Bölüm 711 : Xiaochun Patlıyor...

avatar
3413 39

A Will Eternal - Bölüm 711 : Xiaochun Patlıyor...


Çevirmen : Clumsy 

 

Bai Xiaochun şimdiden gerilmeye başlamıştı. Chen Manyao’yu teslim etmek demek zavallı küçük canını başkalarının kontrolüne bırakmak demekti. Chen Manyao’ya güvenmiyor değildi ama söz konusu canını ilgilendiren kritik konular olduğunda herhangi birine tamamıyla güvenmek gibi bir opsiyon söz konusu olamazdı.

 

Evet, Bai Hao’ya sarsılmaz bir güven besliyordu ama… aynı şey Chen Manyao için geçerli değildi!

 

Bu sırada Dev Hayalet Kral giderek daha da öfkelenmiş ve artık öyle bir noktaya gelmişti ki inziva odasını öldürme güdüsü işli bir soğuklukla tamamen doldurmuştu.

 

Bai Xiaochun’un aklınaysa Dev Hayalet Kralın yetişimini geri aldıktan sonraki hali gelmişti; elinde metal tipi deva ruhuyla ve tam bir zorbalıkla tek bir istekte bulunmuştu.

 

Bana seni öldürmemem için bir sebep ver!

 

Bu sözler Bai Xiaochun’un aklını çıkartmıştı ve Dev Hayalet Kralın şu anki bakışları da ona o günü ve o cümleyi anımsatıyordu.

 

Ardından Dev Hayalet Kralı korumaya çalışırken neredeyse ölecek oluşunu ve Ruh Büyücüsü İbriğinde kısıtlayıcı büyü yüzünden yetişim basamağının güçsüzleşişini düşündü. Cennet-Daosu Ruhun Başlangıcı olmasa muhtemelen yüzü aşkın rakibi tarafından avlanıp öldürülmüş olacaktı.

 

Göğsünde tüm bunların ağırlığı varken bir de Dev Hayalet Kraldan gelen öldürme güdüsü, dondurucu baskı ve Chen Manyao ile ilgili ne yapacağım gerginliği eklenmişti. Acımasız bir kurtla aç bir kaplan arasına sıkışıp kalmış gibiydi ve bu durum gözlerini tamamen kan çanağına çeviriyordu.

 

Başka bir durum olsa kesinlikle dehşete düşerdi ama şu anda öyle hissetmiyordu. Tir tir titrerken Dev Hayalet Krala sert bir bakış atarak, “Beni öldürmek mi istiyorsun? Bana saldırmak mı istiyorsun?” dedi.

 

Kalbinin derinliklerinde azıcık olsun korku yoktu. Dev Hayalet Kralla bugüne dek yaşadıklarını düşünmeden edemiyor, bu yüzden de hem aurası istikrarsızlaşıyor hem de gözleri iyice kırmızıya dönüyordu. Suratı ve boynunda mavi damarlar çıktığındaysa dayanamayarak bir anda patladı, bağırmaya başladı!

 

“Bir daha söylesene, Dev Hayalet Kral!” dedi öfkeyle. “Bu ne saçmalık!? Beni öldürmek istediğine inanamıyorum!!

 

“Bana saldırmak istiyorsun, öyle mi? Ben senin hayatını kurtardım, Dev Hayalet Kral!! Neredeyse ölüyordum, seni ahmak. Defalarca ama defalarca yaralandım!! Peki ya sen? Yalnızca beni test ediyordun. Testler, testler, testler. Yetişim basamağını geri aldıktan sonra bile beni test etmeyi bırakmadın. Sen bir şeyler başarana dek neredeyse öldürülecektim. Peki ne var biliyor musun? İyi. İyi, bunların hepsini kabullenebilirim. Ama onca şeyden sonra hala beni test etme peşinde misin?!?! Bahse varım ben öldükten sonra bile beni test etmeye kalkarsın, haksız mıyım!?!?” Bai Xiaochun sakinliğini tamamen yitirmişti ve öyle kuvvetli bağırıyordu ki tüm salon sarsılmaktaydı.


Bu ani çıkış Dev Hayalet Kralı tamamen afallatmıştı. Aslında tek amacı Bai Hao’yu birazcık kışkırtıp korkutmaktı. Böyle bir sonuç almayı hiç beklememişti.

 

“Bu ne cüret!” deyip öfkelenerek Bai Xiaochun’a daha da çok baskı gönderdi.

 

“Cüret mi? Doğrusu genelde pek cüretkar olmam ama bugün bayağı cüret edindiğime emin olabilirsin!!” Bai Xiaochun o kadar sinirlenmişti ki sesini giderek yükseltiyor, zıplamamak için kendisini zor tutuyordu.

 

“Şehre döndükten sonra, arkadaşım, büyük bir galibiyetin ardından rahatlamış gibi görünmüş olabilirim. Ama işin doğrusu senin için bir sürü önemli şey yaptım! Üç büyük klanı haraca bağladığımda aldığım en iyi şey o ruh yeşimi taşıydı ve yetişimine katkı sağlayacağını bildiğim için onu gizlice sana teslim ettim. Ama bunu hiç kimsenin bildiği yok! Her şeyi kendime sakladığımı sanıyorlar. Bir sürü kişi oturup benim bir hata yapmamı bekliyor ki beni öldürme şansları olsun!

 

“Ve sen de bunu bilmiyor değildin, sana ne kadar endişeli olduğumu söylemiştim!!” Bai Xiaochun’un bağırışları Dev Hayalet Kralın göğsünün öfkeyle inip kalkmasına yol açıyor ama en ufak bir karşılık veremiyordu. Bai Xiaochun klanları haraca bağladığında Dev Hayalet Kral yalnızca nimetleriyle ilgilenmiş, Bai Xiaochun’un üzerindeki baskıyı hiç düşünmemişti.

 

“Bayan Chen’i beğendin ve onu sana göndermekten yana hiç tereddüt etmedim. Sen Dev Hayalet Kralsın, sürdürmen gereken büyük bir saygınlığın var, bense Bai Hao’yum, isimsizim, hiç kimseyim. Bu yüzden günah keçisi ben oldum. Bu günlerde Bai Hao hakkında ne kadar kötü konuşuluyor, haberin var mı? İnsanların gözünde vebalı bile olabilirim! Bana karı hırsızı, koca katili diyorlar! Şehre adım attığımda tüm erkekler göremeyeyim diye karılarını benden saklıyor. Aşağı yukarı herkes benden nefret ediyor!

 

“Ve bunu da bilmiyor değilsin, sana tüm bunların ne kadar adaletsiz olduğunu söylemiştim!!” Bai Xiaochun fiziksel olarak sarsılıyordu, sebepse korkusu değil, tedbiri tamamen elden bırakmış oluşuydu. Dev Hayalet Kral yüzünden başına gelenlere yönelik tüm kini birikmiş ve bu noktada hislerini büyük bir patlamayla dışa vurmaktan başka şansı kalmamıştı.

 

Bu sırada işittikleri Dev Hayalet Kralın öfkesini dindirmiş, hatta birazcık pişman olmaya başlamıştı. Bai Xiaochun’un söylediklerinin doğru olduğunu kabul etmek zorundaydı. Dev Hayalet Kral onun saygınlığını pek de umursamıyordu ve sahiden de insanların Bai Hao hakkında söylediği onca pislikten haberdardı.

 

“Sana Ruh Büyücüsü İbriğine gitmek istemiyorum dedim ama sen hayalet kral meyvesinin hayati önem taşıdığını söyledin. Ben de gittim. Peki ya sonra ne oldu? Hahaha! Beni bayağı şaşırtacak şekilde kısıtlayıcı büyü ve sana olan güvenim boynumu sıkan bir ilmik oldu! O kısıtlayıcı büyü ortaya çıkınca yetişimim ne kadar hızlı düştü, haberin var mı? Yüzü aşkın kişi beni öldürmek için elinden geleni yaparken ne acılar tattım, hayal edebiliyor musun? Güvendiğim abim bana komplo kurmuş. O ibrikte neredeyse ölecektim!

 

“Ve bunu da bilmiyor değildin, sana söylemiştim!!” Bai Xiaochun konuştukça daha da gaza geliyordu. Bilhassa Ruh Büyücüsü İbriği vukuatı kalbine bir iğne misali saplanmayı sürdürüyordu. Cennet-Daosu Ruhun Başlangıcında olmasaydı orada öleceği kesindi.

 

Ve bunun tek bir sorumlusu vardı: Dev Hayalet Kralın ta kendisi!

 

Dev Hayalet Kralın ağzı açık kalmıştı; karşılık vermek istiyor gibiydi ve hala öfkeliydi ama aynı zamanda söyleyecek hiçbir şeyi de yoktu.

 

“Tabii ki üç göksel kral bana karşı birlik oldu, bana şantaj yapmaya çalışıyorlar dediğini hatırlıyorum. Bu yüzden içimdeki acıya ve kedere rağmen tüm o seçilmişleri kaçırdım ki öfkeni birazcık çıkarabilesin. Hepsini sana teslim ettim ki sen de o kişilere şantaj yapabilesin! Ve sen bu yaptıklarımı kötü niyetimden sandın, öyle mi?! Gerçekten kötü niyetli olsaydım o seçilmişlerin hepsini öldürürdüm. Belki kendim için de işleri zorlaştırmış olurdum ama senin işinin gerçekten zor olacağı kesindi!

 

“Ve bunu da bilmiyor değildin, sana hepsini açıklamıştım!!” Bu noktada Bai Xiaochun’un öfkesine bir çaresizlik de karışmış ve Dev Hayalet Kral aralarında geçen her şeyi düşünerek tereddüt etmeye başlamıştı.

 

“Sana şunu sorayım, Dev Hayalet Kral, senden herhangi bir şey istedim mi? Yaptığım hangi şey sana zarar verdi?! Şeytan Hapishanesi meselesine girmiyorum bile! O zaman zaten senin için canımı riske atmıştım. Yoksa bu senin için yeterli değil mi!?!?” Bai Xiaochun bağırdıkça öfkesi daha da kuvvetleniyordu.

 

“Minicik klanlardaki insanların bile bir sürü karısı ve metresi var. Bense yalnızca tek bir kızı istiyorum! Gerçekten bu kadar büyük bir mesele mi!? Tek bir kız, hepsi bu! Ve sen bu yüzden bana saldırıp beni öldürmeye gönüllüsün, öyle mi!?!?” Bai Xiaochun’un kelimeleri öylesine acıydı ki Dev Hayalet Kral… gerçekten fazla ileri gittiğini düşünmüştü…

 

Bu sırada patlayışını tamamlayan Bai Xiaochun kendine gelmeye başlamış, tüm vücudu ter dolmuştu. Stresten ölecek gibiydi ve bağırsakları korkuyla sıkışırken içten içe sızlanıp duruyordu.

 

“Bittim ben.” diye düşünüyordu. “Mahvoldum. Kontrolü kaybedip fevri davrandım…” Zihnen çökmek üzere olduğunu hissediyordu ve kendisini soktuğu bu durumun geri dönüşü olmadığının farkındaydı. Dişlerini sıkarak suratına olabildiğince acı bir ifade yerleştirdi.

 

“Biliyorum.” dedi yumuşak bir ses tonuyla. “Biliyorum. Siz kralsınız, Majesteleri, bir yarı tanrısınız. Bense hiç kimseyim. Beni gönlünüzce hiçe sayabilirsiniz. Sanırım bana en çok acı veren de sizi gerçekten abim sanma aptallığı göstermiş olmam…”

 

Bai Xiaochun’un önünde titreyişini görmek Dev Hayalet Kralın ensesini hafiften kızartmıştı. Karşısındaki başka biri olsa soğuk bir şekilde homurdanmaktan öteye gitmezdi. Fakat şu dünyada onunla böyle konuşabilecek tek bir kişi varsa o da Bai Xiaochun’du.

 

Ve düşündükçe her şeyin tam da Bai Xiaochun’un söylediği gibi olduğunu anlıyordu. Bai Xiaochun ona sadakatle hizmet etmiş, kendisine verilen tüm görevlerin üstesinden gelmişti. Ayrıca son derece itaatkardı. Ayrıca biraz dalkavukluk eğilimi olsa da bu durum Dev Hayalet Kralın hoşuna gidiyordu.

 

Doğrusu ona verdiği tüm ödüller en iyi tabirle onursaldı. Ona gerçekten maddi bir şey sunmuş değildi. Üstelik ateş yaratma konusunda bir dâhiydi, tek başına klanını kaosa sürükleyecek ve kralı kaçıracak kadar cüretkardı. Tek başına Yaban Arazilerin en iyi seçilmişlerini ezip geçmişti. Dev Hayalet Kralın eşine benzerine rastlamadığı, kızından bile güçlü, sıra dışı biriydi. Evet, kızının yüksek bir yetişimi vardı ama söz konusu strateji ve taktik olduğunda Bai Hao’yla boy ölçüşemezdi.

 

Dev Hayalet Kral böyle birinin öldürülmediği takdirde er ya da geç en yüksek noktalara erişeceğini biliyordu…  Ve o yüksekliklere eriştiği takdirde ikisi birbirine pek çok yönden ayrılmaz şekilde bağlanmış olacaktı. Bu düşüncelerle iç çeken kral, en sonunda son derece sakin ve makul bir sesle lafa girdi. “Hao’er, çoktandır seni oğlum gibi görüyorum.”

 

Bu noktada Bai Xiaochun rahat bir nefes aldı, tehlikenin geçtiğini biliyordu. “Dev Hayalet Kral, tek bir sorum olacak. Birlikte şehre döndüğümüz günden bu yana sizden herhangi bir şey istedim mi?”

 

Dev Hayalet Kral ilk başta karşılık vermedi. Bai Xiaochun sahiden de bu kız dışında hiçbir istekte bulunmamıştı… Ve kızın etkileyici konumu bir yana atılırsa gerçekten çok da mühim bir mesele değildi.

 

Ama Chen Manyao Ulu Gök Efendisinin şahsi çırağıydı. Ulu Gök Efendisi onu sormuşken adamı duymazdan gelme şansı yoktu. Bu meseleyle bir süre daha boğuştuktan sonra gözleri kararlılıkla dolan kral, iyi bir fikir bulduğuna ikna olmuş şekilde Bai Xiaochun’a döndü.

 

“Ehh, bu Bai Hao tamamıyla sıra dışı biri… yani bunu yapmamda bir sakınca olmamalı!”

 

Ve son bir düşüncenin ardından iç çekerek şöyle dedi: “Hao’er, haklısın, sana bugüne dek herhangi bir şey vermedim. Ama Chen Manyao’dan daha yüksek yetişimli ve daha güzel bir kızım var. On kat daha güzel! Seni onunla evlendirmeme ne dersin!?”

 

#Bizimkinin çıkışı mükemmeldi. Gerçekten önce çevirdim, sonra bir tur daha okudum, düzenlerken bir tur daha  Ve senli benli konuşup lanetler savururken bir anda yeniden ciddileşmesi, eski resmiyetine kavuşması da harikaydı. Şu dünyada bir yarı tanrıya bu lafları edip de hayatta kalacak başka biri olamaz gerçekten. 
Peki kralın yüksek yetişimli, güzeller güzeli ve 'gizemli' kızına ne demeli? Bizimki damat olup gidecek mi acaba sahiden  Bakalım ne olacakmış, okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr