Bölüm 680 : Aşağılanma

avatar
3280 32

A Will Eternal - Bölüm 680 : Aşağılanma


Çevirmen : Clumsy 

 

Chen Hai’nin sert bakışları Chen Klanı yetişimcilerini ürpertiyordu. Ulu kıdemliyse klan şefinin ağzını açmak üzere olduğunu görmüştü ve göğsünü kabartıp gözlerini dikerek öfkeyle, “Klan Şefi!!” diye bağırdı. Suratı asılan klan şefi de çenesini kapattı.

 


“Vekilharç Bai,” diye devam etti ulu kıdemli, “o iki Chen Klanı genci küstahlıklarından ötürü ölmeyi hak etmişti!



“Fakat Vekilharç Bai çoktan bin yıllık rezervimize el koyduğu için… Chen Klanımızın gerçekten de verecek başka bir şeyi kalmadı. Vekilharç Bai… lütfen bize hayatta kalmamıza yetecek kadarını bırakın.” Bu sözlerin ardından kollarını kavuşturarak son derece ciddi, hatta trajik bir şekilde eğildi.


Bai Xiaochun ilk başta yanıt vermedi. İşin doğrusu Chen Klanında sahiden de hiçbir şey kalmamıştı. Zamanında onu öldürmeye çalışmış olsalar da derslerini aldıkları ortadaydı. Fakat o noktada gözleri, delice bir zehir saçmakta olan klan şefine takıldı.



Klan şefi o zehri gizli tutmak için çok çalışıyor olsa da bunu Bai Xiaochun’un insanın içine işleyen bakışlarından saklayamamıştı. Bu yüzden Xiaochun’un az önceki temkinli hali bir nebze ağırlaştı ve sıradaki hamlesi üzerinde karar kıldı. Suratına tereddütlü, hatta utangaç bir ifade yerleştirdi. Sonra da bakışlarını Chen Klanının kadın üyeleri üzerinde gezdirdi.


Bu kadınların her biri güzeldi ve Bai Xiaochun’un onları inceleyişi geri kalanların gözünden kaçmamıştı. Ulu kıdemlinin ağzı açık kalmıştı; Bai Hao’nun böyle bir eğilimi olacağını hiç beklemiyordu…



Yine de “Ehh, sonuçta genç.” diye düşündü Ve beti benzi atan kadınların öne çıkıp Bai Xiaochun’un karşısında dizilmeleri emrini verdi.



Hatta az önceki kalabalıkta olmayan farklı kadın üyeler de Bai Xiaochun’un önüne gönderildi. Sonuç olarak sayıları birkaç yüzü bulmuştu ve hepsi de kendince bir güzelliğe sahipti.



“Vekilharç Bai, gençsiniz, sınırsız bir potansiyele sahipsiniz ve erkekler arasında bir ejdersiniz. Size eşlik edecek birkaç cariye ayarlamanız iyi olacaktır. Bunların hepsi klanımızın kıymetli kızları ve her biri sizden nezaket görmeyi bir onur bilecektir…” Ulu kıdemliye kalırsa bu Bai Hao’nun klan üyelerinden birini yanına alması onlar için de iyi olurdu. Hatta kalbi beklentiyle çarpmaya başlamıştı.


Bu sırada Bai Xiaochun boğazını temizledi. İçten içe kralın sapıklığı karşısında lanetler okuyordu ama kendisini cesaretlendirip gerekeni yapmaktan başka bir şansı da yoktu.



Mutsuz bir şekilde iç çektikten sonraysa emirlere uyarak, “Doğrusu klanınızın kızlarıyla pek ilgilenmiyorum. Fakat klan şefinin kadınlar konusunda şansının çok yaver gittiğini işittim. Lütfen onun karısını getirin de bir bakayım…” dedi.



Ve bu sözlerin ağzından çıkışıyla tüm Chen Klanı yetişimcilerinin ağızları açık kaldı, pek çok şaşkınlık nidası işitildi. Ulu kıdemliyse tamamen sersemlemiş bir şekilde Bai Xiaochun’a bakakaldı.



Tabii klan şefi kendisini daha fazla tutamayacaktı. 



“Bu kadarı fazla artık, Bai Hao!!” diye kükredi.



Bai Xiaochun kendisini birazcık suçlu hissetmiş ve içinden krala birkaç hakaret daha savurmuştu. Fakat bu noktada geri çekilemezdi. Bu esnada yan taraftaki Chen Hai takdir barındıran tuhaf bir ifadeyle Bai Xiaochun’a bakmaktaydı. Ardından bir adım öne çıkıp klan şefini tokatlayarak, “Bu ne cüret!” diye bağırdı.



Klan şefi ağzından kanlar fışkırarak sendeledi. Aynı anda Bai Xiaochun’a yakıcı bir öfkeyle bakmaya başladı. İşin doğrusu o kadar da öfkeli değildi. Bai Hao karısını istiyordu, bu da demek oluyordu ki sonrasında paçayı yırtacaktı.

Sonuçta Bai Hao bir başkasının karısını çalmakla eleştirilere açık hale gelecekti. Sonrasında kocayı, yani kendisini öldürmesiyse halkı iyice kışkırtacaktı, yani karısını çaldıktan sonra kendisini öldürmesi pek olası görünmüyordu.



Doğal olarak onun için ideal çözüm bu durumdan canlı çıkmasını sağlayacak çözümdü. Hatta şimdiden hem bunu yapmanın hem de klandaki saygınlığını arttırmanın bir yolunu aramaya başlamıştı.



“Peki, karımı alacaksa ben de bunu yalnızca klanımın hatırına katlanacağım kabul edilemez bir hakaret olarak göstereceğim. Bu sayede ulu kıdemliyle aramdaki mesele çözülür, klandakiler de bana yeniden güvenir!!” Düşüncelerinde bu noktaya varan klan şefi dilini ısırarak koca bir ağız dolusu kan kustu. Ardından kasvetli bakışlarını Bai Xiaochun’a dikti, rakibine zarar vermek için her şeyi yapabilecek yaralı, çaresiz bir hayvan gibi görünmeye başladı.  



Gözlerindeki deliliği görenler anında sarsılmış, Chen Klanı yetişimcilerinin kalplerinde öfke alevleri yanmaya başlamıştı.



Bai Xiaochun ise kendine öfkelenmiş, ağlamanın eşiğine gelmişti. Tüm bu durum koca bir aşağılanmaydı ama kralın yerine suçu üstlenmek durumundaydı… Fakat… gerçekten abartılı bir durum olduğu için bir an sonra… yapılacak en iyi şeyin her şeyi başa sarıp bu işi krala bırakmak olduğunda karar kıldı…



Ve tam sözlerini geri alacakken onun tereddüde düştüğünü gören klan şefi bir anda gerilip rolünü bir kenara atarak, “İyi. İyi! Klanım için katlanacağım! Adamlarım… karımı getirin!!” diye bağırdı.


 
Klan şefi öylesine öfkeliydi ki fark edilir derecede çökmüş, yaşlanmış görünüyordu. Diğer üyeler de dehşetlerini unutup Bai Xiaochun’a apaçık bir öfkeyle bakmaya başlamıştı. Bunu gören klan şefi içten içe gülüyordu. Ardından her an yığılıp kalabilecekmiş gibi yerinde sallandı ve başını acı bir edayla eğdi. Tabii ki bu sırada gözlerinin derinliklerinde tatminkar bir ışıltı mevcuttu.



Bai Xiaochun ise ağzı tamamen açık şekilde kalakalmıştı, tek bir kelime dahi edemiyordu. Durumun adaletsizliği karşısında iç çekmekten fazlasını yapamıyordu… Ardından aklına alay malzemesi olacağı, karı hırsızı olarak anılacağı ve küfürlere konu olacağı geldi. Muhtemelen bir sürü hakaret altında boğulacaktı. Ağlamak istiyor ama acısını dile getiremeyeceğini biliyordu. İşin gerçeği yalnızca yer, gök, kendisi ve kral tarafından bilinecekti. Bu düşüncelerle canı sıkkın şekilde iç çeken Bai Xiaochun, Chen Klanı üyelerinin bir kadını yaklaştırışını izlemekteydi.

 


Otuzunu biraz aşkın görünen kadın güzeldi, bembeyaz bir tene ve olgunluğun verdiği zarif bir havaya, cazibeye sahipti. Kendisini kontrol altında tutmaya çalışsa da dehşete düşmüş görünüyordu. Kadın açığa çıkar çıkmaz Chen Hai bile onu baştan aşağı birkaç kez süzmekten geri duramamış ve Vekilharç Bai’nin onu neden istediğini anlamıştı.



Bai Xiaochun ise içten içe lanetler okumaya devam ediyordu. Evet, kadın gerçekten güzeldi ama bu onun umurunda bile değildi. Hatta boğazını temizlemek zorunda kalacak kadar utanmıştı.



Kadına bakarak, “Ahemm... bunun için üzgünüm…” dedi. Sonra da arkasını döndü, bundan sonra isminin ne şekilde anılacağını düşünmeden edemeyip utanç dolarak uzaklaşmaya başladı.



Karşılığında Chen Hai’nin suratına tuhaf bir gülümseme yerleşti. Zhou Yixing ise önce yutkundu, sonra da çabucak kendisini toparladı ve ikisi birlikte Bayan Chen’e kibarca eşlik etmeye koyuldu.



Bayan Chen, durum hakkında önceden bilgilendirilmişti. Dolayısıyla beti benzi atık şekilde klanına son kez göz gezdirdi, sonra da suratında acıklı bir ifade taşıyan kocasına döndü. O anda gözlerinde zehirli bir nefret titreşti; kocasını iyi tanıyordu ve hiç kimse anlamasa da onun bu sahte hüznü anlamaması mümkün değildi. Bu yüzden belli belirsiz bir gülümsemenin ardından Chen Hai ve Zhou Yixing’i takip ederek klandan çıkmaktan yana tereddüt etmedi.


Onun bu kalpsiz tepkisiyse klanda büyük bir yankı uyandırdı ve pek çok kişi bu aşağılanmayı asla unutmayacağına dair yemin etti.



Çok geçmeden binlerce ruh yetişimcisi Chen Klanını terk etti. Tüm bunları izleyen klan şefi halinden son derece memnundu. Sonuçta alt tarafı bir kadın kaybetmiş ve canını kurtarmıştı, bu da kesinlikle ödemeye hazır olduğu bir bedeldi.



Gergin bir surat ifadesi olan Bai Xiaochun’un canı fazlasıyla sıkkındı. Bu noktada Chen Hai peşinde Bayan Chen ile birlikte aceleyle yanına yaklaştı.


“Vekilharç Bai, o... o sizinle görüşmek istiyormuş, efendim.” Kadını getiren Chen Hai bu sözlerden sonra hem kadına üzülerek hem de Bai Xiaochun’un cüretkâr eylemini takdir ederek aceleyle uzaklaştı.


Bai Xiaochun da şaşkın bir şekilde, sıra dışı güzellikteki kadına döndü. Tam ne istediğini sormak üzereyken ise inisiyatifi alan kişi kadın oldu.



“Beni o acı dolu hayattan kurtardığınız için çok teşekkürler, saygıdeğer beyim. Mütevazı hizmetkarınızın bir talebi olacak. Bu talebimi gerçekleştirmenizi içtenlikle umuyorum, efendim!”


Bai Xiaochun biraz afallamıştı. Fakat kadının içtenliğini gördüğü ve tüm bu durumdan ötürü kendisini suçlu hissettiği için başıyla onay verdi.



“Tabii ki. Söylemen yeterli. Gücüm yettiği sürece elimden geleni yaparım."



“Saygıdeğer beyim, talebim… Chen Shishan’ı öldürmeniz!” Bu sözler ağzından çıkar çıkmaz üzerinden büyük bir ağırlık kalkmıştı. Tabii ki bahsi geçen Chen Shishan, klan şefinden başkası değildi!



“Ne!?”
diye geveleyen Bai Xiaochun’un gözleri irileşmiş, işler şimdiden beklediğinden çok farklı bir noktaya çevrilmişti.



“Chen Shishan sığ ve kıt fikirlidir. Ayrıca acımasızdır, gaddardır ve çocukları büyülü hazinelere çevirmeyi sever, insanların ve tanrıların öfkesini üzerine çeker. Hatta hazineleri üzerinde mükemmel bir kontrol sağlamak adına kendi evlatlarımızı bile feda ederek o nesnenin ana ruhları haline getirdi. Onu durduracak gücüm yoktu ve o olayın doğurduğu kederle öfke o günden beri kalbimdeki soğukluğunu koruyor…

 

“Saygıdeğer beyim, bugün beni alarak hayallerimi gerçek kıldınız. Sizden nefret etmiyorum. Aksine, size minnettarım. Kudretli pozisyonunuz sayesinde, efendim, eşsiz bir güce sahipsiniz. Ayrıca benimle ilgilenmediğinizi ya da saygınlığınızı çok da umursamadığınızı görebiliyorum. Kendinizce tasalarınız ve hedefleriniz olmalı. Talebimi yerine getirdiğiniz takdirde ileride ne olursa olsun, hangi pozisyona veya nereye ulaşırsanız ulaşın emirlerinizi hiç tereddütsüz yerine getireceğime yemin ederim!” Bu sözleri kısık bir sesle sarf etmiş olmasına rağmen içlerindeki kararlı ve bilge hava inanılmaz bir güç sağlamıştı. Etkilenen Bai Xiaochun kadını yakından incelemeye başladı.


Zaten Sayısız Çocuklu Kan Sancağı yüzünden klan şefinin ne dünyaya ne de cennete ait olduğunu hissediyordu. Bir de bu sancak uğruna kendi çocuklarını feda ettiğini duymuştu ki bunu vahşi hayvanlar bile yapmazdı. Bu da klan şefini bir hayvandan da beter kılıyordu! Tüm bunları bir müddet düşünen Bai Xiaochun arkasını dönerek Chen Hai’ye bir mesaj gönderdi.


Bu mesajı alan Chen Hai sersemlemiş ve Bai Xiaochun’a uzun uzun bakmıştı. Ardından arkasını dönerek orayı terk etti. Geri döndüğündeyse… ellerinde klan şefinin kellesi vardı!



Şefin gözlerinde bir hayret ve meydan okuma baki kalmıştı… Ölürken bile Bai Hao’nun kendisini öldürtmeye neden cüret ettiğini anlamamıştı!


Klan şefinin kellesini gören Bayan Chen’in kalbiyse engin duygularla dolmuştu. Ve nefesini zar zor kontrol altında tutarak Bai Xiaochun’un önünde saygıyla eğildi.

 

#Oh içimin yağları eridi. Şu cinayet olaylarından hoşlanmasam da kendi çocukları dahil binlerce çocuğu katleden, karısını rahatlıkla, rol yapa yapa teslim eden bir adamın hakkı da ölümdü yani. 
Ama bizimki bu meseleden sonra gerçekten karı hırsızı olarak anılır mı acaba? Gerçi kendi klanına ihanet eden, öz babasını kaçıran biri olarak biliniyor zaten. Çok da farklı olmaz herhalde 
Hadi bakalım okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44250 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr