Bölüm-45 Ne Kadar Sürecek?

avatar
459 3

Başlangıç - Bölüm-45 Ne Kadar Sürecek?




Bir süre sonra


İçime ulaşan ferahlıkla gözlerimi açtığımda kendimi, etrafa rengarenk ışıklar yayan gelişim merkezimde buldum.


'Hmm'


Kafam karışmaya başlarken meditasyon durumunda olduğumu gördüm. 


'En son ne yapıyordum ki'


Kısa bir süre boyunca düşündükten ve gelişim merkezimden yayılan rengarenk ışıklara göz ucumla baktıktan sonra öyle boş boş gelişim merkezime baktım.


'Ne'


'Olmuş'


'Böyle'


Gelişim merkezimin etrafında dönen rengarenk burgaç sisi, öyle bir boyuta ulaşmış ki gelişim merkezimi bile zar zor fark edebildim. Ama bu benim boş boş bakmama neden olan şey değildi.


Gelişim merkezimin boyutu, eskiden bir araba tekeriydiyse şimdi bir kamyon tekeri büyüklüğündeydi. Ve bir başka şey daha, gelişim merkezimin yarı saydam bir durumda olmasıydı.


'Neler olmuş gelişim merkezime böyle'


'Acaba'


Kafam iyice karışırken bakışlarımı çevirdiğimde etrafa mor ve mavi loş ışıklar yayarken etrafı bir çeşit zincir benzeri siyah renkte bir şeylerle kaplı olan hız kapısını gördüm.


'Hız kapısı'


'Kendiliğinden açılmıştı'


'Ve'


'Bu da ne böyle'


Düşüncelerim allak bullak olurken meditasyon durumum bozuldu. Yerde bağdaş kurarak karşılıklı oturduğumuz yaşlı adamın karşısında gözlerimi açınca yaşlı adamın bacaklarının üstüne, kapalı gözlerle kafasını koymuş uyuyan yavru sincabı gördüm.


'Ufaklık'


'Sen'


Sanki düşüncelerimi okumuş gibi gözlerini açıp bana baktı yavru sincap. Bir kaç saniye baktıktan sonra yavaşça ayağa kalkıp yanıma geldi. Ardından kırmızı gözleri ile gözlerimin içine bakarken kafasını, kafama dokundurdu.


'Ehh'


Kafam karışırken yanaklarımı kısa bir şekilde yaladıktan sonra yere uzanıp kafasını bacaklarımın üstüne koydu yavru sincap.


'Ne oldu şimdi'


'Ben'


Ne düşüneceğimi bilemeyeceğim bir duruma girerken,"Seni affetti."diyen yaşlı adama baktım.


Gözlerini yavaşça açan yaşlı adam:"O, seni affetti."


"Beni, af mı etti?"dedim.


Yüzünde beliren kibar gülümseme ile kafasını sallayan yaşlı adama bakarken gözlerim kızarmaya başladı.


'Beni affetti ha'


'Onun, ailesi benim yüzümden öldüğü halde'


Gözlerim dolmaya başlarken elimi uzatıp yavru sincabın, beyaz siyah ve yumuşak tüylerini okşadım. Onu okşamam ile bedeninden hafif mırıltı sesleri çıkmaya başlarken gözlerimden akan birer damla yaş, yavru sincabın güzel tüylerine düştü.


'Yaptıklarıma rağmen beni affettin'


'Ben, özür dilerim'


Eğilip yavru sincabın büyük bedenini kucağıma aldım. Ona sıkıca sarılıp:"Üzgünüm ufaklık. Özür dilerim."dedim.


Kafasını kaldırıp kızarık gözleriyle bana bakan yavru sincap, mırıltı benzeri bir kaç ses çıkardıktan sonra yanaklarımdan kayan yaşları yalamaya başladı.


Yavru sincap, gözlerini kapatıp şirin yüzüyle yanaklarımı yalamaya devam ederken onu iyice kendime bastırdım.


"Çok özür dilerim ufaklık."dediğimde yavru sincap, uzun kollarını boynuma doladı.



Serdar, ağlamaya devam ederken ve yavru sincap Serdar'a sarılırken gözlerinde hüzün ve yüzünde kibar bir gülümseme beliren yaşlı adam, onları öylece izlemeye devam etti.


'Sen'


'Güzel ve temiz kalpli birisin'


'Ve'


'Ancak senin gibi yumuşak ve nazik bir kalbe sahip olan kişi'


'Bunu hak edebilir'


Yaşlı adamın gözlerindeki hüzün, yerini neşeyle değiştirirken gülmeye başladı.




Kısa bir süre boyunca yavru sincaba sarılıp ağladıktan sonra yaşlı adamın gülüş sesleri kulağıma ulaştı. Kızarık gözlerimi açıp yaşlı adama bakınca bize, yüzündeki kibar gülümseme ile bakarken hafifçe güldüğünü gördüm.


Bir kaç saniye boyunca yaşlı adama öyle boş boş baktıktan sonra benim de gülesim geldi. Ardından gözlerimdeki kurumaya başlayan yaşlarla istemsizce gülmeye başlarken yavru sincap, kafasını çevirip önce yaşlı adama sonrada bana baktı.


Ve o da gülmeye başladı.


Kısa bir süre sonra hafif gülüşlerimiz, yerini kahkahalara bırakmaya başladı. Bu seferde attığımız yüksek sesli kahkahalar yüzünden ağlamaya başladım, neden güldüğümü bilmediğim halde.


İyice gülüp içimdeki anne sincap ve çocuklarının benim yüzümden öldüğünü düşünmekten doğan, beni yakıp bitiren pişmanlık yavaş yavaş yok olunca daha da yüksek sesle gülmeye başladım.


İçime, daha önce hiç tatmadığım bir ferahlık gelirken sırtı üstü yere uzandım. Üstüme uzanırken kapalı gözleri ve şirin, pofuduk ve hafif şişik olan yanaklarıyla gülmeye devam eden yavru sincaba sarılıp yerde bir çocuk gibi dönmeye başladım.


Kısa bir süre daha gülüp oynadıktan sonra bize, kulağa müzik gibi gelen sesleriyle etrafta zıplayıp hoplayan minik canlılarda katıldı.


Bir süre sonra 


Gözlerimdeki kurumuş yaşları silip üstümde uyuyan yavru sincabı nazikçe kaldırıp yanıma koydum. Ardından oturur pozisyona geçip yüzündeki kibar gülümseme ile bana bakan yaşlı adama baktım.


Bende kibarca gülümseyip kafamı yere doğru hafifçe eğdim.


"Teşekkürler amca."


"Ne için?"dedi yaşlı adam.


Ona bir kaç saniye boş boş baktıktan sonra:"Bu, yaptıkların için."dedim.


Eliyle sakallarını sıvazlayan yaşlı adam:"Ne yapmışım ki canım?"dedi.


Kafam karışmaya başlarken:"Senin sayende artık kendimi pişman hissetmiyorum. Ve artık yavru sincap bana kızgın değil."dedim.


Sakalını hafifçe savurup sıvazlamaya devam eden yaşlı adam:"Ben birşey yapmadım ki genç adam. Ufaklık, senin iyi niyetli biri olduğunu anlamış olduğu için artık sana karşı kızgın değil."dedi.


'Anlamış mı'


'İyide nasıl anladı ki'


Kısa bir süre daha boş boş düşündükten sonra düşünmeyi kesip tekrar gülümsedim.


"Her ne oldu veya ne olmadı ise yine de çok teşekkür ederim amca."dedim.


Sakallarıyla oynamayı bırakan yaşlı adam:"Eh madem bu kadar teşekkür etmek istiyorsun. Bir şey değil genç adam."dedi, hafifçe gülümseyerek.


Kafamı sallayıp:"Ayrıca senin sayende şu anda hayattım amca."dedim.


Kafasını hafifçe sallayan yaşlı adam:"Bak orası öyle olabilir."dedi.


Yaşlı adamın söyledikleriyle istemsizce gülerken:"Sana minnettarım amca. Benden yapmamı istediğin herhangi bir şey varsa eğer söyle lütfen. Sana yardım ederim."dedim.


"Hmm, öyle olacak gibi."dedi yaşlı adam, eliyle tekrar sakallarını okşayıp sanki bir şeyler düşünüyormuş gibi etrafı loş ışıklarıyla aydınlatan, mağara duvarının içine gömülü küçük taşlara bakarken.


Bakışlarını tekrar bana çeviren yaşlı adam:"Bana sormak istediğin herhangi bir şey yok mu?"dedi.


'Ehh'


'Daha yaşlı adamın kim olduğunu bile sormadım'


'Çok kabayım'


Boğazımı temizleyip buruk bir gülümseme eşliğinde:"Özür dilerim amca, acaba kim olduğunu ve bu yerin neresi olduğunu öğrenebilir miyim?"dedim.


Kafasını sallayan yaşlı adam:"Pek zeki sayılmazsın ama yinede aferin."dedi, hafifçe gülümseyerek.


'Ehh'


Zorla gülümseyip:"Teşekkürler amca, övgün için."dedim.


Kırışıklıklarla dolu yüzündeki gülümsemesi genişlerken hafifçe boğazını temizledi yaşlı adam.


"Ben, kim olduğumu unutacak kadar uzun bir süredir burada, minik dostlarımla yaşayan yaşlı bir adamım sadece. Burası neresi diye sormuştun değil mi?"dedi yaşlı adam.


Kafamı salladığımda ve yaşlı adam, elini havaya kaldırıp parmağını şıklattığında bedeninin etrafında sanki görünmez ve heybetli bir şeyler belirdi gibime geldi. Gözlerimi istemsizce kocaman açıp yaşlı adama bakarken:"Buraya, cehennem çukuru derler, genç adam."dedi yaşlı adam.


'Ha'


Zorla gülümseyip:"Afedersin amca, cehennem çukuru mu dedin şimdi?"dedim, yanlış duymuş olabileceğimi düşünerek.


Kafasını sallayan yaşlı adam:"Evet genç adam. Burası cehennem çukuru diye geçiyordu kayıtlarda."dediğinde, elini kaldırıp kafasını kaşımaya başlarken gözlerini kıstı."Ya da öyle anılmıyor muydu? Hmmm, ben mi yanlış hatırlıyorum."


Yaşlı adamın kendi kendine konuşmasını dinlerken düşüncelerim birbirine girdi.


'Cehennem çukuru'


'Yaşlı bir adam'


'Çok uzun bir süre'


'Burası tam olarak neresi oluyor'


'Ay, bana buranın bir kutsal dağ olduğunu söylemişti'


'Ama ben, buraya geldiğimden beridir en ufak bir kutsallıkla karşılaşmadım'


'Burası'


'Yoksa'


'Bir çeşit'


'Hapishane mi'


Tüm bedenim korkudan titremeye başlarken zorla yutkunup hala daha kendi kendisiyle konuşan yaşlı adama baktım.


"A-amca, burası, bir çeşit hapishane mi ?"dedim, kekeleyerek.


Konuşmayı kesen yaşlı adam, sanki bir aptala bakıyormuş gibi bana bakmaya başladı. Ardından yaşlı adamın bedeninden dondurucu soğuklukta görünmez bir hava akımı yayılırken minik canlılar ve yavru sincap, gözlerini açtıkları gibi çıkardıkları bir kaç üzgün mırıltının ardından mağaranın dışına doğru koşmaya başladılar.


"SENDE, BEYİN YOK MU LAN BEBE"


Tüm mağaranın titreyip mağara duvarlarına asılı olan, etrafa loş ışıklar yayan küçük taş parçalarının daha da loşlaşmasına neden olacak bir şekilde yüksek seste konuştu yaşlı adam. 


Korkudan kalbim teklerken yaşlı adamın gözlerinin zifiri siyaha döndüğünü fark etmemle oracıkta kalp krizi geçireceğimi sandım.


Titreyen ellerimi yaşlı adama doğru kaldırıp iki yana sallayarak:"Ö-özür dilerim amca. Seni kızdırmak gibi bir niyetim yoktu."dedim, yaşlı adamın etrafındaki tüm otların üstünde çiy belirirken.


Söylediklerimle gözleri kocaman açılan yaşlı adam, kafasını iki yana sallayıp etrafındaki görünmez hava akımını bedenine geri çekmesiyle her şey eski haline dönmeye başlarken rahat bir nefes verdim.


'Amca'


'Sağlam değil sanırım'


Yaşlı adamın yüzünde üzgün bir ifade belirirken gözleri, koyu mavi rengine geri büründü. Ardından bana kısa bir bakış atıp arkama baktı yaşlı adam.


Elini uzatan yaşlı adam:"Özür dilerim, canlarım. Sizi korkutmak istememiştim."dedi.


'Yine ne olduysa'


'Benim yüzümden oldu'


Kendi hayırsızlığıma küfrederken mağaranın girişinden çıkıp gelen minik canlılar ve küçük sincap, çıkardıkları üzgün mırıltılar eşliğinde yaşlı adama doğru ilerlediler.


Yaşlı adam, ellerini iki yana açıp onları kucaklarken gözlerinden bir kaç damla yaş düştü.


"Özür dilerim canlarım. Sizi korkuttuğum için çok özür dilerim."


Bu olanları gördükten sonra artık emin olduğum bir şey vardı.


'Ben'


'Şimdiye kadar kimin yanına gittiysem'


'Onların her zaman üzüldüğünü gördüm'


'Ben, kötü tılsım gibi bir şeyim herhalde'


'Heh'


Ayağa kalkıp arkamı döndüm. Ardından hiç bir şey söylemeden mağaranın girişine doğru yürümeye başladım.




Serdar'ın ayağa kalktığını hisseden yaşlı adam, minik canlılar ve yavru sincaba sarılıp ağlamaya devam ederken tek gözünü açıp çaktırmadan Serdar'a baktı.


'Hmm'


Serdar, arkasını dönüp hiç bir şey söylemeden yürümeye başlayınca yaşlı adam, minik canlılar ve yavru sincaba sarılmayı bırakıp ayağa kalktı.


Ardından alınmış gibi bir yüz ifadesi takınıp boğazını temizledi.




Mağaranın girişine adımımı atınca arkamdan yankılanan boğaz temizleme sesiyle yerimde durdum.


"Nereye gidiyorsun genç adam?"diyen yaşlı adama dönmeden,"Huzurunuzu bozdum amca. Bunun için özür dilerim. Bir daha huzurunuzu bozmamak için gidiyorum."dedim, tekrar yürümeye başlarken.


"Peki, bana bir hayat borcun yok muydu senin?"yaşlı adamın söyledikleriyle tekrar yürümeyi kestim.


Derin bir nefes alıp verdim.


"Özür dilerim amca. Benden yapmamı istediğin bir şey varsa söyle lütfen."dedim.


Yaşlı adam, çıkardığı hmm seslerinin ardından:"Evet var."dedi.


"Bu hayatın bitene kadar, benim sana söyleyeceklerimi takip et."diyen yaşlı adama dönüp yüzündeki geniş gülümsemeye aptal aptal baktım.


'Ulan'


'İyilik yapalım dedik'


'Burnumdan değil'


'Başka bir yerimden getirdin'


Ona aptal aptal bakmaya devam ederken:"Nasıl yani amca?"dedim.


Etrafındaki minik canlılar ve yavru sincaba bakarken:"Yani sen ölene kadar benim sana söyleyeceklerimi dinleyeceksin."dedi yaşlı adam.


Ne söyleyeceğimi bilemeyeceğim bir şekilde ona bakarken:"Ya da senin hayatını kurtarmış olmamı umursamaz ve istediğin yere gidersin."dedi yaşlı adam, sanki kırılmış gibi bir ifade beliren yüzüyle.


'Ehh'


'Bu yüz ifadesi'


'Az önceki yüz ifadesi'


'Beni oyuna mı getirdi bu yaşlı adam'


Kaşlarım istemsizce seğirirken:"Başka bir şey istesen olmaz mı amca?"dedim, zorla gülümsemeye çalışarak.


Söylediklerim ile yaşlı adamın yüzünde yavaş yavaş yürek burkan bir ifade belirirken kendimi kötü hissettim.


Derin bir iç çeken yaşlı adam:"Neyse madem başka bir şey istiyorsun."dedi, yüzündeki yürek burkan ifade yerini geniş bir gülümsemeye bırakırken."Tamam o zaman, senden istediğim şeylerin hepsini yapana kadar yanımda kal."


'Fazla bir şey istemez herhalde'


Kafamı sallayıp:"Tamam amca."dedim. Ardından devam ederek:"Benden ne tür şeyler yapmamı isteyeceksin amca?"


Eliyle sakalını sıvazlamaya başlayan yaşlı adam:"Fazla bir şey yapmanı istemeyeceğim. Sadece bir kaç ufak şey."dedi.


'Ohh'


İçime çöken rahatlıkla gülümseyip:"Ne kadar uzun sürer bu yapacağım şeyler amca?"dedim.


Eliyle sakalını sıvazlamaya devam ederken sanki bir şeyler düşünüyormuş gibi gözlerini kıstı yaşlı adam. Ardından yumruk yaptığı diğer elini bana doğru kaldırıp baş parmağını göstermeden önce kısmış olduğu gözleri, hafifçe genişledi.


"Tabi ki de senin bu hayatın bitene kadar."yaşlı adam, yüzünde beliren geniş gülümseme ile bunları bana söylerken gülümsemeye devam ettim.







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44548 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr