Bölüm 679 : Düpedüz Soygun!

avatar
3261 31

A Will Eternal - Bölüm 679 : Düpedüz Soygun!


Çevirmen : Clumsy 

 

Chen Klanını kuşatan 20,000 ruh yetişimcisi, insanın ruhuna çöken bir baskı ve öldürücü bir aura yaymaktaydı.


Herkes titriyordu ve suratları ölümcül bir solgunluktaydı. Bilhassa klan şefi ve kıdemlilerin her biri durumun vahim olduğunu hissediyordu.

Bai Xiaochun kalabalığa doğru ilerlerken klan şefi suratında beliren hiddetli ifadeyle, “Fazla ileri gitme, Bai Hao!!” diye bağırdı.



Bai Xiaochun ise gözlerinde soğuk ışıltılar belirerek yürümeyi kesti. Chen Klanından böyle bir tepki bekliyordu. Sonuçta yasaklı bir sancak yaratıp tanrıları da insanları da öfkelendirecek mide bulandırıcı bir suç işleyen de yine bu klandı.



İki seçenekleri vardı. Ya ölümüne mücadele ederek direnmeye çalışacaklardı ya da…  teslim olacaklardı.


Ve görünüşe bakılırsa ilk seçeneğe yönelmişlerdi… Belki de bu seçim klan şefine aitti. Sonuçta son karşılaşmalarında yasaklı sancağıyla Bai Xiaochun’u öldürmeye çok yaklaşmıştı ve şu anda da olası bir mücadelede bu işi bitirebileceğine emindi.


“Bu ne cüret!”
Chen Hai gök gürültüsünü andıran bir sesle böyle söyledi, devreye girme vaktinin geldiğinin farkındaydı. Ardından bir adım öne çıktı. Aynı zamanda Bai Xiaochun’u koruyan Ruhun Başlangıç uzmanları da klan şefine ışıltılı bakışlarını çevirdi.



Bu bağırış karşısında klan şefi ürpermiş, Ruhun Başlangıç uzmanlarınınsa öldürme güdüsü yoğunlaşmıştı. Klan kıdemlileri de benzer şekilde şoka girmişti.



Bai Xiaochun ise klan şefine soğuk bakışlar attıktan sonra, “Chen Klanı halkı işleri böyle mi yürütmek istiyor?” dedi.



Ağzından rahatlıkla çıkan bu sözlerle 20,000 ruh yetişimcisinin öldürme güdüsünün birleşimi Chen Klanına koskoca kayalar misali yükleniyordu. Klan şefinin nefesi kesilmiş, gözleri kan çanağına dönmüştü. Bai Hao tüm klanı bir anda yok edecek kapasitede olmasa da kendisinin kesinlikle öleceğinin farkına varmıştı!


Bai Hao’nun şehirdeki kovalamaca zamanı kendisini öldürmeye çalıştığını da unutamıyordu. Başpapaz müdahale etmiş olmasaydı kaybettiği şey tek bir kolla sınırlı olmayacaktı; canından olacaktı!


“Tüm birikimlerimizi klan dışına çıkarttık bile,”
dedi şef, “gelişme potansiyeli olan tüm önemli klan üyelerimizi de beraberinde gönderdik. Klanım için her şeyi yaptım. Başpapazımız hapse atıldı, bizim de kurtulup kurtulamamamızın bir önemi kalmadı. Son klan şefi olarak tüm klanı bir katliama sürüklemekten gurur duyarım! Bu sayede ihtişamlı bir--”



Fakat o cümlesini bitiremeden klanın ulu kıdemlisi öne çıktı.




“Selamlar, Vekilharç Bai!”
derken kollarını kavuşturarak saygıyla eğildi. Diğer klan üyeleri de titreyerek bu selama katıldı.



Bunu gören klan şefinin beti benzi atmıştı fakat Bai Xiaochun’a hakaretlerini savurmaya devam edecek cesareti yoktu, bu yüzden başını eğmekle yetindi.



Bai Xiaochun’un gözleri ışıldıyor, suratındaki gülümsemeyi kaybetmeden amirane bir tavırla Chen Klanı üyelerine bakıyordu.



“Buraya vekilharç kimliğimle geldiğime göre sizden ne beklediğimi bildiğinizi varsayıyorum?”



“Tabii ki biliyoruz, Vekilharç Bai. Chen Klanında incelemeniz için sizi bekleyen pek çok hazine mevcut.”
Ulu kıdemli klan şefinin tuhaf tavırlarını fark etmiş ama Vekilharç Bai’yi kasten öfkelendirmesini hiç beklememişti. Böyle bir eylemin sonuçları akıl sır erdirilemeyecek kadar korkutucuydu.


“Bizi de kendinle birlikte ölüme götürmeye mi çalışıyorsun…?” diye düşünen ulu kıdemli, klan şefine buz gibi bakışlar atmaktaydı. Sonra da çokça hazinenin getirilmesi adına emirlerini iletti.



Ruh ilaçları, kinci ruhlar, çok renkli ateşler, ruh güçlendirilmiş hazineler, ateş formülleri ve türlü türlü nesne yığılmaktaydı. Hatta göğe göz kamaştırıcı ışıklar saçan ve bulutlar doğuran eşsiz hazineler de söz konusuydu.



Koskoca bir koleksiyon gibi görünse de bunlar, Cai Klanı’nın zenginliğinin yanında hiçbir şeydi. Dolayısıyla Bai Xiaochun’un suratı anında karardı.



“Hepsi bu mu?”



Ulu kıdemli buruk bir şekilde gülümsedi ama ne yazık ki başka bir şansı yoktu. Esas birikimleri götürülmüştü ve buna bir açıklık getirmeye niyeti yoktu. O tereddütlü bir şekilde beklerken klan şefi soğuk bir kahkaha patlatarak, “Bu felaketten sonra Chen Klanımız tamamen muhtaç duruma düşecek. Bize inanmıyorsanız gidip kendiniz arayın. Hoşunuza giden bir şey olursa buyurun gitsin!” dedi.



Chen Hai klan şefinin sözlerindeki apaçık küçümsemeyi sezebiliyordu. Bu yüzden önce Bai Xiaochun’a baktı, sonra da homurdanarak elini salladı ve ansızın tüm ruh yetişimcileri, arama için Chen Klanı şehrine yayıldı.



Bai Xiaochun ise kollarını arkasında kavuşturmuş şekilde yerinde durarak Chen Hai’nin arayışı sonlandırmasını bekledi. Çok geçmeden ruh yetişimcilerinin işi bitti ve onları toplayan Chen Hai, kasvetli bir surat ifadesiyle Bai Xiaochun’a yaklaşıp sesini alçaltarak, “Vekilharç Bai, Chen Klanı önceden iyi hazırlanmış… burada hiçbir şey yok.” dedi.



Bai Xiaochun başıyla onay verdi fakat tek kelime etmedi. Öylece, kolları arkasında bağlı şekilde beklemeyi sürdürdü. Zaman geçiyor, klanla arasındaki sessizlik her geçen saniye daha da ağırlaşıyordu. Klan yetişimcilerinin dehşeti artıyor ve Bai Xiaochun’dan gelen baskı tüm gökyüzü üzerlerine çöküyormuş, her an yok edilebilirlermiş gibi hissettiriyordu.



Kıdemlilerin auraları tedirginliğin etkisiyle kontrolsüzce dalgalanıyordu. Yalnızca klan şefi her an tedbiri elden bırakıp savaşabilirmiş gibi çılgınca homurtularla bekliyordu.



Bir noktada Bai Xiaochun’un suratına bir gülümseme yayıldı ve bakışlarını uzaklara çevirdi. O anda Chen Hai ve ulu kıdemli de bir şeyleri sezdi. Ve bir müddet sona da ufukta kara bulutları andıran bir şeyler belirdi.



Bunu fark edenlerin sayısı giderek artıyordu, çok geçmeden tüm bakışlar o noktaya çevrilmişti. Ve bir süre sonra da kara bulutun 10,000i aşkın ruh yetişimcisi olduğu açığa çıktı.



Başı, gururlu ifadesi ve öldürücü aurasıyla genç bir adam çekiyordu. O adam… Zhou Yixing’in ta kendisiydi.



Liderlik ettiği ruh yetişimcileri klanı kuşatırken genç adam da klana ulaştı ve sağına soluna bakmadan dosdoğru Bai Xiaochun’a yaklaştı.



Chen Hai’nin ifadesi tedirgin bir hal almıştı fakat Bai Xiaochun’a baktıktan sonra Zhou Yixing’in önünü kesmek için herhangi bir girişimde bulunmadı. Zhou Yixing de Bai Xiaochun’un önüne ulaşıp kollarını kavuşturarak saygıyla eğildi.



“Görev tamamlandı, lordum. Chen Klanının klan dışına çıkardığı tüm kaynaklar toplandı. Buyurun, bir bakın efendim!” Bu sözlerle birlikte parmağını şaklatarak çantasından çılgınca bir yığın çıkarttı.



Ruh istifleyen pagodalar, çok renkli ateşler, ruh güçlendirilmiş hazineler, hatta çokça Cennetkarışı Nehri suyu içeren on yeşim şişe… Ve kıymetli hazineler barındırdığı belli olan iki kristal kutu!


Bunların yanı sıra Bai Xiaochun’un çıkartamadığı nesneler de mevcuttu. Her halükârda bu yığın ulu kıdemlinin daha önce sunduğundan çok daha değerliydi. Hatta ruh yeşimi heykeli hesaba katılmazsa buradan elde ettikleri Cai Klanından elde ettiklerinden aşağı kalır değildi.


Hazineler açığa çıktıkça klan şefinin suratına tam bir delilik yerleşiyordu. Kıdemlilerin şaşkınlıktan nefesi kesilmiş, sıradan üyelerse şok içerisinde bakakalmıştı. Kaynakların klan dışına kaçırıldığını herkes bilmiyordu fakat şimdi her şey gün yüzüne çıkmıştı!


Benzer bir manzara Cai Klanında da yaşanmış olsa da Bai Xiaochun gördüklerinden bir hayli etkilenmişti. Yine de surat ifadesi her zamanki sakinlik ve dinginlikteydi. Parmağını şaklatarak soğukkanlı bir şekilde, “Şunları alın. Madem Chen Klanı bu kaynakları etrafta tutmaya zahmet etmiyormuş, ben alayım gitsin. Çok teşekkürler, Klan Şefi.” dedi.



O içten bir kahkaha atarken Chen Hai’nin nefesi kesilmişti. Zhou Yixing ise onayını vererek çabucak yığınları ayarlamaya koyuldu.



Klan şefinin beti benzi atmış, başı kontrolsüzce dönmeye başlamıştı. Klan kıdemlileriyse kalplerinde yükselen öfkeye rağmen hissettikleri ölümcül tehlike yüzünden başlarını dahi kaldıramaz haldeydi. Fakat o sırada klanlarının güçlü ve taviz vermez tavırlarına alışkın olan genç ve öfkeli bir üye öfkeyle bağırmaya başladı.


“Size inanamıyorum!”


“Bu düpedüz soygun, Bai Hao!!”



Klan kıdemlilerinin suratları asılmış ve bakışlar genç üyeye çevrilmişti. Lakin artık çok geçti. Devreye girme şansı bulan Chen Hai ise gözleri öldürme güdüsü saçarak parmağını salladı.



Ve gümbürtüler eşliğinde iki genç klan üyesinin alınlarında kanlı delikler açıldı. Öfkeleri gözlerinden silinmeden yere düşüvermiş, canlarından olmuşlardı.



Ardından Chen Hai’nin sert bakışları Chen Klanının geri kalanına çevrildi. “Bu ne cüret! Hiçbiriniz Vekilharç Bai’nin adını bu şekilde ağzınıza alma hakkına sahip değilsiniz!”

 

#Çok sert! Kan çıktığına göre bizi bir çarpışma bekliyor olabilir. Galiba bu klanda işler pek de sakin ilerlemeyecek. Ama aldığımız şeyler yine harika, bizimki tüm bu kaynaklarla bayağı rahat edecek. Yeni ateş formüllerini ve ateşlerini kullanıp bir güzel kendisini de geliştirir.
Neyse önce şu haraç meselesini bir tamamlamak lazım. Okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44355 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr