırken bu uçurumun, yavru sincapla beraber düştüğüm uçurumla neredeyse aynı olduğunu fark ettim. Ardından alnıma yediğim fiskeyle kendime geldiğim zaman yaşlı adamın bana söylediklerini hatırladım.


'Bu manyak ne yaptı bana'


'Ben neden sürekli evet evet dedim ki'


Gözlerim dolmaya başlarken hem yaşlı adama hem de kendime küfürler savurmaya başladım.




Cehennem Çukurunun Dibinde


Yüzündeki geniş gülümseme ile kafasını yukarı kaldırmış sakallarını sıvazlayan yaşlı bir adam.


Bir kaç saniye boyunca Serdar'ın jet hızında bulutlara doğru uçuşunu izledikten sonra bir anda hapşırdı.


HAAAAAAAAAAAAAAAAAAAPPŞŞŞUUUUUUUUUUUUUUUUUU


Tüm uçurumu hapşırığıyla inleten yaşlı adamın başı dönerken gözleri kocaman açıldı.


"Neydi o?"


"KİMDİ O?"


Kısa bir süre boyunca etrafına bakınıp kendisinden başka kimsenin ortalıkta olmadığını fark ettiğinde kendisine bir kaç küfür savurup bakışlarını, bulutların içine girmek üzere olan Serdar'a çevirdi.


"Sen ha"


"Demek sendin"


"Sen kim"


"Bana küfretmek kim lan bebe"


Yaşlı adamın yüz ifadesi sinirden çarpıklaşırken bir anlığına Serdar'ın arkasından gitmeyi düşündü. Ama kafasını iki yana sallarken yüz ifadesi tekrar düzeldi.


"Belki biraz sert davranmışımdır."


Homurdanan yaşlı adamın yüz ifadesi tekrar çarpıklaştı.


"Ama ben ondan çok daha güçlü ve büyüğüm"


"Bu çok büyük bir saygısızlık"


Derin bir nefes alıp verdi yaşlı adam. Ardından bulutların içinde kaybolan Serdar'a kısa bir bakış atıp ortadan kaybolmadan önce,"Neyse hele bir gel de sana, büyüklerine saygısızlık yapmanın sonucu neymiş göstereyim."dedi.


Yaşlı adam ortadan kaybolurken Cehennem Çukurunda onun yankılanan homurtusu kaldı.










Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44541 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr