Bölüm-41 Hepsi Benim Yüzümden

avatar
478 2

Başlangıç - Bölüm-41 Hepsi Benim Yüzümden



Gelişim merkezimi, kaos enerjisi ile tamamen doldurup daha fazla kaos enerjisi özümseyemeyeceğimi hissettikten sonra gözlerimi açtım. Ardından etrafıma kısa bir bakış atıp belli bir yön seçmeden yürümeye başladım.


'İyi de o şimşek'


'Neden bana vurdu ki tekrar'


Bir kaç adım attıktan sonra aklıma gelen düşünceyle titremeye başladım.


'Ulan'


'Ben'


'Şimşeğe küfrettiğim için olmuş olamaz değil mi'


Omurgamdan tüm bedenime bir titreme yayılırken tahminimin doğru veya yanlış olup olmadığını test etmek için en ufak bir cesaretim yoktu. Yürüyüş hızımı arttırarak nereye gittiğimi bilmeden herhangi bir saldırıya karşı tüm dikkatimi çevreme vererek ormanın içinde ilerlemeye devam ettim.


Bayağı uzun bir süre yürüdükten sonra hala daha aynı, dev ağaçlarla kaplı ormanın içindeydim. Yürümeyi kesip derin bir nefes aldım.


'Hiçbir şey yok'


'Aynı ormanda daha ne kadar yürüyeceğim'


Keyfim kaçarken bakışlarımı yukarıya çevirdim. Ardından en ve boyut olarak diğerlerinden çok daha büyük olan bir ağaca ilerleyip tırmanmaya başladım. Bir kaç dakikada ağacın tepesine çıkıp kara bulutlarla kaplı gökyüzüne bakarken istemsizce titredim.


'Bir daha küfretmesem iyi olur'


Kafamı iki yana sallayıp sonu görünmeyen ormana baktım.


'Sadece orman'


'Başka hiçbir şey yok'


'Beni buraya gönderirken ne düşünüyorlardı ki'


'Daha yeni gelişimci olmuş ve kaos enerjisini kontrol etmeyi bilmeyen birinden ne bekliyorlardı ki'


'Son testmiş'


'Bildiğin beni ölüme gönderdiler'


Daha fazla düşünmeyi kesip büyük bir dalın üstüne bağdaş kurarak oturdum. Ardından gözlerimi kapatmadan meditasyona girdim. Ama bu sefer kaos enerjisini gelişim merkezime değil de tenime doğru çekmeye çalıştım.


Ama bu, kaos enerjisini nefes egzersizleri aracılığıyla gelişim merkezine çekmek kadar kolay değildi. Çünkü kaos enerjisini tenime çekmeye çalıştığım bir kaç seferden sonra kaos enerjisinin en ufak bir şekilde tenime doğru gelmediğini gördüm.


'Neden olmuyor'


'Ustam bana ' Sadece düşünmen yeterli' demişti'


'Oh'


'Hatırladım'


'Bana 'Nefes egzersizleri aracılığıyla değil de bedenin aracılığıyla kaos enerjisini çekmen gerek' demişti'


'Sanırım bunun yüzünden'


'E ben nasıl bedenimle kaos enerjisini kendime çekeceğim'


Derin bir nefes alıp verdim. Ardından gözlerimi kapatıp nasıl yapacağımı bilmediğim halde kaos enerjisini bedenime çekmeye çalıştım. Bayağı uzun bir süre uğraştıktan ve kaos enerjisini en ufak bir şekilde bedenime çekemedikten sonra seğiren kaşlarımla gözlerimi açtım.


'Lan ben nasıl yapacağım'


'Hay ben böyle işin içine ya'


'İnsan bir söyler'


'Şöyle yapmak gerek'


'Böyle yapman gerek'


Bir süre daha düşündükten sonra aklıma yapabileceğim herhangi bir yöntem gelmeyince fiziksel gelişimle uğraşmaktan vazgeçtim.


'Bununla kafamı yoracağıma, kaos enerjisi üzerindeki kontrolümü arttırırım daha iyi'


Ardından uzun, sıkıcı ve tekrarlardan oluşan bir döngüye girdim.


Önce kaos enerjisini bedenimin her yerine gönderdim. Bunu, anında yapmayı başardığım zaman, yöntemimi değiştirip aklıma gelen ve işe yarayan bir fikirle bu sefer kaos enerjisini bedenimin içinde sıkıştırmaya başladım.


Nasıl yapabildiğime gelirsek


Düşünmem yeterliydi bunun için


Ama tabi beraberinde getirdiği muazzam boyuttaki baş ağrısı ve tehlikeyle. Bunu ilk defa yaptığım zaman ağzımdan fışkıran kanlar eşliğinde bayılmadan önce kaos enerjisini sıkıştırmaya çalıştığım kolumdaki tüm et parçalanırken kemiklerim içten dışa olacak şekilde kırılıp etimden çıkmıştı.


Ama ben vazgeçmedim. 


Ya güçlenecektim


Yada bu ormanda başka canlılar için bir besin kaynağı olacaktım


Sıkıştırdığım bölgemdeki kaos enerjisi üzerindeki hakimiyetimi ne zaman kaybedip kırıklar ve kanlar eşliğinde bayılsam uyandığımda ateş kapısını açıp kendimi iyileştiriyordum.


Ve bunu, bayağı uzun bir süre boyunca yaptım.


Yavaş yavaş baş ağrılarına dayanıp kaos enerjisini bedenimin içinde sıkıştırmayı başardığımda deli gibi gülüp dans etmiştim. Çünkü içimde hissettiğim güç, daha önce kaos enerjisini sadece bedenime yayarak hissettiğim güçten katlarca daha yüksekti.


Ve ben, ne kadar güçlenirsem kendimi o kadar güvende hissediyordum


Çünkü bu ormanda beni yemek olarak gören, daha neler ile karşılaşabileceğime dair en ufak bir fikrim yok


Kaos enerjisini bayağı uzun bir süre boyunca bedenimin içinde sıkıştırdıktan ve baş ağrıları artık canımı yakmayacak düzeye indikten sonra baş ağrıları yok olana kadar sıkıştırma işlemini tüm bedenim boyunca yaptım.


Koluma


Bacaklarıma


Gövdeme


Kafama


Yani bedenimin neredeyse her yerinde kaos enerjisini sıkıştırmayı başarıp baş ağrıları tamamen yok olunca bir süre boyunca dinlendim. Çünkü aklıma gelen bir sonraki fikre geçmeden önce üstümdeki yorgunluktan kurtulmak istiyordum.


Bu yorgunluk, ben ne zaman sıkıştırma işlemi yapsam bir anda ortaya çıkıyordu. Ama bu yorgunluk, bedenimde değil de kafamın içindeydi. Ve bunun yüzünden fazla devam edemiyordum sıkıştırma işlemine.


'Acaba zihinsel gelişim yapmadığım için olabilir mi'


'Ustam ve Ay, bana zihinsel gelişim yönteminden bahsetmemişlerdi'


İyice dinlenip toparlandıktan sonra bir sonraki fikrime, yani kaos enerjisini bedenimin içinden dışarıya çıkarma işlemine geçtim. 


Bu işlem, öncekileri tamamen aşan bir zorluktaydı. Çünkü ne zaman kaos enerjisini bedenimin içinden dışına göndermeye çalışsam eskisinden çok daha yüksek bir boyutta baş ağrısı hissediyordum. Hem de en ufak bir kontrol kaybetme durumu olmadan.


Bu işleme, diğerlerinden çok daha uzun bir süre harcadım.


Ve yavaş yavaş kaos enerjisini kolumdan elimin üstüne çıkarmayı başardığımda ilk hissettiğim şey keyifti. İkincisi ise kaos enerjisinin kontrolünü kaybederken yüzüme yansıyan dehşet ifadesiydi.


Çünkü kaos enerjinin kontrolünü kaybettiğimde yüksek bir patlama sesi eşliğinde ağzımdan fışkıran kanlarla geriye doğru, çarptığım tüm ağaçları parçalaya parçalaya uçtum.


Uzun bir süre boyunca bu işlem ile de uğraştıktan ve patlamaların ardından bedenimdeki yaraları, açtığım ateş kapısı sayesinde iyileştirdikten sonra kaos enerjisinin kontrolünü kaybetmeden bedenimden dışarı çıkarmayı başardım.


Bunu, tüm bedenim üzerinde başarılı bir şekilde uyguladıktan ve kaos enerjisi üzerindeki kontrolümü arttırdıktan sonra derin derin nefesler alarak dinlenmeye başladım.


Yaptığım o kadar işlem ile beraber ne zaman gelişim merkezimdeki kaos enerjisi bitse yeniden doldurduğum için gelişim merkezimin etrafındaki rengarenk burgaç sisinin boyutu artmıştı.


Hem de küçük bir artış değildi bu.


Eskiden gelişim merkezimin etrafında dönen ince bir iptiyse eğer rengarenk sis.


Şimdi gelişim merkezimin etrafında dönen kalın bir halattı.


Halimden son derece memnun bir şekilde gözlerimi açıp alnımı tamamen kapatan saçlarımı geriye doğru yatırdım. Ardından ayağa kalkıp yankılanan çatırtı sesleriyle bedenimi gerdim. Kafamı yukarıya çevirip kara bulutlara baktım.


'Ne yapacağım şimdi'


Bir süre boyunca kara bulutlara bakıp ne yapacağım hakkında düşündükten sonra aniden gökler gürüldemeye başladı. Kalbim teklerken ağzımdan kaçan tiz çığlığı engelleyemedim. Ardından bedenimdeki tüm kaos enerjisini bacaklarıma gönderdiğim gibi bastığım ağacın dalını parçalara ayırıp yere doğru atıldım.


GÜÜÜÜÜÜÜMMMM


Büyük bir toz bulutu eşliğinde yeri parçalayıp küçük bir krater oluştururken kraterden zıpladığım gibi arkama bakmadan tüm gücüm ile yeri her adımımda parçalaya parçalaya koşmaya başladım.


Bir süre boyunca ormanı harabeye dönüştürerek koştuktan sonra kafama dank etti.


'Lan'


'Şimşek niye bana vurmadı'


Kafam karışırken kulaklarımı, ağaçlar yüzünden görünmeyen gökte yankılanan gök gürüldemelerine odakladım.


Bir süre boyunca dinledikten ve şimşek sesleri, hala daha bana çarpmadan yankılanırken aniden yerimde durdum.


GÜÜÜÜÜÜÜMMMM


Toprak zemin, parçalanıp havaya savrulurken etrafa yayılan toz dumanın arasından zıplayıp uzun bir ağaca tırmanmaya başladım. Bir kaç saniye sonra benden çok uzakta belli yönlere doğru toplanıp çakan şimşekleri gördüm.


'Birileri ormanı mahvetmiş olmalı'


'İnsan var mıdır acaba'


Bir kaç saniye boyunca gidip gitmeme konusunda düşündükten sonra ağaçların üstünden sıçraya sıçraya, şimşeklerin toplanıp düştüğü yere doğru yöneldim.


Şimşeklerin indiği bölgeye yaklaşmaya başlarken aniden gökteki kara bulutların katman katman açılıp dağılmasına neden olacak vahşi, keder ve hüzünle dolu bir kükreme yankılandı.


ĞĞĞĞĞĞĞĞĞĞRRRRRRRAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAARRRRRRRRRRRRRRRRRĞĞĞĞĞĞĞĞĞĞĞĞ


Kükremenin yankılandığı ağaçlarla kaplı bölge, havaya savrulup etrafa dağılırken küçük toz parçacıklarına dönüştü.


'Neydi lan o'


Korkudan kalbim teklerken ilerlemeyi kesip arkamı döndüm. Ardından geldiğim yere doğru tüm hızımla sıçramaya başlarken kafamı çevirip kara bulutların arasından ormanın harap olmuş bölgesine inen güneş ışıklarına baktım.


'Bu orman'


'Nerede oluyor tam olarak'


'Dünyamdaki gökyüzü cam gibi parçalanmıştı'


'Ama burası'


'Dünyada değil miyim yoksa'


Gördüklerim yüzünden düşüncelerim alt üst olurken kara bulutular hızla toplanıp güneş ışıklarının geçtiği bölgeyi kapattılar. Ardından daha öncekileri tamamen aşan boyutlarda şimşekler çakmaya başladı.


GÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜMMMMMMMMMMMMM


GÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜMMMMMMMMMMMMM


GÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜMMMMMMMMMMMMM


Her şimşek çakışında kulaklarımın parçalanacağını hissettim. 


Şimşekler toplanıp korkudan kalp krizi geçirmeme neden olacak bir boyuta ulaştığında tüm ormanın titremesine neden olacak kadar yüksek bir sesle, ormanın harap olmuş bölgesine doğru indi.


GÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMM


Kulaklarımdan akan kanlar eşliğinde dünyam kayarken şimşeğin indiği yerden yavaş yavaş büyüyüp tüm ormanı kaplayacak kadar genişleyen tamamen şimşeklerden oluşma bir şok dalgası peydahlandı.


Bulanık beynimle ayağımı boşluğa doğru attım yanlışlıkla. Ardından yüz-yüz elli metre yükseklikten düşerken bayılmadan önce tek hatırladığım şey şimşekten oluşma şok dalgasının her şeyi içine alıp genişlemeye devam ederken bana yaklaşmasıydı.





Bir süre sonra


Kulaklarıma ulaşan keder ve hüzün dolu kükremeyle gözlerimi açıp etrafıma bakındım. Bir çukurun içindeydim. En son olanları hatırlarken başıma giren ağrılarla sendeleyerek ayağa kalktım.


'O şimşekler neye saldırmıştı'


'Ve ben...'


Başımdaki ağrı artmaya başlayınca düşünmeyi kesip büyük ihtimalle ağaçların tepesinden düşerken benim yüzümden oluşan çukurun içinden çıkarken tekrar aynı kükreme yankılandı.


'Ben'


'Neden bu kükremeye aşinaymışım gibi geliyor'


Kafamı iki yana sallayıp kükremenin yankılandığı yere doğru ilerlemeye başladım. 


'Sanki'


'Acı çekiyor'


Kükreme yankılanmaya devam eder ve ben, kükremenin yankılandığı alana iyice yaklaşırken dev ağaçların ortasında en ufak bir yeri sağlam kalmamış olan kükremenin sahibini gördüm.


'Dev şeytan sincap'


Hızlıca ilerleyip ona yaklaştığımda gözlerinden akan kanlı yaşlarla kafasını bana çevirdi dev şeytan sincap.


'Ne'


'Olmuş'


'Sana'


Kısa süreli bir şokun ardından geriye kalan tek kolunun arasındaki salya sümük ağlayan küçük bir sincap gördüğümde kalbim tekledi. Ardından bakışlarımı etrafta dolaştırıp bana saldıranlarla aynı şekildeki çirkin yaratıkların parçalanmış bedenlerini gördüğümde ne olduğunu az çok anladım.


'Çocuklarını korumak için onlarla savaştı'


'Ve gökteki kara bulutların dağılmasına sebep olan kükreme, dev şeytan sincabındı'


Geri kalanını düşünmeden acıyla kükreyen dev şeytan sincaba yaklaştım.


Bedeni, tüm bedeni param parça olmuştu. Geriye kalan tek kolu dışında sağlam kalmış tek bir yanı bile yoktu.


'Bunu'


'Şimşekler mi yaptı'


İçimde yükselen korkuyu umursamadan dev şeytan sincabın tek gözü kalmış kan revan içindeki kafasına yaklaştım.


Ardından dev şeytan sincabın gözlerinin içine bakarak, "A-abi, sen?" diyebildim sadece.


Dev şeytan sincabın kolunun arasında ağlarken titreyen küçük sincaba baktığımda dev şeytan sincap kanlı gözüyle bana bakarken hala daha acıyla kükrüyordu.


Bir süre bekleyip dev şeytan sincabın hiçbir şey söylemediğini gördüğümde onunla konuşmaya çalıştım. Ve bana bakarak kükremeye devam etti.


'Neden'


'Bir şey söylemiyor'


'Ona'


'Özür borcum var'


'Ona yardım etmeliyim'


Kendimi git gide kötü hissetmeye başlarken ağzımı tekrar açtım.


"Lütfen, bana bir şeyler söyle. Sana, nasıl yardım edebilirim ?"dedim, gözlerim kızarmaya başlarken.


'Onun çocukları benim yüzümden öldü'


'Eğer o, bu şekilde ölürse ben, vicdan azabıyla yaşayamam'


Dev şeytan sincabın kükremeleri yavaş yavaş kısılmaya ve bedeni titremeye başlarken onun, ölmek üzere olduğunu anladım.


'Onu, nasıl kurtarabilirim'


'Kaos enerjisi'


Aklıma gelen fikirle kaos enerjisini bedenimin içinden koluma gönderip dışarıya çıkardım. Ama bunu yaptığım gibi kaos enerjisini bedenimin içine geri gönderdim.


'Ona nasıl kaos enerjisiyle yardım edeceğim ki'


'Eğer kaos enerjisinin kontrolünü kaybedersem...'


Geri kalanını düşünmeden ateş kapısını açtım.


'Ateş kapısı, kopan uzuv ve yok olan organlar dışında her türlü yarayı iyileştirebilir'


Bedenimden yayılan kan kırmızısı hava akımını elime göndermeye çalışırken başıma giren ağrıları umursamadım. Tüm hava akımı yavaş yavaş koluma ilerlerken artan baş ağrısı yüzünden görüşüm bulanıklaşmaya başladı.


'Ben'


'Burada böyle bayılamam'


Dişlerimi sıkıp tüm hava akımını koluma gönderdiğimde görüşüm bulanık bir kırmızıya büründü. Ardından sıkılı dişlerimle beraber kolumu, dev şeytan sincabın göğsüne doğru uzatırken dev şeytan sincap, kükremeyi kesip zorla açık tuttuğu gözüyle bana baktı.


"KÖĞ-TÜĞ- YEĞ-MEĞK" dediğinde bir an odağımı kaybettim.


Ardından koluma yönlendirdiğim kan kırmızısı hava akımının kontrolünü kaybetmeden önce kendimi geriye atıp kolumu başka bir tarafa çevirdim.


PAT


Kolumdaki tüm kan kırmızısı hava akımı tek bir saldırı halinde önüne gelen tüm ağaçların içinden oluşturduğu kusursuz denilebilecek bir delik açıp giderken bir adım geriye fırlayıp tek dizimin üstüne çöktüm.


Ardından ağzımdan akan kanlarla bilincimi kaybetmemek için dilimi sertçe ısırdım.


"AĞ-MAĞ"


Kafamı çevirip elsiz kolunun içindeki küçük sincabı bana uzatan dev şeytan sincaba baktım.


"SEĞN"


"İĞYİĞ"


"BİĞR"


"İĞNSAĞN"


Ağzından akan kanlar eşliğinde gözü, odağını kaybetmeden önce kolundaki yavrusunu bana uzattı.


BOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOMMMMMMMMMMMM


Yavru sincap, gözlerinden akan yaşlarla dev şeytan sincabın kafasının üstüne çıkıp onun yüzünü yalamaya başlarken arkamdan yankılanan patlama sesini umursamadan dev şeytan sincaba öyle boş boş baktım.


'Hah'


'Öldü'


Gözlerimden yaşlar akmaya başlarken ayağa kalkıp sendeleyerek dev şeytan sincabın cansız bedenine ilerledim. Ardından bakışlarımı, odağını kaybetmiş dev şeytan sincabın gözüne çevirdim.


'Neden öldün ki'


'Daha'


'Adam akıllı özür bile dileyememiştim'


Ağlamaya devam ederken dev şeytan sincabın gözünü kapatmak için elimi uzattım. Ama elim, dev şeytan sincabın kafasına yaklaşır yaklaşmaz yavru sincap, yaşlarla dolu kıpkırmızı gözlerini bana çevirip hırladı.


Titremeye başlayan elimi çekerken bir kaç adım geri çekildim. Ve ayaklarım birbirine takılıp kalça üstü yere düştükten sonra salya sümük ağlamaya başladım.


'Tüm çocuklarını ben öldürdüm'


'Ve o da benim yüzümden öldü'


'Hepsi benim suçum'


'Eğer geçitte, onun çocuklarını öldürmeseydim'


'O, hala çocuklarıyla orada mutlu bir şekilde yaşamaya devam ederdi'


'Hepsi benim yüzümden oldu'


'Hepsi'


Ateş kapısının enerjisi de bitip kapanınca üstüme çöken yorgunlukla oracıkta bilincimi kaybettim.




Not:


Sevgili okuyucular

Artık wattpad ve epiknovel sitelerine 

Aynı bölümler ile bölümleri paylaşmaya devam edeceğim

Bilginize


Bu arada 

Yorum ve beğenilerinizi eksik tutmayın lütfen

Sizlerin yazacağı en ufak bir kaç kelime bile

Benim en büyük motive kaynağımdır


Sevgiler, saygılar

Yazarınız...







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44547 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr