Bölüm-44 Hak Ediyor Musun Genç Adam

avatar
444 4

Başlangıç - Bölüm-44 Hak Ediyor Musun Genç Adam




Bir şeylerin beni sürüklediğini hissettiğimde gözlerimi zorla açarak bulanık görüşüm ile kucağımdaki yavru sincapla beraber karanlık bir yerde olduğumu gördüm. 


'Neredeyim'


Yarım yamalakta olsa kendime geldiğimde bulanık gözlerimi biraz daha açabildim. Ardından beni sürükleyen küçük şeyleri zar zor fark edebildim. Onların ne olduğunu tam olarak çıkartamıyordum.


'Ne yapacaklar'


Onların, bizi yemek için bir yerlere götürüyor olabileceğini düşündüğümde elimi uzatıp onları durdurmak istedim. Ama en ufak bir şekilde kımıldayacak kadar bile gücüm yoktu. Ve yaptığım çok küçük bir kıpırtı yüzünden küçük şeylerin, beni sürüklemeyi kestiğini hissettim.


Ardından etrafımdaki küçük şeylerin, zorla görebildiğim rengarenk gözlerini bana çevirdiğini gördüm. Daha sonra çıkardıkları yumuşak ve kulağa müzik gibi gelen sesleriyle kafama doğru yaklaşmaya başladılar.


Kafamı zorla çevirip minik ve yumuşak elleriyle yüzüme dokunduklarında onların, küçük ve pofuduk bedenlerini görebildim.


'Bunlarda ne be'


Bir avuç içine bile sığmayacak olan küçük boyları, rengarenk gözleri ve tüyleri, uzun pofuduk kuyrukları ve keskin bir şekilde uzayan kulakları ile onların, daha önce görmediğim türde bir canlı çeşidi olduğunu anladım.


Minik canlılar, bir süre daha bana dokunduktan ve kulağa rahatlatıcı bir müzik gibi gelen sesleriyle konuştuktan sonra tekrar sürüklenmeye başladığımı hissettim.


Ardından gözlerim yavaş yavaş kapanırken zorla da olsa, yavru sincabı, göğsüme birazcık bastırabildim.




Bir süre sonra 



Bedenime esen ferahlatıcı hisle gözlerimi araladığımda hala daha sürüklendiğimi hissettim. Ama bu sefer etraf karanlık değildi.


Bulanık gözlerimin ucu ile etrafa loş ve açık mavi renkte ışıklar yayan, taş duvarlarla kaplı bir yerde olduğumu gördüm.


Gözlerimi zorla çevirip minik elleriyle beni, bir yandan iten bir yandan da sürükleyen minik canlılara baktım.


Kısa bir süre daha onlara baktıktan sonra ayaklarımın soğuk bir şeyin içine girdiğini hissettiğimde, tüm bedenim istemsizce kasıldı.


'Ne yapacaklar lan'


Minik canlılar, beni itip sürüklemeye devam ederken kocaman gözlerini bana çevirdiler. Ardından beni, kafam ve omuzlarımdan iten bir kaç tane minik canlı, beni itmeyi kesip elleriyle yüzüme dokundular.


Sonrada yumuşak ve müzik gibi olan sesleriyle bir şeyler söylerken yüzümü okşamaya başladılar.


'Haa'


Bir an öyle boş boş baktıktan sonra dizlerime kadar soğuk bir şeyin içine girdiğini hissettim. Kafamı zorla kaldırıp beni, açık ve parlak mavi bir renkle kaplı bir gölün içine ittiklerini gördüm.


Onların ne yapmaya çalıştığını, hala daha bulanık olan beynimle anlamaya çalışırken alt gövdem tamamen gölün için girmişti. Ardından beni, kucağımdaki yavru sincapla beraber tamamen gölün içine atmadan önce beni, son bir kez ittiler.


Baştan aşağı gölün içine girdiğimde yavru sincap elimden kaymasın diye onu, zorla da olsa kucağıma bastırdım.


Ardından gölün diplerine doğru batarken bir şeyler hissettim.


'Bu da ne böyle'


Tüm bedenime, kaos enerjisinden veya ateş kapısından daha önce hiç hissetmediğim türde bir gücün yayıldığını hissettim. Ardından bulanık zihnim hafifçe düzelirken patlamış iç organlarımın hızla iyileşmeye başladığını hissettim.


Kısa bir kaç saniyenin ardından iç organlarım tamamen iyileşince tamamen kendime geldim. 


'Neler oluyor böyle'


Bedenimdeki yaralar, anında iyileşirken kopuk olan koluma bakışlarımı çevirdiğimde yüzüm şokla doldu. 


Kolum


Kolum uzuyordu


Kolumun kesik olan yerinden önce uzamaya başlayan kemiği sonrada üstünde oluşmaya başlayan damar ve etleri gördüğümde öyle boş boş baktım.


Bir kaç saniyenin ardından kolum tamamen eski haline döndüğünde yavru sincabın kıpırdanmaya başladığını hissettim. Bakışlarımı ona çevirip pofuduk tüylerle kaplı bedeninin büyümeye başladığını gördüğümde gözlerini açan yavru sincap, beni gördüğü gibi pofuduk patisinden uzayan pençelerini savurdu.


Kucağımdaki yavru sincabın canını yakacağımdan korkarak onu bırakıp iki elimle pençelerini tuttum. Ama yavru sincap durmadı. Neredeyse bir metreye ulaşmış olan boyuyla ağzını açarak keskin dişlerini elime geçirecekken onu hafifçe ittim.


Gölün içinde oluşan dalgalanmalarla yavru sincap, benden uzaklaştığı gibi hırçın yüz ifadesiyle hareket etmeyi kesti.


'Canınımı yaktım'


Onu ittiğim için pişman olurken yavru sincap, suyun altında bile pofuduk olan tüyleriyle öylece gölün içinde süzülmeye devam etti.


'Kesin canını yaktım'


Kendime küfürler savururken ve yavru sincabın boyu neredeyse iki metreye ulaşırken yavru sincap, bedenini hafifçe salladıktan sonra kırmızı gözleriyle bana baktı. Bir kaç saniye bana boş boş baktıktan sonra kafasını yukarı kaldırdığı gibi uzun ve ince bedeniyle gölün üstüne doğru yüzmeye başladı.


'Nereye gidiyorsun'


Tam onun arkasından ilerleyecekken içimden bir patlama sesi yankılandı. Ardından bedenimden, mor ve mavi karışımı bir hava akımı yükselirken tüm bedenim titremeye başladı.


Düşüncelerim allak bullak olurken içimde, kelimelere dökemeyeceğim türde bir hızın yükselmeye başladığını hissettim. Ardından görüşüm mor ve mavi karışımı bir renge bürünürken kalbim, delice bir hızda atmaya başladı.


'Neler oluyor lan'


Delicesine bir hızla atan kalbime bir kaç saniye boyunca dayandıktan sonra kendimi daha fazla tutamadım. 


Kafamı, suyun içinde geriye atıp kükredim.


AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAARRRRRRRRGGGGGHHHHHHH


İçinde bulunduğum gölün suyu, yayılan mor ve mavi renkte şok dalgasıyla katman katman açılıp benden uzaklaşırken gölün dibine doğru düşmeye başladım. Bir kaç saniyenin ardından ayaklarım sert zemine yapışınca gölün içinde açıklık oluşan yer, gölün suyu hızla üstüme doğru toplanıp düşerken tekrar kapanmaya başladı.


Kalbim, hala daha patlayacakmış gibi hızlı atarken gölün suyu üstüme düştü.


GÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜMMMMMMMMMMMM


Üstüme çöken baskıyla ağzımdan akan kanlar eşliğinde sert zemine yapışırken iç organlarımın ezildiğini hissettim. Ardından kalbimin atma hızı öyle bir boyuta ulaştı ki göğüs kafesimdeki kemiklerim, kalbimin sert ve hızlı atması yüzünden yankılanan çatırtı sesleriyle beraber kırılmaya başladı.


'Ne yapacağım'


Elimi, kendime doğru çekip göğsüme sıkıca bastırırken bir şeyin omzuma dokunduğunu hissettim. Ardından kalbimin atma hızı yavaşlarken gelen rahatlama ile kendimi daha fazla tutamayıp bayıldım.





Bir süre sonra



Bedenimde hissettiğim minik ve yumuşak ellerin dokunuşuyla gözlerimi kırpıştırmaya başladım.


Kafamı iki yana sallayıp gözlerimi açtığımda bedenimi sürekli elleyip kulağa, yumuşak bir müzik gibi gelen sesleriyle mırıldanan minik canlıları gördüm.


'Ehh'


Gözlerimin açıldığını gören minik canlılar kocaman, kavisli ve çeşit çeşit renklere sahip gözlerini bana çevirdiler. Ardından dudakları kavislenirken çıkardıkları mırıldanmaların sesi yükseldi.


Onların ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışırken birden aklıma yavru sincap geldi.


'Ufaklık'


Minik canlılara yanlışlıkla zarar vermemek için yavaşça oturur pozisyona geçip etrafıma bakındığımda çeşit çeşit renkte soluk ışıklarıyla fazla yüksek olmayan duvarlara gömülü küçük taş parçaları tarafından aydınlatılan bir yerde olduğumu gördüm.


Yatak niyetine serilmiş otlarla kaplı yerden ayağa kalkarken duyduğum hafif hırıltıyla bakışlarımı, sesin kaynağına çevirdim.


'Ufaklık'


Artık yavru denebilecek kadar küçük olmayan yavru sincabın, kapı benzeri bir deliğin içinden bana baktığını gördüm. Bana bir kaç saniye daha bakan yavru sincap, elini bana doğru kaldırıp onu takip etmemi istiyormuş gibi salladı.


Kafam tekrar karışmaya başlarken minik canlılardan bir kaçı yavru sincaba doğru dört uzuvları üstünde fazla hızlı olmayacak şekilde koşarken bir kaçı da ayak bileklerimden tutup beni çekiştirirken kocaman gözleriyle bana bakıp müzik gibi sesleriyle bir şeyler mırıldanmaya başladı.


'Beni'


'Bir yere mi götürmek istiyorlar'


Kafamı sallayıp yavru sincaba doğru ilerlemeye başlarken arkasını dönen yavru sincap, loş ışıklar tarafından aydınlatılan deliğin öbür tarafına doğru ilerledi.


Deliğe yaklaşıp ardını gördüğümde bir kaç saniye öyle boş boş baktım. 


Açık ve parlak mavi loş ışıklarıyla etrafı aydınlatan, fazla büyük olmayan göle ve kubbe şeklinde olan taş duvarlardan çıkan her türlü renk ve acayip şekillerde olan bitki benzeri şeylere bir kaç saniye baktıktan sonra deliğe adımımı atıp gölün kenarından dört uzvunun üstünde yürüyen yavru sincapla beraber yürüyen minik canlıların peşinden gittim.


'Nereye götürecekler beni'


Yavru sincabı ve minik canlıları takip edip gölün etrafından döndükten sonra kafamdan biraz daha uzun bir yüksekliğe sahip olan bir açıklığa doğru ilerledik. Açıklığın önüne geldiğimizde içerinden yayılan hafif loş ışıklarla beraber hafif gülüş sesleri duydum.


'Bu'


Yavru sincap ve minik canlılar açıklıktan içeri girerken gülüş seslerini, sanki küçük çocuklarla oynuyormuş gibi çıkan sesler takip etti. 


"Hoppa"


"Hanimiş benim"


"Burada mıymış"


Duyduğum yaşlı bir adamın sesiyle gözlerim kızarmaya başladı.


'İnsan'


'Burada insan var'


Acele adımlarla açıklığa yönelip mağara benzeri geniş ve büyük olan yere girerken minik canlılarla saklambaç oynayan, bembeyaz kıyafetler içindeki saçları ve sakalları beline kadar ulaşan, yüzü kırışıklarla dolu bir yaşlı adam gördüm.


Gözlerim dolmaya başlarken dönüp bana baktı yaşlı adam.


"Amca."dedim, sorup sorabileceğim en saçma soruyu söylemeye hazırlanırken."Sen, insan mısın?"


Yaşlı adamın yüz ifadesi garipleşirken bakışlarını bedenine çevirip sağını solunu ellemeye başladı. Ardından tekrar bakışlarını bana çevirip:"Eh, tabi canım. İnsana benzemiyor muyum yoksa?"dedi, kibarca gülümserken.


Gözlerimden bir kaç damla yaş düşerken yaşlı adama doğru ilerleyip kollarımı iki yana açtım. Ardından yaşlı adama sarılıp:"B-ben, özür dilerim amca. Çok uzun bir zamandır insan görmedim."dedim kekeleyerek.


Bir kaç saniye boyunca ona sarıldıktan sonra yaşlı adamın, elini kaldırıp kafama koyduğunu hissettim. Kafamı kaldırıp yaşlı adamın yüzündeki nazik gülümsemeyi gördüğümde kendimi daha fazla tutamayıp salya sümük ağlamaya başladım.


"Geçti genç adam, geçti."


Kısa bir süre boyunca ona sarılı bir şekilde ağladıktan sonra eliyle kafamı okşamaya başlayan yaşlı adam:"Bıraksan artık."dedi. Devam ederek:"Çıplaksın hani."


'Haa'


Kafam dank ettiği gibi yaşlı adamı bırakıp bir kaç adım geri çekilirken malum bölgemi saklamaya çalıştım. Ardından yüzüm ısınmaya başlarken kafamı yere eğdim.


"Özür dilerim amca. Unutmuşum."dedim.


Minik canlılardan yankılanan müzik gibi gülüş sesleriyle yüzüm iyice ısınmaya başlarken önüme doğru bir kaç parça beyaz kıyafetin süzüldüğünü gördüm.


"Üstünü değiş önce genç adam."dedi yaşlı adam.


Önümde süzülen kıyafetleri alırken ve kafamı sallayıp mağaradan çıkarken malum bölgelerimi korumaya devam ettim. Mağara girişinin kenarında durup elimdeki bembeyaz alt ve üst olan iki parça kıyafeti giyerken kendime bir kaç küfür savurdum.


'Hay böyle işin ben'


'Beni yanlış anlamamıştır değil mi'


Üstümdeki bembeyaz kıyafetlerle bir kaç derin nefes alıp verdikten sonra mağaranın içine yöneldim. Mağaranın duvarlarından uzayan, bilmediğim türde olan bitkiler ve yemyeşil kısa otlarla kaplı zeminin sağında solunda bir birleriyle oyun oynayan minik canlıların ortasında yere bağdaş kurarak oturan yaşlı adamın arkasındaki duvarın dibinde dört uzvunun üstüne çökmüş bana kısık gözleriyle bakan yavru sincabı gördüğümde yerimde durdum.


'Üzgünüm ufaklık'


Gözlerim tekrar kızarmaya başlarken homurtu benzeri bir ses çıkaran yavru sincap, kafasını başka bir tarafa çevirdi.


"Onun, annesi ve kardeşleri öldü. Yani ona biraz zaman tanı."diyen yaşlı adama dönüp boş boş baktım.


'Annesi mi'


"Gel, otur genç adam."dedi yaşlı adam, eliyle kendisinden biraz ileriyi gösterirken.


Derin bir nefes alıp verdikten sonra kafamı sallayıp yaşlı adamın karşısında yere bağdaş kurarak oturdum.


Kibarca gülümseyen yaşlı adam:"Önce kim olduğundan bahsetmek ister misin?"dedi.


Kafamı sallayıp:"Benim adım, Serdar."dedim.


"Ne onurlu bir isim."diyen yaşlı adam, eliyle bana devam etmemi söyledi.


Kafamı sallayıp yaşlı adama, tüm olanları baştan itibaren anlatmaya başladım. Gökyüzü parçalandığından itibaren şu ana kadar başıma gelen her şeyi en ufak detayına kadar anlatmaya başladım.


Ve ben, tüm olanları yaşlı adama söylerken aklıma en ufak bir şekilde 'neden bunları söylüyorum' diye bir şey gelmedi. Sanki çok yakın bir akrabama öyle keyfi bir şekilde başımdan geçenleri anlattım.


Tüm olanları anlattıktan sonra ağzımı kapattığımda yaşlı adam bakışlarını yere çevirdi. Derin bir iç çektikten sonra ağzını açtı yaşlı adam.


"Huh. Ben yokken neler neler olmuş öyle."diyen yaşlı adama, boş boş baktıktan sonra kafamı salladım.


"Değil mi amca? Halbuki sen olsaydın böyle olmazdı."dedim, ne söylediğimin farkında olmayarak.


Derin bir iç çeken yaşlı adam, gözlerimin içine kısa bir bakış attı. Bir anda üstüme çöken uykuyla gözlerim kapanmaya başladı.


"Uyu, genç adam."


Kafamı kısaca sallayıp olduğum yerde aldığım derin nefesler eşliğinde uykuya daldım.




Kafasını iki yana sallayıp derin bir iç daha çeken yaşlı adam bakışlarını Serdar'a çevirdi.


"Ne üzücü."diyen yaşlı adam, hüzünle dolan yüzünü Serdar'a çevirdi.


Ardından kafasını arkasına çevirip kızarık gözleriyle kendisine bakan yavru sincaba, eliyle yanına gelmesini söyledi.


Kafasını yere eğip dört uzvunun üstünde yürüyen yavru sincap, yaşlı adamın yanına gelip kafasını onun bacağının üstüne koydu.


Elini kaldırıp yavru sincabın kafasını okşamaya başlayan yaşlı adam:"Ona darılma. Yaptıkları yüzünden hala daha çok pişman. Ve seni korumak için o kadar zorluğa katlanırken bir kez bile olsun seni bırakıp kaçmayı düşünmedi. Ölüme gideceğini bildiği halde seni korudu."dedi yaşlı adam, Serdar'a bakan yavru sincaba, yüzündeki kibar gülümseme ile bakarken.


Kafasını kaldırıp dolan gözlerini yaşlı adama çeviren yavru sincap, kafasını hafifçe salladı. Ardından kafasını tekrar yaşlı adamın bacaklarının üstüne indirirken akan bir kaç damla yaş eşliğinde gözlerini kapattı.


Yüzündeki kibar gülümseme ile eğilip yavru sincabın başından öpen yaşlı adam:"Aferin güzel çocuğuma."dedi.


Ardından bakışlarını Serdar'a çevirirken yüzü tekrar hüzünle doldu.


"Hak ediyor musun, genç adam?"


Derin bir iç çeken yaşlı adam, etrafta uyuyan minik canlılara kısa bir bakış attıktan sonra gözlerini kapatıp meditasyon durumuna girdi.


 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44541 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr