Bölüm-6 Kıyamet

avatar
776 18

Başlangıç - Bölüm-6 Kıyamet


NOT:

Sevgili okuyucular, ilk defa novel yazıyorum.

Bölümler kısa olabilir alışana kadar.

Onun için idare edin lütfen.

Ayrıca beğendiyseniz, beğenip takip etmeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.


Bir süre ona bakıp ağladıktan sonra, elime batan cam parçalarıyla dolu yerden destek alarak zar zor kalça üstü oturabildim. 


Boş boş kanla kaplanmış bacağıma baktım. 


Demir çubuğu bacağımdan çıkarmak için uzandım. 


Dokunduğum gibi acı beynime nüfuz edip kusmaya başladım. Avuç dolusu su ve kan karışımı sıvı kusup öksürmeye başladım. Sanki sonu gelmeyecekmiş gibi öksürdüm. Krize girmeme ramak kala, ağzımı kapatıp zorla durdurabildim. 


Bir kaç kez yavaşça nefes alıp verdim. Kafamı arkaya çevirerek, camı param parça olmuş cafe kapısının demir köşesine sürünüp sırtımı dayadım. 


Etrafıma bakınmaya çalıştım. Her yer toz duman altında. Bazı eski binalar çökmenin eşiğindeymişçesine eğilip bükülmüş, bazılarıysa tamamen harabeye dönmüş. En kötüsüyse, daha kısa bir zaman öncesine kadar tüm heybetiyle uzanan novada parkın, toz altında ki zar zor görülen yarısı.


Uzaklardan bağırışlar geldi kulağıma, zonklama azalınca.


İnsanların acı dolu feryatları. 


Muhammed abinin kan içinde ki bedenine baktım. En ufak bir kıpırtı olmadan ceset gibi yatıyor. Hiç gerçekçi gelmiyor. Halbuki daha bir kaç dakika öncesine kadar yan yana sigara içip dertleşiyorduk.


Kıyamet


Resmen kıyamet gelmiş


Cidden ha


Ne düşünüyordum ki


Sigara içerken havalı bir ölüm mü 


Basit bir son mu 


Acınası


Çok acınası


O kadar acınası ki, kendimi öldürmek istiyorum


Ama elimi kımıldatabilecek kadar bile gücüm yok


Hah. Hahah. Hahahhahahhaha 


Deli gibi gülmeye başladım. Ses tellerim yırtılırcasına güldüm. 


Gözlerimden akmaya başlayan kan kokusuyla dolu yaşlarla o kadar çok güldüm ki, tekrar öksürüp kusmaya başladım.


Bir kaç ağız dolusu kan kusup yana devrildim.


Bilincimi kaybetmeden önce tek hatırlayabildiğim, gök yüzünün cam gibi param parça oluşuydu. 





Türkiye Cumhuriyeti Gizli Sığınak Bölgesi


Başkan'ın odasında. 


"Sayın Başkan, ne yapmalıyız" diyen bayanın ağlamasına ramak kalmıştı. 


Kapıya doğru yürümeye başlayan Sayın Başkan, " Emrimi ilet. İnsanları sığınaklara gönderin. Tüm üst düzey yetkilileri toplantı odasına çağır. " kapının önünde durup " Tüm sağlık personellerine haber gönderin, hazır olsunlar. " dedi. 


Başkanın arkasından bakan bayan, "N-Neye hazır olsunlar ? " istemsizce konuşurken kekeledi. 


Sayın Başkan kafasını çevirmekle yetinip, ağzını açmak üzereyken, kulak zarlarını patlatacak cinsten çatırtı sesleri gelmeye başladı. 


Tiz çığlık eşliğinde yere düşerken kulaklarından kan akmaya başlayan bayana kükredi Sayın Başkan. 


"KULAKLARINI KAPAT"


Sayın Başkan'ın kükremesini duymamışçasına çığlık atmayı sürüyordu bayan. 


'Çok geç.' içinden düşünen Sayın Başkan'ın kulaklarından ve gözlerin kan akmaya başladı. Hemen yanında ki yarım ton ağırlığında ki kapının kolunu tutup tüm gücüyle çekerken kükredi. 


AAAAAARRRGGGHHH


Kapı güm sesiyle kapanınca çatırtı sesleri kesildi. Kapı koluna tutulu eliyle dizlerinin üstüne çöktü Sayın Başkan. 


Yüzünde ki kan ver ter pisliğini elinin tersiyle silip, yerde acıdan kıvranırken inleyen bayana doğru sendeleyerek ilerlemeye başladı. 


'Hiç iyi değil' bayanın kafasında ki tüm deliklerden kan aktığını gören Sayın Başkan içinden düşündü. Onu nazikçe kucaklayıp, Albayrak'ın arkasında ki duvarda olan gizli düğmeye bastı. 


Dayanıklı materyallerden yapılma duvarda, 2 metre uzunlukta ve bir metre genişlikte bir açıklık belirdi. 


Açıklıktan içeri girip bir kaç 10 metrelik yolun ardından, önünde beliren eski Türk alfabesi ve totemleriyle çizili kapıya, kendi kanıyla kaplı elini koydu. 


"Kan analiz ediliyor" robotik bir ses "Analiz tamamlandı. Hoş geldiniz Sayın Başkan" dedi. 


Kapı ortadan ikiye ayrılıp yanlara doğru çekildi. Sayın Başkan kucağında ki bayanla içeriye adımını attı. 


Dünyanın herhangi bir yerinde ki veriye kolaylıkla ulaşabilecek bir yapay zekaya sahip, en üst düzey teknolojiyle donatılmış, askeri ürünlerden sağlık ünitesine kadar eksiksiz bir şekilde dizayn edilmiş küçük bir tesis. 


Tesisin tam ortasında, çapı 1 metre olan yarım küre şeklinde ki çıkıntının üstünde süzülen, 14-15 yaşlarında, uzun bir elbise giyen, hologramla yansıtılan bir kız. 


Sayın Başkan sağlık ünitesine ilerlerken ona bakıp "Asena, hemen kıyamet protokolünü başlat. " dedi, bayanı sedyelerden birine yerleştirdiğinde.


"Kıyamet protokolü başlatılıyor." 


Cam duvara asılı acil yardım çantasından sakinleştirici iğne çıkartıp bayanın boynuna enjekte etti. 


İnlemeleri azalıp titremesi geçerken, Sayın Başkan tek dizinin üstüne düşüp kan kusmaya başladı. Sedyeden destek alarak çantadan başka bir iğne çıkartıp boynuna saplayıp enjekte etti. 


"Kıyamet protokolü durduruldu." 


İğne sayesinde hafifçe toparlanan Sayın Başkan'ın, Asena'nın söyledikleriyle başı dönmeye başladı. 


İfadesi çirkinleşirken "Nasıl, neden durduruldu" dedi, yüksek sesle Sayın Başkan. 


"Benim gibi diğer gizli tesisler hariç, Dünya üzerinde ki tüm elektrik ağı yok oldu." 


Merkezde ki devasa ekrana dağın en üst kısmından görüntüler gelmeye başladı. Bu, gökyüzünün gidip zifiri karanlık boşluğun geldiği andı. Ardından her şey normale döndü. Kısa bir süre sonra, gökyüzünde çatlaklar belirmeye başladı. 


Ekrana yaklaştı Sayın Başkan. 


Çatlaklar iyice uzayıp genişlerken, aralarından siyah ve kırmızı toz bulutları sızmaya başladı. Gökyüzü, bunu daha fazla kaldıramıyormuş gibi eğilip bükülmeye başladı. 


En sonunda iyice alçalıp, muazzam bir patlamaya sesiyle parçalara ayrılıp arkasında ki zifiri karanlığı gözler önüne serdi. 


Ve görüntü kesildi. 


"Görüntü nereye gitti Asena?" sert bir sesle konuştu Sayın Başkan. 


" Bu görüntüler dışarıyla olan bağlantım kesilmeden önce gerçekleşenlerdi." 


"Oraya drone gönderebilir misin?" dedi, Sayın Başkan. 


"Dronlar gönderiliyor." 


Ekrana bir kaç ayrı görüntü geldi. Burası büyük tesisin içerisiydi. Dronların geçtiği her yer, yerde kanlar içinde iki büklüm olmuş titreyen insanlarla doluydu. 


Görüntülere bakan Sayın Başkan'ın öfkeden gözleri kızardı. 


Dronlar dağın gizli bölmelerinden geçip dışarıya yöneldiler. 


Bir zamanlar gökyüzü diye anılan yer gitmiş, kırmızı ve siyah toz tabakasıyla kaplanmıştı.


Toz tabakasının arasından, devasa kelimesinin bile kendisine hakaret olabilecek büyüklükte, zifiri siyah renkte sivri bir uç çıkmaya başladı. 


Sonu görünmeyen sivri uç çıkmaya devam ederken, yanlardan başka uçlarda çıkmaya başladı. 2, 3 ve 4.nün ardından, koyu mor renkte, etrafında yılan gibi dolanan şimşeklerle, küre şeklinde ki gövdesiyle beraber geriye kalan diğer sivri uçlarda çıktı.


Toplam dokuz uçlu, dokuzgen bir yıldıza benziyordu. 


Başı dönen Sayın Başkan, "Bu da ne böyle?" dedi, ekrana aptal aptal bakarken.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44542 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr