Bölüm-38 Seni Çirkin Şey

avatar
448 3

Başlangıç - Bölüm-38 Seni Çirkin Şey




Bir süre sonra yerde kızartmaya dönen sincapların daha fazla bedeni kalmadığında kucağındaki çocuklarının cesetleri ve gözlerindeki yaşlarla bana döndü dev şeytan sincap.


Onu bu şekilde gördüğümde kalbime iğne batıyormuş gibi hissettim.


"SEĞN YEĞMEĞK KÖĞTÜĞ. BEĞN VEĞ ÇOĞCUĞKLAĞRIĞM GİĞTMEĞK." dedi, dev şeytan sincap.


Ardından ormanın içinden gelip onun bedenine tırmanan, sayılarının dört olduğunu fark ettiğim küçük sincaplarla beraber arkasını dönüp ağır bir hava eşliğinde yürümeye başladı.


Onun, attığı her bir adımda kalbime daha fazla iğne batıyormuş gibi hissettim.


Onun arkasından attığım bir kaç adımdan sonra ağzımı açtım.


"Abi..."söylemek istediklerimi bitiremeden dev şeytan sincap, sanki hiçbir zaman orada olmamış gibi ortadan kayboldu.


Onun kaybolduğu yere boş boş baktıktan sonra yaşlı gözlerimle etrafıma bakındım. Harabeye dönmüş geçidin etrafındaki boş alanda benden başka hiç bir şey yoktu.


'Ben ne yapacağım'


'Ondan özür diledim ama beni umursamadı'


'Onu kırdım'


'Ve ben'


'Tek başıma burada kaldım'


Bir süre boyunca boş boş etrafıma bakındıktan sonra bakışlarımı, tek parmağı kalmış olan elime çevirdim. Parmaklarımın kesildiği yerden, kurumuş kanların arasından kabuk tuttuğunu fark ettim.


'Acaba tekrar uzarlar mı'


'Umarım uzarlar'


'Çünkü parmaksız olmak istemiyorum'


Üstüme çöken yorgunluk ile bakışlarımı ormana çevirdim. Ardından yürüyüp kalın gövdeli ve büyük ağaçlardan birinin önüne gelip üstüne tırmanmaya başladım. Başarısız olduğum bir kaç denemenin ardından ağacın dallarından birinin üstüne çıkıp aşağıya baktım.


Buradan, pek yüksekte olmadığımı gördüğümde ağacın dallarından yukarıya doğru tırmanmaya devam ettim. Kısa bir süre sonra aşağıya tekrar bakıp zemini göremediğimde durduğum dalın üstünde, sırtımı ağaca dayayarak bağdaş kurdum.


Gözlerimi kapatıp derin derin nefesler alıp vermeye başladım. Kısa bir süre boyunca nefes egzersizlerine devam ettikten sonra kaos enerjisini hissedebilmeyi başardım. Ardından kaos enerjisini çekip gelişim merkezime özümsemeye başladım.


Bir süre boyunca devam ettikten sonra aklıma gelen düşüncelerle meditasyon durumum bozuldu.


'Hah'


'Bir kere yaptım'


'Daha fazla düşünmenin anlamı yok'


'Onu bir daha gördüğümde tekrar özür dilerim'


'Ayrıca bana, diğerleri demişti dev şeytan sincap'


'Yani burada ondan başka canlılarda olmalı'


Düşünmeyi kesip bir an önce iyileşip toparlanmam gerektiğini kendime hatırlattım. Yoksa bir başıma nereye gideceğimi bilmeden ve dev şeytan sincap gibi daha bir sürü canlının olduğu bu yerde, çok dikkatli olmazsam başkasının yemeği olabilirim.


Tekrar hissetmeye başladığım kaos enerjisini gelişim merkezime özümsemeye başladım.




Bana, bayağı uzun bir zaman gibi gelen sürenin ardından bedenimin güçle dolup taştığını ve daha fazla kaos enerjisi özümseyemeyeceğimi hissettiğimde gözlerimi açtım. Ardından bakışlarımı kabukları dökülüp et tutmuş olan parmaksız elime çevirdim.


'Hah'


'Hak ettim'


'Ama iyileşmesi gerekmiyor muydu'


'Ay, bana ateş kapısını açtığımda bedenimdeki tüm yaraların iyileşeceğini söylemişti'


'Tabi kopan uzuv, kafa ve yok olan iç organları hariç'


Derin bir nefes alıp vererek daha fazla düşünmemeye çalıştım. Ardından ustam ve Ay'ın bana söyledikleri şeyleri hatırladım.


'Kaos enerjisini mükemmel bir şekilde kontrol et'


Kendi kendime kafamı sallayıp kaos enerjisini bedenimin içinde dolaştırmaya başladım. Yaptığım bir kaç başarısız denemenin ardından kaos enerjisini yavaş bir şekilde bedenimin içinde istediğim yere gönderebilmeyi başardığımda kaos enerjisinin geçtiği her yere bir ferahlık yayıldı.


Bu öyle bir ferahlıktı ki sanki tüm hayatım boyunca ateş içinde kavrulmuşumda kaos enerjisinin bana verdiği ferahlıkla içimdeki ateş sönmeye başlamış gibi.


Bedenim ve aklım gelen ferahlıkla uyuşurken kaos enerjisi üzerindeki kontrolümü kaybettim. Sanki uyuşturucu bir madde almışım gibi öyle sarhoş sarhoş bir süre boyunca durduktan sonra yüzümde açan gülümsemeye engel olamadım.


'Bu'


'Bayağı iyiymiş'


Beynimin uyuşukluğuyla bir süre boyunca aptal aptal gülümsedikten sonra toparlanmak için hafifçe kafamı iki yana salladım. Ardından aklım başıma gelirken az önce girdiğim durumu düşünmeye başladım.


'Kaos enerjisi yüzünden oldu'


'Ama çok acayip bir şeydi'


'Kaos enerjisi nasıl bir şey ki'


Hayatım boyunca ilk defa hissettiğim bu ferahlık ve uyuşukluk durumunu şimdiden özlemeye başladığımı fark ettiğimde hafifçe güldüm.


'Şimdide bağımlı olduk'


Kafamı iki yana sallayıp kaos enerjisini tüm bedenimin içinde dolaştırmaya başladım tekrar. Ama bu sefer önceden geçtiği yerlere fazla bir ferahlık yayılmadığını hissettiğimde hafifçe üzüldüm.


'Neyse'


'Bağımlı olmama neden olmaz en azından'


Kaos enerjisini bir kaç defa tüm bedenimin içinde dolaştırdıktan sonra kaos enerjisini, sağlam olan koluma göndermeye başladım. Başta biraz zorlandım ama yaptığım bir kaç tekrarın ardından kaos enerjisini tüm koluma yaymayı başardığımda koluma yüklenen gücü hissettim.


Ardından elimi yumruk yapıp sıktım.


Çatt


Yumruğumdan yankılanan kısa bir çatırtının ardından içim coşmaya başladı.


'Bu'


'Bu güç'


'Kaos enerjisinin bana verdiği güç'


'Ve ben onu kontrol edebiliyorum'


Gözlerim heyecandan kızarmaya başlarken kaos enerjisini tüm uzuvlarıma göndermeye başladım. Ama o kadar da kolay değildi. Çünkü ne zaman kaos enerjisini tüm uzuvlarıma yaymayı başarsam kafama iğne batıyormuş gibi hissediyordum.


Ve bu, benim kaos enerjisi üzerindeki kontrolü kaybetmeme neden oluyordu. Kaos enerjisini bedenime göndermeyi kesip kafamdaki acı dinene kadar derin nefesler alıp verdim. Ardından tekrar kaos enerjisini tüm uzuvlarıma göndermeye başladım.


Ne zaman kaos enerjisini uzuvlarıma yaymaya kalksam beynime giren acılar yüzünden kontrolümü kaybediyordum. Ama ben, gelen acıyı umursamadan bu sefer kaos enerjisini tüm uzuvlarıma göndermeyi başardığımda uzuvlarımda hissettiğim muazzam güç yüzünden heyecanlanırken kafam aynı şekilde muazzam acıyla dönmeye başladı.


Ardından kaos enerjisi üzerindeki kontrolümü kaybederken burnumdan akan kanlarla beraber bilincimi kaybettim.




Gözlerimi kırpıştırıp kafamdaki muazzam acıyı hissetmemle inledim. Elimle kafamı tutup gözlerimi açtım. Ardından hala daha dalın üstünde olduğumu gördüğümde rahat bir nefes verdim.


'Allah'tan yere düşmemişim'


Sırtımı dayadığım ağaca iyice yaslanıp oturuşumu düzelttim. Ardından kafamdaki acı ve bedenimdeki hafif uyuşukluk dinene kadar meditasyon yaptım. Ardından gözlerimi açıp kaos enerjisini tekrar bedenimin içinde dolaştırmaya başladım.


'Umarım bu sefer bayılmadan dayanmayı başarabilirim'


Kaos enerjisini bedenimin içinde kısa bir süre dolaştırdıktan sonra ilk seferimden daha rahat ve hızlı bir şekilde kaos enerjisini kontrol edebildiğimi fark ettim. Yüzümde istemsizce açan gülümseme ile kaos enerjisini dolaştırmaya devam ettim.


Bir süre boyunca bedenimin içinde dolaştırdığım kaos enerjisini bacaklarıma göndermeye başladım. Bacaklarıma yayılan ferahlık ve güçle kalbim hızlanmaya başlarken kafamın çok az acıdığını hissettim.


Ardından kaos enerjisini kollarıma gönderdiğimde önceki seferlere göre başıma giren ağrıların dayanabileceğim noktaya dek indiğini hissetmemle geniş geniş sırıtmaya başladım.


'Artık kendimi, bana saldıracak olan canlılardan azda olsa koruyabileceğim sanırım'


'Şu anda ne kadar güçlü olduğumu bilmiyorum'


'Bunu öğrenmek için vuracak bir şeyler bulmalıyım'


Aklıma gelen düşüncenin ne kadar aptalca olduğunu fark ettiğim kendime bir kaç küfür savurdum.


'Ulan'


'Neresi olduğunu bilmediğim bu yerde'


'Kalkıp kendime hedef tahtası mı arayacaktım'


'Ya o dev şeytan sincap gibi bir canavarla karşılaşırsam'


'Ve dev şeytan sincap gibi yumuşak yürekli olmaz ise'


'O zaman ne yaparım'


'Yapacak hiç bir şeyim olmadığı için en iyisi kaos enerjisi üzerindeki kontrolümü arttırayım'


Kafamdaki boş ve saçma düşünceleri bir kenara bırakıp gözlerimi kapattım. Ardından kaos enerjisini bedenimin içinde döndürmeye başladım. Bir kaç defa yaptıktan sonra kaos enerjisinin bedenimin içinde yayılma hızının azaldığını fark etmem ile kafam karıştı.


'Ne oldu ki'


Denediğim bir kaç tekrarın ardından kaos enerjisinin gittikçe azaldığını fark ettim.


'Acaba kaos enerjim mi bitti'


Gelişim merkezime yönelip etrafındaki rengarenk sisin soluklaştığını görmemle düşüncemde haklı olduğumu anladım. Çünkü daha önce ne zaman gelişim merkezime baksam, etrafındaki sisin, etrafa yaydığı ışıklarla yoğun bir şekilde döndüğünü görmüştüm.


'Yani kaos enerjisi özümsemem gerek'


'Bu da demek oluyor ki'


'Kaos enerjisini kullanabileceğim belli bir sınır var'


'Ve ben ne kadar çok enerjisi kontrol etmek istersem o kadar özümsemem gerek'


Aklımdaki düşüncelerle her yere dağılmış olan kaos enerjisini gelişim merkezime yavaş yavaş özümsemeye başladım. Kaos enerjisi yoktan çıkıp gelişim merkezimin etrafındaki sisle kaynaşmaya başlayınca olacakları görmek için bekledim.


Bayağı uzun bir sürenin ardından rengarenk sisin, soluk şeklinin yavaş yavaş yoğunlaşıp eski haline geri geldiğini gördüğümde düşündüğüm fikirlerde haklı olduğumu anladım.


'Evet'


'Kaos enerjisini kullanmak istiyorsam eğer'


'Kaos enerjisini, gelişim merkezime özümsemeliyim'


Kendi fikirlerimde haklı olduğumu görüp anladıktan sonra kendimi biraz gururlu hissettim. Ardından gözlerimi açıp meditasyon durumumu bozdum. Çünkü fikirlerimden tam olarak emin olmak istiyordum.


Ve kaos enerjisini bitene kadar tekrar tüm bedenim boyunca yaymaya başladım. Kaos enerjisini tüm bedenime yaydığımda kafamdaki acının artık umursamayabileceğim noktaya dek indiğini hissettiğimde gülümsemeye başladım.


Ardından kaos enerjisi yavaş yavaş azalıp daha fazla bedenime yayamayacağım noktaya geldiğinde kaos enerjisini dolaştırmayı kestim. Tekrar meditasyon durumuna girip gelişim merkezime baktığımda fikirlerimde gerçekten de haklı olduğumu anladım.


Çünkü gelişim merkezimin etrafındaki rengarenk burgacın tekrar soluklaştığını gördüm.


'Çok zekiyim ya'


Kendimi kısa bir süreliğine övdükten sonra düşünmeyi kesip tekrar meditasyon durumuna girdim. Gelişim merkezimin etrafındaki burgaç, eski haline dönüp daha fazla özümseyemeyeceğim kadar kaos enerjisi özümsedikten sonra gözlerimi açıp meditasyon durumundan çıktım.


'Tamamdır'


'Kendi fikirlerimde haklıyım'


'Yani boşa kaos enerjisi kullanmamalıyım'


'Çünkü burada ne ile karşılaşacağımı bilmiyorum'


Ayaklanıp bedenimi iyice gerdikten sonra vücudumdan yankılanan çatırtı sesleriyle kafam karıştı.


'Ben ne zamandır burada oturuyordum ki'


'Allah Allah'


'Çünkü normalde bedenimden çatırtı sesleri gelmezdi'


Kafam iyice karışırken bakışlarımı yukarıya, ağacın dallarına çevirdim. Ardından ağacın en tepesine, bir kaç dakikalık tırmanışımın ardından ulaştım. Ve gökyüzüne baktığımda buraya geldiğim ilk zamanki gibi kara bulutlar tarafından çevirili olduğunu gördüm.


Bakışlarımla şöyle bir etrafıma bakıp ağaçlarla dolu ormandan başka bir şey görmediğimde korkmaya başladım. Gözümün görebileceği her yer bu ormandaki ağaçlardı.


'Ulan bunlar beni nereye gönderdiler'


'Acaba beni yanlış yere göndermiş olmasınlar'


İyice korkmaya başlarken ustam, Ay ve Diğer'lerinden ayrılmadan önce geçitten çok uzaktaki dağı hatırladım.


'Evet'


'Bunlar kesin beni yanlış bir yere gönderdiler'


'O zaman sadece çok ama çok uzaklardaki dağdan başka bir şey görmemiştim'


'Orman falanda yoktu ortalıkta'


'E burası neresi'


Korkudan kafam karıncalanırken onların, beni yanlış yere gönderdiklerine emin oldum.


'Başka bir açıklaması yok'


'Ve bunu bilerek yaptılar'


'Buna eminim'


'Çünkü her fırsatta benimle dalga geçiyordu Ay'


'Seni zalımın kızı'


'Hepsi kesin senin başının altından çıkmıştır'


Aklımdaki düşüncelerle hem bana yaptıkları yüzünden sinirlenirken hem de burada nereye gideceğimi bilmeden tek başıma olduğum için iyice korktum.


Daha fazla düşünmeyi kesip etrafıma kısa bir bakış attıktan sonra ağaçtan inmeye başladım. Bir kaç dakika sonra ayaklarım yerle buluşunca ağacın ne kadar uzun olduğunu fark ettim. Kafamı kaldırıp sonu, diğer ağaçların uzun ve kalın dallarının arasında kaybolan ağaca baktım.


Bu kadar tırmanış ve inişin ardından ağacın boyunun en azından yüz elli metre falan olduğunu tahmin ettim. Birde şu devasa gövdeler.


Ve tüm ağaçlar, neredeyse aynı boyut ve genişlikteydi. Bu sefer ağaçlar yüzünden korkmaya başlarken bakışlarımı harabeye dönen geçit alanına çevirdim.


'Nasıl geri döneceğim ki şimdi'


'Heh'


'Sanki geçit sağlam olsaydı nasıl geri döneceğimi biliyordum ya'


Düşünmeyi kesip dev şeytan sincabın ortadan kaybolmadan önce yürüdüğü noktaya ilerledim. 


'Peşinden gitmeli miyim'


Etrafıma tekrar bakındıktan sonra aklıma, gidebilecek herhangi bir yer gelmedi. Derin bir nefes alıp verdim.


'Ya Allah'


Ardından dev şeytan sincabın gideceği yolu tahmin edip etraflarındaki ağır havayla kaplı ağaçların arasından ormanın içine ilerlemeye başladım.


Yürüdüm


Tek başıma, beni rahatsız eden ağır havayla beraber nereye gittiğimi bilmeden ormanın içinde yürüdüm.


Bir süre daha yürüdükten sonra duyduğum hafif çatırtı sesiyle irkildim.


'Acaba sincaplar mı'


Korkmamaya çalışarak etrafıma bakındığımda hiç bir şey göremedim. Ardından boğazımı temizleyip:"Abi, sen misin?"dedim, çatırtı sesi çıkaranın, dev şeytan sincap olduğunu umarak.


Ama herhangi bir cevap alamadığımda ve çatırtı sesi tekrar yankılandığında tırsmaya başladım. Etrafıma tekrar bakınıp yine ağaçlardan başka hiçbir şey göremediğimde kalbim tekledi. Ardından kafamı yavaşça kaldırıp bayağı yüksekte bir ağacın dalında dört uzvunun üstüne çökmüş zifiri siyah bir şeyin bana, koyu yeşil ve parlak gözleriyle baktığını fark ettim.


'Bu'


'Bu sincap değil'


'Sincapların gözleri kırmızıydı'


'Ve tüyleri siyah beyazdı'


Korkudan ödüm bir yerlere karışırken bağırmamak için kendimi zor tuttum. Belki zeki ve dost canlısı bir canlıdır diye, zorla gülümsemeye çalışıp ona doğru elimi kaldırdım.


Ardından elimi sallayarak:"M-merhaba."dedim.


Dalın üstündeki şey en ufak bir kıpırtı olmadan gözlerimin içine bakmaya devam ederken görüşümün bir anlığına bulanıklaştığını fark ettim. Ardından yüzümün önüne doğru gelen bir rüzgar akımı hissettiğimde omurgamdan tüm bedenime bir titreme yayıldı.


Ayaklarımı tüm gücümle yere bastığım gibi geriye doğru sıçradım.


GÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜMMMMMMMMMMM


Az önce durduğum yer katman katman parçalanıp havaya savrulurken etraf toz duman altında kaldı. 


PAAAAAATTT


Ağzımdan fışkıran bir avuç dolusu kan ile ağacın içine gömülürken bir kaç metre önümde upuzun iki ayağının üstünde duran bana, yemyeşil gözleriyle bakan zifiri siyah bedenli insan benzeri canlıyı gördüm.


"HEĞHEĞHEĞ"


'Bu ne lan'


Canavar bana doğru attığı uzun bir adımdan sonra bana hiçbir şey yapma fırsatı vermeden beni, zifiri siyah ve büyük eliyle tuttuğu gibi başka bir ağaca doğru fırlattı.


GÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜMMMMMMMM


Çarptığım devasa ağacı parçalara ayırıp uçmaya devam edip başka bir ağacın içine gömülürken ağzımdan fışkıran kanlarla bedenimden çatırtı sesleri yankılandı.


Bedenimdeki kırıklar ve ağzımdan akan kanlar eşliğinde gömüldüğüm yerden çıkmaya çalışırken canavar tekrar önümde belirdi.


"HEĞHEĞHEĞ"


'Benimle oyun oynuyorsun'


'Ha'


Canavar, beni tutmak için elini uzattığı gibi ateş kapısını açtım. Ardından ateş kapısının bana verdiği tüm gücü ve kaos enerjisini sağlam olan koluma yolladığım gibi canavar daha ne olduğunu anlamadan onun elini tutup sıktım.


ÇAAAATTT


Canavarın eli et püresine dönerken onu kendime doğru çektim. Ardından kafamı geriye çekip canavarın kafasının ortasına gömdüm.


GÜÜÜÜÜÜÜÜMMMM


Canavar geriye doğru uçup bir ağaca gömülürken elimdeki canavarın kolunu bir kenara attım. Ardından bedenim iyileşmeye başlarken tüm gücümü bacaklarıma verip ağaca bastım.


GÜÜÜÜÜÜÜMMMMM


İleriye doğru atılırken bastığım devasa ağaç parçalara ayrıldı. Ardından ağacın içinden çıkmaya çalışan canavara doğru yumruğumu savurdum.


"BENİ YEMEK Mİ İSTİYORSUN"


GÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜMMMMMMMM


Ağaç, gövdesinden ikiye ayrılıp parçalanmadan önce canavar, ortalıktan kayboldu. Ağacın parçalarının arasından uçmaya devam ederken etrafımdaki kan kırmızısı hava akımı ile bedenimi havada çevirip çirkin yüzlü canavarın, bana savurduğu yumruğuna baktım.


'SENİ ÇİRKİN YARATIK'


GÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜMMMMMMMMMMMMMM


Yüzümün ortasına yediğim darbeyle bilincimi kaybetmeye başlarken geriye doğru son derece yüksek bir hızda uçmaya başladım. Bir kaç tane ağaca çarpıp parçalara ayırdıktan sonra kafamı iki yana sallayıp kendimi havada sabitledim.


Ardından çarpmak üzere olduğum başka bir ağaca ayaklarımı gömdüm.


GÜÜÜÜÜÜÜÜÜMMMMMM


Bacaklarım ağacın içine tamamen gömülürken kafamı çevirip etrafıma bakındım. Canavara dair en ufak bir belirti görmediğimde kalbim tekledi.


Ardından gömüldüğüm ağacın tepesinden bana doğru uçan zifiri karanlık canavarı zar zor fark ettiğimde bedenimdeki tüm gücü bacağıma gönderip ayağımı, yukarıya, canavara doğru savurdum.


GÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜMMMMMMMMMMMMMMM


Ağaç, bacaklarımın gömülü olduğu yerden ikiye ayrılırken üst gövdesi, tekmem ile beraber canavara gömüldü. Canavar, yediği darbeden doğan şok dalgasıyla beraber ağaçları parçalaya parçalaya yukarıya doğru savrulurken diğer bacağımı geriye çektiğim gibi ayaklarımı, alt gövdesi kalan ağaca yapıştırdım.


'Beni yemek istiyordun ha'


Bacaklarıma verdiğim tüm güçle ileriye doğru sıçradım. Son derece yüksek bir hızda havada savrulan canavara doğru uçup ona yetiştim. Ardından bedeninin sol kısmı deforme olmuş çirkin canavarın boğazından tuttuğum gibi kafayı yapıştırdım.


GÜÜÜÜÜÜMMMM


"BENİ YEMEK İSTİYORDUN HA"


Çarpıp parçaladığımız ağaçları umursamadan çirkin canavarın, siyah ve kan benzeri bir sıvının aktığını yüzünün ortasına geriye çektiğim kafamı tekrar gömdüm.


GÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜMMMMM


"HADİ YESENE LAN"


GÜÜÜÜÜÜMMMMMM


"BİR DE BENİMLE OYUN MU OYNUYORDUN"


GÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜMMMM


Havada uçmaya devam ederken önüme gelen bir ağaca ayaklarımı bastım. Ardından kafası et peltesine dönen canavarı kaldırdığım gibi tüm gücümle yere fırlattım.


"AL BUNU YE"


GÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜMMMMMMMMMMMM


Canavar, yeri parçalayıp içine gömülürken etrafa büyük bir toz bulutu kalktı. Ardından ayaklarımı bastığım ağaçtan, kendimi aşağıya bıraktım.


GÜÜÜÜMMM


Sert toprağa düştüğüm gibi zemin içeri göçerken etrafa örümcek ağı benzeri çatlaklar yayıldı. Ardından bakışlarımı, canavarın gömüldüğü yere çevirerek dağılmaya başlayan toz bulutuna doğru yürüdüm.


Attığım bir kaç adımdan sonra canavarın, yerle buluşurken oluşturduğu küçük kraterin için atladım. Kraterin merkezindeki kıpırtısız bir şekilde yatan, deforme olmuş tüm bedeninden siyah yapışkan bir sıvı akan canavara baktım.


"Seni çirkin yaratık."


Canavara doğru ilerleyip önünde durdum. Ardından canavarın, insana benzeyen bedenine iyice bakarken bir an, sanki canavarın kıpırdadığını hissettim.


Ve bir sonraki anda, yumruğum, canavarın göğüs kafesinin içindeydi.


GÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜÜMMMMMMMMMMM


Elimi canavarın göğsünden çıkardıktan sonra son titremelerini yaşayan canavarın kafasına, havaya kaldırdığım ayağımı gömdüm.


GÜÜÜÜÜÜÜMMMMMM


Canavarın kafası düz bir şekle girdikten sonra son bir kez daha titredi. Ölü canavarın, zifiri siyah bedenine bakarken kaşlarım çatıldı.


"Nesin lan sen?"


Bir süre daha ona baktıktan sonra kafamı iki yana sallayıp ateş kapısını kapattım. Ardından etrafımdaki kan kırmızısı hava akımı bedenime geri çekilirken üstüme yorgunluk çökmeye başladı.


Arkamı dönüp kraterden çıkmak için zıpladım. Ardından belli bir yön seçmeden koşmaya başladım.


'Eğer bu canavarda sincaplar gibi bir aileye sahipse'


'Bir an önce buradan ayrılmalıyım'


'Yoksa bu yorgunlukla başka bir canavarla karşılaşırsam eğer'


Daha fazla düşünmeyi kesip daha da hızlanarak ormanın içinde, nereye gittiğimi bilmeden koşmaya devam ettim.











Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44542 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr