Bölüm-43 Ona Zarar Verme Cüretinde Bulunursan Eğer

avatar
470 5

Başlangıç - Bölüm-43 Ona Zarar Verme Cüretinde Bulunursan Eğer




Kucağımda mışıl mışıl uyuyan yavru sincapla beraber uçurumun kenarından esip ormanın içine esen rüzgar ile gözlerim yarım kapalı bir şekilde meditasyon durumuna girdim.


Ve gelişim merkezim, tamamen kaos enerjisiyle dolana kadar meditasyon durumundan çıkmadım.


Bir süre sonra daha fazla kaos enerjisi özümseyemeyeceğimi hissettiğimde kaos enerjisini, bedenimden dışarı yaymaya başladım. 


Yani ruhsal algımı.


Daire şeklinde yayılan ruhsal algım, bin metre karelik alanın tamamını kapladığında alanın içindeki, uçurumla beraber sonu görünmeyen bulutlar hariç, her şeyi en ufak ayrıntısına kadar gördüm.


'Ruhsal algı'


'Buymuş demek'


Başıma ağrılar girmeye başlayınca ruhsal algımı bedenime geri çektim.


'Uzun süre tutamıyorum'


'Kaos enerjisinin üzerindeki kontrolüm yeterince yüksek değil sanırım'


'Veya zihinsel gelişim yüzünden mi'


Düşünmeyi kesip ruhsal algımı tekrar yaydım. Ama bu sefer ruhsal algımın menzilini, tarayabileceğim maksimum alanın yarısına kadar indirdim. Bir süre bu şekilde bekledikten sonra ruhsal algımı, maksimum menzilinden biraz daha uzun bir süre, bu şekilde tutabileceğimi fark ettim.


'Yani ne kadar küçük bir alanı tararsam'


'O kadar uzun süre dayanabiliyorum'


'Ve ruhsal algımın menzili ne kadar büyük olursa o kadar kısa süre dayanabiliyorum'


Kendi kendime kafamı sallayıp ruhsal algımla bir süre daha uğraştıktan sonra kucağımda uyumaya devam eden yavru sincabı alıp yerde kazıdığım küçük deliğe koydum. Ardından ayağa kalkıp yavru sincaptan bir kaç on metre uzaklaştım.


Yavru sincabın, birazdan çıkaracağım sesler yüzünden uyanmayacağından emin olmak için biraz daha uzaklaştım. Ardından yerimde durup bedenimde hala daha duran, küçük sincabın oluşturduğu yaraları iyileştirmek için ateş kapısını açmak istedim.


Ama ateş kapısı açılmadı. Yere bağdaş kurarak oturduktan sonra ateş kapısını hissetmeye çalıştım. Ve hissedebildiğim tek şey ateş kapısının uyuyor oluşuydu. Onu herhangi bir şekilde göremiyordum. Sadece uyuması gerektiğini hissediyordum. Ve ateş kapısı uyanana kadar da onu kullanamayacağımı hissediyordum.


'Nasıl böyle oluyor ki'


'Bana, kapıların bizim bir parçamız olduğunu söylemişti Ay'


'Ve bunu, ateş kapısıyla ilk defa birleştiğimde bende hissetmiştim'


'Ama benim bir parçam olan ateş kapısının uyuyor oluşu'


'Acaba çok fazla kullandığım için mi'


'Ama ateş kapısının, şuanda enerjiyle dolup taştığını hissediyorum'


'Bu'


'Hah'


Düşünmeyi kesip ruhsal algımı, maksimum kapasitesine kadar etrafa yaydım. Etrafta herhangi bir canlı olmadığını gördükten sonra ruhsal algımı geri çektim.


'Şimdi sıra sende'


Derin bir nefes eşliğinde gözlerimi, gelişim merkezimin bulunduğu alanda açtım. Ve gelişim merkezimin etrafında daire şeklinde yayılmış biri hariç diğer siyah kapılara baktım.



Not:


SEVGİLİ OKUYUCULAR 

BİLMEYENLER İÇİN SÖYLÜYORUM

KAPILARDAN KASTIM

BİLDİĞİMİZ KAPI DEĞİL

SİYAH VE KÜÇÜK MİSKET BENZERİ KÜRELER

AKLINIZDA BULUNSUN



Etrafına yaydığı mor ve mavi karışımı bir renk ile bu kapı, daha önce şimşeklerden yediğim darbeyle etrafına parlaklık yayan kapıydı. O kapıya bakmaya devam ederken kaos enerjisini ona doğru yönlendirdim.


Kaos enerjisi kapıyla buluştuğunda tekrar hissettim.


'HIZ'


Hem de kelimelerle tarif edilemeyecek türde bir hız duygusu hissettim.


'Sanki'


'Nereye gitmek istersem'


'Tek yapmam gereken bir adım atmaktı'


'Ve ardından oraya varacaktım'


'Bu'


'Gerçekten inanılmaz bir duyguydu'


Bir süre daha bu duyguyu iyice hissedip kısaca alıştıktan sonra hız kapısına doğru süzülmeye başladım. Hız kapısının önüne gelip durdum. Ardından görünmeyen elimi kaldırıp ona dokundum.


'Soğuk'


'Ama önceki seferler ve diğer siyah kapılar gibi değil'


'Bu, ferahlatıcı bir soğukluk'


Bir süre daha hız kapısına dokunduktan sonra onu çağırıp çağıramayacağımı öğrenmek için gözlerimi, ormanın içinde açtım. Ve ardından hız kapısını çağırdım. Ama hız kapısı çağrıma en ufak bir yanıt vermedi.


'Neden açılmıyor'


Kafam karışırken tekrar çağırmayı denedim. Ama tekrar çağrıma yanıt vermedi. Bir kaç defa daha onu çağırıp açılmadığını gördükten sonra bunu yapmayı kestim.


'Acaba daha tam olarak açılmadığı için olabilir mi'


'Ayrıca'


'Neden bu kapı durduk yere etrafa ışıklar saçmaya başladı ki'


'Şimşekler yüzünden olabilir mi'


'Büyük ihtimal'


'Çünkü şimşekler bana vurduktan sonra bu kapı parlaklık yaymaya başlamıştı'


'Yani şimşekler, kapıyı açmamda bana yardımcı mı oldu şimdi'


'Hmm'


Kısa bir süre daha düşünüp bu kapının açılmasına neden olacak başka bir ihtimal aklıma gelmeyince kapının parlaklık yaymaya başlamasına neden olan şeyin şimşekler olduğuna emin oldum.


'Başka açıklaması yok'


'Çünkü'


'Bana, sadece fiziksel aşamaları geçince kapıları açabileceğimi söylemişti Ay'


'Ve ben, daha nasıl kaos enerjisini bedenime çekeceğimi bile bilmiyorum'


Fikrimden emin bir şekilde kafamı salladım. Ardından aklıma gelen fikirle kalbim hızlı hızlı atmaya başladı.


'Acaba'


'Hız kapısının, şimşek tarafından tetiklenip parlamasına neden olan şey'


'Onun şimşekle bağlantılı olması yüzünden olabilir mi'


'Eğer bu benim düşündüğüm gibiyse'


'Bu, diğer kapılar içinde geçerli demektir'


'Ve bu'


Kalbim daha da hızlanırken derin nefesler alıp kendimi sakinleştirdim. 


'Eğer gerçekten de böyleyse'


'Diğer kapıları da açmak için tek yapmam gereken'


'Onların bağlantılı olduğu şeyleri bulmak'


'Ama diğer kapıların ne ile bağlantılı olduğunu nasıl anlayacağım'


'Tıpkı şimşekler gibi durduk yere bir şeyler tarafından çakılmayacağım ya'


Kafamı iki yana sallayıp ayağa kalktım. Ve uçuruma ilerlemeye başlarken yavru sincabın, dev şeytan sincabın gömülü olduğu yerin üstünde uyuduğunu gördüğümde yürümeyi kestim.


Bir süre bu şekilde durup yavru sincabı izledikten ve gözlerim kızarmaya başladıktan sonra gözlerimi kapatıp derin bir nefes alıp verdim.


'Üzgünüm'


Gözlerimi açıp yavru sincaba doğru yavaş adımlarla ilerledim. Ardından kuyruğunu bedeninin etrafına sarmış yavru sincaba yavaşça uzandım. Yavru sincap uyumaya devam ederken onu kucağıma alıp uçurumun kenarından yürümeye başlamadan önce son bir kez dev şeytan sincabı gömdüğüm yere baktım.


'Çocuğuna hiç bir şeyin zarar vermesine izin vermeyeceğim'




Kucağımdaki beyaz siyah ve pofuduk tüylerle kaplı yavru sincap ile beraber uçurumun kenarından yürümeye devam ettim. Uzun bir süre boyunca yürüdükten sonra ormanın, hafifçe eğimlendiğini gördüm.


Tıpkı bir dağdan aşağı iniyormuşum gibi.


Bir kaç saniye yerimde durduktan sonra yokuş aşağı inmeye başladım. Kısa bir süre daha yürüdükten sonra uçurumun kenarındaki bulutların, önümdeki yolda, ormana yayılmış olduğunu gördüm.


'Burası tam olarak neresi'


Düşünceler eşliğinde yürümeye devam ederken bulutlara doğru dikkatli bir şekilde yaklaştım. Ardından ruhsal algımı yayıp bulutların arasında kaybolan ağaçlardan başka bir şey görmediğimde yürümeye devam ettim.


Herhangi bir tehlikeye karşı ruhsal algımı yüz metre karelik bir alana yayıp yürümeye devam ettim.


Bayağı uzun bir süre boyunca.


'Bunun sonu yok mu be'


Bir an, geri dönmeyi düşündükten sonra bu fikirden vazgeçtim.


'Geri dönüp ne yapacağım ki'


'Allah'ın izniyle bu bulutlar bitince'


'Belki canavarlar dışında medeni bir canlıyla karşılaşırım'


Bir süre daha yürüdükten sonra ruhsal algımın menzilinin dışından, bir hışırtı sesi geldi.


'Hışırtılar'


'Sizi çirkin yaratıklar'


'Sonunuz yok mu sizin'


Kanlanan gözlerimle kafamı çevirmeden önce ruhsal algımı maksimum kapasitesine kadar yaydım. Ardından bulutların arasındaki ağaçlarda saklanan, sayamayacağım kadar fazla olan çirkin yaratıkları gördüğümde bedenime, aniden bir baskı çöktü.


Ayaklarım toprak zeminin içine hafifçe yere gömülürken bedenimdeki kaos enerjisini koluma yönlendirip yavru sincabı göğsüme iyice bastırdım.


'Bunlar'


'Nasıl, bana fark ettirmeden etrafımı sardılar'


Gözlerim iyice kanlanırken ateş kapısını açmayı denedim. Ama hala daha uyuduğunu hissettiğimde bu sefer hız kapısını çağırdım. Hız kapısı da çağrıma cevap vermeyince ruhsal algımı, yüz metre karelik alana çektim.


Ardından bacaklarıma gönderdiğim kaos enerjisi ile bulutlar tarafından kaplanan ormanın içinde yokuş aşağı, bastığım toprakta göçükler oluşturarak koşmaya başladım.


'Onlarla dövüşemem'


'Hem ateş kapısı bana cevap vermiyor'


'Hem de hissettiğim baskı'


'O baskının nedeni her ne ise'


'Benim için hiç iyi bir şey değil'


Üstümdeki baskı, yavaş yavaş artmaya başlarken toprak zemini parçalayarak koşmaya devam ettim.


Kısa bir süre daha koştuktan sonra ruhsal algıma giren çirkin yaratıkları gördüm. 


'Kahretsin'


Önümdeki ağaçlardan üstüme atılan çirkin yaratıklardan sıyrılarak koşmaya devam ederken çirkin yaratıklar, dört bir yandan üstüme atlamaya başladılar.


Ben, çirkin yaratıklardan sıyrılarak koşmaya devam ederken üstümdeki baskı iyice artmaya başladı. Kısa bir süre sonra baskı o kadar yükseldi ki attığım her adımda toprak zemin, üstünde beliren örümcek ağı benzeri çatlaklarla parçalara ayrılıp havaya savrulmaya başladı.


Rüzgar gibi koşmaya devam ederken ruhsal algıma, diğerlerinden çok ama çok daha büyük bir çirkin yaratık girdi. Beş metreden uzun boyuyla benden on metre uzaktaki çirkin yaratığı gördüğümde kalbim tekledi.


'Onu öldüremem'


Kandan kıpkırmızı kesilen gözlerimi, uçuruma çevirdiğim gibi ayağımı tüm gücümle yere geçirdim.


GÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜMMMMMMM


Toprak, büyük bir toz bulutu eşliğinde olduğu yerden sökülüp havaya savrulurken uçuruma doğru sıçradım.


Uçuruma doğru uçarken yan tarafımda bir bulanıklık gördüm.


GÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜMMMMMMMMMMM


Sırtıma yediğim darbeyle iç organlarım ezilirken ağzımdan şelale misali akan kanlar ile ormanın yukarısına doğru, çarptığım tüm ağaçları parçalaya parçalaya savrulmadan önce yavru sincabı sıkıca göğsüme bastırdım.


GÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜMMMMM


GÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜMMMMM


GÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜMMMMMMMMMM


Onlarca ağaç parçaladıktan ve savrulma hızım azaldıktan sonra büyük bir toz bulutu eşliğinde yerin içine gömüldüm.


Allak bullak olan beynim ile toz bulutu tarafından çevrelenmiş kraterin içinden çıkmak için ayağa kalkmaya çalıştığımda boş olan elimi fark ettim.


'UFAKLIK'


Bedenimdeki kırık kemikler ve iç organlarımın ezilmesinden gelen acıları umursamadan ayaklarımı yere gömdüm. 


GÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜMMMMMMM


İçinde bulunduğum krater, katman katman parçalanırken yukarıya doğru zıpladım. Ardından ruhsal algımı her yere yayıp yavru sincabı göremediğimde tüm ormanı sallayacak bir kükreme savurdum.


AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAARRRRRRRRRRRRGGGGGGGGGGHHHHHHH


Öfkeden çarpıklaşan yüz ifadem ile kafamı çevirip kaos enerjisini bedenimin arkasına gönderdim. Ardından kaos enerjisini sıkıştırıp patlatırken yankılanan sonik patlama sesleri eşliğinde bir şimşek gibi ileriye atıldım.


Ağzımdan akan kanlar eşliğinde iç organlarım parçalanırken sadece bir saniye içerisinde az önce bana vuran, devasa çirkin yaratığın önünde belirdim. Ardından devasa çirkin yaratığın elinde debelenen yavru sincabı gördüğümde kalbime giren baskıyla içimden bir çatlama sesi yankılandı.



"ONA ZARAR VERME CÜRETİNDE BULUNURSAN EĞER"



Zifiri siyah bir hava akımı bedenimden peydahlanırken her şey bir anda yavaşladı. Ardından elimi uzatıp devasa çirkin yaratığın bileğinden tuttum.


ÇAAAAAAAAAATTTT


Devasa çirkin yaratığın bileği un ufak olurken onu kendime doğru çekip çirkin yüzünün ortasına kafamı gömmeden önce elinden düşen yavru sincabı bacaklarımın arasına alırken onu, bedenimden yayılan zifiri siyah hava akımıyla korumaya aldım.


GÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜMMMMMM


Devasa çirkin yaratık, yerin içine büyük bir toz bulutu eşliğinde gömülür ve dünya eskisi gibi hızlanmaya başlarken yavru sincabı kucağıma aldığım gibi ağzımdan akan kanlarla beraber bir rüzgar gibi yokuş aşağı koşmaya başladım.


Attığım bir kaç adımdan sonra etrafımdaki zifiri siyah hava akımı bedenime geri çekilirken başım dönmeye başladı.


'OLAMAZ'


Nereden veya nasıl geldiğini bilmediğim zifiri siyah akımını, zorla bedenimin etrafında tutarken parçalanmış iç organlarımın patladığını hissettim. Bir kaç saniye içerisinde bulutların ve devasa boyuttaki ağaçların içinden çıkıp önümdeki karanlık tarafından kaplanmış uçurumu gördüğümde zifiri siyah hava akımını daha fazla tutamadım.


Zifiri siyah hava akımı bedenimin içine tamamen çekilmeden önce hala daha içimde hissedebildiğim güçle ayağımı yere basıp uçurumdan ileri sıçradım.


GÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜMMMMMMMMM


Sonunu göremediğim karanlık boşluğa düşerken artık kendimi uyanık tutacak gücüm kalmamıştı. Bayılmadan önce tek yapabildiğim, kendimi havada sırt üstü çevirip yavru sincabı göğsüme sıkıca bastırmaktı.










Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44548 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr