Bölüm-13 Ufaklık --- Öfke

avatar
642 13

Başlangıç - Bölüm-13 Ufaklık --- Öfke


NOT:

SEVGİLİ OKUYUCULAR NOVEL HAKKINDA Kİ DÜŞÜNCELERİNİZİ 

YORUM KISMINDAN BENİM İLE PAYLAŞABİLİR MİSİNİZ ACABA 

SEVGİLER

YAZARINIZ



Muhammed abi canavardan yediği yumrukla bedeninin yarısı parçalara ayrılırken, kafenin içine geri uçup lavabonun yanında ki duvara gömüldü.


Yerde sürünüp gözlerimden akan kan ile dolu yaşlarla Muhammed abinin ceset gibi kıpırtısız bedenine ilerledim. 


Parçalanmış bedeniyle artık yaşamadığını bildiğim halde ona seslendim.


Ama ne kadar seslenirsem sesleneyim en ufak bir tepki vermezken, arkamdan gelen kükreme ve patlama sesleriyle bir anlığına içerisi aydınlığa kavuştu. 


Ardından deprem oluyormuş gibi kafe sallanmaya başladı. 


Sallantı yavaş yavaş dinince Muhammed abinin cesedinin yanında sırt üstü uzanıp tavana bakarak boş boş mırıldanmaya başlarken, ayak sesleri gelmeye başladı. 


Her ne geldiyse artık umurumda değil. Zaten tüm bu olanlardan sonra ölsem ne yazar ölmesem ne yazar. 


Ben boş düşüncelere dalarken ayak sesleri kulaklarımın dibinde kesilince, kafamı çevirip baktım. 


Üstünde ki parçalanmış kıyafet ve her yeri kan ile kaplı büyük bir bedenle, cehennemden çıkıp gelmiş bir adam duruyordu başımın ucunda. 


Öleceğimi düşünerek kafamı tekrar tavana çevirdim. 


"Sen, yaşıyorsun" 


Şok dolan gözlerimle kafamı ona çevirip dikkatle baktığımda, onun dönüşüm geçirmemiş bir insan olduğunu fark ettim. 


Gözlerim dolmaya başlayıp, onca olanlardan sonra gelen yorgunluk ile bilincini kaybederken, başımın ucunda duran adamın tekrar konuştuğunu duydum. 


"Sen yaşıyorsun." 





Gözlerimi açtığımda ilk gördüğüm şey, gökyüzüydü.


Her yerden gelen kuş cıvıltılarıyla dolu masmavi gökyüzü. 


Oturur pozisyona geçip etrafıma bakındım. Sağda solda dolaşan, zıplayan, oynayan ve otlanan, daha önce hiç görmediğim türde hayvanlarla ve rengarenk meyve ağaçlarıyla dolu bir ovanın ortasındaydım. 


Kafam karışmaya başlayıp, en son ne olduğunu hatırlamaya çalışırken, düşüncelerim bulanmaya başladı.


Kafamı iki yana sallayıp düşünmeyi kestikten sonra ayağa kalkıp kendime baktım. 


Üstümde, yumuşak bir ipekten yapılmış uzun ince bembeyaz bir kazak ve yine bembeyaz geniş bir yarım şalvar vardı. 


Tekrar en son ne olduğunu hatırlama çalışırken, bu sefer başıma iğne batıyormuş gibi hissetmemle düşünmeyi kestim. 


Ne yapacağımı bilemez halde boş boş etrafta dolanan hayvanlara bakarken, bir şeyin şalvarımın kenarını tutup çektiğini hissettim. 


Kafamı çevirip baktığımda, el boyutunda, şişkin yanaklı, uzun kanatlara, üstünde ki bulut beyazı kabarık tüylerle ve bedeninin iki katı uzunluğunda olan pofuduk bir kuyrukla, kocaman açılmış köpek yavrusu misali gözlerle bana bakarken şalvarımı çekiştirip duran bir ejderha benzeri canlı gördüm. 


Bu ne be


En son hatırladığım kadarıyla...... 


Ulan


İyide hiç bir şey hatırlayamıyorum ki


Kafam iyice karışmaya başlarken, yavru ejderha şalvarımı çekiştirmeyi bırakıp kanat çırparak yüzümün önüne geldi. 


Sonra kabarık tüylerle kaplı minik ellerini kaldırıp yüzümü tokatlamaya başladı.


Canımı hiç acıtmayan, aksine okşuyormuş gibi tokatlayan minik ellerine bakarken, istemsizce yüzümde bir gülümseme belirdi. 


Onu tutup durdurmak için korkmasın diye yavaşça elimi uzattım. 


Minik ejderha ise sanki dünden razıymış gibi gelip elimin üstüne minik poposunu indirip kollarını göğsünde kavuşturdu. 


İçimden yükselen gülme krizini zorla tutup, "Merhaba ufaklık." dedim. 


Yüzünde beliren sinir ifadesiyle kafasını trip atan genç kızlar gibi yana çevirince, kendimi daha fazla tutamayıp bastım kahkahayı. 


Öyle yüksek sesle güldüm ki sallanmaya başlayıp yere düştüm. 


Bir kaç dakika boyunca yerde bacaklarıma vura vura güldükten sonra biraz sakinleşince yan tarafımda bana yanaklarını şişirmiş bir şekilde bakan minik ejderhayı gördüm. 


Pfffftt dememle üstüme atılıp minik elleriyle tekrar yüzümü tokatlamaya başlayınca, gözlerimden akan yaşlarla tekrar krize girdim. 




Yarım saat sonra




Huff


Yerde uzanırken derin bir nefes verip, bir ağacın altında arkası bana dönük uyuyan minik ejderhaya baktım. 


Onun neden beni tokatlayıp genç kızlar gibi trip attığına dair en ufak bir fikrim yok. Onu daha önce gördüğümü de hatırlamıyorum. Tabi bir şey hatırlayabilseydim. 


Ama cidden, bir şey nasıl bu kadar tatlı olabilir ki. 


Yerimden kalkıp yanına gittim. Onu hafifçe dürtüp seslendim. 


"Merhaba ufaklık."  


Ona bir kaç defa daha seslenmeme rağmen tepki vermeden uyumaya devam etti. 


Ayağa kalkıp etrafıma bakınırken, bu ufaklık kaybolmuş olabilir mi diye düşünmeden edemedim.

 

Yinede, nereye bakarsam bakayım ona benzeyen hiç bir canlı görmedim. 


Bende acıkmıştır diye ağaçlardan biraz meyve kopardım. Ellerimde ki meyvelerle yanına oturup minik ejderhayı tekrar dürtüp seslendim. 


"Ufaklık acıktın mı? " 


"Bak meyve getirdim sana." 


Ellerimde ki meyveleri yüzünün önünde bir kaç defa sallayıp tepki vermeden uyuduğunu gördüğümde, bende boş verip meyveleri başının yanına indirdim. 


Kafamı kaldırıp yukarıda ki güneşe bir süre baktım. Hafiften uykum gelmeye başladığında, minik ejderhanın yanında uzanıp gözlerimi kapadım. 


Tam uykuya dalmak üzereyken yumuşak bir şeyin üstüme tırmanıp mırıltılarla yüzümü yaladığını hissettim. 


Gözlerimi açıp ufaklığın üzgün yüz ifadesini gördüğümde tüm uykum kaçtı. Onu elime alıp oturur pozisyona geçtim. 


Onu yüzüme yaklaştırıp elimle hafifçe başını okşarken tekrar konuştum. 


"Sorun ne ufaklık?" 


Bana dolmaya başlayan gözlerle üzgünce bakarken, nedenini anlamadığım bir şekilde kalbim tekledi. 


Sanki çok sevdiği birinden ebediyen ayrılıyormuş gibi gözlerinden akan yaşlarla yüzünü yüzüme nazikçe yapıştırıp gözlerimin içine baktı. 


Gözlerim kanlanır, yaşlar akmaya başlarken etraf karanlığa boğuldu. 


Ufaklığın elimden kaybolduğunu fark ettiğimde, içimde bir şeylerin yanmaya başladığını hissettim. 


Endişeyle etrafıma bakınıp boş karanlıkta ufaklığa seslenmeye başladım. 


Ama karanlıkta en ufak bir ses yoktu benim sesim dışında. 


Ayağa kalkıp boş karanlıkta ufaklığı aramaya başladım. 


Ama ne kadar ararsam arayayım ne kadar seslenirsem sesleneyim, ne bir cevap vardı nede karanlık dışında başka bir şey. 


İçimde yanan şey yükselmeye devam ederken, ufaklığı bulmak amacıyla bağırıp koşmaya başladım. 


Nereye ilerlediğimi bilmeden deliler gibi koşmaya başladım. 


Boş karanlıkta ufaklık belki benden uzaktadır, sesimi duyamıyordur diye, daha da yüksek sesle bağırmaya başladım. 




Sadece ufaklığı bulmak istedim. 




Onu şimdiden özlemeye başladığımı fark ettim. 




Halbuki onunla biraz önce tanışmıştık. 




Onu bulup bir daha bırakmamak istedim. 





Ama nafile bir çabayla bağırıp koşmaya devam edip, yavaş yavaş vakit geçerken, içimde yanan şey zirveye ulaştığında onun ne olduğunu anladım. 




ÖFKE




Bu öyle bir öfkeydi ki, yerimde durup başımı geriye atarak, boş karanlığa doğru çarpıklaşan yüzümle vahşi bir canavar gibi kükrememe engel olamadım. 


Sanki birileri hayatımdan önemli bir şeyi elimden almışta kaç hayat sürerse sürsün onu bulup öldürene kadar dinmeyecek bir öfke. 


Vahşi bir yaratık gibi kükremelerimle boş karanlığı doldururken, yere çöküp zemini yumruklama başladım. 


Ellerim parçalanır ve gözlerimden kanlı yaşlar akmaya başlarken, öfkem artık dayanamayacağım bir noktaya ulaştı. 


Ardından bir kırılma sesi yankılandı. 


Bu ses benim içimden geliyordu. 


Sanki içimde, beni bağlayan bir şeyler kırılmış gibiydi. 


Ama öfkemde en ufak azalma olmadan hatta daha da yükselirken, yumruğumu kaldırıp tekrar yere vurduğumda tüm karanlık, camdan yapılmış bir kafes gibi üstünde beliren çatlaklarla parçalanmaya başladı. 


Çatlakların arasında ışık belirirken, tüm gücümü toplayıp yere gömdüm. 


Karanlık parçalanır ve ışığın içine düşmeye başlarken, kulaklarımın etrafında bir ses yankılandı. 



Uyan



Kafamı çevirip çarpıklaşmış yüzümle etrafıma bakındım. 


Ama zar zor ışığın arasından görebildiğim bedenim dışında kimseyi göremediğimde, çok hızlı bir şekilde neler olduğunu unutmaya başladığımı fark ettim. 


Kalbim tekler ve her şeyi tamamen unuturken, içimde ki sönmemiş öfkemle bilincimi kaybettim.








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44552 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr