Bölüm-40 Neden Bana Vurdu Tekrar

avatar
434 4

Başlangıç - Bölüm-40 Neden Bana Vurdu Tekrar



Kaos enerjisini özümsemeye devam ederken gelişim merkezimin etrafındaki neredeyse yok olacak kadar soluklaşmış sis, yavaş yavaş düzelip eski haline geri dönmeye başladı. Bu esnada gözlerim kapalı bir şekilde kulaklarımla etrafımı dikkatli bir şekilde dinliyordum.

Buna, nasıl yapabildiğimi anlamadığım 6.his benzeri şeyde dahildi.

Bu, daha önce yaratıklar bana saldırmadan hemen önce tüylerimin diken diken olmasına neden olan duyguydu.

'Gelişimcilere özel bir şey olabilir mi'

'Hah'

Düşünmeyi kesip gelişim merkezimin etrafındaki rengarenk burgaç sisi tamamen eski haline dönerken kaos enerjisini birazcık daha fazla özümsediğimi fark ettim. Ve bu olduğunda rengarenk burgacın boyutu çok küçük bir şekilde arttı.

Tüm bunlar olurken ustamın bana söylediklerini hatırladım.

"Sadece meditasyon ile bir sonraki aşamalara geçemezsin."

"Bir sonraki aşamalara geçmek için hem düzenli bir meditasyon hem de dövüşmeye ihtiyacın var."

'Sanırım bundan dolayı sisin boyutu arttı'

'Bu da demek oluyor ki'

'Ben, gelişim merkezimdeki kaos enerjisini ne kadar kullanır'

'Ve ne kadar dövüşürsem bir sonraki aşamalara o kadar hızlı bir şekilde geçebilirim'

'Peki'

'Bir sonraki aşamalara öylece geçecek miyim'

'Yoksa başka bir yöntemi mi var'

Bir süre daha düşünüp herhangi bir fikir üretemedikten sonra düşünmeyi kestim. Ardından gelişim merkezimdeki kaos enerjisini tüm bedenimin içinde dolaştırmaya başladım.

Bu sefer, öncekilerden çok daha hızlı bir şekilde kaos enerjisini tüm bedenim boyunca dolaştırdım.

Hem de en ufak bir acı hissetmeden

Kontrol

Kaos enerjisini kontrol etmeye devam edip tüm bedenim boyunca tekrar tekrar dolaştırmaya başladım.

Kısa bir süre sonra gelişim merkezimdeki kaos enerjisinin azalmaya başladığını hissetmemle kaos enerjisini döndürmeyi kestim. Ardından tekrar meditasyona başladım.

Aynı döngüyü bir kaç defa tekrar ettikten sonra kaos enerjisini bedenimin istediğim herhangi bir noktasına anında gönderebiliyordum artık. Ve kaos enerjisini biraz daha hızlı ve biraz daha çok özümseyebiliyordum.

Derin bir nefes alıp verdim. Ardından gözlerimi açıp kara bulutlardan hala daha yağan yağmura baktım.

'Gelişim merkezimdeki kaos enerjisini doldurmak için tahminince bir gün civarı bir süreye ihtiyacım var'

'Ve ben, bunu bir kaç defadan fazla yaptım'

'Peki bu yağmur, o kadar gündür nasıl hala daha yağabiliyor'

Bakışlarımı tekrar yere indirip etrafıma bakındım. Harabeye dönmüş ormanın bu kısmında, yaratıkların beden parçalarından başka hiç bir şey yoktu. Ve o kadar gündür dökülen yağmurun biriktiği tek yer, yaratıklarla dövüşürken oluşan delik ve çukurlardı.

'Sanki yer, kuru bir süngermişte ne kadar yağmur yağarsa yağsın, hepsini içine çekiyormuş gibiydi'

Düşünmeyi kesip kaos enerjisi üzerindeki kontrolümü tekrar arttırmak üzereyken gözlerimin ucuna bir şey takıldı.

Bakışlarımı yavaş yavaş benden hemen bir kaç on santim uzaktaki sağlam kalmış toprağa çevirdim. Ve toprağı üstünden atıp yavaş yavaş yerin içinden çıkan fidana baktım.

"Dünyada, daha önce bu kadar hızlı büyüyen bir bitki görmemiştim'

'Veya duymamıştım'

'Bildiğim en hızlı büyüyen ağaç, bambuydu'

'Ama bambu ağacı bile bunun büyüme hızının yanında, çok geride kalırdı'

Ben daha bir kaç saniye boyunca bitkinin ne kadar hızlı büyüdüğü hakkında düşünürken küçük fidan çoktan on santim boyuna ulaşmıştı. Ve büyümeye devam ederken fidanın kenarlarından küçük dallar uzamaya başladı.

Bir süre boyunca fidanın uzayıp boyunun bana yetişmesini izledikten sonra kara bulutlarda gök gürültüleri yankılanmaya başladı.

Daha önce ne gördüğüm nede duyduğum türde rengarenk şimşekler.

Kulaklarımda yankılanan rengarenk şimşeklerin sesini dinleyip izledikten sonra içime bir ferahlık çökmeye başladı.

Ardından kara bulutlarda çakan şimşeklerin, belli yönlere doğru toplandığını gördüm. Sanki özel olarak bir yeri hedef alıyorlarmış gibi. Ve bir kaç tanesinde benim bulunduğum yerdi.

'HAA'

Kalbim teklerken tüm gücümle kendimi geriye attım.

GÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜMMMMMMMMMM

Bir anlığına tüm görüşüm rengarenk olurken burnuma ulaşan yanık kokusuyla son derece yüksek bir hızda geriye doğru savruldum.

GÜÜÜÜÜÜÜMMMMM

Beynim allak bullak olurken gömüldüğüm yerden, az önce durduğum yerdeki fidanın son derece yüksek bir hızda büyümeye başladığını gördüm. Bir kaç saniye içinde boyu on metre ve gövdesinin genişliği de bir metreye ulaşmıştı.

Ve büyümeye devam etti. Ben hala daha dönen başımla ağaca dönüşen fidana bakarken boyu otuz kırk metreye ulaştı. Kafamı zorla iki yana sallayıp baş dönmem hafifleyince gömüldüğüm yerden çıktım.

PAT

Bayağı yüksek bir yerden yüz üstü yere yapıştığımda ağzımdan bir kaç küfür savruldu.

'Kahretsin'

Yerden destek alıp ayağa kalkmak istediğimde yanık kokusuyla dolu simsiyah olmuş kolumu gördüm.

'Ne oldu lan'

'O şimşek bana vurmadı ya'

Baş dönmem düşünmeme engel olmayacak kadar azalınca ayağa kalkıp bedenime öyle boş boş baktım. Üstümde en ufak bir kıyafet parçası olmadan anadan doğma çırıl çıplaktım. Ama sıkıntı o değildi.

Üstümdeki yanık kokusuyla tüm bedenim simsiyah olmuştu.

'Bana vurmuş'

'Ben nasıl bu kadar şanssız olabilirim ki'

'Başka çakacak bir yer mi bulamadı'

Keyfim kaçarken bakışlarımı, hala daha belli yerlerde çakıp ormanın içine inen şimşeklere çevirdim. Ardından boyu elli metreyi ve gövdesi on metreyi aşmış ağaca baktım.

'Ohh'

'Şimşek bana inmedi'

'Fidana indi'

'Ve hala daha ormanın diğer yerlerindeki fidanlara iniyor'

'Bu'

'Bunu kim yapıyor olabilir'

Bu kadar muazzam bir şeyi gerçekleştirenin kim veya ne olduğunu düşünmeye başlarken istemsizce korktum. Bir süre boyunca ağacın büyümesini izledikten sonra ağacın boyu, yanlarından çıkardığı sık, uzun ve yemyeşil yapraklarla dolu dallarla yüz metreyi aşınca büyüme hızı yavaşladı.

'Evet'

'Şimşek fidana inip ona büyümesi için enerji verdi'

'Bu da tıpkı kaos ve doğa enerjisi gibi bir enerji çeşidi olmalı'

Kendi fikirlerimden emin bir şekilde kendi kendimi övüp kafamı salladıktan sonra gelişim merkezimden tüm bedenime, muazzam bir acı yayıldı. Ben, daha ne olduğunu anlamadan ağzımdan akan kanlar eşliğinde yere düşerken nöbet geçiriyormuş gibi titremeye başladım.

Bir kaç ağız dolusu simsiyah kan kustuktan ve dayanılmaz acıya bir kaç saniye dayandıktan sonra bilincimi kaybettim.


Bilinmeyen bir süre sonra

Gözlerimi bir kaç defa kırpıştırdıktan sonra gözlerimi açıp kara bulutlarla kaplı sakin gökzüyüne baktım.

'Sakin gökyüzü'

'Yağmur ve şimşekler yok'

'Yağmur ve şimşekler'

En son olanları hatırlayın anında ayağa kalkıp bedenimi kontrol ettim. Üstümdeki yanık kokusu ve simsiyah bedenim dışında görünürde herhangi bir yaram yoktu.

'O acı'

'Neden öyle oldu'

'Şimşek yüzünden olabilir mi'

Yere bağdaş kurarak oturdum. Ardından gözlerimi kapatıp bir derin nefes alıp verdikten sonra gözlerimi, gelişim merkezimde açtım. Gelişim merkezimin etrafındaki rengarenk burgaç sisi ve daire şeklinde yayılmış olan diğer kapıların hala eskisi gibi oldukları yerde durduğunu gördüğümde hafifçe rahatladım.

'Neden öyle muazzam bir acı hissettim gelişim merkezimden'

Kafam karışmaya başlarken kaos enerjisini tüm bedenim boyunda döndürmeye başladım. Bir kaç saniyede bu işlemi bitirdikten sonra herhangi bir yara olmadığını gördüm.

'Allah Allah'

Kafam iyice karışırken kaos enerjisini bitene kadar tüm bedenimde tekrar tekrar döndürdüm. Ardından boşalan gelişim merkezime, tekrar kaos enerjisi özümsemeye başladım. Kaos enerjisini özümserken kapılardan birinin hafif bir parlaklık yaydığını fark ettim.

Ama bu parlaklık, ne olduğunu anlamadan geldiği gibi kayboldu.

'Ohh'

'Neydi o'

Az önce parlaklık yayan siyah kapıya 'Yani misket' ilerleyip görünmeyen elimi uzattım.

Soğuk

'Eskisi gibi soğuk'

Bir süre bu şekilde durduktan sonra aklıma gelen fikirle kaos enerjisini kapıya doğru gönderdim. Ama kaos enerjisi sanki hiçbir şey yokmuş gibi kapının içinden geçip gitti.

'Allah Allah'

'Niye hiçbir şey yokmuş gibi geçip gidiyor'

'Acaba kapıyı henüz uyandırmadığım için olabilir mi'

Kaos enerjisini bir kaç defa daha kapıya gönderip aynı şekilde geçip gidince bakışlarımı diğer kapılara çevirdim. Ve hepsine kaos enerjisini gönderip içlerinden geçtiğini gördükten sonra kaos enerjisini, gelişim merkezime geri gönderdim.

Bir süre boyunca neden kapının parlayıp tekrar söndüğünü düşündükten sonra aklıma bayağı acayip bir fikir geldi.

'Acaba şimşek, bana vurduğu için olabilir mi'

'Zaten şimşek, bana vurduktan sonra gelişim merkezimde acı hissetmiştim.'

'Büyük ihtimal bu kapı, şimşek ile alakalı bir kapı olmalı'

'Yoksa şimşek bana vurduktan sonra diğer kapılarında parıldaması gerekiyordu değil mi'

Kendi fikrimden emin bir şekilde kafamı sallayıp gözlerimi açtım.

'Yani başka açıklaması yok'

Kısa bir süre boyunca ne kadar zeki olduğum hakkına kendimi övdükten sonra bakışlarımı, büyümesini tamamlayıp diğer ağaçlarla aynı en ve boya ulaşan, daha kısa bir süre öncesine kadar fidan olan devasa ağaca çevirdim.

'Ne ilginç bir yer'

'Ne ilginç canlılar'

'Ve de ne ilginç ağaçlar'

'Korkuyu es geçersem eğer hayran olunmaması imkansız gibi bir şey burası'

Kısa bir süre de artık eskisi kadar gözüme korkutucu gelmeyen devasa ağaçlarla kaplı ormana baktıktan sonra derin bir nefes alıp verdim. Ardından ayağa kalkıp belli bir yön seçmeden ve yerdeki çürümeye başlayan yaratık bedenlerinin parçalarına bakmadan yürümeye başladım.

Bir kaç adım attıktan sonra kaşlarım seğirdiğinde yerimde durdum.

'Böyle olmaz'

Bakışlarımı ağaç dallarındaki yapraklara çevirdim.

'Yeterince büyük değil'

Bakışlarımı diğer ağaçlara çevirdim.

'Hepsi de aynı ağaç'

Kafamı iki yana sallayıp yürümeye başladım.

Bayağı uzun bir süre boyunca dev ağaçlarla kaplı ormanın içinde yürüdükten sonra tüm ağaçların aynı küçük yapraklara sahip olduğunu gördüm.

'Kahretsin'

'Çakacak başka bir yer bulamadı da geldi bana çarptı onun bunun şimşeği'

Küfrede küfrede yürüyüş hızımı arttırdım. Daha bir kaç adım atmıştım ki aniden gök gürültüsü benzeri sesler yankılanmaya başladı. İstemsizce irkilirken kafamı yukarıya kaldırdığımda sık ağaçların dalları ve yapraklarından başka bir şey göremedim.

'Allah Allah'

'Yağmur mu yağacak yine acaba'

Etrafıma bakındığımda güzelim ormanın sapa sağlam olduğunu gördüğüm. Kafam karışmaya başlarken tekrar yürümeye başladım.

'Etrafta sapa sağlam'

'Ne var canım' 

'Şimşeklerin çakması için etrafın harabeye dönmesi mi gerek'

Saçma düşüncelerime gülüp yürümeye devam ederken tüm tüylerim, aniden diken diken oldu. Ve ben, istemsizce kafamı, yoktan var olmuş gibi üstümde beliren ışığa çevirdiğimde ağzımdan kaçan tiz çığlığı engelleyemedim.

GÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜMMMMMMMMMMMM

Dünyam alt üst olurken ağzımdan fışkıran kanlar ve bedenimden yayılan çatırtı sesleriyle bilincimi kaybettim.

Bir süre sonra

'Karanlık'

Gözlerimi kırpıştırıp açmadan önce burnuma yanık kokuları ulaştı. Sık ağaç dalları ve yapraklarıyla kaplı ormandı.

'En son ne oldu'

Diye düşünürken tüm tüylerim diken diken oldu. Ayağa kalktığım gibi en yakınımdaki ağacın altına, yüzümdeki dehşet ifadesiyle fırladım.

'Şimşek'

'Neden bana vurdu tekrar'

'Etrafta fidan falan yoktu ki'

Etrafıma kısa bir bakış atıp en ufak bir hasar olmadan ormanın, bayılmadan önceyle aynı olduğunu gördükten sonra bakışlarımı bedenime çevirdim. Her yerim, eskisinden de siyah olmuştu.

Ve üstümdeki yanık kokusu, midemi bulandıracak kadar yüksek bir düzeydeydi. Elimi uzatıp saçıma dokunduğumda sanki sert ve kısa otlara dokunuyormuş gibi hissettim. Titreyen elimi geri çekip yere bağdaş kurarak oturdum.

Ardından bir kaç derin nefesle beraber gözlerimi kapatıp meditasyon durumuna girdim. Gözlerimi gelişim merkezimin bölgesinde açtığımda gelişim merkezimin etrafındaki rengarenk burgaç sisinin, boyutunun, eskiye göre çok az bir şey artmış olduğunu gördüm.

'Niye büyüdü bu'

'En son kaos enerjisi özümsediğimde boyu zaten biraz artmıştı'

'Ama ondan sonra hiç meditasyon yapmamıştım ki'

Kafam karışırken kaos enerjisi tüm bedenimin içinde ve dışında dolaştırmaya başladım. Ve bunu yapmam sadece kısa bir an sürdü. Hem de en ufak bir baş ağrısı hissetmeden.

'Ohh'

'Neden kaos enerjisi üzerindeki kontrolüm de artmış'

Kafam iyice karışırken kaos enerjisini bitene kadar bedenimde dolaştırdım. Ardından gelişim merkezimdeki sis soluklaşırken kaos enerjisi özümsemeye başladım. Ve bunu yaptığımda tıpkı daha önce olduğu gibi kapılardan birinin parıldamaya başladığını gördüm.

Ve parlaklık, bu sefer sönmeden önce kaos enerjisini kapıya doğru gönderdim.

Kaos enerjisi parlayan kapıya değer değmez kalbimden güm diye bir ses yankılandı. Çünkü kaos enerjisi kapıyla buluştuğunda kelimelere tarif edemeyeceğim türde bir şeyler hissettim. Ve kapının parlaklığı hiç olmamış gibi tekrar yok olurken az önce ne hissettiğimi anlamaya çalıştım.

'Nasıl hissettiğimi bilmiyorum ama'

'Bu tıpkı'

'Hız'

'Gibiydi'

'Ama öyle bir hızdı ki'

'Hala daha tam olarak anlamlandıramıyorum'

'Ve bu, sanırım sadece hızdan ibaret değildi'

Derin düşünceler eşliğinde az önce hissettiğim diğer duygunun ne olduğunu hatırlamaya çalıştım. Ama ne kadar düşünürsem düşüneyim ne kadar kafamı zorlarsam zorlayayım, en ufak bir şey hatırlayamadım, hız dışında.

Bir süre daha düşünüp aklıma hiçbir şey gelmedikten sonra düşünmeyi kestim. Ardından kaos enerjisini tekrar bir kaç defa kapılara gönderip içlerinden geçtiğini gördükten sonra bunu yapmayı kestim.

'Hah'

'Ne olabilirdi ki'

'Neyse'

Derin nefesler eşliğinde meditasyonuma devam edip kaos enerjisini, gelişim merkezime özümsemeye devam ettim. 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44545 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr